24

96 1 0
                                    

KOŞULMUŞ BAKLA KIRI ATLAR

Baron, arkasında kont olduğu halde, ağır şatafatı ve can sıkıcı kötü zevki ile göze çarpan uzun bir dizi daireyi geçti ve Hint muslinleriyle kaplı pembe atlas serilmiş altıgen biçiminde küçük bir odaya, Madam Danglars'ın küçük salonuna geldi; koltuklar yaldızlı eski tahtadan ve eski kumaştandı; kapıların üstünde Boucher tarzında çoban öyküleri betim-lenmişti; döşemenin geri kalanıyla uyum içindeki kabartma yuvarlak çerçeve içinde iki güzel pastel resim bu küçük odayı konağın belli bir niteliği olan tek odası haline getiriyordu; doğrusu bu oda Mösyö Danglars ile İmparatorluk'un en büyük ve en seçkin ünlülerinden biri olan mimarı arasında kararlaştmlmış genel tasarıdan kendini kurtarabilmişti ve süslenmesiyle sadece Madam Danglars ve Lucien Debray ilgilenmişlerdi. Direktuvarm anladığı biçimde büyük antika hayranı olan Mösyö Danglars, ancak beraberinde birini getirme durumunda girebildiği bu küçücük sevimli odayı çok küçümsüyordu; aslında birini takdim eden değil, tam tersine getirdiği ziyaretçinin yüzünün madam baronese sevimli ya da sevimsiz gelişme göre iyi ya da kötü karşılanan, takdim edilen kendisiydi.

Otuz altı yaşlarına karşın hâlâ güzelliğinden söz edilebilen Madam Danglars, kakma sanatının bir başyapıtı olan piyanosunun başına geçmişti, Lucien de bir çalışma masasına oturmuş albüm karıştırıyordu.

Baron gelmeden önce Lucien, Madam Danglars'a kontla ilgili birçok şey anlatacak zamanı bulmuştu. Albert'in evinde yemekte iken Monte Kristo'nun konuklar üzerinde nasıl bir etki yaptığını biliyoruz; bu etki, ne kadar az duyarlı olsa da, henüz Debray'nin üzerinden silinmemişti ve Madam Danglars'a kontla ilgili verdiği bilgiler bunları yeniden hissetmesine neden olmuştu. Morcerf ten gelen eski aynntılar ve Lucien'den gelen yeni ayrıntılar Madam Danglars'ın merakım doruk noktasına çıkarmıştı. Bu piyano ve albüm düzenlemesi sosyetenin, en güçlü önlemlerini gizlemek için kullandığı o küçük oyunlarından biriydi. Sonunda madam barones, Mösyö Danglars'ı onda pek alışık olmadığı bir gülümsemeyle karşıladı. Konta gelince, selamına karşılık törensel ama aynı zamanda zarif bir reverans yaptı.

Öte yandan Lucien kontla yarı tanıdık gibi, Danglars ile içlidışlı bir tavırla selamlaştı.

"Sayın barones," dedi Danglars, "Roma'da iş yaptığım kişiler tarafından bana ısrarla tavsiye edilen Mösyö Monte Kristo Kontunu size tanıtmama izin veriniz: söyleyeceğim bir tek sözle bir anda tüm güzel hanımların gözdesi olacaktır; Paris'e bir yıl kalmak ve bu bir yılda altı milyon harcamak niyetiyle geliyor; bu bir dizi balonun, akşam yemeklerinin, ge-

ce yemeklerinin habercisi demektir, bunların arasında, bizim onu küçük eğlencelerimiz sırasında unutmayacağımız gibi dilerim sayın kont da bizi unutmaz."

Tanıtma her ne kadar kaba bir övgü biçiminde olmuşsa da genelde bir yılda bir prensin servetini harcamak için Paris'e gelen birine çok ender rastlandığından Madam Danglars konta hiç de ilgisiz olmayan bir biçimde baktı.

"Ne zaman geldiniz mösyö?" diye sordu barones.

"Dün sabah madam."

"Ve bana söylenenlere göre, alışkın olduğunuz gibi, dünyanın bir ucundan mı geliyorsunuz?"

"Bu kez sadece ve sadece Cadiz'den madam."

"Ah! Korkunç bir mevsimde geldiniz. Paris yazları berbattır; artık ne balo vardır, ne toplantı ne de eğlence. Italyan operası Londra'da, Fransız operası Paris dışında her yerde, Theâtre-Français'ye gelince o artık hiçbir yerde. Bize eğlence olarak sadece Champ-de-Mars'ta ve Satory'de birkaç küçük yarış kalıyor. Siz de at yarıştıracak mısınız mösyö?" "Ben, madam," dedi Monte Kristo, "eğer Fransız âdetleri konusunda bana gerektiği gibi bilgi verecek birini bulma mutluluğuna erersem Paris'te yapılan her şeyi yapacağım." "Atlara meraklı mısınız sayın kont?"

Monte Kristo KontuOù les histoires vivent. Découvrez maintenant