23

90 2 0
                                    

KAN YAĞMURU

"İçeri girerken mücevherci çevresine araştırır gibi baktı; eğer içinde kuşku yoksa, çevrede bunu doğuracak hiçbir şey yoktu, eğer içinde kuşku varsa bunu doğrulayacak bir şey de yoktu.

"Caderousse hep iki eliyle altınları ve paraları tutuyordu. Carconte elinden geldiği kadar sevimli bir gülümseme ile konuğa bakıyordu.

'"Ah! ah!' dedi mücevherci, 'hesabınızı iyi yapamamış olmaktan korkup ben gittikten sonra hâzinenizi gözden geçiriyor gibisiniz.'

"'Hayır, öyle değil,' dedi Caderousse; 'bizi bu paranın sahibi yapan olay o kadar beklenmedik ki inanamıyoruz ve gözümüzün önünde somut bir kanıt olmazsa hâlâ bir düş gördüğümüzü sanıyoruz.'

"Mücevherci gülümsedi.

"'Hanınızda yolcular var mı?' diye sordu.

"'Hayır,' diye yanıt verdi Caderousse, 'burada yatacak yer vermiyoruz; kente çok yakınız bu nedenle kimse burada konaklamıyor.'

"'O zaman sizi çok rahatsız edeceğim.'

"'Bizi rahatsız etmek mi! sevgili mösyö!' dedi sevimli bir biçimde Carconte, 'hiç de değil, yemin ederim.'

"'Pekala, beni nerede yatıracaksınız?'

"'Yukandaki odada.'

"'Ama orası sizin odanız değil mi?'

"'Ah! ne önemi var; onun bitişiğindeki odada ikinci bir yatağımız var.'

"Caderousse şaşkınlıkla karısına baktı. Mücevherci, Carconte'un konuğunu ısıtmak için şöminede yakmış olduğu bir kütüğe sırtını verip ısınarak bir küçük ezgi mırıldandı.

"Bu sırada Carconte üstüne örtü yaydığı masanın bir köşesine akşam yemeğinden artakalanları getiriyordu, onların yanma iki üç tane de taze yumurta eklemişti.

"Caderousse yeniden kağıt paraları cüzdanına, altını da çantaya yerleştirmişti. Kaygılı ve düşünceli, zaman zaman bakışlarını sigara içerek ocağın yanında duran, bir yanı kuruyunca öbür yanını dönen mücevherciye çevirerek bir ileri bir geri gidip geliyordu.

"'Ne zaman yemek yemek isterseniz, burada hazır,' dedi Carconte masanın üstüne bir şişe şarap koyarak.

"'Ya siz?' diye sordu Johannes.

"'Ben yemeyeceğim,' diye yanıt verdi Caderousse.

"'Biz akşam yemeğini çok geç yedik,' dedi acele acele Carconte.

"'Ben tek başıma mı yiyeceğim?' dedi mücevherci.

"'Biz size hizmet edeceğiz,' diye yanıt verdi Carconte, onda hiç görülmeyen, para ödeyen müşterilere karşı bile göstermediği bir telaşla.

"Zaman zaman Caderousse ona şimşek hızıyla bir göz atıyordu.

"Fırtına devam ediyordu.

"'Duyuyor musunuz? Duyuyor musunuz?' dedi Carconte; 'bence geri dönmekle çok iyi yaptınız.'

"'Yine de, ben yemeğimi yerken fırtına dinerse yola koyulurum,' dedi mücevherci.

"'Bu karayel,' dedi Caderousse başını sallayarak; 'yarma kadar dinmez.'

"Ve içini çekti.

"'İnanın,' dedi mücevherci masaya otururken, 'dışarıda olanlara yazık.'

"'Evet,' dedi Caderousse, 'kötü bir gece geçirecekler.'

"Mücevherci yemeye başladı, Carconte da dikkatli bir ev sahibi olarak onun üstüne titremeye devam etti; her zaman o kadar inatçı, o kadar huysuz olan kadın şimdi kibarlık ve incelik örneği olmuştu. Eğer mücevherci daha önce onu tanımış olsaydı bu kadar büyük bir değişiklik onu şaşırtır ve birtakım kuşkulara düşürürdü. Caderousse'a gelince ağzını açmıyor, gezinmesini sürdürüyor ve hattâ konuğuna bakmaktan kaçmıyordu sanki.

Monte Kristo KontuWhere stories live. Discover now