< 14 >

917 84 148
                                    

"Gerçekten buraya mı kadarmış?" dedi Suki gözleri dolu bir şekilde. Killua sırtını duvara yaslamış, kollarını göğsünün altında bağlamış bekliyordu. Gon hafifçe dolan gözlerini koluyla sildi ve başını salladı.

"Bizim Gök Kubbe Arenası'ndaki zamanımız doldu Suki. Seninle tanışmak gerçekten çok güzeldi. Arada bir mesajlaşalım, tamam mı?"

Suki başıyla Gon'u onaylayıp daha fazla dayanamadı ve kollarını Gon'un boynuna sarıp hafifçe göz yaşları akıtmaya başladı. Gon'da onun beline sarıldığında Suki omzunun üzerinden Killua'ya baktı.

"Baka, gelsene."

"Bu kadar duygusallaşmaya gerek yok."

"Gel işte, uzatmasana."

Killua doğruldu ve  ağır adımlarla sarılan ikiliye yaklaştı. Kollarını ikisinin de beline sardığında onun da boynuna iki kol sarılmıştı.

"Sizi gerçekten çok özleyeceğim." dedi Gon burnunu çekerek. Killua bakışlarını ona çevirdi.

"Benden daha kurtulamadın."

"Ne?! Sen de mi Balina Adası'na geleceksin?!"

Gon şaşkınlıkla sesini yükselterek konuştuğunda Killua onu onaylar bir biçimde başını salladı. Gon kollarını onlardan ayırıp sevinçle zıpladığında Killua gülümsedi.

"Ben üzgünüm, ama kendime bir yol çizeceğim. Bunu da sizin sayenizde fark ettim. İkinize de çok teşekkür ederim. Gon, Killua."

Gon ve Killua şaşkınlıkla Suki'ye bakarken Suki gülümsüyor, hafifçe göz yaşları döküyordu. İşaret parmağıyla yaşlarını sildi.

"Bu arada, artık sevgili mi olsanız?"

"Ne?!"

"Ne?!"

Gon ve Killua aynı tepkiyi verdiklerinde Suki gülmeye başladı ve işaret parğıyla orta parmağını kaldırıp makas işareti yaparak gülümsedi.

"Şaka."

"Senin şakana ben..." diye mırıldandı Killua gözlerini kaçırırken. Kızarmıştı.

"Her neyse, ben gidiyorum. Kendinize dikkat edin!"

"Sende Suki!"

Suki uzaklaşmaya başladığında Gon onun arkasından el salladı. Suki'nin silüeti bir süre sonra kaybolduğunda bakışlarını Killua'ya çevirdi.

"Cidden gelecek misin?"

"Hmhm."

Killua onu mırıldanarak cevaplayıp ellerini ceplerine soktu ve sırtındaki altı kollu çantasını düzeltip Gon'a yaklaştı.

"Hadi gidelim."

"Evet!"

Beraber yola koyulduklarında Gon bir çocuk gibi heyecanlanarak Balina Adası'nı ve Mito-san'ı anlatmaya başladı. Killua onu merakla dinlerken bazen Gon'un gülüşüne dalıyor ve dünyadan kopuyordu. Trene bindiklerinden birkaç saat sonra Gon uyuyakaldığında Killua da uyumak adına gözlerini kapadı. Fakat fırsat varken uyumaktan vazgeçip gözlerini araladı. Dirseğini camın alt kısmına yerleştirip yüzünü de eline dayadı ve Gon'un uyuyan yüzüne bakmaya başladı. Gon tüm masumluğuyla önünde uyurken Killua gülümsemeden edemedi.

"Belki bir gün, sende beni, kana bulanmış kalbime rağmen sevebilir misin Gon?"

Killua bakışlarını camdan gözüken ve tüm görkemiyle parlayan aya çevirdi. Dolunay olmasına sadece bir evre kalmıştı. Killua kendisini aya benzetti o an. Başkasının ışığıyla parlayan sahte biriydi. Peki ya güneş gibi görkemli biri, kendisini sevebilir miydi ki? Killua'nın ışığı sönmüştü. Gon ise güneş gibiydi, durmadan parlıyordu. Killua'nın bakışları yeniden Gon'un yüzüne döndü. Ardından yere baktı.

self sacrifice || killugonWhere stories live. Discover now