3.Bölüm: Hezimet Şeysi

8.5K 417 13
                                    

Eğer beğenirseniz bunu yorumla belli ederseniz seviniriim. İyi okumalar!

Balo, parti, davet. Ne derseniz deyin işte. Şu an o şeyin yapılacağı yerin önünde duruyorum. İçeriden gelen kalabalık sesi karnımı ağrıtıyordu. Birde buraya gelmek için davetiye falan isterler. Ben salak gibi bakınmaya devam ederken insanlar yanımdan geçiyordu. Sude’nin annesine davet gelmişti ama gitmek istememişlerdi. Ben de istemezdim çünkü onların yanında nasıl rahat edebilirim ki? Hah, sanki şu an çok rahatmışım gibi.

‘’Bayan! Orada ne yapıyorsunuz?’’ diye seslendi kapıdaki adam. Şey, efendim, çeriye nasıl kaçacağımı düşünüyorum da.

‘’Ben birini bekliyorum da.’’. Adam şüpheli bakışlarını benden çekebilmişti. Tamam, Eylül. Burada durmakla bir şey elde edemezsin. Kimse seni aniden evlat edinip içeri sokmaz. Eteğimi kaldırıp salonun arkasına yürümeye başlamıştım. Topuklu ayakkabılarım çok rahatsız değildi Allah’tan. Sonunda görmek istediğim gibi bir yere ulaştığımda sırıttım. Çöp, karton kutu gibi şeylerin atıldığı ve çöp kamyonları tarafından alındığı bir yerdi burası. Kafamı kaldırıp yangın merdivenine baktım. Oradan çıkmaktan başka şansım yoktu. Kapısını açık bırakmışlardı. Yapmam gereken tek şey, bu elbiseyle yangın merdivenine tırmanmaktı… Etrafa bakındım ve hızla merdivene koştum. Ellerimle demiri iyice kavradıktan sonra gereken şey bacaklarımı yukarı kaldırıp vücudumu boşluktan içeri sokmaktı. Bunu yapabilirdim, bir balerin olarak yapamazsam bu bir felaket olurdu. Esnekliğimden yararlanarak boşluktan girdim girmesine de üstüm başım toz olmuştu. Sıkıntıyla öksürüp üstümü silkeledim ve merdivenlerden çıkmaya başladım. Kalbim deli gibi atıyordu ve titriyordum. Son basamağa ulaştığımda elbiseme yakışmayan bir hareket daha yaptım. Pencere benzeri kapıdan içeri süzüldüm. Ve, oley, partinin ortasına damdan düşmüş gibi olmamıştım! Çünkü burada kimse yoktu. Karanlık odayı geçip kapıyı açtım. Koridora çıkıyordu. Geçen birkaç insan garipseyerek bana baktı ve onlara gülümsedim. Önce lavaboya gidip tipimi düzeltmeliydim değil mi?

Yeterince iyi olduğuma inandıktan sonra salona geçmiştim. Işıklar gözümü aldı ama umursamamaya çalıştım. Etrafa baktım, kimse beni fark etmemişti. Şu masallardaki ‘tüm gözler ona çevrilmişti’ olayı yok yani. Dudaklarımı ıslattım ve tanıdık kişiyi aradım. Burada ol, burada ol, lütfen…

‘’Hoş geldin!’’ sesiyle sıçradım ve arkama hızla döndüm. Çocuk sırıttı. BU… O olabilirdi! Onu ararken karşıma çıkmıştı, belki de tanımıştı!

‘’Merhaba’’ dedim elimi uzatıp.

‘’Yeni  mi geldin?’’,

‘’Evet..’’ dedim sakin sakin. Aniden elimi sıkıca kavradı ve beni kendine doğru çekti. Boşluğa aniden düşmüş kadar afalladım ve gözlerim karardı. Bu kadar hızlı mı yaa?

‘’Şey, bu biraz hızlı olmadı mı?’’

‘’Dans ediyoruz işte. Bunun için gelmedin mi?’’

‘Tabii.’ Diye fısıldadım kendi kendime. Kafamı hafifçe çevirdim ve saçlarına baktım. Koyulaşmış mıydı? Bu Aras değil mi?

Benziyordu.. Gelir gelmez bana yapışmıştı. Tanımış olmalıydı.

‘’Beni hatırladın mı?’’ dedim şüpheyle. Duraksadığını hissettim,

‘’Senin gibi bir güzellik unutulur mu?’’. Yüzümü buruşturdum. Aras Eser hiç çapkın olmamıştı. Genelde o kızları çekerdi. Bir çaba olmaksızın.

Gözüm ilerdeki bir gruba takılmıştı. 3 kız ve bir erkek. Yoo,  birisi kadındı. Çocuk sıkılmış gözüküyordu. Tek eli cebindeydi ve yerinde sallanıyordu. Başka bir köşede birbirlerie isimleri ile hitap ederek sohbet eden bir grup vardı.

MaskeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin