41. Çiçekler

Beginne am Anfang
                                    

Basit, sıradan, anahtarla açılan bir kasaydı. Bahçede ve evde bu kadar koruma varken, bize ayrılmış katta şifre varken bir hırsızın gelip kasayı soyması için ya çok salak olması ya da intihar etmek istiyor olması gerekirdi.

Açılan kasadan ihtiyacım olanları aldım. Ve tekrar kilitleyip anahtarı yerine bıraktım. Odaya geçtiğimde Enzio'nun benim için gönderdiği pırlanta küpeleri ve piercingleri taktım.

Aklıma Çakal'ın orada olanlar geldi. İlk taktıklarında canım çok yanmıştı. Kanamıştı. Kesip atmak istesem de yapamamıştım. Canımın acısı geçmek bilmemişti. Şimdi biraz zor ve acılı olsa da takmayı başarmıştım.

Mutfağa indiğimde tekrar yemek işine girişip iki saat sonra bitirdim. Yorgunlukla oturduğumda yine kapı çaldı. Gidip açtığımda kurye, elinde siyah bir kutuyla gelmişti. Alıp kapıyı kapattım.

Yuvarlak olan kutunun kapağını açtığımda içinde yine müge çiçekleri vardı. Bu sefer pembe renkteydi hepsi. İçindeki notu aldığımda yazan yazı yine Enzio'ya aitti.
'Yüreğimi aydınlattığı gibi gecemi de aydınlatan ayışığına... İyi ki benimsin...'

Karıcığım dememişti, ama el yazısından tanımıştım. Hepsini kendisi yazmıştı.

Bu kutu da diğerlerinin yanında yerini almıştı. Aramız iyi değildi, zor zamanlar geçirmiştik. Enzio'yu anlamak zordu. Zor bir adamdı. Zor bir hayatı olmuştu. Karşısındaki kişinin duygularını anlamıyordu. Hayır kelimesini kabul etmiyor, bildiğini okuyordu. Ama ilk tanıştığımız günlere nazaran değişmeye başladığını fark ediyordum. Aramızdaki evlilik bağının güçlendiğini hissediyordum.

Aklımda Enzio'yla ilgili düşünceler varken çiçekleri masanın sol tarafına alıp, sağ tarafına karşılıklı iki tane servis açtım. Tabakları yerleştirip, bardakları da koyduğumda zil çaldı.

Artık şaşırmayı bırakmıştım. Ya yine kurye gelmiş ya da Enzio gelmişti. Heyecanla koşarak gidip kapıyı açtım. Aynı kurye tekrar gelmişti.

Elinde müge çiçeklerinin de olduğu papatya dolu hasır sepet vardı.

"Bu çiçekler de sizin için gönderildi."

Çiçekleri verip gideceğinde durdurdum. Yapacağım şeyden emin değildim, kararsız kalmıştım. Ama ben de Enzio'yu şaşırtmak istiyordum.

"Gönderen kişiye bir şey verebilir misiniz?"

Kasadan aldığım kutuyu Enzio'ya göndermek istiyordum.

Onayladığında, kutuyu bir torbaya koyup verdim. Not yazmama gerek yoktu, o görünce ne demek istediğimi anlayacaktı zaten. Ücreti de verdiğimde adam gitmiş, bense Enzio'nun ne tepki vereceğini merak ediyordum.

Hasır sepetteki notu alıp okuduğumda
'Dünyanın en güzel kadınına, iyi ki hayatımdasın...' yazıyordu. Mutlu olmamak elimde değildi. Kim olsa mutlu olurdu. Uzun zamandır ihtiyacım olan neşeyi sanki geri kazanmış gibiydim.

Akşam olmuş ama Enzio hala gelmemişti. Hem gelip gelmemesi umrumda değilmiş gibi davranıyor hem de içten içe merak ediyor, kapıya bakıp duruyordum. Zil çaldığında mutfakta içtiğim kahveyi bırakıp kapıya koştum. Gelen yine aynı kuryeydi.

"Paketi teslim ettiniz mi?"

Elindeki küçük kutuyu bana uzattığında almıştım.

"Teslim ettim Bayan Vitale."

Enzio, mesajı almış olmalıydı.

"Teşekkürler."

Adam gittiğinde kutuyu açıp baktım. Kalp şeklinde çikolata kaplı meyveler vardı. Her biri göz kamaştırıyordu. Muz, çilek ve ananas... Heyecanla alıp ağzıma attım. Muz ve çilek neyse de ananas hiç masum görünmüyordu. Mesajı almış bana da ananas üzerinden mesaj gönderiyordu. * Kutuyu incelediğimde yeni bir not çıktı.

TUTSAK +18 (TAMAMLANDI) Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt