< 9 >

866 95 97
                                    

Killua yavaşça gözlerini açtığında başına giren ağrıyla yüzünü buruşturdu. Elini kaldırıp başına koydu ve rahatsızlıkla kıpırdandı. Elindeki sargı dikkatini çekmişti.

"Killua!"

Duyduğu tiz ses üzerine bakışlarını sağına çevirdi Killua. Suki'nin parıldayan gözleri ve yüzündeki gülümsemeyi gördüğünde hiçbir şey demedi.

"İyi misin?"

"Evet."

Killua bir süre durduktan sonra kollarından destek alarak kalkmaya çalıştı fakat kaburgalarında hissettiği keskin acıyla inleyerek geri yattı. Suki telaşla elini onun koluna koydu.

"Çok hareket etme, kırıkların var."

"Neler oldu?" dedi Killua gözleriyle Gon'u ararken. Onu görememek şaşırmasına yol açmıştı. Suki ona bakıp gözlerindeki şefkatle gülümsedi.

"Kısaca Gon nerede?"

Killua'nın gözleri Suki'yi bulduğunda şaşırsa da başını onaylar biçimde salladı.

"Bir haftadır uyuyorsun Killua."

Killua'nın gözleri şaşkınlıkla büyüdü.

"Bir hafta mı?!"

Hafifçe senin yükselttiğinde Suki onu başıyla onayladı. Killua'nın gözlerini endişe kapladı. Eğer Gon bir hafta bayılsaydı, kafayı yerdi herhalde. O sırada aklından geçen sözle duygularının arasına bir de pişmanlık eklendi.

"Delirdim."

Killua yeniden ayaklanmaya kalktığına Suki onun omuzlarını tuttu ve durdurup yatağa bastırdı.

"Zaten kötü haldesin! İyi olsan bile onu bulamazsın bu halinle hiç bulamazsın!"

"Bulamam mı? Bulmam mı gerekiyor? Nerede olduğunu bilmiyor musun?"

Killua'nın soruları üst üste bindiğinde Suki derin bir nefes verdi ve başını iki yana salladı.

"Kimse bilmiyor. Beş gün başında oturdu. Uyumadı bile. Bir şey de yediremedik düzgün. Dün akşam kayıplara karıştı. Ondan önce de baya kötü gözüküyordu. Sanki..."

Suki bir koluyla göğsünün üzerinden diğer kolunun omzunun hemen altını tuttu ve başını eğdi.

"Sanki kafayı sıyırmış gibiydi. Onun için endişeleniyorum. Gerçekten kötü görünüyordu. Sen... neden yaptın bunu? Adamları rahatlıkla geri püskürtebilecekken, neden?"

Killua'nın gözleri hafifçe doldu. Her yeri yara dolu olsa da acılarını hissetmiyordu. Tek hissettiği pişmanlık, endişe ve korkuydu. Gon'un kendisine bir şey yapabileceği ihtimali aklına geldiğinde yine doğrulmaya çalıştı. Suki bıkkınlıkla onu yeniden durdurduğunda Killua sesini yükseltti.

"Bırak! Gitmem gerek! Gon'u bulmam gerek!"

"Kendin daha fazla zarar verip onu daha da mı üzmek istiyorsun Killua?!"

Killua Suki'nin bu sözüyle duraksadı. Ne kadar istemese de haklı olduğunu biliyordu. Suki çattığı kaşlarla ona bakarken Killua'nın sakinleştiğinden emin olduktan sonra onun bileklerini tutmayı bıraktı.

"Sende bana cevap ver Killua. Neden?"

Killua gözlerini kapadı ve boğazına oturan yumruyu gidermek amacıyla sertçe yutkundu. Suki az da olsa tahmin edebiliyordu fakat Killua'dan duymak istemişti çünkü emin olamazdı. Killua olanları bir süre düşündü. Kaçmasının nedenini de hatırladığında bakışları Suki'yi buldu.

"Söyleyeyim. Bi-"

"Dur."

Suki elini kaldırarak Killua'nın sözünü böldüğünde Killua sustu ve merakla Suki'ye baktı.

"Öncelikle bilmem gereken bir şey var Killua. Gon ve ben-"

"Söyleme!"

Killua gerçekleri duymak istemiyordu. Eğer şansı varsa onları erteleyebildiği kadar erteleyecekti sadece. Suki durdu.

"Sen bilirsin. Ama duymadığına pişman olacaksın."

Suki artık tam anlamıyla anlamıştı. Killua'nın Gon'u sevdiği inkar edilemez bir gerçekti.

"Asıl duyarsam pişman olacağım. Önceden davranmadığım için." diye geçirdi içinden Killua. Şu an bir duygu karmaşası yaşıyordu. Kötü olansa bu iç içe giren duyguların hiçbiri olumlu değildi. Mutlu değildi, umutlu değildi, sevinçli değildi... Hissettiği her şey kötüydü.

"Gon. Lütfen Gon'u bul Suki. Lütfen..."

Killua'nın gözlerinden akan yaşlar tek tek yanaklarına süzüldüğünde Suki yatağın yanına çömeldi ve hafifçe gülümseyip Killua'nın bir elini tuttu.

"Benden hiçbir zaman hoşlanmadım. Bunun farkındayım. Nedeninin de farkındayım Killua. Sen farkında olmasan bile. Ama sana yardımcı olacağım. Şimdi gidiyorum. Gon'u sana getirmeye gidiyorum. Lütfen yataktan çıkma."

Suki elini çekip ayaklandığında Killua saniyeliğine hissettiği cesaretle onun elini tuttu.

"Neden senden hoşlanmıyorum Suki? Bana da söyle..."

Killua'nın göz yaşları teker teker yastıkla buluşurken Suki yeniden ona döndü ve anlayışla gülümsedi.

"Emin misin?"

Killua duraksadı. Bir süre bekledi. Tereddüt ediyordu.

"Daha fazla kaçmamın ne anlamı var?"

Başıyla Suki'yi onayladığında Suki onun başucuna oturup elini tuttu ve Killua'nın kalbinin üzerine koydu. Killua kendi kalbinin üzerinde duran eline baktığı sırada Suki kısık bir sesle konuştu.

"Ona âşıksın."

Killua elinin altındaki kalbinin ritminin bozulup hızlandığını fark ettiğinde bakışları yavaşça Suki'ye döndü. Suki elini çekti ve ayağa kalkıp kapıya ilerledi. Odadan çıkıp kapıyı kapadığında Killua'yı düşünceleriyle baş başa bırakmış oldu. Killua'nın bakışları ritmi bozulmuş kalbinin üzerindeki elindeydi. Elini bir yumruk haline getirdi ve bakışlarını beyaz tavana çevirdi. Duymuştu işte. Başkasından da duymuştu. Daha nasıl inkar edebilirdi ki bu sözün üzerine?

"Ona âşığım."

self sacrifice || killugonWhere stories live. Discover now