SEVDANA GÖNÜL VERDİM

By nslhn5828

196K 16.3K 8.5K

Ne bir yıldız aydınlatır gecesini bir şairin parıltısıyla, ne de bir güneş aydınlatır olmayan gündüzünü.. Her... More

TANITIM
Kesit
Kesit II
Kesit III
Bölüm 1: ~Sevda Adamları~
Bölüm 2: ~Hasret Uzun Bir Yol~
Bölüm 3: ~Çıkmaz Sokak~
Bölüm 4: ~Bela Geliyorum Demez~
Alıntı :))
Bölüm 5: ~Tehlike Çanları~
Bölüm 6: ~Soğuk Savaş~
Bölüm 7: ~Hopali kim?~
Bölüm 8: ~Baskın / Part 1~
Bölüm 9: ~Baskın / Part 2~
Bölüm 10. ~Geçmiş Gelecek~
Bölüm 11. ~Sırlar~
Bölüm 12. ~Yara İzi~
Bölüm 13. ~Umutlar~
Bölüm 14. ~Eve Dönüş~
Yazarınızdan..
Bölüm 15: ~Yiğit'in İmtihanı :)~
Bölüm 16. ~Sebep Olduklarımız~
Alıntı :)
Bölüm 17: ~Sevdalar Hep Deli~
Bölüm 18. ~Adım Adım Gel Bana~
Bölüm 19.~Berat Ağa~
Bölüm 20. ~İmtihan~
Bölüm 21. Artvin / Part 1
Bölüm 23. Hayaller ve Hayatlar
Duyuru
Nerede Kalmıştık;)
Bölüm 24 - Sevdanın Tadı
Bölüm 25: Öfkenin Bedeli
Bölüm 26: Emanet

Bölüm 22. Artvin / Part II

5K 503 390
By nslhn5828

Sabah gözlerini mükemmel bir sabaha araladı genç kız. Kollarını iki yana açarak uzunca gerindi. Dudaklarındaki tatlı gülümseme burnuna dolan kokuyla büyüdü.. Taze ekmeğin kokusu bütün evi sarmıştı. Ona karışan tereyağının enfes kokusu ise karnından garip seslerin çıkmasına sebep olurken yattığı yerden doğrularak oturma pozisyonu aldı. Suratına düşen saçları tek eliyle arkaya doğru attığında, aklına gelen gerçeklikle suratındaki gülümseme anında dondu.

Geceyi ilk defa sevdiği adamın koynunda geçirmişti!

Hem de bir ayı sebebine!

"Allah'ım!" diye inledi genç kız. Şimdi suratına nasıl bakacaktı? Hiç böyle hayal etmemişti. Uykusunda onu izlemiş olabilirdi ve o kadar çok dağınık yatardı ki, adamın o halinden korktuğuna ve rahatsız olduğuna yemin edebilirdi. İki eliyle suratını sıvazladı ve olan biteni unutmayı diledi. Tüm bu olanların yanında olaya birde iyi yönünden bakmak gerekirdi.. Ömrü hayatında ilk defa huzurlu bir uykuya kucak açmıştı.. Ve bu unutmak isteyecekleri arasında asla yoktu!

Odadan çıktığında adama seslenerek etrafa bakındı. Sobanın üzerinde kaynayan sıcak süt neredeyse taşmak üzerindeydi. Üzeri kaymak tutan sütü üfleyerek taşmasını engelledi ve eline aldığı bir bezle kenara doğru ittirdi. Sıcak süt sevdiğini unutmamış olması genç kızda inanılmaz bir mutluluk yaratırken, kulağına dolan mırıltılara dikkat kesildi. Pencerenin kenarından dışarıya doğru göz attı hemen. Az ileride onu gördü.. Sevdasını..

Böyle bir adam dünya üzerinde ciddi anlamda tehlike arz etmeliydi. Gözlerinin alışkın olduğu takım elbiselerin yerine üzerindeki spor kıyafetlerle tam bir görsel şölen sunuyordu. Dik tuttuğu vücudu, omuz genişliğinde açtığı uzun bacaklarıyla arzı endam sergilerken elindeki baltaya gözü ilişti kızın. Genç adam baltayı her havaya kaldırışında kolları patlayacak gibiydi. Meltem'in her fırsatta bahsettiği o ulu kaslar bu olmalıydı. Gözlerinin önünde çikolata şelalesi mi beliriyordu, yoksa kafayı mı yiyordu?

"Yuh!" diye inledi Neslihan. Adam bunca yıl kıyafetlerin altında nasıl bir hazine saklıyormuş öyle diye düşündü. O hazineyi şimdi fark etmesi ise kendi aptallığındandı. Arsız düşüncelerinin sebebiyle kızaran yanaklarına elleriyle hava verip rahatlamaya çalıştı. "Bu soğukta kısa kolla nasıl duruyor bu adam?" diye mırıldandı. Bu görsel şölene daha yakından tanık olmak için hemen üzerine hırkasını alarak dışarı çıktı.

Genç adam eski radyosundan yankılanan türküsüne eşlik ediyor, bir yandan odunları parçalıyordu. Sabahın ilk ışıklarında uyanmış, bir süre kolları arasındaki kadınını doyasıya seyretmişti. Uykuyla pek arası olmamasına rağmen bu sabah ilk defa yatakta çıkmak istememişti. Ve en önemlisi her gece ağırladığı kabusları bu gece onun yakasına yapışmamıştı. Aldığı her nefesin sayımını yapan genç adam daha fazla sakinliğini koruyamamış ve kızın yanından ayrılmıştı. Arzularını sakinleştirmek içinde en etkili yolu seçmiş, bütün odunları parçalamaya karar vermişti. Çünkü içindeki enerjiyi bir şekilde atması gerekiyordu. Kolaylıkla kaldırdığı baltasını havaya tekrar kaldırdı. Gözleri beklediği güzelliği gördüğünde eli havada asılı kaldı. Vurmaktan vazgeçerek baltayı omzuna doğru atarak yasladı.

"Günaydın.." dedi Neslihan işveli çıkan sesiyle..

Adam mest oldu. Derin bir nefes soludu.. Hayatında ilk defa günün aydığına şahit olmuştu.. Dudakları keyifle kenara kıvrılırken, boynunu hafifçe yana doğru eğdi.

"Günaydın efulim.."

Efulim.. Sevdiğim demenin en güzel haliydi ona göre.. Hırkasını önünde sıkı sıkıya birleştirip güldü kız. Bakışlarını hemen kaçırdı. Utanmalarına bu gidişle hiç son veremeyecekti. Dikkatini etrafına verdiğinde, gündüz gözüyle ilk defa gördüğü yer alabildiğine yeşildi.. Fazlasıyla yüksekte olmalarının sebebiyle yerden yükselen dumanlar vardı ve sanki bulutların üzerinde duruyorlarmış gibiydi. Etrafta birkaç evin dışında, sağda solda otlanan irili ufaklı hayvanlar vardı. Korkuyla kısılan gözleri ayı görmeyi umsa da, adamın gülüşüyle dikkati bozuldu.

"Etraf temiz korkma!" dedi Hopali, alaylı gülüşleriyle.

"Aman çok komik!" dedi Neslihan. Sinirle saçlarını savurdu ve eve girmek için hareketlendiği sırada gözüne çarpan boyu kadar olan üzerinde pembe gülleri olan ağacı gördü. Gözleri ışıl ışıl parladı. Hemen adımlarını oraya doğru çevirdi. Gül ağacına yaklaştıkça buram buram kokusu etrafını sardı. Genç adam kızın her hareketini, verdiği her tepkiyi öyle dikkatle ve aşk dolu izliyordu ki, bu anları anbean beynine kazıdı.. Keyifli bir gülüş bıraktı dudaklarına. Omzunda duran baltasını tekrar aldı ve sertçe indirdi yere.. Radyodan çalan en sevdiği türküye eşlik etmeye başladı..

Kiz evinun önünde önünde

Gül toplarum toplarum bitanem..

Aşkundan ölsam bile sevduğum

Gururumdan saklarum saklarum..

Çalan şarkı bile yaşadıklarına eşlik ediyordu sanki.. Neslihan adamın keyfine diyecek bir söz bulamadı. Tanıdığı adamın yerinde sanki çok farklı biri vardı. Ve bu adama da hayran olmamak elde değildi..

"Sen yokken burayla kim ilgileniyor?" diye sordu merakla. Çünkü oldukça büyük bir bahçesi vardı ve bakımlı oldukları her halinden belliydi. Genç adam kırdığı odunu yığınların arasına fırlattı. "Emine anne bakıyor." dedi. "Aşağı mahallede kalıyor. Sen uyurken uğradı ama çok kalamadı kasabaya inecekmiş."

Neslihan bir saç tutamını kulağının arkasına sokuşturdu. "Söyledin mi beni?" diye sordu. Genç adam muzip bir gülüşün ardından kafasını iki yana salladı.

"Hayır, söylemedim. Akşam birlikte gider ziyaret ederiz. Görünce kısa bir şok yaşayacakları kesin.."

"Nasıl bir şok bu?"

"Anlatılmaz yaşanır cinsinden!" Genç adam nefes nefese elindeki baltayı çitlere doğru yasladı. "Arka tarafta sepet olacaktı. Getirir misin?" diye seslendi. Neslihan koklamaya bile kıyamadığı güllerden geri çekilerek kafasını salladı. Adamın işaret ettiği yoldan evin arka tarafına geçti. Gözleri aradığı sepeti gördüğünde parmak uçlarında kalkarak asılı duran sepete uzandı. Ardından gelen derin bir homurtuyla taş kesildi adeta. Sepeti almadan ayakları üzerine inen kız korkuyla yutkundu ve kocaman araladığı gözleriyle ardına doğru döndü.

Dönmesiyle çitlere yapışan ayıyı gördü!

Kaçmak için bacaklarını çalıştırmayı denese de bir türlü komut veremiyordu beynine zavallı kız. Ne yapacağını şaşıran kız, elini ayıya doğru savurdu. "Kışt kışt!" diye bağırdıkça ayı tel çitlere daha da yapışıyordu. Sanki oyun oynamaya çalışan yavru bir panda gibiydi. Ayılar bu kadar küçük mü oluyordu? Neslihan, kitlendiği yerde ellerini önünde bağlayarak titrek bir şekilde mırıldanmaya başladı.

"Ayı bende bal yok! Uzaklarda daha çok!"

Küçük yaşlarda arıları uzaklaştırdığı yöntemi bu sefer ayı üzerinde deneyen Neslihan, ayının daha da keyiflenmesine neden oldu. Son hamlesiyle derin bir nefes aldı ve çığlığı bastı.

Kızın çığlığını duyan Hopali, elindeki odunları yanına doğru savurdu ve koşmaya başladı. "Neslihan!" diye bağırıp bir yandan koşuyordu. "Ne oldu?" diye sarsmaya başladı taş kesen kızı. Vücudunu kontrol ediyor neler olduğunu anlamaya çalışıyordu. Titreyen kız, kocaman gözleriyle ayıya bakıyordu hala. Titreyen elini kaldırıp az ilerisindeki ayıyı işaret etti. Hopali, kafasını çevirdi ve sert bir küfür savurdu.

Şimdi yanmıştı işte!

O esnada ayının ardından bir adamın ona doğru yanaştığını gördü Neslihan. "Ay durun durun!" diye bağırıp adamı uyarmaya çalıştı. Adam kızın serzenişlerini aldırmadan elini kaldırıp gülerek Hopali'ye selam verdi. "Ula uşağum hoş geldun!" dedi. Genç adam seslice yutkundu. "Sağ ol dayı!" dedi zoraki bir gülümsemeyle.

"Ama ayı.." diye mırıldanan Neslihan hayretle adamın yanında korkusuzca durmasına bakıyordu. Orta yaşlardaki adam gülerek ayının boğazındaki koca ipi tuttu.

"He ya ayidur! Balli Hatçem zararsizdur. Yoğsa korkutti mi senu?"

Şaşkınlıktan aralanan ağzının kurduğunu hisseden genç kız güçlükle yutkundu. "Ballı Hatçe mi?" diye mırıldandı duyduklarını hazmetmeye çalışarak. Adam gülerek kafasını salladı ve ayıya dönerek ipinden çekiştirdi. "Ula kiza bahsetmedun mu Balli Hatçem'den?" dedi Hopali'ye seslenerek.

Sona yaklaştığını anlayan Hopali, kendisini öldürmeye hazır olan kıza bakmamak için zorladı. "Vakit olmadi dayı. Geç gelduk!" dedi.

Neslihan burnundan kızgın bir nefes verdi. "Ballı Hatçe demek?" dedi tıslar gibi.

Genç adam aptal bir sırıtma ifadesiyle Neslihan'ın kolunu sıvazladı. "Üşüdün mü sen? Hadi içeri geçelim kahvaltıda hazırdı!" dedi ve çekiştirmeye başladı. Adamın ellerinden kolunu hızla çeken genç kız elini beline yaslayıp burnunu havaya dikti.

"Gece de Ballı Hatçeydi dimi bahçeye dalan?"

Hopali, kızın dediklerini duysa da duymamış gibi yapmak zorundaydı. Bu yangın yerinden kurtulmanın tek yolu kaçmaktı. Sonuçta kaçmak adamlığın belli bir oranını oluşturuyordu. Olduğu yerde gerinen genç adam eliyle ardında kalan evi işaret etti. "Sana taze sütte ısıttım! Gel de soğumadan iç!"

"Mustafa Ali!"

Adamın pişkinliğine artık dayanamayan genç kızın sesi boş arazide yankılanarak kaybolurken, Hopali, asıl kimliğine büründü. Elleri iki yana aralanırken, kıza tepeden bir bakış attı.

"Ya napsaydum zümrüt göz! Ula bir gece olsun uyumak istedum işte senlan! Hata mi ettum? Ayıp mi ettum? Yine olsa yine ederum! Oh be!"

Kızın sesini bastıran o kükremenin sonunda derin bir nefes alan Hopali, yaptıklarından zerre pişmanlık duymuyordu. Dediklerinin sonuna kadar arkasındaydı. Onunla uyuyabilmek için biraz oyunlar kurduysa suç onun muydu? Yıllardır beklediği o anı yaşamak için dünya üzerindeki bütün faili meçhul cinayetleri bile üstelenebilirdi. Bütün bu olanlara rağmen geri atmayan Neslihan, ayıplarcasına attığı bakışlarına bir yenisini daha ekledi. "Direk söyleyebilirdin! Ne kadar korktuğumdan haberin var mı?" diye sordu.

"Söyleyemedim işte!" dedi genç adam. Suratında aniden beliren acı yüklü ifade bütün keyfini almış gibiydi. "Kolay mı sanıyorsun? Benim gibi adam bile korkuyorsa var gerisini sen düşün!"

İkili arasında oluşan kısa bir sessizlik ikisinin de sakinleşmesine neden olurken, Neslihan içinden gelen gülme isteğini bastırdı. Yeri göğü inleten adamın böyle oyunlara başvurmasına inanamıyordu. Sanki birlikte uyuyacağız dese kabul etmeyecekti? İki nazlanır, üçüncüye adamın üzerine bile atlayabilirdi. O kasları görünce kendinde o potansiyeli artık görebiliyordu. Sonuçta damarlarında akan kan, Durmaz soyundan geliyordu!

"Bunun bedelini ödeyeceksin Mustafa Ali!" dedi işveli bir sesle. Her ne kadar bu dediklerine inanmasa da, konuyu bir şekilde toparlaması gerekiyordu. Genç adam kızın önünde hafifçe eğildi ve dudaklarına tatlı bir gülümseme bıraktı.

"Seve seve efulim!"

Dudakların kıvrılması bu kadar güzel olmamalıydı! Bir gülüş bir adama bu kadar yakışmamalıydı! Bu adam her zaman bu kadar çekici mi gülüyordu? İç sesiyle büyük bir kavganın içine giren Neslihan çattığı kaşlarını burnunun ucuna kadar düşürdü. "Gülme şöyle!" diye bağırdı. Genç adamın gülüşü daha da büyürken mavi gözleri kısıldı.

"Seveysun ama.."

Bu adam şivede yapmamalıydı!

"Sevmeyrum!"

Genç kız ağzından çıkanları idrak ettiğinde gözleri hayretle aralandı. "Beni de kendine benzettin!" dedi ve hızla arkasını dönerek evin yolunu tuttu. Ardında kalan adam, işvesine cilvesine ettiği şivesine ayrı ayrı ölürken, "O zaman doğru yolda ilerliyorum.." diye bağırdı.

Genç kız arkası dönük olduğu için rahat rahat güldü. Hızla gülümsemesini yok ederek adama hafifçe kafasını çevirdi. "Ay darlandım yeter!" dedi. Adamın keyfine ise diyecek hiçbir şey yoktu!

"Girdiysen darluğa, inecesun çayluğa! Çay dedum da, ellerundan bi çay içerum ballisi!"

***

Genç kızın ısrarı sonucu bahçede yaptıkları kahvaltının sonunda ikisi de patlamak üzereydi. Temiz havanın yol açtığı açlıklarına birde huzurları eklenince sofrada ne var ne yok yemişti iki saf aşık. Neslihan sırtını tahtadan sedire yaslayıp çıkıntı halindeki midesini ovuşturdu.

"Şimdi patlayacağım!" dedi suratını asarak. Adamın elindeki son lokmayı gördüğünde kafasını iki yana salladı. "Hayır yemeyeceğim!" dedi uzatmasını beklemeden. Genç adam elindeki tereyağ ve bal sürdüğü ekmeği inatla kıza doğru uzattı. "Bak bu son!" dedi.

Her ne kadar geri çevirmeyi istese de yapamadı Neslihan. Onu elleriyle besleyen bu adamı geri çevirmektense Ballı Hatçe'ye yem olurdu daha iyiydi.

