sweet chaos, yoonmin✔

بواسطة dollshwa

116K 10.2K 6.4K

- roommate au senin hakkında daha fazla şey öğrendikçe zevklerim, alışkanlıklarım ve her şeyim değişiyor المزيد

1: sevgilim olur musun
2: senden nefret ediyorum
3: beni etkilemeye mi çalışıyorsun
4: yalan söyledim
5: aşık mı oldun
6: birlikte misiniz
7: onu öptüm
8: birbirimize alıştık
10: seni rahatlatacağım
11: ilgisi hoşuma gitmişti
12: sevgili değiliz
13: senin için endişelendim
14: sevgili(m)le vakit geçireceğim
15: senden hoşlanıyor
16: senin gibi birinden hoşlanmam
17: yeni oda arkadaşımla tanış
18: seni kıskandı
19: ona karşı hislerin mi var
20: senden gözlerini alamadı
21: başkalarıyla yakın ol(m)ana dayanamıyorum
22: yıldızların altında benimle dans et
23: beraber tatile gidiyoruz
24: herkesten sakla(m)ak istiyormuş gibi
25: seni sevdiler
Final: happy ending

9: ben gitmezdim

4.3K 449 175
بواسطة dollshwa

"Biraz mola veriyoruz."

Bayan Kang'in sesi, salonda yankılandığında nefes nefese kendimi yere bıraktım. Ne zamandır prova yapıyorduk, hiçbir fikrim yoktu. Bacaklarım çok ağrıyordu ve o kadar yorgundum ki, herhangi bir uzvumu hareket ettirecek gücü kendimde bulamıyordum.

"Jimin, biraz su iç istersen. Hiç iyi gözükmüyorsun." Kihyun, yanıma diz çöküp elindeki şişeyi bana uzattığında kirpiklerimin arasından baktım ona. Gözlerimi bile açamıyordum ve neden bu kadar yorulduğuma da bir anlam vermemiştim. Bundan daha fazla çalıştığım zaman da olmuştu fakat şimdi, bitik hissediyordum.

"Teşekkür ederim Kihyun." Şişeyi elinden aldığımda gülümsedi ve başka bir şey demeden yanımdan ayrıldı. Kihyun ile çok yakın olduğumu söyleyemezdim fakat sevdiğim biriydi. Sana, Seulgi ve Ryujin'in dışında bölümde sevdiğim ve tanıdığım sayılı insanlardandı. Son zamanlarda daha sık benim yanıma gelmeye başlamıştı ve az da olsa diyaloglarımız artmıştı. Doğrusunu söylemek gerekirse, neden bir anda bana yaklaştığını anlamamıştım fakat bunun üzerinde uzun uzun düşünmeye de niyetim yoktu. Yeni bir arkadaş edinmek kötü değildi nasıl olsa.

Şişenin tamamını içtiğimde terden alnıma yapışmış saçlarımı elimle geriye taradım. Hâlâ birkaç tutam alnıma düşüyor olsa da bunu umursamadım. Dersin bittiğine dair çalan zil kulağıma ulaştığında zorlukla yerimden kalktım ve salondaki sandalyelere bıraktığım çantamı alarak çıktım. Çok yorgundum ve oyalanmadan yurda gitmek istiyordum. Kızlara haber vermeden bahçeye çıktığımda, yurda uğramadan önce bizimkilerin yanına uğrasam mı diye düşündüm kısa bir süre. Daha sonra ise, yurda gidip işlerimi hallettikten sonra onlarla vakit geçirmeye karar verdiğimden bu düşüncemden vazgeçtim.

Güçsüz bacaklarımla zar zor yurda vardığımda oyalanmadan duşa girdim. Ne kadar duşta kaldığıma dair bir fikrim yoktu, fakat çıktığımda Yoongi odadaydı. Koltukta, bilgisayarı dizlerine koymuş ve bir şeyler yapıyordu. Yaptığı şey her ne ise o kadar dikkatini vermişti ki, duştan çıktığımdan beri onu izlediğimi bile fark etmemişti. Beni fark etmesi için ona doğru birkaç adım attım ve sahteden öksürdüm. Gözlerini bilgisayar ekranından çekip bana çevirdiğinde dudakları yukarı kıvrıldı.

"Ne zaman çıktın?" Kendimi, koltukta onun yanına bıraktığımda bir kolumu onun arkasına atmış ve gözlerimi de bilgisayar ekranına dikmiştim. Yazdığı birkaç cümleyi okusam da hiçbir şey anlamadığım için ona çevirdim gözlerimi. "Az önce çıktım da, sen ne yapıyorsun?" diye sordum, ekranı işaret ederken. Derin bir nefes çekti içine ve yüzü düşmeden önce "Haftaya sunumum var, onun taslağını hazırlıyorum." dedi. Anladığıma dair dudaklarımdan birkaç mırıltı döküldüğünde Yoongi, bakışlarını birkaç saniye üzerimde gezdirdi. Daha sonra ise bilgisayardaki işine geri döndü.

"Yemeğe gidelim mi beraber?" diye sordum, öylece parmaklarımla oynarken. Öğlen yemeğini yemekhanede yerim diye düşünüyordum fakat, içimde birden Yoongi ile vakit geçirme isteği oluşmuştu ve düşünmeden teklif etmiştim işte. "Hem geçen gün buluşacaktık, ektin beni." dediğimde dudakları yukarı kıvrıldı.

"Buna içerledin mi yoksa?" omuz silktim. O gün, ne kadar yorgun olsam da Yoongi ile buluşmaya hazırlamıştım ama buluşamamıştık işte. "Hayır, hem yorgundum o gün. Sen aramadan önce ben seni arayacaktım, iptal edelim diye. Her neyse, çıkacak mıyız yemeğe?" Soruma cevap vermek yerine bilgisayarda birkaç cümle daha yazdı. Dudaklarından çıkacak cümleleri beklerken birkaç dakika sonra yazdığı taslağı kaydetti ve bilgisayarı sehbaya koyarak ayağa kalktı.

"Hâlâ oturuyorsun, gitmiyor muyuz hadi?" diye sorduğunda güldüm. "Bekle üstümü değiştireyim." Dolabıma ilerleyip siyah kot pantolon aldım ve onun odada olmasını umursamadan üzerimi yanında değiştirdim. Bu sırada onun bana bakıyor muydu, bilmiyordum ama bunu umursamadım. Pantolonumu giydiğimde üzerimdeki tişörtü düzelttim ve arkamı dönerek Yoongi'ye baktım. "Hazırım şimdi, gidebiliriz."

Çalışma masasının üzerine bıraktığım çantamdan cüzdanımı ve telefonumu cebime koydum. Yoongi üzerine bir ceket geçirip odadan çıktığında ben de onun peşinden çıktım. Birkaç dakika içinde yurttan çıktığımızda bana nereye gideceğimizi sormuştu. Aslında aklımda bir yer yoktu. Kafeye gidip basit bir öğlen yemeği yemek istemiyordum çünkü çok açtım. Kısa bir süre düşünüp en sonunda ona geçen gün Taehyunglar ile gittiğimiz tavukçuya gidebileceğimizi söyledim. Elimizde pek bir seçenek olmadığı için itiraz etmeden kabul etti.

Hiç konuşmadan dükkana geldiğimizde köşedeki masalardan birine yerleştik. Sipariş verip gelmesini beklerken aramızdaki sessizlik beni rahatsız etmeye başlamıştı. Son zamanlarda Yoongi ile konuşmadan durmayı sevmiyordum. Sürekli konuşmak ve onu tanımak istiyordum. Ne yazık ki, Yoongi sıkılgan bir insandı, her şeyden çok çabuk sıkılabilirdi ve ben de sırf bu yüzden istesem de çok konuşmamaya çalışıyordum. Benden sıkılsın istemiyordum.

"Yoongi, Taehyung ve Jungkook için aklında bir şey var mı?" diye sordum, sessizlikten sıkıldığımda. Parmaklarıyla oynamayı bırakarak dikkatini bana verdiğinde konuşmadan önce dudaklarını ıslattı. "Aslında aklımdaki tek şey, onları bir odaya kapatıp aralarındaki sorunu çözene kadar kapıyı açmamak. Ama yurtta bunu yapacağımız oda yok. Aptal Jungkook, odalarını ayırmasaydı bu mümkün olabilirdi." diye homurdandığında bu haline kıkırdadım. Odaya kilitleme fikri bana mantıklı gelmişti ve arkadaş grubumuzdan odalarını bir günlüğüne Jungkook ve Taehyung için feda edecek birini bulursak bunu yapabiliriz gibi geliyordu bana.

"Odalarını ayırması bana da saçma geldi. Ama Yoongi, biz de öyle bir şey yaşadık, ben gitmesem bile sen de böyle bir şey için müdürün yanına gidebilirdin." dediğimde Yoongi'nin yüzündee anlam veremediğim bir ifade belirdi. Birkaç dakika beni yanıtsız bıraktı. O sırada aklından geçenleri o kadar çok merak ediyordum ki, daha önce odaları ayırmayı hiç düşünmüş müydü acaba, diye düşünmeden edemiyordum.

"Ben de gitmezdim." dediğinde gözlerim büyüdü. "Böyle bir şey için, yani beni öptüğün için gitmezdim. Zaten beni öptüğün gün daha fazlasını da yaşadık ve buna izin veren bendim. O yüzden, böyle bir saçmalık yapmazdım."

Ona cevap vermek için dudaklarımı araladığım sırada yüzünde bir gülümseme eşliğinde benim konuşmama izin vermemiş ve konuşmaya devam etmişti. "Geçen yıl, yazmak için uykusuz kaldığım makale senin yüzünden silindiğinde artık sana tahammül edemediğimi fark etmiştim ve o zamanlar müdürle konuşmayı düşünmüştüm. Ama Taehyung beni, konuşmamam için ikna etti ve vazgeçtim."

Bahsettiği zamanı hatırlıyordum. Nasıl makaleyi sildiğimi o zamanda, şimdi de bilmiyordum fakat Yoongi'ye karşı ilk defa o zaman suçlu hissetmiştim. Evet, birbirimize çok sataşıyorduk ve sevmiyorduk ama benim yüzümden günlerce uğraştığı ödevi silindiğinde çok üzülmüştüm. Telafi etmeye çalışsam da buna izin vermemişti. Birkaç gün boyunca yüzüme bile bakmamıştı ve bazen de odaya geç gelmişti. Ona sormaya çekindiğim için Hoseok'a ödevini ne yaptığını sormuştum ve o da, makaleyi yeniden yazdığını söylemişti. Sanırım, yeniden silmemden korktuğu için benden uzakta ödevi bitirmişti ve teslim etmişti.

Ben bunları düşünürken siparişlerimiz önümüze gelmişti. Tavuk yemeye başlamadan önce bakışları bana dönmüş ve konuşmak için dudaklarını aralamıştı ama daha sonra bir şey dememiş ve tavuğundan bir ısırık almıştı. Ben de sessizce yemeye başladığımda bir süre sonra dayanamamış ve bu sefer sohbeti o başlatmıştı. "Peki sen hiç odaları ayırmayı düşündün mü?" Ağzımdaki lokmayı çiğnerken başımı olumsuz anlamda salladım. Lokmayı yuttuğumda ise içeceğimden bir yudum alarak onu yanıtladım.

"Hiç böyle bir şeyi düşünmedim. Dürüst olmak gerekirse, seninle hiç yakın olacağımı da düşünmemiştim. Birbirimize zar zor katlanarak aynı odada kalmaya devam ederiz ve öyle mezun oluruz ya da sen bana katlanamadığın için kendine başka bir oda arkadaşı bulursun sanıyordum." Böyle dememle birlikte diş etlerini sergileyen güzel bir gülüş sundu bana.

Bana ilk defa böyle gülüyordu.

"Aynı şeyi ben de senin için düşünüyordum. Evet anlaşamıyorduk ama sana katlanmaya çalışıyordum. Şu an bulunduğumuz yakınlıktan memnun muyum, buna emin değilim ama şikayetçi de değilim. Sana artık alıştım Jimin-ah."

Tavuğa uzanan elim öylece kalakaldığında dediğini idrak etmeye çalışıyordum. Bana alıştığını az çok anlamıştım ama bunu ondan duymak bana garip hissettirmişti. Karnım kasılmaya başlamıştı ve kalbim de hızlanmıştı.

Bakışlarını üzerimde hissederken tavuğu dudaklarımın arasına götürmüş ve lokmamı yuttuktan sonra gülümsedim.

Yemeğin geri kalanında bana bölümüm hakkında birkaç soru sormuştu. Sonrasında da bugün bana bahsettiği sunumu taslak olarak bana anlatmıştı. Pek bir şey anlamasam da onu dikkatle dinlemiş hatta merak ettiğimden birkaç soru bile sormuştum. Yemeklerimizi oyalana oyalana bitirdiğimizde dükkandan ayrıldığımızda ben yurda döneceğimizi sanırken o, stüdyoya uğrayacağını, istersem benim de gelebileceğimi söylediğinde hevesle kabul etmiştim. Geçen gün buluşmamızı stüdyodaki işi yüzünden iptal etmişti ve doğrusu yaptığı şarkıyı çok merak ediyordum.

Yürüyerek stüdyoya girerken yolda karşılaştığımız dondurmacıdan bana dondurma aldığında o kadar çok şaşırmıştım ki, yanımdakinin gerçekten Yoongi olup olmadığını sorgulamıştım kısa bir an. Ona alışmış olsam da onunla böyle şeyler yaşamaya hâlâ alışamamıştım.

Dondurma yiyerek stüdyoya geldiğimizde beni küçük bir odaya sokmuş, beklememi söylemiş ve gitmişti. Nereye gittiğini bilmiyordum ama onun dediğine uyarak ses etmemiş odada onu beklemeye başlamıştım. Bu sürede de telefonu çıkarıp gelen mesajları yanıtlamış ve biraz da sosyal medyada gezmiştim.

