Sonunda ağlamadan hıçkıran genç adamdan daha şanslı olan Noirtier'nin gözlerinden de yaşlar fışkırdı. Başı öne eğilemeden gözleri kapandı.

"Söyleyin," diye devam etti Morrel boğuk bir sesle, "benim onun nişanlısı olduğumu söyleyin!

"Onun, benim bu dünyadaki tek aşkım, soylu dostum olduğunu söyleyin!

"Söyleyin, söyleyin, bu ölünün bana ait olduğunu söyleyin!"

Genç adam paramparça olan büyük bir gücün korkunç görüntüsüyle, tüm ağırlığıyla, kasılmış parmaklarının sımsıkı yakaladığı yatağın önüne diz üstü düştü.

Bu acı o kadar dokunaklıydı ki d'Avrigny heyecanını gizlemek için arkasını döndü, Villefort başka açıklama istemeden, bizi, ağladığımız insanları sevenlere doğru iten bu çekime kapılarak elini genç adama uzattı.

Ama Morrel hiçbir şey görmüyordu, Valentine'in buz gibi elini tutmuştu, ağlamayı ba-şaramadan haykırarak çarşafları ısırıyordu.

Bir süre odada sadece hıçkırıkların, duaların ve bedduaların birbirine karıştığı duyuldu. Ama hepsini bastıran ses, her soluk alışta Noirtier'nin göğsünde yaşam güçlerinden birini kesiyormuş gibi görünen boğuk ve iç paralayıcı sesti.

Sonunda, bir süre yerini Maximilien'e bıraktıktan sonra herkesten daha çok kendine hâkim olan Villefort konuşmaya başladı.

"Mösyö," dedi Maximilien'e, "söylediğinize göre Valentine'i seviyordunuz: onun ni-şanhsıydmız; ben bu aşkı bilmiyordum, bu anlaşmayı bilmiyordum; yine de babası olarak sizi bağışlıyorum, çünkü görüyorum ki acınız büyük, gerçek ve doğru.

"Zaten içimdeki acı o kadar büyük ki kalbimde öfkeye yer kalmadı.

"Ama görüyorsunuz, umudunuzu bağladığınız melek dünyayı terk etti: artık o insanların taparcasına sevdiği birinden başka bir şey değil ve o şu anda Tanrıya tapıyor; onun aramızda unuttuğu hüzünlü bedeni ile vedalaşın mösyö; onun beklediğiniz elini son kez tutun ve sonsuza kadar ondan aynim: Valentine'in artık onu kutsayacak papazdan başka birine ihtiyacı yok."

"Yanılıyorsunuz mösyö," diye haykırdı o güne kadar hissettiği acılarından hepsinden daha keskin bir acıyla kalbi parçalanmış Morrel, bir dizinin üstünde doğrularak; "yanılıyorsunuz: Valentine öldüğüne göre sadece bir papaza değil, intikamını alacak birine de ihtiyacı var.

"Mösyö de Villefort, siz papazı çağırtın, intikamı alacak olan benim."

"Ne demek istiyorsunuz mösyö?" diye mırıldandı Villefort, Morrel'in çılgınlığından doğan bu yeni düşünceyle ürpererek.

"Şunu söylemek istiyorum," diye devam etti Morrel, "sizde iki insan var mösyö. Baba yeterince ağladı, şimdi krallık savcısının görevi başlıyor."

Noirtier'nin gözleri parıldadı, d'Avrıgny yaklaştı.

"Mösyö," diye devam etti genç adam gözleriyle orada bulunanların yüzlerinden okunan tüm duyguları dile getirerek, "ben ne dediğimi biliyorum, söyleyeceklerimi de hepiniz en az benim kadar biliyorsunuz.

"Valentine öldürüldü."

Villefort başını eğdi; d'Avrigny bir adım daha yaklaştı; Noirtier gözleriyle "evet," dedi.

"Oysa mösyö," diye devam etti Morrel, "yaşadığımız devirde, Valentine gibi genç, güzel ya da tapınılacak biri olmasa da, bir insan, bu dünyadan nasıl yok olduğunun hesabı sorulmaksızm böyle birden yok olamaz.

"Haydi sayın krallık savcısı," diye ekledi Morrel gittikçe artan bir ateşlilikle, "acıma yok! Size cinayeti ihbar ediyorum, katili bulun!"

Morrel acımasız bakışlarıyla Villefort'u sorguya çekiyordu, Villefort ise yardım ister gibi, bir Noirtier'ye bir d'Avrigny'ye bakıyordu.

Monte Kristo KontuOn viuen les histories. Descobreix ara