27. Bölüm : Sadece Bir Selam

3.3K 231 21
                                    

Hatırladığım şey bir deniz kenarıydı o an. Gece ihtişamını denize yansıtmıştı. Yer ve gök lacivert örtülere bürünmüş gibiydi. Esen ılık rüzgar iliklerime işliyordu. Üstümdeki uzun hafif kumaştan etek rüzgarla bacaklarıma yapışırken yürüyordum. Yapayalnız hissediyordum. O kadar zorlayıcıydı ki bu his... Kendimi kumların üstünde otururken buldum. Dudaklarımı ısırdım ve zorla yutkundum. İşte o zaman görünmüştü. Kumsalın öbür ucundaydı. Yüzünü tam seçemesem de gülümsediğini fark edebiliyordum. Sarsak ama bir o kadar seksi bir yürüyüşü vardı. Pis ukala... Boğazımdaki hıçkırdık gitti ve yerini bir gülümsemeye bıraktı. Ayağa kalktım ve ona doğru yürümeye başladım. Geldiğimi gördüğünde dudakları hareket etmişti.

"Selam..."

Gözlerimi alan gün ışığıyla birlikte uyanmıştım. Sakince etrafa göz gezdirdin ve dünün kısa bir özetini aklımdan geçirdikten sonra doğruldum. Kimse yok gibiydi. Ama kulak kesildiğinizde içerden tıkırtılar geliyordu. Hemen aynadan saçımı düzelttim. Odadan çıkacakken gözüme yatağın üstünde bıraktığım mektuplar geldi. Hemen alıp zarfa koydum ve hepsini çantama tıkıştırdım. Odadan çıkıp gürültünün olduğu tarafa yönlendiğimde bu tıkırtının pancake tavası tıkırtısı olduğunu fark ettim.

"Günaydın Juliet."

dedi Ayaz ustalıkla tavadaki pancake i döndürürken. Sağ elimin ilk iki parmağıyla başımı ovaladım ve tezgaha yaslandım.

"Sana da günaydın master chef."

Keyifle ıslık çaldı ve arka planda olduğunu fark ettiğim melodiye uyum sağladı. Coffee and Cigarettes.

"Mektuplar seni çok ağlattı mı?"

Omuz silktim,

"Ihmm, pek değil."

Tahminimce son pancake i tabağa koydu ve başıyla arkasından gelmemi işaret etti. İçerdeki masayı hazır görünce küçük bir şaşkınlık daha yaşamıştım.

"Bunu eve gelen her kıza yapıyor musun?"

Cevap vermemeyi tercih etmişti. Umarsızca yüz buruşturup kendi tabağına pancake aldı.

"İstersen seni eve bırakayım. Öğleden sonra yine buluşur muyuz?"

"Beni kovuyor musun?" dedim sitemle. Başını iki yana salladı,

"Birazcık. Şey, bi işim var da, halletmem gerek. O yüzden şey ettim."

Ağzım dolu olduğu için cevapsız kalan ben olmuştum bu kez. Imm, bu meretler sahiden lezzetliydi.

"Kafede işim 16 da biter. Oradan alırsan olur." dedim nefes nefese.

Hızlı yiyişime olduğunu tahmin ettiğim bir gülüş yakaladım ve biraz yanaklarımın kızardığını hissettim. Şu an ne olursa olsun iyi hissediyordum sanırım. Burada böyle oturmuş Ayaz la kahvaltı ederken hayat daha olumlu geliyordu. Daha normal hislerdi sanki. Ayaz ı belki de bundan seviyordum. Beni ben gibi hissettiriyordu. Daha normal, daha pozitif. Sadece farklı olan... Gözlerine baktığımda ürperiyordum. Bu.

***

Saat 16.01 de kafenin önüne çıkar çıkmaz mavi bir spor arabadan kafasını çıkartan Ayaz la karşılaştım.

"Heey burdayım!" diye el salladı.

Arabaya doğru yürürken ona cevap verdim,

"Görebiliyorum zaten!"

Muhteşem rahatlıkta koltuğa gömüldüm ve ona döndüm.

"Ne yapmak istersin?" diye sordu anahtarı çevirirken.

MaskeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin