32. Bölüm: E.M.K

3.2K 195 37
                                    

Dudaklarını benimkilerden ayırana kadar geçen sürede binbir türlü his, düşünce ve dalgalanma yaşamıştım. Zihnimin içinde kasırga kopmuş ve büyük küçük her şey bir birine girmiş bir şekilde savruluyor gibiydi sanki. Çenemdeki eli hafifçe kaydı ve parmaklarını boynuma doğru kaydırdı. Bedenim ve zihnim kırmızı alarm vermekte gecikmedi. Bir bar koridorunda hiç istemediğim bir şey yaşanması fikri beni kendime getirdi, elini tutup çektim ve kendimi geri attım. Muhtemelen esmer tenime rağmen pembeleşen yanaklar, dağılmış saçlar ve normalinden iki kat irileşmiş gözlerle tuhaf bir profil çiziyordum. Neyse ki gözleri kapalıydı ve dudakları hala hafifçe aralıktı. Düşen elinin ardından yerinde hafifçe kaydı ve yüzünde hafif bir gülümsemeyle olduğu yerde yattı. Ben ise orada öylece durmuş, sızmasının iyi mi yoksa kötü mü olduğunu kendimle tartışıyordum. Hızla ayağa kalktım ve lavaboya koşturdum. Tam bir klişe film sahnesi edasında aynanın önünde tam da anlattığım görüntüme kilitlendim. Ellerim istemsizce dudaklarıma gitti. Beynim hala alkolün etkisinde gibi ağırlaşmış ve göz kapaklarıma ağırlık yapıyordu. Fakat kalbim, karnım ve bir kısım daha öyle şiddetli çalışıyordu ki bayılacağımı zannettim. Kalbimin pompaladığı kan yanaklarıma hücum etmiş gibiydi, tak tak sesi kulaklarımda uğulduyordu. Karnımın komik kasılmaları yüzünden kıvranmak istiyordum.

Yüzüme sertçe su çarptım ve hızla koridora geri çıktım. Ayaz hala yattığı yerde uyuyordu. Derin derin nefesler alıp cesaretimi topladım ve yanına gittim. Nasılsa sarhoştu, kendinde değildi ve bu yüzüne bakma işimi kolaylaştırıyordu.

"Ayaz, kalk buradan gidiyoruz. Şule yi bulucam lütfen geri döndüğümde uyanmış ol."

Onu sertçe dürtüyordum. Ama ölmüş gibiydi. Sonunda ense kökündeki bir tutam saçı tuttum ve çektim. Beklediğim gibi dudaklarından bir inleme çıktı ve yüzünü buruşturdu. Gözlerini açmadan ensesini ovalarken ona sert olmayan bir tokat attım.

"Kendine gel."

Gözlerini birazcık araladığında beni gördü ve dudakları hafifçe kıvrıldı,

"Bir rüya gördüm. Sen de vardın." dedi birbirine girmiş sözcüklerle.

Dişlerimi sıktım ve oturuşunu dikleştirmesine yardım etmeye çalıştım.

"Çok güzeldi. Çok güzeldin. Böyle güzel olmayı nerden öğrendin? Ve baban da sana pasta yapmayı... oh 2009 esprisi mi? Hadi ama Ayaz, daha iyisini yapabilirdin."

Ona gözlerimi kısarak baktım. Kendi kendine konuşuyordu ve saçmalama ivmesinin git gide hızlanacağını hissediyordum.

"Sen hiç kendini öptün mü? Hah, bence denemelisin. Çünkü saçlarının inanılmaz kavisleri.. kavis de neyin nesiydi. Çünkü her neyse, hah Sonay ı arasana sen."

Bu kadar da haklı olmayı ummamıştım.

"Ve Eylül, rüyamdaki haline çok benziyorsun. Seni öpmek güzeldi, sen de hoşlandın mı? Rüyamda seni neden öpmüştüm ki? Hah hatırladım, çünkü sen beni hiç görmedin."

Kaşlarımı çattım. Dediklerini birleştirmeye çalışmak 1000 parçalı bir puzzle yerleştirmek gibiydi.

"Hiç Eylül. Oysa ki seni sevmiştim. Senin duygularına saygılı olmalıydım. Oldum da. Ama sonra.." yutkundu ve kaşları hafifçe çatıldı, "annem her hafta iki kere enginar yapıyor."

Oysa ki heyecanlı gidiyordu değil mi?

"Büyüme çağındaymışım. Hah, boyum olmuş 187 daha neyime uzayacağım anlamadım ki? Sen anlarsan bana anlat olur mu? Bir de integral anlat. Kafamı karıştırıyor. Matematik çok zor. Ama geometri ah fizik beni deli etti."

MaskeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin