37

58 2 0
                                    

VİLLEFORT AİLESİNİN MEZARLIĞI

Bundan iki gün sonra, sabah saat ona doğru büyük bir kalabalık Mösyö de Villefort'un kapısında toplanmıştı, uzun bir sıra cenaze alayı ve özel arabalarının Faubourg Saint-Ho-nore ve Pepiniere sokağı boyunca ilerlediği görüldü.

Bu arabaların arasında garip biçimli ve uzun yoldan gelmiş gibi görünen bir araba da vardı. Bu siyaha boyanmış bir tür yük arabasıydı ve cenaze alayına ilk katılanlardan biriydi.

Hemen araştırıldı ve garip bir rastlantıyla bu arabanın içinde Marki de Saint-Meran'ın ölüsünün bulunduğu, bir cenaze için oluşan konvoyun iki cenazeyi de izleyeceği öğrenildi.

Cenazeye katılanların sayısı çok kabarıktı; Kral XVIII. Louis ve Kral X.Charles'ın en sadık ve en gayretli yardımcılarından biri olan Mösyö Marki de Saint-Meran çok dost edinmişti, bunlar toplum içindeki konumları gereği Villefort ile bağlantılı kişilerle birlikte büyük bir kitle oluşturuyorlardı.

Durum hemen yetkililere bildirildi, iki cenaze töreninin birlikte yapılması kararlaştırıldı. Aynı cenaze alayı için hazırlanmış ikinci bir araba Mösyö de Villefort'un kapısının önüne getirildi ve yük arabasıyla getirilmiş olan tabut cenaze arabasına kondu.

İki ölü de Mösyö de Villefort'un uzun zaman önce tüm ailenin cenazelerine ayrılmış bir mezarlık hazırlattığı Pere-Lachaise'de toprağa verilecekti.

Bu aile mezarlığına daha önce zavallı Renee gömülmüştü, on yıllık bir ayrılıktan sonra şimdi babası ve annesi ona kavuşuyorlardı.

Her zaman meraklı olan, her zaman cenaze alaylarından heyecan duyan Paris halkı, ticaret ilişkilerinin güvenliği, ilkelere kesin bağlılık ve geleneksel düşünce açısından o eski aristokrat adların en ünlülerinden olan ikisini son uykularını uyuyacakları yere götüren görkemli alayın geçişini inançlı bir sessizlik içinde izledi.

Cenaze alayında Beauchamp, Albert ve Château-Renaud aynı arabada bulunuyor ve bu ani denebilecek ölüm hakkında konuşuyorlardı.

"Madam de Saint-Meran'ı geçen yıl Marsilya'da gördüm," diyordu Château-Renaud, "Cezayir'den geliyordum; kusursuz sağlığı, her zamanki hazırcevaplığı ve şaşılacak hareketliliği ile yüz yıl yaşayacak gibi görünen bir kadındı. Kaç yaşındaydı?"

"Altmış altı yaşında," diye yanıt verdi Albert, "Franz'ın bana söylediğine göre elbet.

Ama o yaşlılıktan değil, markinin ölümünden duyduğu acıdan öldü; görünüşe bakılırsa, onu şiddetle sarsan bu ölümden sonra, bir daha tam olarak kendine gelemedi."

"İyi de neden öldü?" diye sordu Beauchamp.

"Bir beyin kanaması ya da inme deniyor. İkisi aynı şey değil mi?"

"Eh, aşağı yukarı."

"İnme mi?" dedi Beauchamp, "buna inanmak biraz zor. Benim hayatımda bir ya da iki kez gördüğüm Madam de Saint-Meran ufak tefek, ince, kanlı canlı olmaktan çok sinirli yapı da olan biriydi; Madam de Saint-Meran'ınki gibi bir yapıya sahip birinin üzüntüden beyin felci geçirmesi ender rastlanan bir şeydir."

"Ne olursa olsun," dedi Albert, "onu öldüren ister hastalık olsun ister doktor, Mösyö de Villefort, ya da daha çok Matmazel Valentine, daha da doğrusu dostumuz Franz harika bir mirasa sahip olacak: sanırım seksen bin franklık bir gelir."

"Şu eski jakoben Noirtier'nin ölümüyle neredeyse iki katma çıkacak bir miras."

"İşte direnen bir büyükbaba," dedi Beauchamp, "Tenacem propositi virum. Sanırım tüm mirasçılarını gömeceği konusunda ölümle bahse girdi. Bence bunu başaracak. Çünkü o, 93'ün yaşlı konvansiyon meclisi üyesi, 1814'de Napoleon'a şöyle demişti:

Monte Kristo KontuDonde viven las historias. Descúbrelo ahora