"Peki ama son!" dedi ve adamın uzattığı ekmeği eliyle almak yerine eğilerek dudaklarıyla yakaladı. Bu hareket adamın son gücünü de yerle bir etmeye yetti.

"Oy nenem oy!"

Adamın içli içli inlemesine sinsi bir gülüşle karşılık veren Neslihan, yavaşça çiğnediği lokmasını yutkundu. Son bir gün içinde yaşadıkları ciddi anlamda başını döndürüyordu. Bunca zamandır tanıdığı sandığı adam çok başka biri olmasını bünyesinde fazlalık yapıyordu. Gerçi her hali kabul edilirdi. Sadece anlayamadığı neden İstanbul'da farklı biri olduğuydu. Bedeninde barındırdığı bir sürü kişilikle yaşamak gerçekten zor olmalıydı. Genç kızın suratının şekilden şekle girmesi adamın dikkatinden kaçmazken, elindeki çayından bir yudum alarak arkasına yaslandı.

"Çünkü öyle olmak zorundayım!" dedi kızın sessiz sorusunu duyduğunu belli edercesine.

Genç kız bakışlarını adama çevirdi hızla. İçinden geçenleri nasıl olurda tek seferde anlayabiliyordu?

"O da benim yeteneğim!" dedi genç adam gülerek.

Gözlerini kısarak adamı bir süre inceleyen Neslihan, bu sefer aklından geçeni sesli şekilde dışarı vurmaktan çekinmedi. "Aklımdan her geçeni okuma yeteneğin varsa, neden bunca zaman beni duymadın?" diye sordu.

Genç kızın imalı sorusu karşısında derin bir nefes aldı Hopali. Tek kaşı havalandı. "Duymadığımı nereden biliyorsun?" diye sordu. Sorusuna karşılık soruyla gelen adama gözlerini deviren genç kız, bakışlarını etrafa çevirdi. Sessizliğini bir süre koruyan Hopali, konuya nereden gireceğini bilmediği için yerinde kıpırdandı. Anı yaşamak yerine sorularda boğulan sevdasının merakını gidermek için kolları sıvadı. Madem bu kadar çok merak ediyordu ki hakkı vardı, kimselere göstermediği kişiliğini az da olsa anlatmaya karar verdi. Elindeki bardağı kavrayarak derin bir nefes alıp bıraktı.

"Ben hatalarımın kurbanı oldum Neslihan." dedi ve kızın dikkatini tamamen kendi üzerine çekti. "Buraya geldiğimizden beri aklında sadece tek bir soru var biliyorum. Farklıyım ve neden bu halimi herkese göstermiyorum?"

Genç kız, adamın dediklerine hak verircesine kafasını salladı. Her zaman böyle bir adamla vakit geçirmek istemesi onun suçu değildi. Burada hayat dolu biriyken, İstanbul'da herkesin uzak durmak istediği bir adamdı.. Bu iki adamı hayatında nasıl dengede tutabilirdi, bilmiyordu..

"Yetimhanede Adem diye bir çocuk vardı. Bizden çok sonra geldi. Biz anamızı babamızı hiç görmedik, bilmedik ama o anasının sıcak kollarından sıyrılıp gelmişti. Her gece ağlıyordu. İlk Özgür gitti yanına. Minicik haline bakmadan çocuğu teselli etmeye çalışıyordu. Ağlama dedikçe daha da ağlıyordu. Bir gece yine içli içli ağlıyor, dayanamadım o çocuk halimle kalktım bağırdım ona ağlama diye. Kızma abi dedi. Annemin saçlarımı okşamasını istiyorum yoksa uyuyamıyorum dedi. Sustum. Özgür bana baktı, ben ona.. Hiçbir şey diyemedim." Hopali, geçmişi anbean oracıkta yaşarken, dudaklarında acı bir tebessüm oluştu. Bakışlarını kıza çevirdiğinde yavaşça kafasını salladı. "Ona bir şey diyemedim çünkü onun ne demek istediğini anlamadım. Saçımızı okşayan, bizi uyutan kimse olmamıştı. Öyle uyumak nedir bilmiyorduk ki."

Kalbine çöreklenen acıyla derin bir nefes alan genç kız, istemsizce dolan göz yaşlarını geri göndermek için hızla gözlerini kırpıştırdı. Hopali, elini saçlarının arasına daldırıp devam etti. "Adem kendi elini saçlarına daldırdı bak böyle okşardı annem uyuturdu beni dedi.. O zaman hiç kötü şeyler görmüyorum, çok mutlu uyuyorum dedi. Mutlu olmayı biliyordu. Biz bilmiyorduk. Ona nasıl yardım edeceğimi bilmiyordum. Yatağıma geri dönerken, baktım Özgür yattı Adem'in yanına.. Minik ellerini uzattı saçlarına.. Böyle mi yapılıyor diye sordu.."

Ağlamakla gülmek arasında gidip gelen Neslihan, kirpiklerinde asılı duran yaşı hızla sildi. "Merhameti dayısına çekmiş.." dedi gülerek. Hopali, o anları gözünün önünden silmeden gülümsedi. Hafifçe kafasını salladı. O da biliyordu. Özgür'ün merhameti kimsede yoktu..

"Biz sevgiden mahrum büyüdük Neslihan. Ta ki, kader yolumuzu bir edene kadar.. Annem saçlarımı ilk okşadığında Adem'in, bize anlatmak istediği şeyi anladım. Mutlu uyumayı o zaman anladım." Genç adam boğazındaki yumruyu yutkundu. Annesi Narin'in onu uyuttuğu ilk geceyi hatırladı. Başından biran olsun ayrılmayan babasını sabah yanında bulduğunda nasıl mutlu olduğunu hatırladı.. Boğuk çıkan sesini gizleme gereği bile duymadan, "Bir de dün gece.." dedi sessizce..

Dün gece birlikte uyumalarının bu kadar özel hissettirmesi genç kızın heyecanına heyecan katarken, uzanarak adamın elini tuttu. "Benim için de çok mutlu bir geceydi.." dedi ve suratına alaylı bir ifade bıraktı. "Her ne kadar Ballı Hatçe sebebine olsa da.."

Duygusal halleri biran için dağılan ikili gülerek birbirlerinin gözlerinde kayboldu.. Karşısındaki kızın gülüşünde bir ömür keyif sürmeyi istese de, içinde dile gelmek isteyen onca şey vardı. Boştaki elini kızın elinin üzerine koyarak avuçları arasına aldı.

"Ben güçlü gibi dursam da, değilim be zümrüt göz! Düşün ki, yürümeden koşmayı öğrendim. Duygularıma ket vurdum. Elimde bir şey varsa asla gözüm ikincide olmadı. Bu alemde babamın dediği gibi adalet terazisini her zaman dengede tutmaya adadım kendimi. Zayıflıklarımı sadece kendim bildim. Acımı sadece ben çektim. İçimdeki savaşta sadece ben esir düştüm. Çünkü bir kere zaafımı gösterdim ve seni kaybettim. Sevdiklerimi korumanın yolu kabuğuma çekilmekse, ben bir ömür o kabukta yaşamaya razıydım. Sonunda siz iyi olun yeter!" Genç adam kuruyan dudaklarını ıslattı. "Ve şimdi bu duygularımı göstermekte güçlük çekiyorsam eğer, sebebi sadece bu. Ben her şeyi çok sonra öğrendim. Böyle mutluluklara geç kaldım.. Bundandır hevesim.."

Bu anı yaşamak bile mucizeyken, onun geç gelmesi hiç umurunda değildi genç kızın.. Diğer elini adamın yanağına uzatarak kavradı. "Geldin ama.." dedi fısıltıyı aratmayan sesiyle.. Genç adam, yanağına yaslanan ele dudaklarını bastırdı.

"Geldim.. Hatalarımla, doğrularımla, çocukluğumla, gençliğimle, geç kalmışlığımla, her şeyimle sana geldim.. Ve ben tıpkı Adem gibi mutluyum Neslihan.. Bundan sonra nasıl bir adam olurum bilmem. Öyle romantik süslü püslü cümleler eden adam olur muyum, onu da bilmem.. Ama Allah şahidim olsun, sensiz bir adım bile öteye gitmem, gidemem!"

Hopali'nin sevdasını göstermesi için süslü püslü cümleler kurmasına hiç ihtiyacı yoktu. Bir bakışı bile yeterdi bütün duygularını hissettirmesi için.. Bunu çok iyi bilen Neslihan, bunca geç kalmışlığı bir kalemde silmeye razıydı. Kalbinden geçenler, bir bir dilinden dökülüverdi..

"Ben seni her halinle sevdim.." diyen genç kız gözlerinin aşkla parlamasına izin verdi.. "İyi ki geldin Ali'm! İyi ki.."

Bundan sonra konuşmaya gerek yoktu.. Her geç kalınmışlık bu kadar güzel olsaydı keşke.. Sonunda sevdasına kavuşmanın bu denli mutlu edeceğini bilse, hiç düşünmez yine o acıları çekerdi genç adam.. Bütün dünyası olan kadını, kolları arasındaki yerine ağırlarken, saçlarına dudaklarını bastırdı ve gözleri istemsizce kapandı..

"Ali'n kurban olsun yoluna.."

***

"Uy toprak başuma!"

Yaşlı kadın karşısında gördüğü kızla beyninden vurulmuşa dönerken, bakışlarını güçlükle Hopali'ye çevirdi. Genç adam sinsi bir gülüşle kadının eline doğru eğilerek öptü ve başına koydu. Aynı esnada Neslihan utangaç tavırlarıyla önce yaşlı adamın sonra kendisine hortlak görmüş gibi bakan kadının elini öperek geri çekildi.

"Hoş geldin demek yok mu ana?" diye sordu genç adam gülmeye devam ederek. Yaşlı kadın şaşkınlıktan aralanan ağzını hareket ettiremezken onun yerine kocası devreye girdi.

"Ula kaçirdun mi kizi?"

Neslihan korkuyla gözlerini kocaman aralarken, Hopali dudaklarını birbirine bastırıp gülüşünü bastırdı. Tamda beklediği tepkilerdi. "Yok Dursun emmi kaçırmadum da.. Öyle gezmeye gelduk biz.." dedi konuyu kapatmaya çalışarak.

"Gezmeya gelduniz he mi?" Adam yıllardır tanıdığı uşağın mayasını çok iyi bildiğinden dolayı buna inanması imkansızdı. Kalın kaşları çatılırken ellerini arkasında birleştirdi. "Ula çocik mi var senun karşunda? De bakayum hele, ailesi mi riza göstermedu?"

Genç adamın arkasına doğru saklanan Neslihan, karı kocanın yaşadıkları şoka yakından tanık olmuş, Hopali'nin sabah dediklerini şimdi daha iyi anlamıştı. Onu kaçırdığını düşünüyordu ikisi de. Hoş, yalanda sayılmazdı. Sonuçta kaçırılmıştı! Genç adam arkasına saklanan sevdasını elinden tutarak yanına doğru çekiştirdi. "Neslihan aileden sayılır.." dedi kaşı gözü ayrı oynarken.

Yaşlı adam bütün aileyi bildiği için gözleri şüpheyle kısıldı. "Hangisinun uşağudur?" diye sordu. Hopali'nin bakışları Emine anaya döndü.

"Durmazlardan.." dedi sinsi gülüşüyle. Yaşlı kadın ikinci şokunu yaşarken, ellerini dizlerine sertçe vurdu.

"Uy ha o pok yiyen azgın tekenin torini midur?"

Neslihan hayretle, "Dedemi tanıyor musunuz?" diye sordu. Yaşlı kadın keşke tanımaz olaydım diyen gözleriyle yandan bir bakış attı.

"O hınziri tanimayan mi vardur? Bizum yaylalarda az kovalamadi ninenu!"

Genç kız, eliyle gülüşlerini gizlerken, Hopali kulağına doğru eğildi. "Emine ana, aslen Trabzonlu. Yusuf amcamın köyünden. Oradan tanıyor." dedi. Köşedeki sedire doğru yöneldi ve kızı yamacına alarak oturdu. Yaşlı kadın Yusuf'un adını duymasıyla suratında özlem dolu bir ifade belirdi. "Yusuf nasildu? Kocadı mi bizum gibi?" diye sorduğunda genç adam keyifle arkasına yaslandı.

"Yok be ana nerde? Hala on sekizlik delikanlı.. Yan yana gelsek abim gibi durur!" dedi. Sonuçta Yusuf Haznedaroğlu kocayacak adam mıydı?

Yaşlı kadın aldığı yanıttan memnun bir biçimde kafasını salladı. "Elbet durur ya! Bizum köyün en yakişikli uşağıydu Yaren kaptu onu da! Aha beni da bu kodi bozuk kaçirdu!"

Yaşlı adam çok büyük bir işi başarmış gibi oturduğu yerde gerildi. "He ya kaçirdim oni!" dedi.

"Eyi pok yedun!"

Genç kız, kadının açık sözlülüğü karşısında şekilden şekle girerken, gülüşlerini bastırmaya çalıştı. Karadeniz insanının sıcaklığı diye düşündü. Yanındaki adamın ona doğru eğilmesiyle dikkatini ona doğru verdi. "Dursun amcanın anne tarafı Trabzonluymuş. Vakti zamanında annesi kız bulmaya gitmiş oraya. Tabi işler istediği gibi gitmemiş. Rahmetli annesi, Emine annenin kuzenini beğenmiş ama kader Emine anneye kapı aralamış!"

