~ Altı ~

3.9K 392 54
                                    

Keyifli Okumalar ❤

Yirmi iki senelik hayatımda ilk kez aşk sarhoşuydum ben.

Şahsen aşk diye bir duygunun varlığını bile çokça kez sorgulayan bir insandım. Birine koşulsuz şartsız güvenme konusunda da zorluk çekerdim üstelik. Sonuçta bana güven duygusunu aşılayacak bir ailem hiçbir zaman olmamıştı. Melahat anne vardı ama o da sonuçta öz annem değildi. Elinden geldiğince her kimsesiz çocukla yakından ilgilenmeyi seven, tonton bir teyzeydi.

Bu yüzden Murat'a karşı koşulsuz şartsız içimi açmış olmak beni hâlâ şaşırtan bir durumdu.

Neden o'ydu?

Hakkında fazla bir şey bilmediğim biriydi sonuçta. Can'ı bile ondan çok daha fazla tanıyordum ama Can'a tanımadığım hakkı Murat'a tanımıştım. Sevgilim olma hakkını...

Artık sevgili olduğumuzu düşündükçe kendi kendime sırıtmaktan vazgeçemiyordum üstelik. Sırf bu yüzden çevremdekilerin alay konusu bile oluyordum.

"Şuna bak, şuna... Yine pişmiş kelle gibi sırıtıyor," diyerek yine bana takılmadan edemeyen arkadaşıma baktım.

"Ne var? Mutlu olmakta mı suç?"

Demir dirseklerini tezgaha dayayıp, yüzüme doğru eğildi. "Mutlu olmak suç değil Aselkuş, ama biraz fazla aceleye gelmedi mi her şey sence?"

Herkesin aklındaki tek endişenin bu olduğunu biliyordum. Melahat anneme de bahsetmiştim Murat'tan. Onun da tek endişe ettiği konu, acele edip etmediğimdi. Ama ben hislerime güveniyordum. Murat'tan bu kadar etkilenirken ondan uzak durmak imkânsız gibi bir şeydi benim için. Hem emindim ben. Murat'a âşıktım.

"Sen de Öykü konusunda aceleciydin. Niye şimdi beni sorguluyorsun?"

"Ama biz Öykü'yle birbirimizi uzun yıllardır tanıyoruz Asel. Hislerimizin aşka dönüşmesi sonradan olan bir şeydi. Sen ise Murat'ı doğru dürüst tanımıyorsun. Adamı arkadaş ve aile ortamındayken bile görmedin."

"Kasma bu kadar Demir," dedim sonunda gülümseyerek. "Hayat kısa, kuşlar uçuyor. Anı yaşa. Tıpkı benim yaptığım gibi."

Demir gülerek kafasını salladı. "Sen akıllanmazsın."

"Vallahi akıllı olmak bir işe yaramıyor dostum. Ben bu halimden memnunum."

Demir söylene söylene yanımdan ayrıldıktan sonra kafenin kapısı açıldı. Murat gülümseyen yüzüyle içeri girdiğinde kalbim yine dört nala koşmaya başlamıştı. Bu heyecan ne zaman bitecekti?

Ben de gülümseyen yüzümle yanına yaklaştım. Omuzlarından tutup parmak uçlarımda doğrulduktan sonra yanağına küçük bir öpücük kondurdum. "Hoşgeldiniz esrarengiz müşterim."

Murat, ona bu şekilde seslenmemden hoşlanıyordu. Daha doğrusu ona takılmama bayılıyordu.

Benim aksime kimseden çekinmeden kollarını belime doladığında yüzümdeki gülümseme büyüdü. Saçlarımı öperek, "Hoşbuldum balım," dediğinde yine bir saniyeliğine kalbim durdu. Bu adam bir gün benim sonum olacaktı.

"Hadi gel, oturalım," diyerek Murat'ı bir masaya doğru yönlendirdim. Onu omuzlarından tutarak sandalyeye oturttuğumda bana tatlı tatlı gülümsüyordu.

"Kahveni getiriyorum hemen," dediğimde, "Kendine de yap," dedi. "Biraz sohbet ederiz, olmaz mı?"

Kafenin çok kalabalık olmamasına ve Demir'in de burada bulunmasına güvenerek, "Olur," dedim hemen.

Bir süre sonra kahvelerimiz eşliğinde karşılıklı otururken, Demir'in bize attığı ters bakışların gayette farkındaydım. Neden bilmiyordum ama Murat'tan çok fazla hoşlanmıyordu. Gerçi tanımadığı her insana önyargıyla yaklaşan biriydi.

Sandıklara Saklı Anılar ("Saklı" Serisi #1) - TamamlandıWhere stories live. Discover now