Hoş geldiniz.
Keyifli okumalar diliyorum..
Bölüme oy ve yorumlarınızı bırakırsanız beni çok mutlu edersiniz. ♥
••• 35. Bölüm ║ Karaoke ♫ •••
Bir geminin okyanusun derinliklerinde fırtınaya yakalanması gibiydi yaşadıklarım. Çaresizliğin tılsımları, umutsuzluğun ruhumu ele geçirişi de bu yüzdendi. Gözlerim güzel günlere kör, kulaklarım ise sağırdı. Yaşayamadıklarım yaşadıklarımdan daima fazlaydı, hepte böyle devam edeceğini düşünürdüm.
Ömrümün son günlerinin haberini de birden hayatıma girmiş ve hayatımın bir parçası olmuş bir insanla öğrenmiştim. Benim kadar yıkılmış olsa da hâlâ bir şeyler için çabalıyor, mutlu olmamı istediğini her hareketinden belli ediyordu.
Buruk gözlerle etrafı süzdüm. Boş bir karaoke kafesine gelmiştik. Kafenin ortasında upuzun siyah bir masa, kırmızı bir örtüyle örtülmüştü. Üzerinde çeşitli yiyecek ve içecekler vardı. Tavanda uçan balonlar, balonların ipinde ise Barkın'la çekindiğimiz tek fotoğrafımız asılıydı.
Masanın hemen karşısında kocaman bir sahne vardı. Sahnenin arkasında karaoke için gerekli ekipmanlar mevcuttu.
Şaşkınlıkla yanımdaki Bulut'un kolunu tutarak, ''Şarkı mı söyleyeceğiz gerçekten?'' diye bir soru yönelttim. Gülümseyerek başıyla onayladı, gözleriyle sahnenin önündeki sandalyeye yerleşmiş olan Açelya'yı süzerken iç geçirdi.
''Ben şarkı söyleme hakkımı sadece banyoda kullanıyorum. Beni pas geçin yoksa Açelya olay yerini terk eder, beni de ancak ambulansla götürebilirsiniz buradan. O kadar kötü sesim anlayacağın.''
Gülerek, ''Delisin.'' dedim. Üzerindeki deri ceketini çıkarıp masanın üzerine bıraktı.
Gözlerimle etrafta Barkın'ı aradım. Kafeye girdiğimizde Bulut'tan bir poşet alıp ortadan kaybolmuş, bir daha da görmemiştim.
Masaya doğru ilerleyip, ''Barkın nerede?'' dedim ortalığa karışık. Herkes önce bana bir bakış atıp ardından gözlerini çektiler. Barkın'dan sonra bunlarda mı görmezden geliyordu söylediklerimi? Şaka gibiydi.
Gözlerimi devirip kollarımı göğsümde bağladım. Bulut masada bulunan çerezlerden bir tane ağzına atıp, ''Erken saatlerde pek karaoke olmaz. Barkın babanın azabından korktuğunu söylemişti. Bu yüzden bu saatte karaoke yapacağız. Tuhaf değil mi sence de?'' diyerek bakışlarını bana çevirdi.
''Tuhaf.'' dedim fısıltıyla karışık. Benim sorularım cevaplanmıyor, önemsenmiyor ama kendi cümlelerini onaylamamı bekliyorlardı.
Bir el omzuma dokununca irkilerek bakışlarımı arkama çevirdim. Açelya'ydı. Diğer eliyle önüne gelen saç tutamlarını kulağının arkasına sıkıştırmıştı.
''Kendimi düğüne erkenden gelmiş, yaklaşık iki saat boyunca gelin ve damatın salona girmesini bekliyormuş gibi hissediyorum.''
Kahkaha attığımda başını olumsuz anlamda iki yana salladı. Sıkılmış olmalıydı. Fazlasıyla haklıydı. Omzumdaki elini saçlarıma getirip, ''Çok güzeller. Doğal değil mi?'' diye sordu. Başımla onayladım. Gülümseyip tekrardan konuştu.
''İstersen biraz değişiklik yapabiliriz saçlarına. Yarı zamanlı olarak kuaförde çalışıyorum. Uzaktan seni izlerken saçlarının uçlarına ombre çok yakışır diye düşünüyordum. Ne dersin?''
