17

120 4 0
                                    

ORTAYA ÇIKMA

Franz, Albert'in Colisseum'a ulaşmak amacıyla, hiçbir antik örenin önünden geçmemesi, bu nedenle de aşamalı incelemeler yüzünden dev gibi büyük yontunun dev boyutlarından tek bir arış bile kaçırmaması için bir orta yol buldu. Bu, Sistinia yolunu izlemek, Sainte-Marie-Majeure önünde dik açı yaparak dönmek ve Colosseo yoluna kadar Urbana ve San Pietro in Vincoli yolundan gitmek anlamına geliyordu.

İzlenecek bu yolun zaten başka bir üstünlüğü daha vardı: patron Pastrini'nin anlatmış olduğu ve içine Monte Kristo'daki gizemli ev sahibinin de karıştığı öykünün Franz'ın üstünde yarattığı etkiyi hiçbir şekilde bozmayacak olmasıydı. Bu nedenle köşesinde, dirseklerine dayanmış, kendi kendine birçok soru soruyor, bir tekine bile hoşnut edici yanıt veremiyordu.

Zaten tek bir şey ona dostu Denizci Simbad'ı anımsatmıştı: haydutlarla denizciler arasındaki gizemli ilişkiler. Patron Pastrini'nin, Vampa'nın balıkçı kayıklarında ve kaçakçıların yanında sığınacak yer bulması konusunda söyledikleri Franz'a küçük yatın mürettebatıyla yemek yiyen iki Korsikalı haydutu ve yatın sadece onları karaya çıkarmak amacıyla yolunu değiştirip Porto-Vecchio'ya yanaşmasını anımsatmıştı. Monte Kristo'daki ev sahibinin kendi adı olarak verdiği, Ispanya Oteli'nin sahibinin de sözünü ettiği ad ona, Sim-bad'ın Piombino, Civita-Vecchia, Ostie ve Gaete kıyılarında da Korsika, Toscana ve Ispanya kıyılarında olduğu gibi aynı insancıl rolü oynadığını kanıtlıyordu. Franz'ın anımsayabildiği kadarıyla o da Tunus ve Palermo'dan söz etmişti, bu da onun oldukça yaygın bir ilişkiler halkası içinde olduğunun bir kanıtıydı.

Ama tüm bu düşünceler ne denli güçlü olurlarsa olsunlar, karşısında Colosseum'un karanlık ve dev gibi hayaletinin, yükseldiğim gördüğü anda yok oldular. Yapımn aralıklarından, hayaletlerin gözlerinden fışkmr gibi, aym uzun ve soluk ışıklan yansıyordu. Araba Mesa Su-dans'ın birkaç adım ötesinde durdu. Arabacı gelip kapıyı açtı; iki genç arabadan aşağı atladılar ve kendilerim yerden bitmiş gibi görünen bir turist rehberinin karşısında buldular.

Otelin rehberi de onları izlediği için şimdi iki rehberleri olmuştu.

Zaten Roma'da bu rehber lüksüne engel olmak olanaksızdır: ayağınızı otelin eşiğinden içeri attığınızda sizden ayrılan ve ayağınızı dışarı attığınızda artık sizden gün boyu ayrılmayan genel rehber dışında bir de her anıta bağlı, diyebilirim ki anıtın her bölümüne bağlı özel bir rehber bile vardır. Artık Colosseo'da yani Martial'a özellikle aşağıdaki sözleri söyletmiş olan anıtta rehbersiz kalınıp kalınamayacağına siz karar verin:

"Memphis, piramitlerinin barbar mucizelerini bize övmeyi bıraksın, Babil'in harikalarının şarkısı söylenmesin artık; Sezarin amfiteatrının büyük işçiliği önünde her şey geri durmalı ve tüm ünlü sesler bu amtı övmek için bir araya gelmeli."

Franz ve Albert rehber baskısından kurtulmaya çalışmaktan vazgeçtiler. Zaten sadece rehberlerin ellerinde meşalelerle anıtlarda dolaşmaya haklan olduğu için bu daha zor olacaktı. Hiçbir direniş göstermediler ve kendilerini yol göstericilerine eli kolu bağlı teslim ettiler.

Franz daha önce en az on kez yaptığı için bu geziyi biliyordu. Ama daha çömez olan arkadaşı, Flavius Vespasianus'un anıtına ilk kez adım atıyordu ve övgüyle itiraf etmeliyim ki rehberlerin bilgisizce gevezeliklerine karşın çok etkilenmişti. Gerçekten de, bu Güney ayının, ışınları Batinın alacakaranlığına benzeyen gizemli aydınlığı ile tüm boyutları daha da büyüyen böyle bir örenin görkemi hakkında görmeden bir kanıya varılamaz.

Bir düşünür olan Franz, Albert'i Aslan Kapanı, Gladyatör Locası ve Sezarin Podyumu'nu tüm ayrıntılarıyla ona göstermenin zaman aşımına uğramayan hakkından vazgeçmek istemeyen rehberlerine bırakarak iç kapıların altından yüz adım kadar ilerledi ve onlar simetrik yolda ilerlerken, o yan yıkılmış bir merdiveni çıktı, granit devin görkemli büyüklüğünü görmesini sağlayan yuvarlak bir oyuntunun karşısındaki bir sütunun gölgesinde oturdu.

Monte Kristo KontuWhere stories live. Discover now