"Büşra neyin var?"
Selim yanıma geldiğinde elimin tersiyle gözyaşlarımı silip başımı seslerin geldiği yöne çevirdim. Birkaç polis geldiğim yöne doğru koşarken bileri bağırıyordu. Kavga mı çıktı diye düşünürken Selim beni kenara çekti.
"Kime soruyorum bir şey mi oldu?" Elimle geldiğim yönü işaret ettim. Içimde kötü bir his vardı. Ben Okan'ın yanından ayrılırken birinin bir şeyler söylediğini duymuştum fakat ne olduğunu anlamamıştım.
"Selim yine kavga çıkmış olmasın." Sesler beni ürkütürken Selim bir polisi çevirerek neler olduğunu sordu. Polis bana tuhaf bir bakış atarak "Arkadaşınız aşağıda yine kavga çıkarmış. Boşuna onu beklemeyin böyle giderse uzun süre burada kalacak." Demişti.
"Okan iyi mi?"
"Merak etmeyin gayet iyi..." Imali şekilde konuşup gittiğinde elimle ağzımı kapattım. "Büşra istersen sen eve git bende burada beklerim." Son çıkan kavgadan sonra hiçbir kuvvet beni buradan göndermizdi. O an gözüme kestiğim sandalyeye oturunca Selim de yanıma gelerek oturdu.
"Ben bir tek Selda'nin dik başlı olduğunu saniyordum seninde ondan bir farkın yokmuş. "
"Biz arkadaşız." Dedigimde tüm onları bildiğini söyledi. Belki de onun gözünde de yalancı konumundaydım. Az önce Okan beni yanından hatta buradan bile kovmuştu. Ama ben buradan nasıl giderdim. O beni korumak için dövdü dayak yedi... Hayır, benim yüzümden içerde. Eğer ben inat etmeyip taksiden inseydim, şuanda böyle bir sorunla karşılaşmazdık.
Selim bana bir bardak kahve alıp geldikten sonra kendiside arabasını almaya gitmişti. Elimdeki kahveye bakınca içim burkuldu. Kadın polisi yolundan ederek " Arkadaşıma yemek getirsem ona verir misiniz?"
"Selim Beyin arkadaşınız değil mi?"Adını nerden biliyordu. Canım sıkılsa da evet, dedim. "Merak etmeyin biz yemek veriyoruz aç kalmazlar."demişti.
"Sizden ricam etsem bu kahveyi ona götürür müsünüz? Lütfen, şuan başı ağrıyor olmalı kahve iyi gelecektir." Kadın etrafına bakındıktan sonra kahveyi elimden almıştı. O gözden kaybolurken bende yerime oturdum. Kadın polis tekrar göründüğünde yanıma gelerek elindekini bana uzattı.
"Selim Bey size gönderdi." Teşekkür ederek elindeki ceketi aldım. Ceketi dizlerime örttügüm sirada tanıdık bir ses duydu,.
"Büşra kızım." Başımı çevirmemle Okan'ın babasını görmem bor olmuştu. Ayağa kalktığımda etrafıma bakınıp "Ateş, Selim'in de burada olduğunu söylemişti, sen tek misin?"
Selim'in arabasını almaya gittiğini söyledim. Süleyman Bey da komiserle konuşup hemen geleceğini söylemişti. Uzun süre bir şeyler konuşup tekrardan yanıma geldi. Son onlardan sonra Süleyman Beye karşı da mahçuptum.
"Oğlum bize ilk geldiğinde söylediklerine inanamamıştım. Ilk defa benim karışma geçip baba birine aşık oldum, demişti. Seni görene kadar oğluma karşı inancım tam değildi. Seni gördükten sonra tam oldu, oğlum bu defa bir baltaya sap olacak demiştim. Sonra bazı talihsizlikler yaşadık yetmedi Okan senden ayrıldığını söyledi. Tamam, dedik anlayışla karşılaşdık. Bugünse oğlumun senin için birilerini dövdüğünü öğreniyorum. Söyler misin Büşra, nelee oluyor."
"Üzgünüm..." Ağladığımi fark edince elini omuzuma koyup seni evine götüreyim dedi, bende bir inat hayır demiştim. Selim geldiğindeyse Okan'ın sabah salınacağını boşuna beklemememiz gerektiğini söylemişti.
Selim bana bakarak sorun değil demiş beklemek için de arabasına geçmiştik. Bana yemem için yaptırdığı ekmek arasını verdi. Kadın verdik demişti ama Okan yemiş miydi? Selim'in zorlamasiyla birkaç ısırık aldım. Geceyi sabah ettiğimizde Selim beni dürtükleyerek çıktığını söyledi. Hemen elimle yüzümü silerek arabadan aşağıya indim.
"Şükür kavuşturana..."derken benimde gözlerimin içi gülüyordu.
"Selim beni arabama kadar bırakır mısın?" Selim olur dediğinde elimde sıktığım ceketini Okan'a uzattim. O da üstüne geçirerek gidelim demişti. Arabanın arkasına bindiğimde Okan da ön tarafa binmişti. Araba hareket ederken ellerimi birleştirip sıktım.
Ağlama... Ağlama, derken ağzımdan küçük bir hıçkırık çıkmıştı. Ikisi de aynı anda arkasina baktığında başımı çevirip dışarıya baktım. Nedep aptal gibi ağlıyordum ki adam seni hayatında istemiyor işte. Elimin tersiyle burnumu silerken Okan arkasını dönmeden peçete uzattı.
"Lan oğlum böyle güzel seven kızlar nerden buluyorsun? Söyleyin bende bulacağım."
"Kes sesini Selim, sinirimi senden çıkarmak istemiyorum." Selim sustum derken arkasından ona baktim. Buradan bile yay gibi gerildiğini hissedebiliyordum.
Kısa süren yolculuktan sonra Selim arabayi kenara çekince Okan hızla arabadan inerek kapıyı çarptı. "Bu adama kafayı yedirmişsin..." Ona cevap veremeden Okan kapımı açarak kolumdan tutup in, dedi. Bende onu zorlamadan aşağıya indim. Kapıyı kapatıp cama vurduğunda Selim kornaya basarak gitmişti. Okan da kolumu bırakmadan arabasına bindirdi.
Ben yemin mi etmiştim? Okan arabaya binip çalıştırdığında ona bakmaya korkuyordum. Kısa bir yolculuktan sonra elini direksiyona vurunca yerimden sıçradım.
"Sana git demedim mi neden söz dinlemiyorsun? Neden söyle neden?"
"Seni seviyorum tamam mı, seni seviyorum. Sevdiğim adam benim yüzümden oradayken onu bırakıp hiçbir yere gitmem. Sen kızsanda sövsende gitmem."
Nefes nefese ona baktığımda o da bir an için bakıp tekrar önüne döndü. Bende önüme bakarak dudaklarımı mühürledim. Bundan sonra ona tek bir laf dahi etmeyecektim. Eve geldiğimizdeyse arabasını tam benim arabamın arkasina park etti. Sesimi çıkarmadan emniyet kemerimi çözüp ineceğim sırada kolumdan tutup beni kendine çevirdi. Ne olduğunu anlamazken elleri yüzümü bulunca öpmeye başlamıştı.
Birkaç saniyelik bocalamadan sonra ellerimi göğsüne götürerek özlemle karşılık verdim. Yine göz yaşlarım akıncı ıslaklıfi fark edip durdu. Öylesine dururken nefesim düzene girmişti. Uzanıp göz yaşlarımdan öpünce "Bir daha o kadar kısa giyersen bacaklarını kırarım." Demiş bende gülsem mi ağlasam mı bilememiştim.
"Şey... Aç olmasın sana kahvaltı hazırlamamı ister misin?"
Yine dudağıma öpücük bıraktığinda "Geceyi yalnızca bir kahveyle geçirdim."demişti. Bende gülümseyerek onunla birlikte arabadan indim. Okan arabayı dolaşıp yanıma geldiğinde elini bana uzattı. Bende sevinçle elini tutmuştum. Elime mini bir öpücük bıraktıktan sonra beraber eve çıktık.
"Sen biraz uzan ben üstümü değiştirip hemen geliyorum." Okan salona geçerken bende odama geçip alelacele üstümü değiştirdim. Tekrar salona geldiğimde Okan uzanıyordu. Elimden geldiği kadar güzel bir kahvaltı hazırlayıp ona döndüm.
Okan dediğim sırada uyuyordu. Yanina giderek eğilip yüzünden öptüm. Dün gece hiç uymadığını düşünürsek uyandırmam hiç adil olmazdı. Bunun yerine bulduğum boşluğa kıvırıldim. Okan arkamdan sıkıca sarıldığında dudaklarını saçlarıma bastırdı.
Onunla birlikte huzur içinde uyudum. Rüyamın en güzel yerinde telefon çalmaya başladı. Okan uykulu şekilde efendim derken bende tamamen ona döndüm. "Evet, evine ben bıraktım... Nerden bileyim oğlum evinde uyuyordur... Tamam, sonra sen ararım." Telefonu kapatınca beklentiyle ona baktim. "Ateş aradı Selda sana ulaşamamış bende evinde uyuyor olabileceğini söyledim."
"Ben şuan nerdeyim Okan?"
"Yüreğim de..."
"Sen çok tatlısın ama Selda hamile zor bir süreç geçiriyor. Birde sen yetmezmiş gib onu meraklandiriyorsun?" Kollarından çıkacağım sırada beni bırakmayarak yeniden öptü.
"Onun ve saçma entirikalarının yüzünden sevdiğim kadından ayrıldım. O da yetmezmiş gibi ne ailenle tanışabildin ne de planladığımız gibi söz kesebildik. Bırak biraz burnu sürtsün."
"Bütün negatiflikleri neden kızın üstüne yıkıyorsun ki o ve saçma planları olmasaydı şuan kollarının arasinda olmazdım."
"Orası öyle ama ben Ateş kadar vicdanlı bir adam değilim. Bırak bizi bir süre daha ayrı bilsin. Belki bir dahaki sefere çok düşünüp öyle planlar yapar."
"Sen ciddi misin?"
"Evet, sevgilim sende ciddi ol ve ona hiçbir şey söyleme. Inan bana bir süre oyun oynamak çok eğlenceli olacak."
"Dikkat etde Selda'nın gazabına uğrama. Arkadaşım diye demiyorum şu sıralar tilkileriyle çok iyi anlaşiyor."
"Selda mı? Sen de o da Ateş'in tersine hiç denk gelmediniz ben Ateş'ten korkarim. Bence sende arkadaşını uyar Ateş'in diger yüzüyle karşılaşmak istemez."
"Ateş mi? O gerçekten mükemmel bir eş..." Ya dediğinde sağ elimi yüzüne koyarak "O adamı tanımıyorum, nasıl olupta bana musallat olduğunu da bilmiyorum, dün gece için gerçekten üzgünüm."
"Şu tatlı öpüşüne bir düzine daha adam dövebilirim."
'Seni seviyorum..."
"Inan bana ben seni daha çok seviyorum."
"Işığı görüyor musun?"
"Şu kaybolmayan ışığı mı?"
"Evet!.. Tıpkı kalbimdeki sen gibi..."
Katre-i Matem, İskender Pala