Killua yüzüne vuran güneş ışığıyla gözlerini sıktı ve elini gözlerine siper edip gözlerini araladı. Belinde hissettiği kollar ve ensesinde hissettiği sıcak nefesle beraber gözlerini şaşkınlık esir aldı. Bir süre bozulan kalp ritminin düzelmesini bekledikten sonra belinde hissettiği kollardan ayrılmayarak arkasını döndüğünde Gon'un uyuyan yüzüyle karşılaşmıştı. Yakınlıkları dolayısıyla alınları birbirine değdiğinde Killua bakışlarını Gon'un kusursuz olduğunu düşündüğü yüzünde gezdirdi. Hafifçe gülümsedi ve bir süre hiçbir şey yapmadan onun yüzüne baktı.
"Sana asla zarar vermeyeceğim Gon, asla."
Hâlâ dünkü rüyasının etkisinden tamamen kurtulamayan Killua Gon'un yüzüne fısıldadı. Gon ne dediğini anlamsa da ses yüzünden uyanarak gözlerini araladı.
"Killua?"
Onun uyandığını gören Killua utanç ve şaşkınlık içerisinde gözlerini büyüttü. Yanakları kızarma aşamasına geçmişti bile.
"Bıraksana beni baka!"
Gon onun dediğini yaparak kollarını çekti ve diğer tarafa dönüp uyumaya devam etti. Killua bir süre onun sırtına baktıktan sonra omzundan tutup sarstı.
"Uyansana. Yola çıkmalıyız!"
"Saat kaç ki?" dedi Gon uykulu sesiyle. Hafifçe mırıldanması hiç zamanı olmasa da Killua'nın hoşuna gitti. Ardından konuya odaklanıp yüzündeki gülümsemeyi sildi ve duvardaki saate söndü.
"On bir."
Gon şaşkınlıkla gözlerini büyüterek kollarından destek alarak doğruldu ve Killua'ya döndü.
"Çabuk kalk Killua! Trene yarım saat kalmış!"
"Diyene bak."
İkisi de ayaklandıklarında Gon çantasını toparladı. Killua evden kaçtığından dolayı yanında hiçbir şey yoktu. Aradan geçen on dakikanın ardından Gon lavabodan çıktı ve çantasını sırtına taktı.
"Hadi gidelim."
Killua kollarını başının arkasında bağlamış bir şekilde ayaklandı ve beraber otelden çıktılar. Onları uzun bir yolculuk bekliyordu...
***
"Çok stresliyim." dedi Gon önünde birleştirdiği elleriyle oynarken. Gök Kubbe Arenasındaki ilk maçı olacaktı bu. Killua ise onun aksine fazlasıyla rahattı.
"Rahatla, rakibini sadece itmen yeterli olacaktır. Güçlüsün."
"Sen de öylesin Killua!"
"Utandırmasana, baka."
Killua başını başka tarafa çevirerek konuştuğunda Gon gülümsedi ve işaret parmağıyla onun al yanağına dokundu.
"Hemen de utanırmış."
Killua kollarını göğsünün altında bağlayıp onun elinden kaçtı.
"Utanmadım!"
"Aynen."
Gon gülerek önüne döndüğünde Killua ve başka birisinin ismi anonsta geçti.
"Sıra bende."
"İzliyor olacağım. Hakla onu!"
Gon yumruk yaptığı elini havaya salladığında Killua gülümsedi ve başını salladı. Beraber ringlerin olduğu yere geldiklerinde Gon izleyicilerin yerine oturdu. Killua kendisinden birkaç kat daha büyük olan adama baktı.
"Ha? Bu bir çocuk."
Karşısındaki esmer adamı takmayarak elleri ceplerinde karşısına geçti.
![](https://img.wattpad.com/cover/254321846-288-k363625.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
self sacrifice || killugon
FanfictionKillua, bakışları gökyüzünde gezerken ayın görkemli parlaklığıyla karşılaştı. Ufacık yıldızların yanında kendisini çekinmeden sergileyen ayın aslında bir sahtekar olduğu gerçeği yüzüne vurdu ardından. Kendisini ay yerine koydu. Onun sergilediği şey...