28. Bölüm: Cevaplar mı Yeni Sorular mı?

3.9K 219 41
                                    

Öncelikle ben Ramazan, müslümanların mübarek ayı dinlemeden Gazzeyi bomba yağmuruna tutan İsrail için, onlara destek veren yan kuvvetler için, katliama tepkisiz kalan umursamazlar için bir kahroluş ve şehit olan müslüman kardeşlerimiz için bir Fatiha istiyorum sizden. İnşallah bu eziyet sonlandıktan sonra da bu bölümü okuyan okuyucularım, sizlerden de. Unutmayın, bizim de başımıza gelebilirdi...

"Gelmeni beklemiyordum... sanırım." dedim yavaşça yanıma otururken. Omuz silkti,

"Bana da sürpriz oldu."

Utangaç bir şekilde gülümsedim. Aslında içim içime sığmıyordu. Ay ışığı güzel yüzünü aydınlatıyordu. Hayran bir şekilde dakika boyunca yüzünü izledim. O ise denizi izliyordu.

"Bana bakmayı ne kadar sürdürüceksin?" dedi alayla yüzünü bana çevirip. Biraz utanmıştım ama cevap vermekten geri durmadım,

"Bir daha bu yüzü göremeyeceğim sanmıştım. Acizliğime ver."

Dudaklarını birbirine bastırdı. İçinde bir savaş verdiği belliydi.

"Geldim ama bu tamamen düzeldiğimizi göstermez..."

***

"Okulunu ne yapacaksın Ayaz?" dedim beni arabayla evime bırakırken.

"Dondururum her halde. Ama belki gerek kalmaz ha?"

Dudak büktüm. Şu an temmuzdaydık.

"Benim derslerim Eylül sonunda başlıyor. O zamana döneriz her halde."

"Benimki de o zamanlarda. E okul işini de kurtardık galiba."

Gülüşüne karşılık verdim ve birden ne okuduğunu bilmediğim aklıma geldi. Aslına bakılırsa ona kendisi hakkında hiçbir şey sormamıştım!

"Ne okuyorsun sen ya?" dedim merakla. Kaşlarını anlık çattı ama sonra gülerek,

"İngilizce işletme."

Kaşlarımı kaldırdım. Nedense onu hep sayısal görmüştüm.

"Geldik." dedi aniden durarak. Öne doğru savrulmuştum ve torpido gözüne girmekten son anda yırttım.

"Teşekkür ederim. Ben annemlerle konuşup sana mesaj atacağım."

Başını salladı ve öpücük attı. Kapıyı kapatırken yorgun göründüğünü fark etmiştim. Mavi gözlerinin altları koyulaşmıştı. Arabayla uzaklaşmasını izledim ve eve döndüm. Anahtarla kapıyı açarken bu sorumsuz kararımı ailemle nasıl paylaşacağımı kara kara düşünmeye başlamıştım.

-----------------------------------

Gece yatağa girdiğinizde düşünceler hep daha netti. Bedeniniz bir ölünün hareket kabiliyetine bürünürken düşünceler akbabalar gibi başınıza üşüşürdü. Sıkışıp kalırdınız. Gece kadar karamsar olurdum ben de. Her zaman ki kadar pozitif olmaya çalıştıkça akbabalar didikleyip dururdu beynimi. Şimdi de tam bunu yaşıyordum işte. Los Angeles a gidiyordum. Aras ı buluyordum. Ama beni uzaklaştırıyordu. Bana gülüyordu. Beni ihtişamlı hayatından kendi sefil hayatıma geri itiyordu. Ağlıyordum. Ayaz yanımdaydı ama o da içten içe bana gülüyordu. 'Ne bekliyordu ki?' diyordu içinden. Sonra o da gidiyordu. Geçmişim beni terk edip şimdinin ve geleceğin belirsizliğiyle bırakıyordu.

Silkinip akbabalarımı kovmaya çalıştım. Öncelikle beklentilerimi düşürmeliydim öyleyse ben de. Beklentiler ne kadar düşük olursa karşılaşılan o kadar ihtişamlı gelirdi. Hayatın kurallarından biri.

Telefonumu elime alıp Ayaz a mesaj attım. Babamı zor da olsa ikna etmiştim. Gezmeye ve ingilizcemi geliştirmeye gidiyordum. Babamın zaten hayat gayelerinden biriydi bize yurt dışına göndermek. Sadece kontrolü dışında gerçekleştiği için bozulmuştu. Bir şekilde de ikna olmuştu işte.

MaskeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin