33

3.5K 281 55
                                    

"Hyung çıkar mısın artık? Yakışıklısın işte." Seungmin aynanın önüne yapışmış hyunguna seslenmişti. "Eğer biraz daha inmezsen gelmeyeceğini düşünebilir."

Seungmin'in abarttığını biliyordu Minho ancak bu telaş yapmasını engellemedi, "Gider mi? Gitmesin çünkü ben gidiyorum."

Ayakkabılarını giyip doğrulduğunda saçlarına elini attı ancak eline tokat yemişti, "Daha fazla dokunma bozacaksın."

"Bana şans dile."

"İhtiyacın yok şansa, çık git artık!" diye bağırdı içeriden Hyunjin.

"Evimden kovamazsın beni!" Cevapladı Minho kapıyı açarken,

Kahkaha atarak cevap verdi sarışın içerden. "Benim de evimse kovarım."

"Görüşürüz Seungmo."

"İyi şanslar hyung."

Bina kapısı açıldığında çıkan çocuğu inceledi rapçi. Siyah pantolonun üstündeki gri boğazlı kazağı saran kaşe kabanıyla bir model gibiydi, yaklaştıkça ayrıntılarını seçiliyordu. Kulağından sarkan tüy desenli gümüş küpe ile diğer kulağındaki küçük halka küpe gözünü yormadan adama yakışıyordu. Kapıya uzattığı zarif elini iki yüzük süslüyordu, cidden yakışıklıydı.

Minho uzandığı kapıyı açtığında karşısındaki gence gülümseyip yerleşti. Kocaman gözleri ile izliyordu onu genç olan, Minho daha çok gülümsedi. Boğazını temizleyip konuştu, "Selam."

"Oh selam hyung."

Minho güldü, anlaşmalarını hatırlatırcasına konuştu, "Sana sincap diyeceğim o zaman." Minho'nun gülüşüne takılan genç ne olduğunu bilmeden kafasını salladı. Felix haklıydı, yakışıklı bir erkek arkadaş olurdu büyüğü.

"Aç mısın?"

Jisung aç olmasa bile aç hissetti, "Umarım bir tavsiyen vardır." Arabayı çalıştırdı. Minho arabayı süren genci inceledi, siyah saçları alnının bir kısmını açıkta bırakacak şekilde taranmış tertemiz parıldayan cildinin üzerinde kara elmas gibi dökülüyordu. Yola odaklanmış gözlerin çevresinde yorgunluğunu belli edecek küçük renk değişimine karşı dudaklarını ısırdı, yoruluyordu küçüğü. Bunu yakından deneyimlemek pek iyi hissettirmedi, sarılıp onu saklamak istedi. Kemersiz dümdüz burna baktı, sivri bile sayılabilirdi. Hemen altındaki çukura dokunmak istedi, inanıştaki meleklerin verdiği sus çizgisine. Gözleri dudakları bulmaktan kaçınıp kafasını çevirdi Minho, oldukça ilgi çekiciydi dudaklar. "Memnun kaldın mı?"

"Hmm?"

"Gördüklerinden diyorum memnun kaldın mı? Şayet yüzümü hissetmiyorum da artık."

"Kim olsa memnun kalırdı," Devam etti, "buradan sola dönelim. Nehrin kenarına indiğimizde soldan üçüncü sokakta arabayı bırakıp yürüyeceğiz." Jisung kafasını sallayıp dediğine uydu. Arabada çalan kısık sesli şarkıya mırıldanma bahşediyordu her ikisi de. Jisung arabayı park ettiğinde konuştu, "Maske takmalı mıyım?"

"Rahat edeceksen, tabii."

Jisung torpidoyu işaret ettiğinde Minho açıp siyah maskelerden bir tanesini uzattı. Arabayı kilitleyip yürümeye başladıklarında adımlarını birbirine uydurmuşlardı bile. Sokağın sonundaki yeri işaret etti Minho, "Geldik sayılır, üşümedin umarım?"

"Çok da soğuk değil."

Kafasını salladı büyük olan, birkaç adım sonra ulaştıklarında Jisung'un önden girmesi için durakladı. Jisung gülümseyip kapıyı açtığında içeriden gelen sıcak hava dalgası yüzünde renk verdi. Cam kenarından uzak bir masaya yerleştiklerinde içerisinin boş olmasına sevinerek maskesini çıkardı Jisung. Önündeki menüye bakarken konuştu Minho, "Ne yemek istersin?"

"Önerebileceğin bir şeyler var mı?"

Kafasını kaldırıp gence baktı, o da menüye bakmayı bırakmış bakışlarına karşılık veriyordu. Minho gülümsedi, kalkarken, "Tamam o zaman, ben sipariş vereyim." dedi. Jisung kafası ile onu onayladığında arkasından izliyordu. Kasadaki genç garsona yaklaşıp gülerek sarıldıktan sonra birkaç şey söyledi.

Jisung merak etmişti, garson oldukça yakışıklıydı. İçinde bir yerlerde hissettiği rahatsızlık hissiyle kafasını önüne eğdi. Farkında olmadan mırıldandı, hoşlanıyor gibiydi aslında. Yanıma geldiğinde de aşırı özgüvenliydi, acaba şakasına mı takılıyordu? Minho masada oturan çocuğun kendi kendine konuştuğunu fark etti ancak o kadar ağzının içindeydi ki kelimeleri anlayamamıştı, takıldı gence, "Ne söyleniyorsun? Sorun yok değil mi?" Çevresine göz attı gayriihtiyari.

Jisung kafasını kaldırıp oturmak üzere olan genci gördüğünde irkildi, neyse ki duymamıştı. "Sürekli müşteri misin?" Nereden tanıyorsun garsonu..

"Evet, çocuklarla hep buraya geliriz."

"Oh, anlıyorum." Ne kadar yakınsın garsonla?

Minho karşısındakinin iç savaşından habersiz konuştu, "Burası da Jeonginlerin aile restoranı. Kasadaki genç de abisi hatta."

Jisung gülümsememek için dudağını ısırdı, "Hmm, Jeongin?"

Minho eliyle alnına vurdu ufakça, "Tabii tanımıyorsun. Felix, Hyunjin, Seungmin ve Jeongin, hepsi kardeşlerim gibidir. Birlikte büyüdük sayılır." devam etti, "Felix'i biliyorsun zaten. Hyunjin ve Seungmin seninle yaşıtlar. Ayrıca Seungmin sanırım Hyunjin'den hoşlandığını bizden saklayabildiğini sanıyor. Jeongin de en küçüğümüz. Öyle işte." Jisung karşısındaki adamı dinlemekten zevk alıyordu, bu defa konuşmak yerine dinlemeyi tercih ettiğini fark etmeden.




-- 

-- 

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


Selam, şeker Minsung bölümümüze merhaba deyin! Daha önce buluşturmayan yazar utansın. Sizi seviyorum, diğer bölüm de görüşmek üzere.. 💖💖

videocall | chanlixWhere stories live. Discover now