25

97 2 0
                                    

HAYDEE

Yeni ya da daha doğrusu Monte Kristo Kontunun Meslay sokağında oturan eski tam-dıklarını anımsıyoruz: bunlar Maximilien, Julie ve Emmanuel idi.

Yapacağı bu güzel ziyaretin, geçireceği birkaç mutlu dakikanın, isteyerek kendim attığı cehennemin içine sızan bu cennet pırıltısının umudu, Villefort'u gözden yitirdiği andan başlayarak kontun yüzüne en sevimli dinginliği yaymıştı ve zilin sesine koşan Ali, çok ender rastlanan bir neşeyle parlayan yüzü görünce, efendisinin çevresinde uçuşurken gördüğünü sandığı güzel düşünceleri ürkütmemek için parmaklarının ucuna basarak, soluğunu tutarak dışarı çıkmıştı.

Öğle olmuştu: Kont Haydee'yi görmek için kendine bir saat ayırmıştı; o kadar uzun zaman acı çekmiş bu ruhun bir anda neşeyle dolması çok zordu; başka ruhların şiddetli heyecanlara hazırlanmaya ihtiyaçları olduğu gibi, onun da tatlı heyecanlara hazırlanmaya ihtiyacı vardı sanki. '

Genç Yunanlı kadın, dediğimiz gibi, kontun dairesinden tümüyle ayn bir dairedeydi. Bu daire baştan başa Doğu tarzında döşenmişti; yani, döşemeler kalın Türk halılarıyla kaplanmış, brokar kumaşlar duvarlar boyunca aşağı inmiş, her odaya odayı çepeçevre saran geniş bir divan konmuş, üstüne de kullananın isteğine göre yerlerini değiştirebileceği bir dizi yastık yerleştirilmişti.

Haydee'nin üç Fransız, bir Yunanlı hizmetçisi vardı. Üç Fransız kadın ilk odada, küçük altın bir zilin sesini duyunca koşmaya ve hanımının isteklerini üç hizmetçisine aktaracak kadar Fransızca bilen Rum kölenin emirlerini yerine getirmeye hazır bekliyorlardı, Monte Kristo onlara, Haydee'ye bir kraliçeye gösterilecek saygıyı göstermelerini öğütlemişti.

Genç kız dairesinin en arka odasındaydı; sadece yukardan aydınlatılmış, güneşin yalnızca pembe pencere camlarından içeri girdiği bir tür yuvarlak giyinme odasıydı burası. Yere, gümüş işlemeli mavi atlastan minderlerin üzerine uzanmış, divana yaslanmış, gevşek bir biçimde kıvırdığı sağ kolunu başına dolamış, sol kolu ile bir nargilenin mercan marpucunu dudaklarının arasına sıkıştırmıştı; marpuç, hafifçe içine çektiğinde aselbent suyundan geçirdiği kokulu buharı ağzına ulaştıran esnek hortumunun ucuna takılmıştı.

Doğulu bir kadın için çok doğal olan duruşu bir Fransız kadını için belki de biraz yapmacık bir işveydi.

Giyim kuşamına gelince Epeiroslu kadınlarınki gibiydi, yani altın ve incilerle işlenmiş burnu kıvrık iki küçük sandaletin içinde hareket ettikleri görülmese Paros mermerinden yapılmış sanılacak iki çocuk ayağını açıkta bırakan pembe çiçekler işlenmiş beyaz atlastan bir şalvar, mavi ve beyaz uzun çizgili, yırtmaçlı geniş kollu, gümüş ilikli, inci düğmeli bir ceket ve yürek biçimindeki açılmış kesimi boynunu ve göğsünün tüm üst bölümünü açıkta bırakan, göğsün altında üç elmas düğme ile iliklenen bir tür korse vardı üzerinde. Korsenin alt ve şalvarın üst kısmına gelince, bunlar Parisli zarif kadınlarımızı kıskandıracak rengarenk uzun ipek saçaklı kemerlerden birinin içinde kayboluyorlardı.

Başında yana yatmış, incilerle işlenmiş küçük altın bir başlık vardı, başlığın yana yatmış tarafına sıkıştırılmış lal rengi güzel bir doğal gül simsiyah saçların arasında mavi gibi görünüyordu.

Yüzünün güzelliğine gelince, kadife gibi iri siyah gözleri, düz burnu, mercan dudakları ve inci gibi dişleri ile tipinin kusursuzluğu içinde tam bir Yunan güzeliydi.

Bu sevimli bütünlüğün üzerine, gençlik çağının tüm pırıltısı ve tüm kokusu sinmişti; Haydee on dokuz ya da yirmi yaşlarında olmalıydı.

Monte Kristo KontuTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang