❦ 19 - ALEV ALEV/1

7.3K 466 54
                                    

❦ 19- ALEV ALEV/1

#LP – Dreamer

#Sezen Aksu – Kurşuni Renkler

#Sezen Aksu – Kurşuni Renkler

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Ben daha yaşayamam.

"Öldür! Yalvarırım öldür."

Tutunduğum tek dal da kırılmıştı. Kalbimin tam ortasına zehrini zerk edip gitmişti Ömer. Hisler alev alevdi. Yanıyordum. Ne çok yanıyordum? Merih'e ihtiyaç duyan her bir zerrem yanıyordu. Onun yokluğuyla kavruluyordu kor alevler içinde.

Nasıl da gitmişti geldiği gibi? Beklenmedik bir anda hayatıma girip yine aynı hızla terk etmişti beni.

Hissizleşen bedenim yerle buluştu. İçimden ağlamak gelmesine rağmen ölüm sessizliği çökmüştü üstüme. Odağı kaymış bakışlarım tek tük yağmur damlasının yapıştığı camla buluştu. Damlaların cama tutunuşunu izledim bir süre. Bedenim ağlayamadığım acının hıçkırıklarıyla sarsılıyordu.

Kaybetmek büyük bir buhrana sürüklenmek değildi. Bunu ikinci kez anlıyordum. Kaybetmek, hiçliğin içinde kısılıp kalmaktı. Hiçbir duyguyu hissedememek. Annemi kaybettiğim gün de benzer duygular içindeydim. Acı acıya benzemese de bir noktada kardeşçe kucaklıyorlardı birbirini.

Merih'in acısı da annemin acısına sarılmış sessizce göz yaşı döküyordu. Benim dökemediğim gözyaşlarını...

Sırtımı soğuk duvara yaslayıp dizlerimi karnıma çektim. Başımı dizlerime yaslayıp bekledim öylece. Hava karardı. Birileri kapımın önüne geldi, birkaç laf etti, sonra da gitti. Sonra güneş doğdu ve gece hükümranlığını yitirdi. Ömer denen soysuz köpek geldi yanıma. Beni dürttü. Ölüp ölmediğimi kontrol etmişti belki de, bilmiyorum. Canımı yakan kramplara rağmen saatlerdir aynı yerde, aynı pozisyonda duruyordum. Sonra tekrar odanın kapısı açıldı. Bir yemek tepsisi iliştirildi önüme. Yemeği yemedim. Yasıma devam ettim.

Hava karardı tekrar. Yağmur başladı. Cama vuran şiddetli yağmur damlaları çok gürültücüydü.

Gece sabaha kavuşurken ağlamaya başladım. Merih'in nadide gülüşleri düştü gözlerimin önüne. Bana benim yanımda olacağını söylerken derin maviliklerine yerleşen güven duygusu kısa bir an da olsa yaralı ruhuma dokunup beni sarmaladı. Sonra o bakışlar toz bulutu gibi büyüdü, büyüdü ve dağıldı.

Ömer geldi yine. Bana dokundu. Ölümün kıyısındaki aciz bir kızı hırpalarken insanlıktan çıkmış gibiydi. Tepkisizliğim ona haz vermeyince küfürler ederek yanımdan ayrıldı. Artık beni ölüme terk ettiğinden emindim. Hayal meyal duyduğum son sözleriyle düşüncelerimi tasdikledi.

"Onun leşini almak dışında hiç kimse buraya girmeyecek."

Kas spazmı geçiriyordum. Terlemiştim. Saatler önce bir inilti peyda oldu dudaklarımda. Kesik kesik nefesler alırken yaralı bir hayvan gibi inliyordum. Ölüm yavaşça kucaklıyordu beni.

Kendimden geçip yere serildiğimde saat kaçtı bilmiyorum. Dilimde Merih'in tatlı ismi dans ediyordu. Ne gözlerimi alan ışıklar vardı etrafta ne de beni büyülü dünyalara götürmek için uzanan Merih'in davetkar eli...

Puslu bir karanlığın içinde yalnızlığımla baş başaydım.

"Esved," derinden gelen bu tarazlı ses gerçek miydi yoksa benim uçsuz bucaksız hayal alemimin bir parçası mıydı, bilmiyordum. Yaklaşan adım sesleri parkelerde yankılanıyordu. Çok yakınımda bir yerde kıyafet hışırtılarını işittim. Gözlerimi açmaktan aciz ben, her şeyi tüm netliğiyle duyabiliyordum. Belki de öyle sanıyordum.

Belki de ölmüştüm. Kim bilir? Ölmüştüm de bulunduğum durumu anlamlandırmaya çalışıyordum. Sonuçta benim gibi faniler ölümü nasıl tanımlayabilirdi ki? Biz ancak ona aşina olduğumuz şeylerden bir kılıf giydirmeye çalışırdık. Sevdiğimizin sesini ölümle eş değer tutabilirdik mesela. Çünkü O'nun sesi maddiyattan bir kopuş olurdu bizim için. Bilinmeyen diyarlara yolculuğa çıkardık her işittiğimizde.

Fakat adım sesleri ve kıyafet hışırtısının hala ölümle olan bağlantısını çözememiştim. Buna pek fırsat da kalmamıştı zaten. Bedenim sert kollar arasında sıkışıp havalandığında ölmediğimin de farkına varmış oldum. Onun kucağında, onun kokusuyla sarmalanmış halde hareket ederken her şey çok gerçekçi geliyordu.

Narenciye kokusuna karışmış çam kokusunu ürkekçe ciğerlerime çektim. Teninin ılıklığı tüm belirsizliklerini ortadan kaldırdı.

"Merih," dedim parçalanmış sesimle. Kan kusmuş gibi metalik bir tat yapıştı damağıma. Kuru kuru öksürmekten alıkoyamadım kendimi.

"Yorma kendini güzelim. Yanındayım. Seni çıkarıyorum bu cehennemden," dedi Merih kısık sesiyle.

İnanamadım. O ölmüştü. Ömer öyle demişti.

"Merih?"

"Sessiz ol. Bizi ele vereceksin."

Dediğini yaptım. Dilime kilit vurdum. Onun ölmediğini hatırladıkça gözlerimden birkaç damla yaş süzüldü.

Bir kapı açtı Merih. Açık kapıdan buz gibi hava akın edip bedenimi uyuşturdu. Titreyerek iç çektim. "Sabret güzelim birazdan ısınacaksın," dedi Merih. Mümkünmüş gibi daha da sıkı sardı bedenimi. Bir süre yürüdükten sonra durdu.

"Sıkı tut onu Oğuz. Sakın inciteyim deme!" dedi birine. Bedenimin Merih'in kollarında yükseldiğini hissedebiliyordum. Sırtım nemli ve soğuk bir zemine temas etti. Üzerimdeki kazak sıyrıldığında pütürlü zeminin sırtımda çizikler bıraktığına emindim. Başka birisi koltuk altımdan ellerini geçirip beni yukarı çekti. Merih zorlandığını belli eden sesler çıkararak beni çıkardıkları yere tırmandı. Sonra tekrar bir pat sesi. Merih "Dikkat et," derken sesi uzaktan geliyordu. Bu sefer aşağı doğru kayıyordum. Tekrar Merih'in kucağındaydım. Merih bir yere oturttu beni. Sıcak ve yumuşaktı. Çalan motorun homurtusundan bir arabada olduğumuzu anladım. Asfalta sürten lastikler ciyaklarcasına bir ses çıkardı ve araba sarsılarak hareket etti.

Başım Merih'in dizlerindeydi. Yüzüme düşen nemli saçları kenara itiyordu. Ilık nefesi okşuyordu tenimi.

"Ne yaptılar sana böyle," dedi Merih buruk bir sesle. Parmakları yüzümde küçük bir gezintiye çıkmıştı.

"Ölmedin," diyebildim güçlükle.

"Ölmedim güzelim ölmedim. Sen o piçin elindeyken ölemezdim."

Tüm gücümü toplayıp konuştum. "Ben öldüm ama. Acılardan kefen yapıp öyle bir mezara attılar ki beni... Dirilip dirilip tekrar ölüyorum."

Merih bir şey söylemedi. Alnıma değen ılık dudaklarını hissettim. Yanağıma sıcak bir damla yaş düştü onun gözlerinden.

"Uyu güzelim. Uyu."

Azıcık kısa olmuş olabilir. Umarım beğenirsiniz :)

Bu arada hiçbirinizin bir Merih'i yok kızlar, ağlayabilirsiniz. Tabi ben de... :D

VisâlHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin