şeytanın ağında ❧ taejin (+15)

By gizemlimars

70.2K 7K 18.9K

Bir hacker ve bir yazarın hikayesi... Taehyung'un karanlık ruhu Seokjin'in gizli ruhuna karıştı. Ortaya ise y... More

prologue
soru cevap
1- İlk Mesaj
2- Güven
3- V
4- Karanlık Evren
5- Tören
6- Saha Oyunu
7- İki Hasta
8- Tek Sığınak
9- Talihsiz Tesadüf
10- Kurtuluş Bileti
11- Başarısız Plan
12- İşbirliği
13- Anlık Sinir
14- Plana Karşılık Plan
15- Duygular ve Düşünceler
16- Aşk Üçgeni
18- Uyuyan Güzel ve Uyuyan Yakışıklı
cevap 1
19- Kışkırtıcı Tutku (+18)
20- Katil
21- Bir Günlüğüne V
22- Kötü Tesadüf
23- Anahtar ve Kilit
24- "Kim olursa olsun"
25- Geçmişten Kalan İhanet
26- Uçurum
27- Kötünün İyisi
28- İhtiyaç Duyulan Sevgi
29- Gerçekçi Rüya (+18)
30- Kıskanç Ağabey
31- Ateşle Oyun
32- Saklanamayan Sır
33- Çelişki
34- Güvensizlik
35- Davetsiz Misafir
36- İşler ve Güçlü Kadın
37- Kendini Kanıtlama
38- Tanımlanan His
39- Mesaj (+18)
40- Kanıtlar
41- Sahipsiz Günahlar
42- Son İçin Küçük Fedakarlıklar
43- Sessiz Ev
FİNAL - part 1
FİNAL - part 2
FİNAL - part 3
Teşekkür
bilinmeyenler#1
bilinmeyenler#2
bilinmeyenler#3
bilinmeyenler#4
bilinmeyenler#5
TAEJİN

17- Soğuk Savaş

985 135 220
By gizemlimars

herkese iyi okumalar dilerim, bol bol yorum yapmayı unutmayın.

***

Bölüm 16 Özeti

Evdeki soğukluk herkesi sarmaya başlamışken Jennie bunun kaynağının kendileri olduğunu düşünür. Rosé Jungkook'tan hoşlanmaya başlamıştır ve Jungkook'un sevdiği kız ve aynı zamanda ekibin eski üyesi olan Lalisa'nın geri dönüşü bunun üzerine hiç iyi olmayacaktır. Jennie ile Lalisa'nın düşmanlığı yavaş yavaş gün yüzüne çıkmaya başlamıştır.

***

Seokjin

Aşağıdan gelen sesler üzerine odamdan çıktım. Kutlama mı vardı?

Aşağıya indiğimde Jimin'i kapının önünde gördüm. Dışarı bakıyordu. Hızlı adımlarla yanına ilerledim. Jimin'in baktığı tarafa baktığımda bizden birkaç adım ileride Rosé ve Jennie'yi daha ileride evin ihtişamlı ve büyük siyah kapısının önünde de Taehyung, Jungkook ve Namjoon'u gördüm. Kapı ardına kadar açılmıştı ve üçü de beklentiyle oraya bakıyordu.

Biri gelecekti sanırım.

Sadece üçü beklentiyle bakıyordu çünkü Jennie ve Rosé o kadar hevesli görünmüyordu. Jimin'i omzundan dürttüğümde geldiğimi yeni fark etmişti. "Neyi bekliyorlar?" diye sordum, başımla onları göstererek.

Gözlerini ileriden ayırmadan yutkundu ve konuşmaya başladı. "Ekibin eski bir üyesi geliyormuş. Fazla detay bilmiyorum ama hallerine bakılırsa baya bir özlenmiş."

Gözlerimi kısıp Jennie'ye baktım. Yüzünde bıkkın bir ifade vardı. Bir an önce bitmesini diler gibi... "Anlaşılan herkes özlememiş," diye mırıldandım. Ardından omuz silktim. "Gelenin kız olduğuna dair iddiaya girebilirim."

Jimin bakışlarını bana çevirip anlamaz bir ifadeyle kaşlarını çattı. "Neden?"

"Jennie'yi görmüyor musun? Ya da diğer üçünü? Erkeklerde bu kadar saf bir sevgi ancak saf gördükleri bir kıza karşı oluşabilir. Çocuk gibi sevinmişler baksana. Şimdi de Jennie'ye bak." Jennie'ye baktığında sözlerime devam ettim. "Bir an önce bitmesini diler gibi bakıyor. Fazla hoşnutsuz. Onu istemiyor. Taehyung ve diğerlerine nasıl baktığını görüyor musun? Onların o kızdan dolayı bu kadar sevinçli olmalarını istemiyor."

Jimin omuzlarını silkti. "Ya eski sevgilisiyse?" Gözlerimi devirdim. "Sence Taehyung bu kadar mutlu bir şekilde bekler miydi, kız kardeşinin eski sevgilisini? Öyle bir şey olsa Taehyung onu sağ bırakmazdı. Gerçekçi ol."

Derin bir nefes aldı. Gergindi. Onu böyle görmeye alışkın değildim. Devamlı gülümser en kötü durumda bile iyimser olurdu. Şimdiyse güldüğünü göremiyordum. Sürekli ciddi bakıyordu ve hiç iyimser konuşmuyordu. Bir şeyler onu değiştiriyordu. Belki dikkatsiz olduğum için fark edemiyordum ama... Er ya da geç bunun nedenini öğrenecektim ve buna bir son verecektim.

Yüzüme vuran ışıkla birlikte açık olan kapıya baktım. Bir araba içeri giriş yapıyordu. Araba içeri girip Taehyunglar'ın olduğu yere park etti. İnen kişi diğer taraftan indiği için henüz onu görememiştim. Kapının kapanmasıyla eş zamanlı bir şekilde arabanın arkasındaki bedenini gördüm. Işık oraya çok vurmadığı için silik görünüyordu ama beline kadar uzanan uzun saçlarını seçmemek mümkün değildi. Doğru tahmin etmiştim.

"Sana demiştim."

Önce Namjoon sarıldı kıza. Gülümseyerek bir şeyler diyordu bir yandan da. Daha sonra Taehyung sarıldı ve gözlerini kapatarak bir şeyler mırıldandı. Vücudumda bir ürperme hissettiğimde hızlıca başımı iki yana salladım. Muhtemelen anlık bir hevesle yapmış olduğu bir hareketti depoda olan. Tabii ki de daha fazlasını bekleyemezdim. O kızla aralarında bir şey olabilirdi ya da olamazdı. Önemli değildi, beni de ilgilendirmezdi. En azından anlık bir heves olduğunu düşünüyordum.

Taehyung geri çekildikten sonra Jungkook kızın önünde durdu. Duvar kılıklı yüzünün ilk defa bu kadar yumuşak baktığını görüyordum. İncitebilirmiş gibi yumuşak bir şekilde sarıldı. Neler oluyordu? Diğer ikisine oranla Jungkook'un yaptığı şey aynı olsa bile yapma tarzı ve tepkileri bambaşkaydı. Bir şeyler vardı.

Kız nihayet ışığın vurmadığı taraftan çıkıp diğerleri ile birlikte eve doğru yürümeye başladığında kendisini net olarak görebildim. Açık kumral saçları dalgalıydı ve kahkülleri vardı. Dudağında açık kırmızı ruj dikkat çekmekle birlikte bir kıza nazaran uzun bir boyu vardı. Ekipte miydi cidden? O tür işlere bulaşacak birine benzemiyordu. Hatta bu işlere devam edeceğini de sanmıyordum. Sadece uğramak için gelmiş olmalıydı. En azından tahminim o yöndeydi.

Kız ve diğerleri Jennie ile Rosé'nin önünde durdular. Kız gülümseyerek Jennie'ye sarılmak için bir adım attığında Jennie soğuk bir gülümsemeyle engellemek adına elini havaya kaldırdı. Bu mesafeden konuştukları duyulabiliyordu. "Gerek yok, Lalisa." Taehyung kaşlarını çatıp Jennie'ye baktığında Jennie bakışlarını Lalisa'dan ayırmadı.

Lalisa'nın gözlerinden bir anlık geçen nefret ifadesi gözlerimden kaçmamıştı. Açıkçası o bakışı beni fazlasıyla şaşırtmıştı. Halbuki Jennie'ye sarılmak için yaklaştığında yüzünde samimi olmasını umduğu bir gülümseme vardı. Nefret dolu bakışı birkaç saliseden fazla sürmemişti ki sadece gerçekten dikkat edebilecek birinin göreceğini düşünüyordum. Bu kızın tehlikeli biri olduğuna yemin edebilirdim.

Jennie'yi tanıdığım kadarıyla insanlara sıcakkanlı yaklaşan biri değildi, doğruydu. Fakat kolay kolay nefretle yaklaşacak biri de değildi. Jennie nefret etmenin sadece gerçekten nefrete değer insanlara karşı olacağının farkında olan bir kızdı. Her ne kadar dobra bir kız olsa da düşüncelerini açık açık belirtirdi ve bu güvenmenizi sağlardı. Lalisa'nın bakışları ve Jennie'nin ifadesi üzerine Lalisa'nın dikkat edilmesi gerekilen bir kız olduğunu rahatlıkla söyleyebilirdim.

"Seni görmek ne güzel, Jennie," dedi Lalisa. Samimi bakışlarına tekrar dönmüştü. Jennie bir şey söylemeden soğuk gülümsemesine devam etti. Lalisa bakışlarını Rosé'ye çevirdi. Sorgulayıcı bir şekilde tek kaşını kaldırırken gülümsemesinden ödün vermemişti.

Rosé tokalaşmak için elini uzattı. "Roséanne." Uzun adını kullanmıştı. Ah bir de bakışları... Lalisa'dan hoşlanmamıştı. Lalisa da elini uzattı ve tokalaşırken mırıldandı. "Lalisa Manoban."

"Tanıştığıma memnun oldum, Roséanne." Rosé başını hafifçe salladığında Taehyung Jimin ve bana doğru yürümeye başladı. Ardından da diğerleri...

Lalisa yanımıza gelmesine bir-iki adım kala başıyla beni işaret etti ve Taehyung'a bakıp tekrar bana döndü. "Bahsettiğin Seokjin o mu?"

Taehyung hafifçe başıyla onayladığında Lalisa hemen önümüzde durdu. "Seninle tanışmak benim için bir zevk, Seokjin." Gözleri yapmacık bir şekilde kısıldı. Hafifçe gülümseyip başımı aşağı yukarı salladım.

Lalisa Jimin'e döndü. "Sen de Jimin olmalısın!"

Jimin "Evet," diyerek mırıldandı. Jimin'in aklından neler geçtiğini tahmin edebilirdim: "Bu şerefsiz bizi ne olarak tanıttı?"

Lalisa basit bir misafir değildi. Öylece uğramamıştı. O geri dönüyordu. Taehyung'u şu kısa sürede az da olsa tanıdıysam sadece uğrayan eski bir üyeye güncel bilgilerden bahsetmezdi. Jennie için büyük bir sıkıntı olmalıydı. Jungkook Taehyung'un yanından ayrılıp bir adım ileri attı ve Lalisa'nın yanında durdu.

"Yorulmuş olmalısın. Odanı hazırlattık, seni oraya götüreyim." Lalisa başıyla onayladı ve gitmeden önce bize son bir baş selamı verip Jungkook ile birlikte yukarı çıktı.

Taehyung da yukarı çıkacakken Namjoon kolundan tuttu ve bize kısa bir bakış atıp kısık bir sesle "Önemli bir mesele konuşmamız gerekiyor," diye fısıldadı.

Namjoon özel meselelerle artık benim de ilgilendiğimi ne zaman öğrenecekti? Bıkkınca nefes verip ileri doğru adım atacaktım ki Taehyung soğuk bir sesle "Yukarıda konuşalım, Namjoon," diyerek yüzüme bile bakmadan hızlı adımlarla merdivenlere yöneldiğinde olduğum yere çivilenmiş gibi kaldım.

Namjoon merdivenlerden çıkmadan önce benimle göz teması kurmayı ihmal etmedi. Pislik herif...

Jennie hızlı adımlarla yanımıza geldiğinde peşinden de Rosé ilerledi.

Jennie kaşlarını çatarak merdivenlere baktı. "O pisliğin derdi ne?!"

Lalisa meselesinden dolayı Taehyung'a karşı dolu olmalıydı, bana karşı yaptığı hareket de dolayısıyla patlamasına sebep olmuştu.

"Belli ki 'özel' bir durum, Jennie. Umursama." Özel kelimesini özellikle bastırarak söyledim ve omuzlarımı silktim.

"Her şeyi tek başına yapabileceğini sanıyor. Aptal!"

Rosé ve Jimin sessiz kalarak adeta gözleriyle birbirleriyle konuşuyorlardı. Jennie'yi omuzlarından tuttum ve gözlerine dikkatlice baktım. "Takıldığın asıl mesele bu değil, değil mi Jennie?"

Sinirle parıldayan gözlerini gözlerimde sabitledi. Sinirin verdiği adrenalinle hızlıca atan kalbi ve artan vücut ısısı elimi omuzlarına sabitlediğim anda fark edeceğim bir boyuta gelmişti.

Elimi omuzlarından çekti. "Boş versene. Ne önemi var onun için benim düşüncelerimin?" Hayal kırıklığı yaşıyordu. Rosé'ye baktım. "Bence onunla bu gece uzunca konuşmalısınız, Rosé." Rosé başıyla onayladı ve Jennie'yi kolundan tutup adeta sürükleyerek merdivenlere yöneltti. "Yapmamız gereken dedikodular var, Jennie!"

Karanlık bahçeye bakarken yutkundum. "Onu seviyorsun."

Jimin kendisine düşünmek için bile vakit aramadan anında tepki verdi. "Saçmalama, Seokjin." Ne demek istediğimi düşünmemişti bile. Çünkü bu daha önceden düşündüğü ve hakkında fikri olan bir meseleydi. Belki Rosé'ye olan kardeş sevgisinden bahsetmiştim, bu ihtimali düşünmemişti bile. Jennie'yi sevmek hakkında daha önce düşünmüştü ki ben yoruma açık bir şekilde konuşur konuşmaz aklındaki yoruma göre cevap vermişti. Ah, aceleci çocuk...

Bir kez daha tekrarladım ve odama gitmek üzere merdivenlere yöneldim. "Jennie'yi seviyorsun." Jimin biri duyar korkusuyla hızlıca etrafına baktıktan sonra hızlı adımlarla peşimden ilerledi. "Yok öyle bir şey dedim, Seokjin. Ulu ortalıkta saçma sapan konuşma! Yanlış anlayacaklar."

"Doğru anlayacaklar," diye mırıldandım.

"Seokjin!"

Tam odamın kapısını açmış içeri girecektim ki Jimin'in kolumu tutmasıyla sözümü tekrarlamaya başladım. "Onu-"

Arkama dönüp koluma dolanmış elin Jimin'e değil de Taehyung'a ait olduğunu görmemle birlikte hızlıca ağzımı kapattım. Az daha saçma bir mevzuya yol açacaktım.

Taehyung'un yanındaki Jimin'e baktım. Sinirli gözlerle Taehyung'a bakıyordu. Sanırım aramıza bir anda damlamasına sinirlenmişti.

"Ne oldu?" diye sordum, bir yandan kolumu ellerinden ayırırken. "Konuşmamız gereken bir mesele var," dedi boğuk bir şekilde ve bir yandan da Jimin'e ters ters baktı. Elini tekrar koluma yerleştirip beni de peşinden ilerletmeye başladı.

"Biraz daha insancıl olmayı denesen çok hoş olabilirdi, Taehyung." Kolumu elinden sert bir şekilde çekip hızlı adımlarına ayak uydurup yanında yürümeye devam ettim. "Yolu biliyorum."

Sözlerime karşılık sakinleşmek adına derin bir nefes alması başarılı bir sonuç olmuştu. En azından alev alev parlayan sinirli gözlerini üzerime dikip laflarını ardı ardına sıralamamıştı. Eh, bu da bir ilerleme tabii.

Taehyung'un odasına girdiğimizde stresle saçlarını karıştıran Namjoon'la karşılaştım. Şu 'özel' meseleyle alakalı olmalıydı.

"Önemli olan meselenizin özel olduğunu sanıyordum," diyerek tek kaşımı kaldırdım.

Taehyung dediğime aldırmadan bilgisayarın karşısındaki sandalyeye oturdu ve öne doğru eğilip dirseklerine dizlerine yasladı. "Hanbin yapacağı şeyi dediği akşam yapmış ama bizim bu akşam haberimiz oldu."

Masanın yanındaki tekli koltuklardan birine oturdum. Diğerinde de Namjoon oturuyordu. "Neden bu akşam haberiniz oldu? Yani neden yaptığı akşam değil?"

"Çünkü bugün fark edildi."

Kaşlarımı çattım. "Fark edilmek mi? Tahminimce başkasının fark etmesi mi söz konusu?"

"Evet." Taehyung diyeceklerini bir çırpıda diyemiyor gibiydi. Hanbin bu kadar ne yapmış olabilirdi ki?

Taehyung'un devam etmesini ister gibi sorgulayıcı bir şekilde baktığımda konuşmaya devam etti.

"O birini öldürmüş." Elini saçlarına daldırıp karıştırdı ve başını eğdi.

"Ne?!" Pekala o kişinin öldüğü fark edilmişti ama Hanbin'in öldürdüğü fark edilmiş miydi? Fark edildiyse bu hiç iyi olmayacaktı.

"Birini öldürdüğünü nereden biliyoruz?"

"Medyaya düştü. Yani demek istediğim ölen kişi medyaya düştü. Hanbin'in yaptığı değil. Onun yaptığını biliyoruz. Hatta eminiz çünkü bizim için bir şey yapacağını söylediği akşam o ölmüş. Öldüğünün fark edilmesi bugün olduğu için ve Hanbin de bize haber vermediği için bu akşam haberimiz oluyor." Kurumuş dudağını ıslattı.

Çekinerek sordum. "Kimi öldürdü?" Medyaya düştüyse önemli birini öldürmüştü. Ah Hanbin...

Yere eğdiği bakışlarını gözlerimde sabitledi. "YG Entertainment Başkanını."

Şaşkınlıkla gözlerim büyüdüğümde oturduğum koltuğa yaslandım. Böyle bir deliliği nasıl yapabilirdi? Gözlerine nasıl böylesine körelebilirdi?

Taehyung açıklamaya devam etti. "Bizim yaydığımız belgelerden dolayı şirket hisseleri hayli düşüşteydi. Medya hisselerin düşüşünden dolayı depresyona girdiğini ve sarhoşken evindeki merdivenlerde düşüp öldüğünü söylüyor. En azından şu an bilinen bu. Merdivenlerden düşme sebebinin Hanbin olduğuna yemin edebilirim, Seokjin."

"Ne yapacağız?" diye mırıldandım. Taehyung başını iki yana salladı. "Şu anda bizim elimizden bir şey gelmez. Hanbin'den haber bekliyorum, en azından amacının ne olduğuna dair. Başkan öldüğü için şirket büyük bir boşluğa sürüklendi. Yönetim boşluğu var ve her ne kadar hisseleri düşüşte olsa da büyük bir şirket. K-Pop sektörünü de zarara uğrattı."

"Adamlarla ilgili ilgilenmem gereken bir mesele var. Bir sonuca bağlamaya çalışın, beni sonra bilgilendirirsiniz." Namjoon ayağa kalktı ve odadan çıktı. Bizi odada aramızdaki soğukluk ve gerginlikle baş başa bırakmıştı.

"Hanbin haber vermezse ne olacak?" Başımı hafifçe ovaladım.

Omzunu silkti. "O zaman kendi kaybeder. Bizim desteğimizi de kayıtları da kaybeder. Anlaşma kalmaz ortada. Bu kadar basit."

Arada birkaç saniye sessizlik olduktan sonra aklımın köşesinde kalan soruyu sordum. "Lalisa'dan bahsetmedin."

"Olaylar son anda gelişti. İki sene önce aramızdan ayrıldı. Namjoon ve Jungkook gibi operasyonlara gidiyordu. Başarılı biridir. Geri dönmesine sevindim."

"Jennie ile arasındaki düşmanlığı fark etmemiş olamazsın, Taehyung." Başımı yana eğip hafifçe gözlerimi kıstım. Ben bu kadar kısa bir sürede fark etmişken onun fark etmeme imkanı yoktu.

"Önemli bir mesele değil. Jennie sadece ekipte başka bir kız olmasından hoşlanmıyor."

Başımı iki yana salladım. "Kendini kandırıyorsun, Taehyung. Gerçek nedenin bu olmadığını sen de biliyorsun. Bu meseleyi kurcalamak istemiyorsun çünkü altından çıkacaklar hoşuna gitmeyecek."

Konuşmak için ağzını açtığında devam ettim. Bu kadar açık konuştuktan sonra son sözümü söylemeden bırakamazdım. "Ah, galiba diğerleri gibi sen de Lalisa gibi bir kızı kaybetmek istemiyorsun."

Kaşlarını çattı. "Ne demeye çalışıyorsun, Seokjin?"

Dikkatli bir şekilde gözlerinin içine bakarken konuşmaya devam ettim. "Ne demeye çalıştığımı gayet iyi biliyorsun, Taehyung. Salağa yatmayı bir an önce bırakman gerekiyor."

Düşünüyormuş gibi pencereden dışarı bakarken derin bir nefes aldım. "Açıkçası senin gibi birinin zayıf noktasının bu kadar basit olacağını düşünmemiştim."

Ayağa kalktı ve soğuk bir kahkaha attı. "Zayıf nokta mı?"

"Evet," diye mırıldanarak ben de ayağa kalktım. Meydan okuma mı istiyordu? Karşılığını alacaktı.

Soğuk bir şekilde gülümseyen yüzü anında ciddileşti. "Lalisa benim zayıf noktam falan değil."

"'Evet, Lalisa benim zayıf noktam,' gibi saçma bir şey demeni beklemiyorum, Taehyung. Boşu boşuna kendini yorma. Ne olduğunun farkındayım."

Bir adım yaklaşıp sinirle bağırdı. "Hiçbir haltın farkında değilsin!" İlk defa sesini bu kadar çok yükseltiyordu. Zayıf noktasını bulmuştum. Hatta tam üzerine basmıştım. Ama hangisine?

Aklıma bir şey gelmiş gibi kaşlarımı kaldırdım. "Geçen depoda olan mesele yüzünden reddediyorsan önemsiz bir şey olduğunu biliyorum, Taehyung. Kırılacağım bir mesele değil çünkü zaten ne olduğunun farkındayım. Anlık bir hevesten fazlası olmadığını biliyorum. Kısacası kendini bu konu yüzünden-"

İşaret parmağını doğrudan kalbimin olduğu yere sertçe bastırıp bu sefer gerçekten sinirle alev alev parlayan gözlerini gözlerime kenetledi.

"Anlık bir heves için ilk öpücüğümü harcayacak bir aptal değilim, Seokjin."

***

bölümü nasıl buldunuuuz?

taehyung beni çok düşürüyor dostlarım...

oy vermeyi unutmayın!<3

umarım bölümü beğenmişsinizdir,

sevgilerle, matmazel.

Continue Reading

You'll Also Like

379K 34.7K 32
Kore'nin nesillerdir düşman olan iki sürüsü; Kim'ler ve Jeon'lar aynı davete katılır. Beklemedikleri şey ise attığı yumruk ile ruh eşi oldukları orta...
142K 15K 52
Jungkook, erzağının bitmesiyle kendine yiyecek birşeyler ararken, Taehyung'un liderlik yaptığı bir küçük bir şehirle karşılaşır. Jungkook, açlığını d...
22.8K 2.5K 25
bazen sadece normal olmamızı dilerdim. wattpad'deki ilk cherik hikayesi © 9biwan
6.8K 673 13
kimjuncotton Bad boy olduğun için insanları küçümseyebileceğini mi sanıyorsun?