40

48 3 0
                                    

LİMONATA

Gerçekten de Morrel çok mutluydu.

Mösyö Noirtier biraz önce onu çağırtmıştı ve Morrel çağırılış nedenini o kadar merak ediyordu ki, iki bacağına meydandaki atların bacaklarından daha fazla güvenerek gezinti arabasına binmemişti; koşarak Meslay sokağından çıkmış Faubourg Saint-Honore'ye gidiyordu.

Morrel jimnastik adımlarıyla yürüyordu ve zavallı Barrois onu elinden geldiğince izlemeye çalışıyordu. Morrel otuz bir yaşındaydı, Barrois ise altmış; Morrel aşktan sarhoştu, Barrois yakıcı sıcaktan susamış. Yaşları ve ilgileri böylesine farklı iki erkek bir üçgenin iki kenarına benziyorlardı: tabanda ayrı olup tepede birleşiyorlardı.

Tepe Noirtier idi, Morrel'in acele gelmesini istemişti. Morrel bu isteği harfi harfine yerine getiriyor, bu nedenle de Barrois zorlanıyordu.

Geldiklerinde Morrel hiç de soluksuz kalmamıştı, aşk onu kanatlandırmıştı, ama çoktan beri âşık olmamış Barrois kan ter içindeydi.

Yaşlı uşak, Morrel'i özel kapıdan içeri soktu, odanın kapısını kapadı, az sonra döşemedeki giysi hışırtısı Valentine'in geldiğini haber verdi.

Valentine yas giysileri içinde hayran olunacak kadar güzeldi.

Düş o kadar tatlıydı ki Morrel neredeyse Noirtier ile konuşmaktan vazgeçecekti, ama biraz sonra ihtiyarın koltuğunun sesi döşemede duyuldu ve ihtiyar içeri girdi.

Noirtier, Morrel'in, Valentine'i ve kendisini umutsuzluktan kurtaran olağanüstü müdahalesi nedeniyle ettiği teşekkürleri iyilik dolu bir bakışla kabul etti. Sonra Morrel'in gözleri kendisine tanınan ayrıcalığı anlamaya çalıştı, çekingen bir biçimde Morrel'den uzağa oturmuş olan Valentine konuşmasının istenmesini bekliyordu.

Noirtier Valentine'e baktı bu kez.

"Benden istediğiniz şeyi söylememi mi istiyorsunuz?" diye sordu genç kız.

"Evet," dedi Noirtier.

"Mösyö Morrel," dedi o zaman Valentine onu dikkatle gözleyen genç adama, "büyükbabam size birçok şey söyleyecek, bunları üç gündür bana anlattı. Sizi bugün bunları size yinelemem için çağırttı; beni, istediklerinin bir sözcüğünü bile değiştirmeden size aktarmam için seçtiğine göre, ben de size bunları yineleyeceğim."

"Ah! Büyük bir sabırsızlıkla dinliyorum," diye karşılık verdi genç adam, "söyleyin

Matmazel, söyleyin."

Valentine gözlerini yere indirdi: bu Morrel'e tatlı bir önbelirti gibi göründü. Valentine ancak mutlu olduğunda zayıftı.

"Babam bu evden ayrılmak istiyor," dedi. "Barrois ona uygun bir daire bulmaya çalışıyor."

"Ama siz matmazel," dedi Morrel, "Mösyö Noirtier'nin o kadar sevdiği, ona bu kadar gerekli olan siz?"

"Ben," dedi genç kız, "büyükbabamı asla terk etmeyeceğim, bu onunla benim aramızda kararlaştırdığımız bir şey. Benim dairem onunkinin yanında olacak. Ya büyükbabam Noirtier ile birlikte yaşamak için Mösyö de Villefort'un onayını alacağım, ya da o bunu reddedecek: birincisi olursa hemen buradan ayrılacağım, ikinci durumda erişkinliğimi bekleyeceğim, bu da on sekiz ay sonra olacak. O zaman özgür olacağım, bağımsız bir servetim olacak ve ..."

"Ve?..." diye sordu Morrel.

"Ve o zaman büyükbabamın izniyle size verdiğim sözü tutacağım."

Valentine son sözlerini o kadar alçak sesle söyledi ki, Morrel bunları anlamak için büyük bir dikkat göstermeseydi duyamayacaktı.

"Söylediklerim sizin düşüncelerinizdi değil mi dedeciğim?" diye ekledi Valentine No-irtier'ye dönerek.

Monte Kristo KontuWhere stories live. Discover now