1. bölüm~Sizi seviyorum...

329K 6K 908
                                    

"Bastırdığınız duygulara dikkat edin

günün birinde size karşı isyan başlatabilirler."

1.Bölüm

"Kalbimizde taşıdıklarımızı yalnızca biz biliriz. Başka birini ilgilendiren bir duygu belirirse, içeride saklamanın daha mantıklı olacağını düşünürüz. Fakat o duygu, zamanla büyüyüp ilgili kişiye gitmeyi daha da çok ister. İşte o zaman dışarıya salıvermek en iyisidir. Aksi takdirde, geçen zaman boyunca kalbimiz daha büyük hasarlar alıp, son kez atana kadar bu hasarla yaşamak zorunda kalacaktır. Önce tereddüt yıpratacak sonra pişmanlık büyük darbeyi indirecektir kalbimize.

Bazen tüm bu duyguların zorbalığına dayanamayan kalp, onları dışarıya salıverir. Fakat geç kalındıysa, içerideki kadar masum olmaz. Evet, sevgili Lotus Fm dinleyicileri, siz siz olun duygularınızı bastırıp isyan etmelerini beklemeyin. Hepinize kalp rahatlığına kavuştuğunuz, müthiş bir gün diliyorum. Şimdi sıradaki şarkımız; Teoman'dan "Mavi."

Şarkıyı dinlemeye fırsatım kalmadan okulun kapısından adımımı atmıştım. Bahçede müdür ve müdür yardımcısından azar işitmemek için kulaklığımı tek hamlede çıkardım. Yanlarından geçerken "Günaydın Hocam," demeyi ihmal etmemiştim. Geç kalışıma dair herhangi bir söz etmediler. Hemen koşarak sınıfıma çıktım. Okul hayatım boyunca nadiren okula geç kaldım. Genelde yarım saat önceden sınıfa girip kaloriferin yanına otururdum. Benden sonra biri gelinceye kadar defterime bir şeyler karalardım. Şimdi ise geç kalmamdan ötürü nasıl özür dileyeceğimi kafamda tartıp, aklımca pratik yapmaya çalışıyordum.

Kapının önüne geldiğimde derin bir nefes aldım. Dersimiz edebiyattı ve bu benim için işleri daha da zorlaştırıyordu. Enes Hoca'dan özür dileme düşüncesi tüylerimi diken diken etse de yarım gün yok yazılmayı gözüm yemiyordu. Derince bir nefesi ciğerlerime çektim. Kolumu kaldırıp kapıyı üç kez tıklattım. Gir sesi duyulmasa da kapıyı açtım. İçinde alay barındıran birçok göz bana bakıyordu. Sanki büyük bir suç işlemişim gibi... Gerçekten biri geç kalıp sınıfa girince ben de böyle mi bakıyordum?

Enes Hoca'ya baktım. Yüzündeki ifadeye herhangi bir anlam yüklememe mahal vermeden özrümü diledim. "Geç kaldığım için özür dilerim."

Kafasını salladıktan konuşmaya başladı. "Pekâlâ, yerine geç. Biz de daha derse başlamamıştık." Hemen sırama oturdum. Enes Hoca'dan da azar duymamak beni memnun etmişti. Okula ilk geç kalışımı kazasız belasız atlatmıştım. Şimdi sırada beni bekleyen bir iç çekişme vardı.

Kafamı eğip Enes Hoca'nın gözlerine bakmamaya gayret edecektim. Bu sırada duygularım yüzünden kendimi bir güzel azarlayacaktım. Sonra da bazı sözlerle kendimi avutmaya çalışacaktım. Dibi görünmez kuyularda arayacaktım cevabımı. Meşale isteyecek bir insanın bile yanımda olmadığından yakınacaktım. Tüm bunların suçunu kendime yıkacaktım. Altından kalkmaya cesaret bulamayınca da çözümü, korkunç ölümün uysal kardeşi uykuda bulacaktım.

On beş dakika ya geçmiş ya geçmek üzereydi. Sadece edebiyat derslerine mahsus rutinlerimi yapmaya başlamıştım bile. Bir elimi yanağıma yaslamıştım, diğer elimle de kalemi döndürmeye çalışıyordum. Ağzım ise yanağıma koyduğum elin etkisiyle yukarı doğru biraz gerilmişti. Kafamın içindeki düşünceler yuvarlak bir masanın etrafına oturmuş, tartışıyorlardı. Birbirlerinin tam karşına gelenler tamamen birbirine zıt şeyler söylüyorlardı. Bir taraf beni suçlamakta ısrar ederken, diğer taraf beni avutmak adına bir şeyler geveliyordu. Başka bir köşe ise, sabah radyoda dinlediğim sözleri tekrarlıyordu durmadan. Masanın ortasında kapalı şekilde duran cevabı almaya ise ya cesaret edemiyorlardı ya da uzanamıyorlardı. İç dünyamın karmaşıklığını dinlerken birden dış dünyada sessizlik oldu. Merakıma yenik düşüp gözlerimi kalemimden alarak etrafa bakındım. Herkes olmasa da çoğu kişi bana doğru bakıyordu. Buna Enes Hoca da dâhildi.

BELAGATWhere stories live. Discover now