< 34 - final >

907 63 63
                                    

"Buradan ötesine 18 yaş altı kişiler geçemez çocuklar."

Gon başıyla anladığını belli ederek bakışlarını Killua'ya çevirdi.

"Demek bu yüzden lisansımı getirmemi istedin."

"Evet." dedi Killua kendi çantasından avcı lisansını çıkarırken. Gon da aynısını yaptı ve lisansını çıkardı. İkisi aynı anda adama doğru tuttuklarında adamın gözleri şaşkınlıkla büyüdü.

"Buyurun, geçin."

"Bu şeyi gerçekten çok seviyorum." dedi Killua lisansını çantasına geri kaldırırken. Gon ona gülümsedi ve kendi lisansını da kaldırdı. Beraber hızla ağaca tırmanmaya başladılar.

"Kaç metreydi bu?"

Gon ağaca tırmanırken konuştuğunda Killua biraz gerisinde kalan sevgilisine baktı.

"1784 metre."

"Gerçekten harika! Keşke Balina Adası'nda da böylesine uzun ağaçlar olsaydı. Çocukken gerçekten çok eğlenirdim."

"Eğer olsaydı orayı da böyle yüceltip gitmene izin vermezlerdi."

Gon bir süre durdu ve Killua'ya hak vererek başını salladı. Beraber küçük diyaloglarla ağaca yaklaşık yirmi dakika da tırmandılar. Gon kollarından destek alarak çıktı ve doğrulup ellerini birbirine vurarak tozların gitmesini sağladı. Bakışlarını kaldırdığında karşısında gördüğü tombul kuşlarla beraber gözleri sevinçle parladı.

"Çok tatlılar!"

Killua da arkasını dönüp kuşlara baktı ve güldü. Aradan kuşları sevmeyle geçen birkaç dakikanın ardından yuvanın kenarına oturup ayaklarını aşağı sarkıttılar. Gon yanına yerleştirdiği elinin üzerinde bir el hissettiğinde hafifçe kızardı. Bakışlarını Killua'ya çevirdiğinde Killua da ona dönmüştü.

"Sürprizin bu muydu?"

"Hayır."

"Nasıl hayır? Gerçekten aşırı merak ediyorum. Artık göstersen?"

"Sabırlı ol biraz Gon."

"Dünden beri sabırlıyım zaten!"

"O zaman birkaç dakika daha bekleyebilirsin."

Gon bıkkın bir nefes verip önüne döndü ve batmaya yakın olduğundan turuncunun tonlarına bürünmüş olan güneşe baktı. Fazlasıyla güzel göründüğünden Gon'un yüzünde bir gülümseme oluştu. Bakışları farkı anlaşılmayacak kadar yavaş batan güneşteyken önünden geçen turna kuşlarını gördü ve Kilua'ya döndü. Ona heyecanla turna kuşlarını işaret edecekken Killua'nın kendisine baktığını fark etti ve söyleyeceği sözcükleri teker teker yuttu. Killua bir elini Gon'un beline yerleştirdi ve hafifçe kendisine çekip sarıldı. Killua'nın beyaz saçları burnuna değdiğinde huylanarak gülümsedi.

"Gon?"

"Efendim?"

Gon bir elini çıkarmış, boynuna yüzünü gömen gencin beyaz saçlarıyla narince oynarken Killua başını kaldırdı ve geri çekildi. Gon onun tedirgin olduğunu anladığında Killua'nın elini tuttu ve baş parmağıyla elini yavaşça okşadı.

"İyi misin?"

"Stresliyim."

"Fark ettim de neden? Yalnızız."

Killua gözlerini kaçırırken Gon kaşlarını çattı ve onun başını ellerinin arasına alıp kendisine bakmasını sağladı.

"Ne oldu?"

Killua kalbinin attığını tüm bedeninde hissederken elini cebine soktu ve küçük kutunun varlığından son kez emin oldu. Gon onun büyümüş gözbebeklerine bakarken Killua kutuyla beraber elini cebinden çıkardı.

"Um... hiç... öyle, işte."

"Killua? Ben senin güçlü bir düşman karşısında bile bu kadar kasıldığını hatırlamıyorum. Ne oldu?"

Gon'un söylediği şey Killua'nın yüzüne bir tokat misali çarparken yanakları kızarmaya başladı.

"Bu kadar yüzüme vurmasaydın ya..." diye mırıldandığı sırada Gon ellerini indirdi ve önüne dönüp aşağı baktı. Killua düşünceli gözlerle kendisine bakıyorken o ise uçuşan turna kuşlarını izliyordu. Killua fırsattan istifade ederek kutuyu çıkardı ve açtı. Gon hâlâ bakışlarını harika bulduğu manzara da gezdirirken Killua'nın yanında kıpırdamasıyla ona döndü. Bakışlarını direkt Killua'nın eline çevirme gereği duymuştu. Küçük kutunun içerisinde iki sade yüzüğü fark etti. Sarıyla harmanlanmış olan kahverengi gözlerini şaşkınlık ve heyecan hapis ederken Killua stres ve heyecandan iki büklüm olmuş bedeninin dikleştirip bakışlarını Gon'a çevirdi. Gon gözlerini yüzüklerken ayıramazken Killua tek eliyle Gon'un çenesini kavradı ve hafifçe kaldırdı. Göz göze geldiklerinde ağzını araladı fakat hiçbir şey söyleyemedi. Bu an için fazlasıyla heyecanlıydı fakat söylemesi gereken her bir sözcüğü yuttu. İkisi sanki bakışarak konuşuyorlardı ve Gon içinde yeşeren mutluluğa karşı tepkisini de verememişti. Oysa ikisi de birbirlerine bakarak söyleyeceklerini konuşmadan söylediler. İkisi de birbirini anladı. Gon biraz Killua'ya doğru kollarından destek alarak kaydığında Killua yeşil saçlının çenesindeki elini ensesine götürüp hafifçe kendisine çekti. Gon ona yaklaştığında kendisi de aradaki mesafeyi kapatıp dudaklarını ela gözlünün kırmızının tonlarındaki renkli dudaklarına bastırdı. İkisinin de gözleri bununla kapanırken Killua hafifçe dudaklarını araladı ve sevgilisinin alt dudağını dudaklarının arasına aldı. İkisi de bu andan sonra hep beraber olacaklarını bilerek öptüler birbirlerini. Bu öpücük onlar için bir anlama geliyordu.

Gelecek.

İkisi de geleceklerinin birbirleri olduğunu bir hayli farkındaydılar. Gon hafifçe al rengini almış olan yanaklarıyla beraber dudaklarını ayırdı beyaz saçlı oğlandan. Killua da geri çekildi ve elinde tuttuğu siyah kutuyu ortalarına çekti. Ardından Gon'un deyişiyle gökyüzünü andıran gözlerini kaldırdı ve yeşil saçlının ela gözlerine sabitledi.

"Artık hep beraber olsak, olur mu?"

Yeşil saçlı oğlanın yüzünde kocaman bir gülücük açtığında hafifçe başını onaylar bir biçimde salladı.

"Evet."

Killua kutunun içindeki yüzüklerden birini çıkardığında Gon sol elini ona doğru uzattı. Beyaz saçlı oğlan ela gözlünün bileğini kavradı ve yüzüğü yüzük parmağına geçirdi. Gon da diğer yüzüğü aldığında Killua da elini uzattı. Gon da onun yüzüğünü taktıktan sonra bakışlarındaki mutluluğu saklamayarak bakışlarını gökyüzü mavisi gözlere çevirdi. Yüzüğü taktığı elini kaldırdı ve serçe parmağı hariç her parmağını kapatıp Killua'ya uzattı.

"Sonsuza kadar beraber olalım."

Beyaz saçlı oğlan gülümsemesini genişletti ve o da yüzüğü taktığı elini kaldırıp serçe parmağını ela gözlünün parmağına kenetledi.

"Sonsuza kadar."

~~~

Yazarken aşırı duygulandım ya, ağlayacaktım resmen. Bu kitap fazlasıyla uzun oldu benim için. Normalde en fazla 15 bölüm falan oluyordu kitaplarım. Ama Gon ve Killua işte yazdıkça yazasım geldi. Okuyan herkese teşekkür ederim ^^ Umarım keyif almışsınızdır (ağladığınız bir yer varsa özür) Diğer kitaplarıma da bakmayı unutmayın~! Bir sonraki kitabım hangi ship üzerine olur bilmiyorum fakat çoktan taslağımda tamamlanmamış kitaplar var. Yani sadece yazmaya başladıklarım. Şimdiden söyleyeyim bu benim son Killugon kitabım değil. Ne zaman olur bilmiyorum fakat kesin bir daha yazarım. Belki de bir sonraki kitap bile olabilir. Sizleri seviyorum, diğer bir kitapta görüşmek üzere~!

self sacrifice || killugonحيث تعيش القصص. اكتشف الآن