Buraya geleli neredeyse yarım saat geçmişti ve Yoongi sonunda geri döndüğünde elimden tutarak beni kayıt odasına götürdü. Camın arkasındaki odada, kulağında kulaklıkla mikrofona yaklaştığında gözlerini camın ardında olmama rağmen, gözlerimin içine bakıyordu ve yüzünde bir gülümseme vardı.

Kayıt yapmaya beni getirmiş olması, güzel hissetmemi sağlamıştı. Güzel ve özel.

Şarkıyı kaydettikten sonra, tüm kayıt boyunca düşürmediği gülümsemesi ile yanıma geldiğinde heyecanla "Beğendin mi?" diye sormasının ardından güldü. Gülümsediği için gözleri küçülmüştü, elmacık kemikleri belirginleşmişti. Çok güzel gözüküyordu. Onu izlemeyi bırakıp "Beğendim." dedim. "Çok beğendim. Sesinin böyle güzel olduğunu bilmiyordum."

Utanarak elini saçlarına götürerek karıştırmış, küçük bir kıkırtı serbest bırakmıştı dudaklarından. "Müzikle uğraştığını neden daha önce söylemedin?" diye sordum, az önce geldiğimiz odaya geri dönerken.

"Bilmen gerektiğini düşünmedim. Zaten pek konuşmuyorduk ve bilsen de bir şey değişmezdi. Sadece Hoseok ve Namjoon biliyor. Buranın sahibi Namjoon'un bir tanıdığıymış, o ayarladı benim için." diye açıklama yaptığında anladığımı belirten mırıltılar çıkardım. Ona sormak istediğim birkaç soru daha vardı ama sorup sormamak konusunda emin değildim. Fazla meraklıydım ve eğer sormazsam büyük ihtimalle cevabı öğrenene kadar sürekli bunu düşünüp duracaktım. Öte yandan, sorsam bile bana cevap vereceğinin bir garantisi yoktu.

Merak ettiklerimi daha sonra sormayı aklımın bir köşesine not ettim ve sessizce oturmaya devam ettim. Beş dakika sonra kayıt odasındaki adamlardan biri yanımıza geldiğinde Yoongi ile bir şeyler konuştu. Anlamadığım için ne konuştuklarını dinlememiştim bile. Konuşmaları bittiğinde ise Yoongi elini belime atmış ve beraber çıkışa gitmiştik.

Belimdeki eli varlığını sürdürürken bundan oldukça memnundum Öyle ki, yurda dönerken tüm yol boyunca elini çekmemişti. Ben de bundan cesaretlenip kolumu onun sırtına attığımda bir şey diyecek diye korksam da bir şey dememiş ve bu halde yurda geri dönmüştük.

Yolda, yanından geçtiğimiz insanların bakışlarını üzerimizde hissetsem de bunu umursamamıştım. Yurtta, Namjoon ve Taehyung ile karşılaştığımızda elini belimden çekmiş, üstüne de aramızda birkaç adımı mesafe yaratmıştı. Taehyung gülerek bana bakarken omuz silktim.

"Nereden geliyorsunuz siz?" Namjoon'un sorusu ile cevap vermek için dudaklarımı aralasam da Yoongi benden önce davranıp "Yemeğe gittik, sonra gezdik biraz." dedi.

"İyi o zaman. Ben Seokjin hyungun yanına gidiyorum, sonra görüşürüz." diyerek yanımızdan ayrıldığında Yoongi de bana dönerek odaya gidip sunum için çalışacağını söyledi. Taehyung ile baş başa kaldığımızda yüzünde sinsi bir sırıtışla bana bakıyor oluşu beni rahatsız etse de ses çıkarmadan ona bakmaya devam ettim.

"Gel, biz de seninle benim odama gidelim ve sen, bugün olanları bana anlat."

Kolunu omzuma atarak beni peşinde götürdüğünde içime derin bir nefes çektim.

Taehyung'a, Yoongi'yi anlatmak, zor olacak gibiydi.

***

umarım beğendiğiniz bir bölüm olmuştur

yorumlarınız benim için çok önemli, düşüncelerini belirtirseniz çok mutlu olurum

diğer bölümde görüşmek üzere

واصل القراءة

ستعجبك أيضاً

612K 67.6K 40
çapkın bir omega olan kim taehyung, kızgınlıklarını geçirmek için gözüne alfa jeon jungkook'u kestirir
49K 5K 22
"MİNHO EZ BENİ"
4.2K 497 6
Tanrı bizden daha acımasız sevgilim. Min Yoongi Tanrı'nın gözdesi olarak yaratılmış bir melekti. Fakat Tanrı'nın gözdesi için bile kurallar kaçınılma...
3.3K 372 11
Jimin, Seoul'e döndüğünde eski nişanlısıyla 'aşkına ihanet eden adamla ' karşılaşacağını tahmin etmemişti. Başlangıç:12/07/2023 Bitiş : 25/07/2023 [T...