"'Batıyorsunuz, çünkü İmparatorluğunuz büyümekten yorgun düşmüş genç bir fidan; Cumhuriyeti kendinize vasi olarak alın, savaş meydanlarına iyi bir anayasa ile dönelim, size beş yüz bin asker, bir başka Marengo, ikinci bir Austerlitz sözü veriyorum. Düşünceler ölmez haşmetmeap, kimi zaman uykuya çekilirler, ama uyumadan öncekinden daha güçlü uyanırlar.'"

"Öyle görünüyor ki onun için insanlar da düşünceler gibi," dedi Albert, "beni sadece bir şey kaygılandırıyor, o da, Franz d'Epinay'nin, karısı olacak Valentine'den vazgeçemeyen bir büyükbabaya nasıl uyum sağlayacağı. Sahi Franz nerede?"

"Birinci arabada, onu şimdiden aileden biri gibi gören Mösyö de Villefort ile birlikte." Cenaze alayını izleyen arabaların her birinde konuşmalar hemen hemen aynıydı; bu kadar çabuk ve birbirine çok yakın bu iki ölüme şaşıyorlardı, ama hiçbiri gece gezintisi sırasında Mösyö d'Avrigny'nin Mösyö de Villefort'a açıkladığı korkunç sırdan kuşku duymuyordu.

Yaklaşık bir saatlik yürüyüşten sonra mezarlığın kapısına geldiler: hava sakin ama karanlıktı, bu nedenle sonuna gelinmiş cenaze töreniyle oldukça uyum içindeydi. Aile mezarlığına yönelen topluluklar içinde Château-Renaud arabasıyla tek başına gelmiş Morrel'i f. -etti; iki yamnda porsuk ağacı olan küçük yolda, tek başına çok solgun ve sessiz yürüyordu.

"Siz burada!" dedi Château-Renaud genç komutanın koluna girerek; "Demek Mösyö de Villefort'u tanıyorsunuz? Nasıl oluyor da şimdiye dek onun evinde size rastlamadım?" "Tanıdığım Mösyö de Villefort değil," diye yanıt verdi Morrel, "ben Madam de Saint-Meran'ı tanıyordum."

O sırada Albert, Franz ile birlikte yanlarına geldi.

"Tanıştırma için kötü bir yer," dedi Albert; "ama önemi yok, boşinançlanmız yoktur. Mösyö Morrel izin verirseniz sizi, kendisiyle harika bir İtalya turu yaptığım kusursuz yol arkadaşı Mösyö Franz d'Epinay ile tanıştırayım. Sevgili Franz, Mösyö Maximilien Morrel, senin yokluğunda kazandığım ve cesaretten, zekadan ve dostluktan her söz edişimde benden adım duyacağın harika bir dost."

Morrel bir an kararsız kaldı. Gizliden gizliye mücadele ettiği adama neredeyse dostça verilecek bu selamın kınanacak bir ikiyüzlülük olup olmadığını sordu kendine, ama ettiği yemin ve durumun ciddiliği akima geldi: yüzünden hiçbir şeyin belli olmamasına gayret itti ve Franz'ı selamlamakla yetindi.

"Matmazel de Villefort çok mu üzgün?" dedi Debray Franz'a.

"Ah! Mösyö," diye yanıt verdi Franz, "anlatılmaz bir üzüntü içinde; bu sabah o kadar kötüydü ki onu tanımakta güçlük çektim."

Görünüşte çok basit olan bu sözler Morrel'in yüreğini yaraladı. Bu adam demek Valentine'i görmüştü, demek onunla konuşmuştu.

O zaman, bu genç ve içi içine sığmayan subay yeminini bozma isteğine karşı koymak için tüm gücünü harcadı.

Château-Renaud'nun kolunu tuttu ve onu, önünde cenaze alayındaki görevlilerin iki tabutu da bıraktıkları mezara doğru sürükledi.

"Harika bir barınak," dedi Beauchamp anıt gibi yapılmış mezara bir göz atarak; "yazlık saray, kışlık saray. Siz de bir gün burada yatacaksınız sevgili d'Epinay, çünkü siz de yakında aileden olacaksınız. Ben ise bir filozof olarak, küçük bir kır evi, ağaçların altında küçük bir ev istiyorum, zavallı bedenimin üstünde bu kadar kesme taş istemem. Ölürken çevremdekilere Voltaire'in Piron'a söylediği gibi 'Eo rus' diyeceğim ve her şey bitecek... Haydi bakalım Franz, cesaret, karınıza miras kaldı."

"Gerçekten de Beauchamp, dayanılmazsınız," dedi Franz. "Siyaset işleri sizde her şeyle alay etme alışkanlığı yaratmış ve işleri yürüten insanlar hiçbir şeye inanmama alışkanlığı edinmişler. Ama ne de olsa Beauchamp, sıradan insanlarla bir arada olma onuruna eriştiğinizde, bir an siyasetten uzaklaşma mutluluğuna erdiğinizde, yüreğinizin sesini dinlemeye çalışın ve Millet Meclisi'nin ya da Yüksek Meclisin asalarını büronuzda bırakın."

Monte Kristo KontuWhere stories live. Discover now