Bu bölümü BayanHakliye ve ruya_cansu5944 ithaf ediyorum
Yorum yapmayı ve düşüncelerinizi benimle paylaşmayı unutmayın 💙
Medyada Müge'nin aldığı gelinlik var.
Keyifli okumalar...
Büyük bir sessizlik içinde geçen kahvaltıda herkes rahatlıkla kahvaltı yapıyordu. Sadece Enzio ve benim boğazımdan lokmalar zor geçiyordu. Gözlerim hiç bir şey olmamış gibi kahvaltı yapan aile bireylerinin üzerindeydi. Kendilerini yemeğe vermişler, sanki içlerinden biri konuşsa tüm kahvaltı sona erecek gibiydi.
Yeliz ve Luca'nın rahatlığına şaşırıyordum. İkisi de Enzio ile ilgilenmemişti bile. Hadi bunu yapan babasıydı. Annesi niye bir kere bile gelip oğlunun iyi olup olmadığını sormamıştı? İçimde her geçen dakika büyüyen bir öfke vardı.
Kahvaltı boyunca servis yapan Helin'se bana hiç yardımcı olmuyordu. Gözlerimin içine bakıp duruyor, söylemek istediği bir şeyler olduğunu ima etmeye çalışıyordu. Tüm bu olanların üstüne bir de onunla tartışmayı çekemeyecektim. Bu yüzden onu görmezden geliyordum.
Kahvaltı bittiğinde Luca, bana bakarak bir şeyler demiş ama anlamamıştım. Siniri bozulmuş gibi bir hali olunca benden yanıt beklediğini anlamıştım. Neyse ki imdadıma Enzio yetişmiş, bir şeyler söylemişti.
Enzio'nun söyledikleriyle ortam bir anda kızışmış, Yeliz de işin içine girince iş çığırından çıkmıştı. Neler olduğunu anlamıyordum ama Yeliz ne yaptıysa bir anda herkesi sakinleştirmeyi başarmıştı. Bir planı vardı, kesin. Bu kadından korkmamak imkansızdı. Kocasını idare etmeyide zamanla öğrenmiş olmalıydı.
Masada oturan herkes ayağa kalktığında ben de ayağa kalktım. Enzio'ya neler oluyor der gibi baktığımda babası ve annesinin odadan çıkmasını bekledi.
"Babam, İtalyanca konuşmuyor oluşuna kızdı biraz. İki gün sonra düğün yapmak istiyor. Bugün sana göndereceğim telefonla ailene haber ver. İzmir'e uçak göndereceğiz yarın akşam gelsinler. Tüm görüşmelerin dinlenecek, sakın yanlış bir şey söyleyeyim deme."
Hayata bak, daha ilk günden yönlendirmeye başlamışlardı. İki gün sonra düğünüm vardı ve benim bundan çok sonra haberim oluyordu. Düğün olacağını biliyordum ama bana da bir kere sorarlar diye düşünüyordum. Yanılmışım.
" Akrabalarım da gelmek isteyeceklerdir. Ne kadar zorlukla olan bir evlilik de olsa, bir kere evleniyorum. Ailem kına gecesi ve geleneklere göre bir düğün ister."
Sadece ailem değil, ben de isterdim. Elime kına yakılmadan, başıma al duvak örtülmeden, yüksek yüksek tepelere şarkısını söylemeden gelin mi olacaktım? İçimde ukde kalmasını istemiyordum. Zaten ailem, benim Enzio'yu sevdiğim için kaçıp evlendiğimi sanıyordu. Bir de yarın yola çıkın, iki gün sonra düğünüm var dersem çok üzülürlerdi. En azından kına olmalıydı.
"Anneme söyle, nasıl bir düğün istediğini anlat. O sana istediğin düğünü yapar."
Annesinin bana yaptıklarını bilmiyor olmalıydı.
"Sen? Bu bizim düğünümüz Enzio sen nereye gidiyorsun? Hem de yaralı halde mi gideceksin?"
Kaşları çatıldı yine. Onu sorgulamam hoşuna gitmiyordu.
"Evet yaralı halde gideceğim. Bir sorun mu var? Ailen ve akrabaların için otellerimizden birini ayarlamaya gidiyorum."
Ailemi düşünmüş olması hoşuma gitmişti. Maddi olarak ailemin ne buraya gelmeye ne de bir otelde kalmaya gücü yeterdi. Bunun için ya arabayı satmaları yada dededen kalma tarlalardan birini satmaları gerekirdi.
" Ne zaman döneceksin? "
Bunu ben mi demiştim şimdi? İyice bu evliliğe alışmaya mı başladım ne?
"Neden sordun?"
Yüzünde muzip bir gülümseme belirdi. Hoşuna gitmişti ayının. Şimdi yelloz Yeliz'le akşama kadar bir evin içinde kalamam da denmezdi ki. Annesiydi sonuçta.
"Hiç, öylesine sordum işte. Dikkat et kendine."
İyice eş rolüne bulandın Müge, aferin kızım!
Yüzümü avuçlarının arasına alıp dudaklarımdan öptü. Kalbim kıpır kıpır, aklıma ve mantığıma ihanet ediyordu. Ellerim boynuna dolandığında, öpüşünü derinleştirmişti bile. Dili, dudaklarımı aralamak için izin isterken, kokusu burnuma doluyor , ciğerlerimi bayram ettiriyordu.
"Enzio, geç kaldık. Karını akşam becer."
Her romantik anın içine eden mutlaka birileri olurdu. Bu ailede bu görevi Marcio üstlenmişti anlaşılan. Dövmelerle dolu kollarını, kaslı göğsünde birleştirmiş, sıkılmış gibi bir hali vardı.
Bu adama birisi düzgün konuşması gerektiğini öğretmeliydi. Utancımdan yerin dibine girmek üzereydim.
"Geliyorum. Akşam görüşürüz."
Önce Marcio'ya söylemiş, sonra da beni tekrar öpüp gitmişti. Bense arkalarından bakakalmıştım.
Odadan çıkmak üzere olan Cario'yu görünce hızla kolundan tutup durdurdum. Bir kolundaki elime bakıyor, bir de bana bakıyordu. Ne bu havalar anlamıyorum ki. Sanki kolunu tuttum diye canını mı alacaktım?
"Cario, müsait olunca Enzio'nun yaralarına bakar mısın?"
Dudaklarında pis bir gülüş belirdiğinde yine hoş olmayan şeyler yapacağını anlamıştım.
"Ne o? Kocanı mı düşünür oldun? Sen hiç merak etme, yarasına tuz bile basarım."
Bu kardeş falan değildi, döl israfı it.
"Allah belanı versin."
Arkamdan kahkaha attığını duysam da umursamadım. Benimle alay mı ediyordu, ciddi miydi belli değildi. Çok iyi anlaştığımız kesindi!
Kapıya gittiğimde evin erkekleri çıkıp gitmiş, Yeliz ve Helin'le başbaşa kalmıştım. Tam arkamı dönüp sabahtan beri ortalıkta görünmeyen Ayda'nın yanına gidecektim ki, Yeliz beni yakalamıştı.
"Nereye gelin hanım?"
Bir elini beline koymuş, yaktım çıranı der gibiydi.
"Ayda'nın yanına gideceğim. Hala uyanmadı sanırım, kahvaltıyı kaçıracak."
Bir kaşını havaya kaldırıp Helin'e merdivenleri işaret etti.
"Ayda'nın odasına kahvaltı götür. Kızlara da söyle bize iki sade kahve yapsınlar."
Bana sormadan sipariş veriyordu. Bir kere ben her kahveyi içmezdim. İzmir'in kızıyım bir kere, biz kahveyi fincanda pişirir öyle içerdik. Fincanda pişmeyen kahveyi içmediğimden herkes benim kahveden nefret ettiğimi sanırdı, ama yanılırlardı.
" Benim kahvem fincanda pişsin lütfen. Yanında da bitter çikolata olsun."
Bitter çikolata olmadan kahve içilir mi? Asla!
"Gelin hanımı duydun. Hadi elini çabuk tut."
Yeliz bilmiyor olabilirdi ancak Helin benim kahveyi nasıl içtiğimi çok iyi bilirdi. Beraber okulu asıp hemen yürüme mesafesinde olan kemeraltına gider, kızlarağası hanında kahve içerdik. Bir zamanlar en yakın arkadaşım dediğim kıza şimdi emir veriyor olmak, onun için çok kötü bir şeydi. Gururu kırılmış olmalıydı.
Yeliz, bahçeye çıktığında ben de peşinden çıktım. Evin arka tarafına dolaştığımızda dün gece Enzio'nun bileklerinden çözdüğüm kelepçe ve onu indirmek için kullandığım sandalye, ağacın altındaydı.
Boğazımda oluşan yumru, aşağı inmek bilmiyordu. Adımlarım yavaşlamış, hatta tökezlemişti. İçimde geçmeyen bir sızı vardı. Bu şiddeti beş yaşından beri görüyor olması, az daha ağlamama neden olacaktı.
Yeliz, sandalyeyi alıp çardağa doğru ilerledi. Benim, Enzio'yu kurtarmak için aldığım sandalyede, şimdi annesi oturuyordu. Geçip karşısına oturduğumda gözlerimi ağaçtan alamıyordum.
"Çok akıllı bir çocuktu. Herkes tarafından sevilirdi, derslerinde başarılıydı. Bir çok arkadaşı vardı. Aynı zamanda hareketli bir çocuktu, haylazdı. Yapmadığı şey, girmediği delik olmazdı. Ben çok zor zamanlar geçirdim. Kendime ve Luca'ya o kadar adapte olmuştum ki, evlatlarımın bana olan özlemini fark edememiştim. Yaramazlıklarının tek nedeni benim ve Luca'nın ilgisini üzerlerine çekmekti. Bir kere bile olsa bizi sevin demekti. Ama biz anlamadık. Gençtim, cahildim. Ağabeyim tarafından Luca'ya satıldım. Satıldım da ne oldu biliyor musun? Başka kadınlarla birlikte aynı evde yaşayıp Luca'nın cariyesi gibi yaşadım. Birer sene arayla dört oğul verdim. Ama ne oldu biliyor musun? Benimle Marcio doğduktan sonra evlendi. Benimle evlenmesi için çok can yaktım. Benimle birlikte yaşayan kadınları, bana engel olanları ortadan kaldırdım. Ben istedim ki, benim gelinim bunları yaşamasın. Oğlum, babası gibi olmasın. Tüm bunları oğlumun iyiliği için yaptım. Onlar bizim gibi değil Müge, onlar evlenmeden birlikte yaşamaya alışkın. Sen bunu istemezdin, ailen bunu istemezdi. Şimdi bana kızıyorsun biliyorum ama ileride beni anlayacaksın. "
Böyle bir açıklama beklemiyordum. Helin'in getirdiği kahvelerimizi alıp yudumlamaya başladık. Ben olanları, bana anlattıklarını düşünürken, o ağaca bakıyordu.
" Oğullarımdan biri bu ağaca her asıldığında ertesi gün gelip buraya otururum. Burada ne kadar acı çektiğini tahmin etmeye çalışırım. Ben bir anneyim, evladımın acısını yüreğimde hissederim. Luca, tekrar oğluma eziyet etmesin diye tüm dikkatini üstüme çekerim. Bir bahaneyle bana ceza vermesi için uğraşırım. Sen Luca'yı tanımazsın, içindeki nefret ateşi hiç sönmez. Sinirlendi mi gözü kimseyi görmez. Onu yormak için elimden geleni yapar, uyuyup kalınca da oğlumu kurtarırım. Dün gece aklından geçenleri biliyorum. Ben de senin yerinde olsam ben de aynı şeyleri düşünürdüm haklısın. "
Dedikleri doğruydu. Yalan atıyor gibi bir hali yoktu. İnsan, evladının üstünden yalan atmamalıydı zaten. Anlattıklarına inanmıştım. Ancak bu ona karşı tüm bariyerlerimi indirdiğim anlamına gelmezdi. Akıllı kadındı. Beni duygu sömürüsü yaparak yumşatmaya çalışıyordu. Enzio'nun çocukluğundan girip evliliğinden bahsetmişti. Kesin düğün hakkında konuşacaktı.
"Yaşadıklarınıza üzüldüm. Umarım böyle cezaları bir daha görmeyiz. Çünkü şiddetin her türlüsüne karşıyım."
Elimi tutup üstüne bir iki kere hafifçe vurdu. Haklısın der gibiydi.
"Güzel kızım, üzme sen tatlı canını. Hadi hem kahvemizi içelim hem de düğün hakkında konuşalım."
Doğru tahmin etmiştim. Kesin düğünü de planlamıştı. Kendisi düğün yapamamış, benim düğünümü zevklerine göre yapma düşüncesinde olmalıydı.
"Tabi, ben de hep kır düğünü hayal etmişimdir Yeliz hanım. Kınayı da teknede olsun isterdim. Denize açılalım güzel bir mehtap turu eşliğinde kına gecesi düzenleyelim. Ne dersiniz?"
Yüzü düştü. Tam da tahmin ettiğim gibi. Kendi fikirleri vardı.
"Kızım, ben derim ki kınayı burada bahçede yapalım. Düğünü de ailenin kalacağı otelde yaparız. Hem ben davetiyeleri dağıttım bile. "
Oldu canım. Başka? Hayatta olmaz.
"Bu fikrinizi diğer oğullarınıza saklayın. Ben nasıl istiyorsam öyle olacak, yeni davetiye gönderebilirsiniz. Şimdi müsaadenizle gitmem gereken bir güzellik salonu var. Malum iki gün sonra düğün var, güzel olmalıyım."
Bir şey demesine fırsat vermeden eve yürümeye başladım. Ayda'nın da karşımdan geldiğini görünce sevinmiştim.
" Kanki, eniştem sana telefon göndermiş. Bak aynısından bana da almış. "
Enzio'nun bugün bahsettiği telefon olmalıydı. Alıp baktığımda ekranda Enzio ve benim nikah sırasında öpüşürken resmimiz vardı. Enzio mu yapmıştı?
"Eniştem derken? Bakıyorumda sen çok çabuk kabullendin bu durumu."
Kıkırdayarak gülüp, kendi telefonunu salladı.
"Tabi kanki. Ekran resmi nasıl? Cario'nun telefonundan çektiğim fotoğrafları atıp ben yaptım. Bu arada sana da Enzio bir not bırakmış."
Ekran görüntüsünü Enzio yapmış olsaydı şaşırırdım zaten. Adam romantik olamayacak kadar ayıydı.
Merak etmiştim. Elime minik bir zarf uzattığında açıp baktım. Ve gözlerime inanamadım. Adam benimle dalga geçiyordu resmen. 'Güzellik salonuna git ve o ormandan kurtul' diyordu.
Sanki o demese ben gitmeyecektim. Şeytan; şimdi inat et, gitme de erkek gibi gez diyordu ama başkaları için değil kendisi için güzel olan bir kadındım. Öz saygımı yitiremezdim.
Beraber bizi bekleyen araca binip güzellik salonuna gittiğimizde, tüm ihtiyaçlarımızı karşılamaya hazırdık.
⛓️⛓️⛓️
Saatler sonra salondan çıkmış, Ayda'yla birlikte gelinlik bakıyorduk. Gelinliğimi de Yeliz'in seçmesine izin veremezdim. En sonunda bulduğum bir tane, kalbimi heyecanla çarptırmıştı.
İşte buydu. Sade ve şık bir görünüm elde etmeyi başaran bir gelinlikti.
İnce askısı, belindeki dantel detayı, göğüs ve etek kısmındaki güpür ve taşlarıyla muhteşemdi. Dantelden oluşan uzun bir kuyruğu vardı. Bedenime tam oturmuş, balık model bir gelinlikti.
"Müge, harika oldun. Çok güzelsin."
Ben de kendimi çok güzel hissediyordum. Önemli olan da bu değil miydi zaten?
Ödemeyi yaparken içimde buruk bir sevinç vardı. Her genç kızın hayali olan gelinliği almış olmanın mutluluğu, bu gelinliği annem olmadan seçmiş olmanın burukluğu vardı. Keşke yanımda olsaydı da bana fikir verseydi.
Arabaya giderken dayanamayıp aradım. Açtığında özlemle gözlerimi kapattım. Ne çok özlemiştim anne kokusunu, yuvamı.
Düğünü ve gelmeleri gerektiğini anlattığımda hüzünlendi. Ben kızımı çeyizsiz mi çıkaracağım diye ağladı. Ne diyebilirdim ki.
"Çeyizsiz olur mu hiç? Sen çeyiz sandığını hazırla onu da getirin."
Çok sevindi. Kıyamazdım daha fazla üzülmesine.
"Babaannen pamuk yorgan koyduydu benim çeyizime, hiç kullanmadım onu da getireyim mi?"
Bu zenginliğin içinde hiç yorgan kalmamış gibi, Las Vegas'ın çöl sıcağında, eski taş gibi pamuk yorganla yatmamızı düşünüyordu. Vur dedik, öldürdün be kadın.
"Anne, yatak döşek var burda. Sen çeyiz getir sadece."
Çeyizde sadece dantel örtüler falan olmaz mıydı ya? İnşAllah koca İzmir'i yüklenip gelmezdi. Götürecek uçak da beleş olunca annemden herşeyi beklerdim.
"Anne, akrabalara da söyle. Gelmek isteyen gelsin Enzio otel ayarlayacak."
Yüzü şekilden şekile girdiğinde az çok ne düşündüğünü tahmin edebiliyordum. Sadece akrabalara değil, tüm İzmir'e duyuracaktı kesin.
"Sen hiç merak etme, o iş bende. Kına gecesini kız tarafı yapar, söyle o kayınvalidene hiç bir şeye karışmasın. Damat bey kapalı mekan ayarlasın yeter."
Ah kafayı yiyeceğim. Ben tekne turu diyorum. Biri evin bahçesi olsun diyor, biri kapalı mekan olsun diyor. Daha ilk günden iki anne arasında kaldım.
Annemi bir şekilde ikna ettiğimde eve gelmiştik bile. Araçtan indiğimizde Enzio'nun bahçede bir kaç adamla konuştuğunu gördüm. Bahçeyi gösteriyor, bir şeyler anlatıyordu. Hızla yanlarına gittiklerinde ne konuştuklarını anlamamıştım.
"Neler oluyor?"
Enzio benim geldiğimi fark edince üstümü süzmüş, güzellik salonunun mükemmel dokunuşlarını fark edince dudakları memnuniyetle kıvrılmıştı. Adam da haklı günlerce asker arkadaşı gibi bıyıklı bir kadın istemezdi sonuçta.
"Kına için organizasyon şirketinden geldiler. Bahçeyi inceliyorlar."
Ben bu Yeliz'i yolarım ama.
Ellerimi Enzio'nun boynuna dolayıp, ensesinde hafif uzun olan tırnaklarımı gezdirdiğimde alt taraflarda hareketlenme olduğundan emindim. Kendime doğru çekip dudaklarına kısa bir öpücük kondurup, tatlı tatlı gülümsedim. Bu numara işe yarasa iyi olurdu.
"Ben istemiyorum. Annene de söylemiştim. Tekne turu olacak. Sadece bayanlar olacak. Ayrıca düğün için kır düğünü istiyorum. Burada kır düğünü olabilir. Zorla evlendim en azından bunu benden esirgemeyin. Hem kraliçe ben değil miyim? Bana yalan mı attın?"
Eliyle yüzünü sıvazlayıp saçlarını karıştırdı. Yalancı konumuna düşmek istemeyeceği kesindi. Dediğimi yapmak zorundaydı. Mafya olabilirdi. Kral olmak istiyorsa en başta annesine hayır demeyi bilmeliydi.
Başka bir yerde korumalarla konuşan Arnaldo'ya bir şeyler dediğinde aralarında hızlı hızlı konuştular. Sanırım dediklerimi anlatıyordu.
"Arnaldo'ya söyledim. Kına, limandaki yatlardan birinde sadece kadınlar için olacak. Düğünde burada olacak. Başka bir arzunuz?"
Bana dönüp ellerini belime koydu. Beni kendine iyice yapıştırdı. Sarmaş dolaş olmuştuk. Dışarıdan bakan biri, bizim aşık olduğumuzu ve mutlu olduğumuzu düşünebilirdi.
" Teşekkür ederim. "
Yanağından öpüp gidecektim ama izin vermedi. Öpücüğüm yeterli gelmemiş olacak ki dudaklarımdan hırsla öpüp popoma vurdu. Islık sesi duyduğum da yerin dibine girmek üzereydim.
Göğsüne vurup hızla ayrıldım. Koşar adımlarla içeriye girdiğimde arkamdan gülüyorlardı.
⛓️⛓️⛓️
Akşam yemeği yine sessiz geçmişti. Yeliz, düğün konusunda istediğini elde edememenin sinirini herkesten çıkarıyordu. Gelen tabakları kirli buluyor, yemeklerin soğuk olduğunu söyleyip geri gönderiyordu. Günlerdir makarnanın çeşitlerini yemekten kusmak üzereydim. Herşeyde hamur vardı. Makarna, lazanya, pizza, mantı, ekmek...Sosları değişiyor, ana ürün değişmiyordu. Çorbada bile makarna olur mu ya? Allah var, bi tek tatlılarına bayılmıştım. Adamlar çikolatayı iyi kullanıyorlardı. Yaptıkları tatlılar, benim gibi bitter çikolata dışında çikolata yemeyen birisinin rüyasıydı.
Arada bir gelen et yemekleri de, canım egemin zeytin yağlı ot yemeklerini aratıyordu. Farklı tatları denemeyi severdim ama hergün bu yemekleri yemekten gına gelmişti, Allah affetsin.
Elime çikolatalı panna cotta alıp yemeye başladım. Enzio kaş göz işaretiyle yemekleri gösterse de umursamadım. Bilmem ne soslu hamur yiyecek halim yoktu artık. Kaşları çatılıp üst katı gösterdiğinde, odada hiç hoş şeyler olmayacağı kesindi.
Luca ve Yeliz, sofradan kalkıp gittiğinde bende hızla kalktım. Benim bugün odaya mümkün olduğunca geç gitmem lazımdı.
"Nereye? Hiç bir şey yemedin. Bir kase tatlıyla doyacak mısın?"
Enzio haklıydı, bir kase tatlıyla doymazdım.
"Ayda'nın yanına gideceğim, o mutfakta yemişti. Şimdi odasındadır. Helin, bana tepsi verir misin?"
Helin tepsiyi verdiğinde, Enzio da mutlu olmuştu. Karısı söz dinliyordu ne mutlu ona!
Geride kalan dört tatlıyı da aldığımda, arkamdan bir çok itiraz dolu homurdanma işittiysem de umursamadım. Bugün de tatlı yemeseler bir yerleri şişmezdi. Şişmezdi değil mi?
⛓️⛓️⛓️
Beğendiyseniz oy vermeyi unutmayın lütfen
Sizce bölüm nasıldı?
En sevdiğiniz yer neresiydi?
Gelecek bölümde görüşmek üzere...