6

158 6 0
                                    

BABA VE OĞUL

Mösyö Noirtier -çünkü biraz önce gelen gerçekten de oydu- oda hizmetçisi kapıyı kapayıncaya kadar gözleriyle onu izledi; sonra onun bekleme odasında konuşulanları dinlemesinden korkarak gidip arkasından kapıyı yeniden açtı: önlem boşuna değildi, Germain'in dışarı çıkmakta gösterdiği acelecilik, onun, ilk atalarımızı yoldan çıkaran günahtan hiç de uzak olmadığım kanıtlıyordu. Mösyö Noirtier bu nedenle bekleme odasının kapısını kapama zahmetine girişti, sonra dönüp yatak odasının kapısını kapattı ve sürgüyü indirdi sonra da tüm bu hareketleri şaşkınlıkla izleyen, hâlâ kendine gelememiş olan Villefort'a elini uzattı.

"Hay Allah! sevgili Gerard," dedi tanımlaması oldukça zor bir gülümsemeyle genç adama bakarak, "beni görmekten pek de memnun olmuş gibi değilsin, biliyor musun?" "Memnunum babacığım," dedi Villefort, "çok memnunum; ama ziyaretinizi hiç beklemiyordum, bu nedenle biraz şaşırdım."

"Ama sevgili dostum," dedi Mösyö Noirtier oturarak, "sanırım ben de sizin için aynı şeyleri söyleyebilirim. Neden mi? Bana 28 Şubat'ta Marsilya'da nişanınızın olduğunu haber veriyorsunuz, 3 Mart'ta Paris'tesiniz."

"Eğer şimdi buradaysam babacığım," dedi Gerard, Mösyö Noirtier'ye yaklaşarak, "bundan hiç yakınmayınız, çünkü buraya sizin için geldim ve bu yolculuk belki de sizi kurtaracak."

"Ah! demek öyle," dedi Mösyö Noirtier, oturduğu koltukta uyuşuk bir biçimde uzanarak! "O zaman bunu bana anlatın yargıç bey, bu ilginç olmalı."

"Babacığım, Saint-Jacques sokağında bulunan Bonapartçı bir kulüpten söz edildiğini duymuşsunuzdur, öyle değil mi?"

"53 numarada mı? Evet, ben o kulübün ikinci başkamyım."

"Babacığım soğukkanlılığınız içimi ürpertiyor."

"Elden ne gelir sevgili oğlum? Montagnardlar tarafından sürgüne yollandıktan, Paris'ten bir ot arabasının içinde çıktıktan, Bordeaux fundalıklarında Robespierre'in av köpekleri tarafından kovalandıktan sonra insan bu gibi güçlüklere alışıyor. Devam edin bakalım. Evet! Saint-Jacques sokağındaki kulüpte ne olmuş?"

"General Quesnel oraya çağırılmış; akşam saat dokuzda evinden çıkan General Ques-nel ertesi gün Seine Nehri'nde bulundu, olan bu."

"Bu güzel hikayeyi size kim anlattı?"

"Kralın kendisi efendim."

"O zaman ben de bu hikayenize karşılık," diye sürdürdü Noirtier, "size bir haber vereceğim."

"Babacığım sizin bana anlatacağınız şeyi bildiğimi sanıyorum."

"Ah! İmparator hazretlerinin karaya çıktığını biliyor musun?"

"Sessiz olun rica ederim babacığım, önce kendiniz için sonra da benim için. Evet, bu haberi biliyordum hem de sizden önce biliyordum, çünkü beynimi yakan düşünceyi benden iki yüz fersah öteye fırlatamamanm öfkesiyle, üç gündür yoldayım; Marsilya'dan Paris'e yıldırım hızıyla geldim."

"Üç gün önce mi! Deli misiniz? Üç gün önce imparator daha karaya çıkmamıştı."

"Ne önemi var, ben planı biliyordum."

"Nasıl biliyordunuz?"

"Elbe Adası'ndan size yazılmış bir mektuptan."

"Bana mı?"

"Evet, size, haberi getirenin cebinde bulduğum bir mektuptan öğrenmiştim. Eğer bu mektup bir başkasının eline geçseydi, o anda babacığım belki de kurşuna dizilirdiniz." Villefort'un babası gülmeye başladı.

Monte Kristo KontuWhere stories live. Discover now