Saçlarım kahve tonundaydı. Doğal olmasının yanı sıra Açelya'nın da dediği gibi bir değişikliği hak ediyordu. Saç boyamak falan olmasa da kestirmeye ihtiyacım vardı. Küçükken sürekli kısa saç kullanıyordum, son üç aydır saçlarım yavaş yavaş uzamaya başlamış ve bu görüntüsü hoşuma gitmeye başlamıştı. Lakin artık böyle düşünmüyordum. Kısa saç bir bataklık gibiydi. İçine girenin çıkması oldukça güçtü.
''Kesebilir misin saçlarımı? Omuzlarıma kadar.''
Dudak büzüp saçlarımı elleriyle yokladı.
''Böyle de güzel ama sen nasıl istersen öyle yapalım tabii. Eğer kuaföre gelmek istemezsen istediğin zaman evine gelebilirim.''
Başımla onayladım. ''Çok iyi olur. Numaranı alabilir miyim?'' dedim gülümseye devam ederek. Zeytin karası gözleri vardı. Hafif çekikti. Gözlerinin çekikliğinin aksine kirpikleri oldukça güzeldi. Yanağındaki üçgen beni yüzünü oldukça çekici kılıyordu. Fiziki olarakta kişilik olarakta çok iyi birine benziyordu. Hemen güvenmem mümkün değildi ama sempati duyulacak cinsten bir insandı.
Açelya tam cevap verecekken lafı ağzına tıkılmıştı. Bunun sebebi ise Barkın'ın arkadaşlarının bir anda kahkaha tufanına boğulmalarıydı. Gözlerimi Açelya'dan alıp merakla sahneye yönelttim. Gözlerim Barkın'ı arıyordu. Aradım.. Aradım, bulmamla beraber beni de gülme krizi almıştı.
Barkın şu an önümde gri keten şort, kırmızı çiçekli gömlek ve siyah papyonuyla duruyordu. Çatık kaşlarının odağı direkt olarak Bulut'tu. Bulut gülüşünü gizlemeye çalışarak oturduğu sandalyeden kalkmıştı.
Barkın işaret parmağıyla üzerini gösterek, ''Ben sana ne dedim?'' diye sordu Bulut'a.
Bulut gitar kutusunu eline alıp rahatlıkla, ''Güzel bir kombin olsun demiştin. Bence çok şık oldun.'' dedi sırıtarak.
''Bu ne lan böyle? Hint fakiri gibi!'' diyerek ilerleyip Bulut'un elinden gitar kutusunu aldı. ''Defol git, görünme gözüme üç yıl.''
Sahnedeki koltuğa oturup kutunun içinden siyah bir gitar çıkardı. Birkaç deneme yapıp iyi olduğuna kanaat getirerek gözlerini benimle buluşturdu.
''Hazır mısın?'' diye sordu. Benim değil, onun hazır olması gerekiyordu.
''Asıl sen hazır mısın?''
''Değilim.. Heyecanlandım.'' dedi ve birkaç kuru öksürükle sesini düzeltti. Ardından ise sahneye Barkın'ın arkadaşlarından biri geçti. Karaoke prodüksiyonunu ayarlayıp gayet güzel olduğunu söyledi.
Açelya tekrar koltuğuna yerleşti. Bulut önce kafenin ışıklarını söndürmüştü, ışık sadece Barkın'ın üstüne vuruyordu. Birkaç yutkunuşun ardından gitarına çevirdi bakışlarını. Yavaş yavaş çalmaya başladı.
-- buradan itibaren şarkıyı dinleyerek okumaya devam edebilirsiniz. ♥ --
───────────────────
''Belki bir şarkının her sesinde,
Belki bir sahil meyhanesinde,
Belki de içtiğim sigaranın dumanısın.''
───────────────────
Gözlerini bana çevirdi. Gitarıyla hafifçe çalmaya devam ediyordu. Gözlerini tekrar benden alıp gitarına çevirdi ardından devam etti.
───────────────────
Bir yıldız gökte kayıp giderken,
Islak bir yolda yürürken,
Bambaşka bir şeyi düşünürken aklımdasın.
───────────────────
Şarkının son cümlesini söylerken gülümsemişti. Sahnenin ışıltısının arasında sesinin naifliği de insanı derbeder ediyordu. Her şey çok mükemmeldi. Beklettiğine değmişti. Çok hoştu, çok fazla hoştu. Bana yine ilklerden birini yaşatıyor ve bu ilklerin en mükemmeliyle baş başa bırakıyordu.
Birkaç hafif ıslık çalıp en sonunda nakarata girdi. Herkes şarkının ritmine göre alkış tutuyordu.
───────────────────
Geçmiş değil, bugün gibi,
Yaşıyorum hâlâ seni,
Sen hep benim yanımdasın.
Gündüzümde gecemdesin,
Çalınmasın, söylenmesin
Sen benim şarkılarımsın.
───────────────────
Gözlerini kapatmıştı, çok içten söylüyordu. Şarkıyı söylerken sanki başka evrenlere gidiyor, gözlerini açtığında ise o mutluluğu bize yaşatıyordu. Gözlerini açıp bana göz kırptı. Ardından şarkının geri kalanına devam etti. Her cümleyi ilmek ilmek işleyip sesinin tonuyla bize bayramı yaşatıyordu.
Şarkının son nakaratını da söyleyip bitirdiği andan itibaren büyük bir alkış kopmuştu. Barkın'ın arkadaşları sahneye çıkıp Barkın'a sarıldılar sırasıyla. Barkın güzel olup olmadığını sormuş, onlar ise hep bir ağızdan efsane olduğunu vurgulamışlardı.
Barkın onların arasından zor bela sıyrılıp sahneden indi, yanıma doğru ilerledi. Yanımda durduğunda tekerlekli sandalyemi ona doğru çevirdim, gülümseyerek mırıldandım.
''Çok iyiydin.'' dedim üstünü gösterek devam ettim. ''Şarkı ve kombinin de.''
Gözlerini devirerek, ''Dalga geçme. Şu papyona falan bir bak. Misafir çocuğu gibi hissediyorum zaten kendimi.'' dedi elleriyle papyonunu tutarak.
''Beğendim.''
Omuz silkerek bana inanmadığını belirtti. Boynundaki papyonu çıkararak sağ elimi koca avcunun içine aldı. Papyonu bileğime takarak, ''Hediyem olsun. Ömrüm boyunca bir daha kullanmak isteyeceğimi hiç zannetmiyorum.'' dedi gülerek. Aynı şekilde karşılık verdim.
''Aşk böcekleri sizi.''
Bulut'un sesiydi.
İkimizde ona döndük.
İki eline tavandaki balonları almıştı.
''Sohbetinizi bölmek istemem ama acil alarm yani şu an.''
Kaşlarım refleks olarak kalkarken acil alarmın ne olduğunu düşündüm. Aklıma hiçbir şey gelmedi. Ne olabilirdi cidden?
Barkın vücudunun tamamını Bulut'a çevirerek, ''Ne oldu? Söylesene.'' dedi donuk sesiyle.
Bulut Barkın'a bir telefon verip, ''Mesaj kutuna bir göz at.'' diyerek masaya yaslandı.
Barkın ekrana birkaç saniyeye bakakalıp sonra Bulut'a baktı.
Merakla, ''Kötü bir şey mi? Ne oluyor?'' diye sordum.
Barkın telefonu elime doğru uzattı. Elime alıp ekrana çevirdim gözlerimi.
║Murat Amca: Meva'ya ulaşamadım. Eve gelin. Size yalnızca yarım saat veriyorum. Meva'nın sağlığıyla ilgili bir durum. Acil! 16:53 ║
Ne oluyordu böyle? Her şey güzelken neden birden kötüleşiyordu? Bu benim kaderim miydi?
•••
BÖLÜM SONU ♥
Bölümle ilgili düşünceler buraya...
Sizi çok seviyorum, değerli yorumlarınız için teşekkür ederim.
Etiket sıralamalarında da baya yol kat ettik. Her şey sizin sayenizde. Çok güzelsiniz. ♥