15.Bölüm: Günah Keçisi

5.6K 301 52
                                    

Artık evdeydik. Her şey neredeyse önceki hali gibiydi. Bir farkla. Aras ı görmezden geliyordum ve o da beni görmezden geliyordu. Çok mutluyduk! Benim çalışma alanım ve onunki aynı katta olduğundan piyano sesini duyabiliyordum. O çalmaya başladığında müziğimin sesini yükseltmek ise en büyük hobim haline gelmişti. Haha, yaşasın kötülük!

Bana söylediklerini unutamıyordum. Gerçekten unutamıyor ve kaldıramıyorum. Karşımda o kadar çirkinleşmişti ki.. Koşa koşa oradan kaçtığımda eğer Ayaz beni görmeseydi tekrar kendimi boğmaya çalışmayı düşünmüştüm.

Pislik, kıskanç, odun.

Ayaz a neler söylemişti! Bana neler söylemişti! Ah Ayaz.. Benim kanatsız meleğim. Ona içeriği anlatmamıştım, sadece beni kırdığını ve saçmaladığını söyledim. O da burada yaşıyor. Sadece arada annesini ziyarete gidip geliyor. Bu konuda hala endişeliyim. Çünkü ne zaman dönse yüzünü tekrar güldürmek için aşırı efor sarfediyorum.

Kapım hafifçe tıklandığında oyalandığım telefonun kilidini etkinleştirip doğruldum. Şüpheyle 'gel' dediğimde kapı hafifçe aralandı. Ben üstten bir kafa çıkmasını beklerken alttan bir ses gelmişti,

"Eylül?". Kafamı indirdiğimde Sonay ın sarı kafasıyla karşılaşmıştım.

"Aa Sonay tatlım gelsene içeri.". Sonay ın yüzü asıktı. Küçük burnunu havaya dikmiş pozisyonunu bozmadan girip kapıyı kapattı.

"Seninle bir şey konuşmam gerek Eylül.". Merakla kaşlarımı kaldırdım. Vay canına, Sonay ciddi duruyordu.

"Tabii prenses, gel otur.". Sonay ellerini önünde birleştirip yatağa oturdu. Üstünde açık mavi askılı bir elbise vardı.

"Sana küstüm ben Eylül. Dayıma da küstüm.". Dayısından söz açıldığında yüzüm gerilmişti.

"Neden canım? Sana bir şey mi yaptık?". Sonay omuz silkti,

"Hiç konuşmuyorsunuz.". Sanki daha önce çok konuştuğumuzu gördü, bıcırığa bak.

"Yoo, biz dayınla konuşuyoruz. Hatan var Sona.."

"Sus! Küstüğünüzü biliyorum! Çocuk gibisiniz!". İşaret parmağını kaldırmış ve dudaklarını büzmüştü. Gözlerine kadar inen kahküller yüzünden kafasını geriye eğik tutuyordu.

Ne söyleyebileceğimi kestirmeye çalışırken bir daha konuşmaya başladı,

"Barışacaksınız. Ben ve Aya.. Ay ya..". Birden parmağını indirmiş ve yüzünü buruşturmuştu.

"Sen ve Ayaz?" dedim şüpheyle.

"Şey.. Bunu söylememem gerekiyordu.". Gözlerimi devirdim,

"Sonay, küstüğümüzü sana Ayaz mı söyledi? Ve seni buraya gönderdi değil mi?"

"Ve dayımın yanına da gönderdi."

"Ne!" dedim elimi yüzüme kapatarak.

"Ona gitmedin değil mi daha?"

"Gittim. Ama o bir şey bile söylemedi. Sadece dinledi o.". Dudağımı ısırıp gözlerimi yumdum.

"Tamam Sonay, oldu.." diye sızlandım kendi kendime. Ayaz niye burnunu sokmuştu ki bu işe şimdi? Of ya of.

"Hadi aşağı inelim." diye fısıldadı Sonay. Tek kaşımı kaldırdığımda ekledi,

"Çay partisi yapalım diye.". Kafamı sallayıp yataktan indim. Her neyse, artık yapacak bir şey yoktu. Olmamış gibi davransam en iyisi.

Kapıdan çıkarken Sonay ı tuttum ve kendime çevirdim,

"Bu arada söyle Ayaz abine, ben iyiyim. Tamam mı?". Masumca kafasını salladı ve beraber odasına gittik.

MaskeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin