❦ 15-NÜANS
#Skylar Grey – Words
#Raised by Swans – Unrequited
#Angus & Julia Stone – For You
Ağlayan bir insan gördüğüm de kalbimin içi camdan bir yapıymışçasına parçalanıp canımı yakıyordu. Gözpınarlarında biriken gözyaşları zamansız açan hüzün çiçekleri gibi ışıl ışıl parlarken elim ayağım birbirine dolaşıyordu. Hele ağlayan kişi Merih olunca etçil bir kuş gibi etimi didik didik ediyordu hisler. Güneş gibi bitik dünyama doğan bu adam nasıl olurdu da ağlardı? Güneş ağlar mıydı?
Yeryüzüne hoyratça şimşekler yollayan öfkeli bulutlar ağlardı ama. Heybetli, karanlık özündeki acıyı pay ederdi küçük zerreciklere. Yağmur olur yağardı sonra. Merih bana can akıtan hüzünlü bir bulut gibiydi şimdi.
Dakikalarca sessizliğin pençesinde çırpındık. Merih'in hıçkırıkları derinleştikçe belini kuşatan bedenim onunla birlikte sarsılıyordu. Gözyaşlarım sırtında iki ıslak daire oluşturana kadar ağladım. Ağladık. Midem çalkanıyor başım dönüyordu. Her şey ağır geliyordu kıyameti ağırlamış dünyama. Her şey fazlasıyla karanlık...
"Merih," dedim renksiz sesimle. Sesim dudaklarımı örten kazağı yüzünden ısı dalgasına dönüşüp ona ulaşmadan yok oldu. Boynumun üzerinde gülle gibi ağırlık yapan başımı güçlükle hareket ettirip tekrar denedim. "Merih."
Sesim ona ulaşmış olmalıydı ki bedeni kollarımın arasında heykel gibi dondu kaldı. Kollarımı çözüp aksak hareketlerle karşısına geçtim. Perişan bir görüntüsü vardı. Bakmaya doyamadığım, mücevherler kadar parlak gözlerinin etrafındaki kan damarları belirginleşmiş, maviliklerini öldüren kırmızı bir yol oluşturmuştu. Ondan kopmamaya yemin etmişçesine birkaç damla yaş kirpiklerinin ucuna tutunmuştu. Dudaklarını ısırdığı için ısırdığı yerlere kan oturmuş, hafifçe de şişmişti. Onu incelemeyi bırakıp sadece gözlerine odaklandım. Zira ona baktıkça kalbimdeki cam kırıkları daha bir azimle batıyordu.
Titreyen ellerimi usulca yüzüne yaklaştırdım. Akmakta olan gözyaşlarını teker teker sildim. Nasıl bir acıydı ki bu, Merih tükense de akan yaşları tükenmiyordu. Ben de zamanında annemi kaybetmiştim ama asla onun hissettiği şeyleri hissedemeyecektim. Acı acıya benzese de, acı acıyla kıyaslanmıyordu neticede.
"Yeter."
Derin bir nefes aldı. "Yetmiyor," dedi tarazlı sesiyle. "Ona zarar veren şerefsizler hala hayatta. Ve o kişilerden biri benim," dedikten sonra tekrar ağlamaya başladı.
"Böyle deme!" diye çıkıştım. "Ne yaparsan yap senin elinden bir şey gelmezdi. Birisi ölmeye karar verdiyse eğer hiçbir şey durduramaz onu. İntihar kişide biten bir eylem. Ben yaşadığım o kadar şeyden sonra kaç kez düşündüm ölmeyi bir bilsen. Ama hiç denemedim. Bir şey tuttu beni hep. Sanırım bu boktan dünyada yaşamak isteyecek kadar hastalıklı biriyim." Son cümleme neşeden yoksun bir gülüş eşlik etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Visâl
Teen Fiction"Haklısın. Bu şehir labirent gibi karmaşık ve çıkmaz sokaklarla dolu. Ama ben sende kayboldum Gece. Paramparça ruhunda... Göğüs kafesinin içinde yaralı bir kuş gibi çırpınan kalbinde..." Gece... Adı gibi renkleri soğuran kara gözlerin sahibi. Onarıl...