'Hayatıma güneş gibi doğan kadın, iyi ki doğdun'

Bugün benim doğum günümdü!

Ben bile unutmuşken Enzio unutmamış, gün içerisinde güzel sözler ve çiçeklerle gönlümü almaya çalışmıştı. Şimdiye kadar yaptıklarından pişmanlık duyduğu ya da iğneyi bırakmam için yaptığını sanarken onun tek düşündüğü doğum günümü kutlamaktı.

Duygulanmıştım. Başımdan geçen olaylar yüzünden hayata adapte olmakta zorlanıyordum. Ailemden uzaktayım. İlk defa onlardan uzak bir doğum günü kutlayacaktım. Enzio'nun jestleri beni mutlu etse de bir yanım buruktu, hüzünlüydü. Bugün beni ailem arayıp da doğum günümü kutlamamıştı. Beni en son düşünecek kişi neler yapmış, ama ailemin bir mesaj bile atmamış oluşu beni kırıyordu.

Tekrar kapı çaldığında gidip açmak istemedim. Gelen çiçekler ne kadar güzel olsa da, yanımda sevdiklerim olmadığında paranın pulun anlamı olmuyordu.

Zil bir kez daha çaldığında yerimden zorla kalkıp kapıyı açmaya gittim. Zil üçüncü kez çaldığında kapıya gelmiş açmıştım bile.

Enzio, elinde kalp şeklinde kırmızı renkli bir pastayla karşımdaydı. Bir tane mum yanan pastada, iyi ki doğdun karıcığım yazıyordu.

"İyi ki doğdun Müge."

İçimde hüzün kırıntıları olsa da bunu ona belli etmek istemedim. Tüm gün benim için uğraşmışken, suratımı asıp duramazdım. Çok sevinmiş gibi yapıp mumu üfledim.

"Teşekkür ederim."

Yüzündeki gülümsemesi bozulmuştu. İçten davranmadığımı anlıyordu artık.

Bir elinde pastayı tutarken boşta kalan eliyle kapıyı kapatıp belime koyduğu eliyle beni salona doğru yönlendirdi.

" Neden üzgünsün? Bak çiçekler de gelmiş. Sorun ne Müge'm? "

Ne diyebilirim ki? Ailemi özledim mi? Onlar olmadan mutlu değilim, doğum günümü kutlamak istemiyorum mu?

"Yok bir şey, iyiyim. Aç mısın? Senin için yemek yaptım."

Elindeki pastayı masaya koyup şaşkınlıkla baktı.

"Sen ciddi misin?"

İkinci bir kafam çıkmıştı da benim mi haberim yoktu? Bunda abartacak ne vardı ki? Benim yemek yapamayacağımı mı düşünüyordu yoksa?

"Otur ve tadını çıkar."

Masadaki yerine oturup beklemeye başladı. Bense daha önceden yerleştirdiğim servis masasından yemekleri alıp servis etmeye başladım. Çorbaları koyduktan sonra ben de oturup içmeye başladığımda onun ne yaptığını da merak ediyordum. Dayanamayıp sordum.

"Günün nasıl geçti? Yada gecen mi demeliyim? Bir gün oldu neredeyse görüşmeyeli."

Önündeki çorbaya sanki içmezse kaçacakmış gibi hızlı hızlı kaşık sallıyordu.

"İyiydi. Her zamanki işler."

Ömrümde erkekler kadar kısa konuşan bir varlık görmemiştim. Bu soruyu bir kadına sorsaydım, değil sabah yataktan kalktığı an, gece gördüğü rüyadan itibaren anlatmaya başlardı.

"Neredeydin?"

Otel de mi yoksa depoda mı?

"İşteydim."

Anlıyorum.

Anlamıyorum!

"Ne yaptın?"

Oturdum derse çığlık atacaktım.

TUTSAK +18 (TAMAMLANDI) Where stories live. Discover now