36.Bölüm: Göğsünde Sevda

Beginne am Anfang
                                    

"Şifa olsun." Çenesini omzuma yaslayıp aynadaki görüntümüze kilitlendi. Eli karnımın üstünü buldu. "Büyüdü," dedi duygu dolu bir sesle. Mide bulantılarım yüzünden fazla kilo almadığım dönemlerde karnım çok geç büyüyordu, Mahir ise dört gözle oğlunun büyümesini bekliyordu. Parmak uçlarımla elinin üst yüzeyini sevdim, telefonu çalınca benden ayrılmak zorunda kaldı.

"Efendim abla," Telefonu hoparlöre alıp komodinin üzerine bıraktı, kıyafet dolabından siyah takımını çıkardığında kaşlarımı kaldırıp lacivert olanı işaret ettim.

"Hazırsınız değil mi?" Birkaç hışırtı sesi geldi. "Dur kızım," sanırım Azra'yı kucağına almıştı.

"Ben hazırım abla, Mahir'i bekliyorum." Elimdeki bardağı bırakıp pişkince fondötenime uzandım. Mahir kocaman açtığı gözleriyle bana bakarken ona dil çıkarıp aynaya döndüm.

"Mahir!" Gamze abla çığlık atar gibi Mahir'e kızdı. "Yirmi dakika sonra çıkıyoruz, hazır ol." Kafamı hızla iki yana salladım, bu defa sırıtma sırası ondaydı. "Olur abla." Telefon kapandığında şokla ona baktım. "Neden tamam diyorsun?" Çekmeceye elimi atıp far paletini çıkardım, rastgele fırçalardan birini aldım.

"Hazır olmayan ben değil miydim? Yirmi dakika bana yeter." Öfkeyle ona döndüğümde gözlerimin içine baka bak tişörtünü sıyırdı, duraksayıp yutkundum.

Neye sinirlenmiştim ben?

Zaman tahmin ettiğimden de hızlı geçmiş kendimi strese soktuğum yetmiyormuş gibi Mahir'i de yeterince bunaltmıştım, ben makyajımı yaparken o da saç uçlarımı maşalamış en nihayetinde biraz gecikmeli olarak arabalara yerleşmiş kız evine gelmiştik. Mahir'in yardımıyla arabadan inerken hemen önümüzdeki arabanın kapısı açıldı, Gökhan abi yüzünden okunan heyecanı ile arabadan indi, Emine anne ona sürekli bir şeyler söylüyor, Gamze abla elindeki giymesi için gözünün içine sokuyordu. Ceketi üzerine geçirir geçirmez arabaya eğilip koca buketi kollarının arasına aldı, babasının kollarından kurtulup hızla Mahir'e koşan Azra'nın çığlığıyla dudaklarımda geniş bir gülümseme oluştu.

Adımları tutarsızdı, sağa sola yalpalıyordu ama düşmeden dayısına ulaştı, Mahir dizlerinin üstüne çöküp kollarını açtığında küçük kollarını boynuna sardı, tabi art arda gelen öpücüklerden nasibini aldı.

"Güzel kızım benim," Mahir Azra'nın ellerini tutup onu etrafında çevirdi, tozpembe tül etekleri havalanınca kıkır kıkır gülünce kocam iyice eridi karşısında. "Çok güzel olmuşsun."

"Prenses," dedi Azra kelimeyi tam telaffuz edemeyerek, konuşmayı yavaş yavaş söküyordu. Bana bakarak gülümsediğinde saçlarını okşadım, kollarını bana doğru uzattığında içim burkuldu. Dayanamayıp kucaklamak istediğimde Mahir benden önce davranıp onu kucaklayıp yüzümüzü eşitledi, yanağıma konan yumuşak öpücükle gözlerimi yumdum. Tekrar görüş alanıma girdiğinde elini karnıma uzattı, "Kardeşini mi özledin sen?" kısık bir sesle sorduğumda kafasını aşağı yukarı salladı, utangaç bir edayla yüzünü Mahir'in boynuna sakladı.

"Dikildik kapıda, hadi girelim içeri." Filiz babaannenin ikazıyla herkes siyah demir kapıya yöneldi. "Leyla, sen yavaş yavaş çık merdivenleri yavrum." Kafamı aşağı yukarı sallayıp herkesin geçmesini bekledim, Mahir de benimle birlikte kalınca biz en son kapıya ulaşan ikili olmuştuk.

Leyla Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt