3

295 16 0
                                    

NİŞAN YEMEĞİ

Ertesi gün hava güzeldi. Bulutsuz gökyüzünde doğan güneş pırıl pırıl parlıyordu, lal rengi kırmızı ilk ışıklar dalgaların köpüklü başlarını kırmızı renklerine buladılar.

Yemek, Reserve'in daha önceden gördüğümüz çardağı ile birinci katında hazırlandı. Burası, her birinin üzerinde -belki de çıkacak olayı açıklayan- Fransa'nın büyük kentlerinden birinin adı yazılı beş altı pencereyle aydınlatılmış büyük bir salondu.

Tahta bir korkuluk, yapının geri kalanında olduğu gibi, bu pencereler boyunca da uzayıp gidiyordu.

Her ne kadar yemeğin öğlen saat on ikide olacağı belirtilmiş ise de sabah on birden itibaren korkuluğun önü sabırsızca dolaşanlarla dolmuştu. Bunlar Firavun'un ayrıcalıklı denizcileri ve Dantes'in dostu birkaç askerdi. Hepsi de nişanlılara saygılarını göstermek için en güzel giysilerini giymişlerdi.

Gelecek davetliler arasında, Firavun'un armatörlerinin ikinci kaptanlarının düğün yemeğini varlıklarıyla onurlandırmaları gerektiği söylentisi dolaşıyordu; ama bu Dantes'e öylesine büyük bir onur vermek olurdu ki, kimse henüz buna inanmaya cesaret edemiyordu.

Yine de Caderousse ile birlikte gelen Danglars bu haberi doğruladı. Bu sabah Mösyö Morrel'in kendisini görmüştü ve Mösyö Morrel, Reserve'e akşam yemeğine geleceğini ona söylemişti.

Gerçekten de onlardan biraz sonra Mösyö Morrel odaya girdi ve Firavun'un tüm denizcileri tarafından alkışlarla, yaşa var ol naralarıyla selamlandı. Armatörün orada bulunuşu onlar için, Dantes'in kaptan olarak atanacağı konusunda dolaşan dedikoduların doğrulanmasıydı; Dantes gemide çok fazla sevildiğinden, armatör beklenmedik bir biçimde onların istekleriyle uyuşan bir seçim yaptığı için ona böyle teşekkür ediyorlardı. Mösyö Morrel içeri girer girmez Danglars ve Caderousse beraberce, nişanlanan gence doğru koştular: görülmesi böylesine heyecan uyandıran önemli kişinin gelişini haber vermek ve ona acele etmesini söylemekle görevliydiler.

Danglars ve Caderousse koşarak gittiler, ama yüz adım atmamışlardı ki barut dükkanının yakınında o tarafa doğru gelmekte olan küçük bir topluluk fark ettiler.

Bu küçük topluluk Edmond'un koluna girmiş olan Mercedes ve onlara eşlik eden Mercedes'in kendisi gibi Katalan dört kız arkadaşından oluşuyordu. Müstakbel gelininin yanında Dantes Baba yürüyor, onların arkasında da kötü gülüşüyle Fernand geliyordu.

Ne Mercedes ne de Edmond, Fernand'ın bu kötü gülüşünü görmüyorlardı. Zavallı çocuklar öyle mutluydular, ki sadece kendilerini ve onları kutsayan güzel ve berrak gökyüzünü görüyorlardı.

Danglars ve Caderousse elçilik görevlerinden kurtulmuşlardı; Edmond'la çok dostça ve hararetle el sıkıştıktan sonra Danglars, Femand'ın yanında, Caderousse da genel ilginin merkezi olan Dantes Baba'nın yanında yer almak üzere uzaklaştılar.

Yaşlı adam petekler halinde yontulmuş büyük çelik düğmelerle süslenmiş taftadan güzel giysisini giymişti, ince uzun, ama sinirli bacakları, bir fersah öteden kaçak Ingiliz malı olduğu belli olan ve göz kamaştıran güzel benekli pamukludan çorapların içinde dikkat çekiyordu. Üç köşeli şapkasından bir sürü mavi beyaz kurdele sarkıyordu. Bir de antik bir asa gibi üstü kıvrık eğri bir tahta bastona yaslanıyordu. Bu haliyle 1796'da yeni açılmış Luxembourg ve Tuileries bahçelerinde caka satan züppe delikanlılardan biri gibi görünüyordu.

Onun yanına, daha önce de söylemiştik, Caderousse, sonunda güzel bir yemek umudunun Danteslerle uzlaştırdığı Caderousse, insanın sabah uyandığında uykusunda gördüğü düşten geriye sadece belli belirsiz görüntüler kalması gibi, belleğinde bir gün önce olup bitenden silik bir anı taşıyan Caderousse sokulmuştu.

Monte Kristo KontuWhere stories live. Discover now