"Köpek siçsun kaderuma!"

Emine ana, bir kez daha kaderine ah ederken, oturduğu yerde iki yana doğru sallanmaya başladı. "Benu köyün ne yağizleri istedu da rahmetlu vermedu. Aha sonra bu deyyus gelduda kaçirdi! Oy anacuğum, ne yas tutti ardumdan.."

Oturduğu yerde merakla kıpırdanan Neslihan, karşısında gülen adama çevirdi bakışlarını. Karısını kaçırdığı için pişmanlık duymadığı her halinden belliydi. "Merak ettim şimdi hikayenizi.." dedi adama bakarak.

"Edersun tabi.." dedi yaşlı adam. Kafasıyla az ilerisindeki sobayı işaret etti. Üzerinde kaynayan çayın dem kokusu bütün etrafı sarmıştı. "Hadi iki çay doldur da anlatayum.." dediğinde Neslihan hızla oturduğu yerden kalktı. Az ilerisinde bulunan tezgahın üzerindeki raflardan bardakları alarak hemen çayları doldurdu ve servis etti. Kendi çayını da alarak yerine oturdu ve merakla beklemeye başladı. Yaşlı adam çayından sesli bir yudum alarak elindeki büyük taşlı tespihinden bir boncuk çekti. Suratında o anları tekrar yaşıyormuş gibi bir ifade belirirken, maziye hasretle dönüş yaptı..

"Askerden yeni gelmişum. Rahmetli anam tutturdi seni everecuğum diye. Serde delikanliluk vardur ya dedum evermeyecesun, o dedu evereceğum. Dedum gözüm yoktur, o dedu gözün çıksun. Sonunda dedum git kizi bul alacağum! Ertesi sabah düşmiş yola gitmiş Trabzon'a. Birkaç güne haber gönderdu buldim kizi gel diye. Ben gideyrum ama halimi görsan sanki cenaze evina gideyrum."

"He surati aha götim gibiydu!"

Yaşlı kadın suratını asarak yandan bir bakış attı. Yaramaz ufak çocuklar gibi adama dil çıkarmadığı eksikti. Neslihan kıkırtılarını bastıramazken, Hopali fırsattan istifade kızın omzuna doğru elini atarak rahat bir oturma şekli aldı. Genç kız ayıplarcasına bakış atsa da, Hopali hiç oralı olmadı. Yaşlı adamın konuya devam etmesiyle bütün dikkatini tekrar oraya verdi.

"Gösterdi anam kizi uzaktan. Uy bir gördüm oni kaçacak derman yok bacaklarumda. Başladum hemen nas felak okumağa. Dedum ana ben bunlan evlanmam! Nemrut süratlinin tekidur.." Adam sanki karşısında o kadın varmış gibi gözlerini korkuyla aralamış, kafasını iki yana sallayıp duruyordu. Derin bir nefesin ardından bakışlarını yerde oturan karısına çevirdi. "Sonra az ilerda Emine'mi gördüm.. Başında pullu keşanı, belinde kendinden büyük sepeti, bi yanik türkü mırıldanayi.. O kınali parmaklaruyla finduk daline bir uzanişi var, uy dedum tamamdur. Hemen döndüm anama dedum ki aha onunla evleneceğum!"

Adamın karısına attığı bakışlar genç kızı o kadar çok etkilemişti ki, heyecanla dudaklarını kemirmeye başladı. "Sonra ne oldu?" diye sordu merakla.

"Anam hemen dedu hangisudur? Dedum ha ordaki, parmaklari kinali olandur.."

Erime kıvamına gelen genç kız, bakışlarını yanındaki adama çevirdi. "Eskiden köy yerlerinde kına yakan kızlar evli ya da talibi var anlamına gelirmiş. Yani öyle derler.." dedi Hopali. Genç kız bu sefer şaşkınlıkla, "Evli kadını mı kaçırmış yani.." diye bağırdı istemsizce. Yaşlı adam sert bir bakış attı.

"Evlenmak istemediği için eline kina yakarmuş zillu! Talibi olmasun diye.. Sonra rahmetlu dedi uşak o kiz olmaz! Dedum niçun olmayi? Meğerse bağa buldikleri kizin kuzeniymuş! Ailesina haber salinmuş. Yakişi kalmazmuş. Dedum benda Deli Dursunsam o kizi kimselere yar etmam. Bende başkasına yar olmam."

Helal be diye bağırmaktan son anda kurtulan Neslihan, çayından bir yudum alarak sakinleşirken, yaşlı kadının söyledikleriyle çayı püskürtmesi bir oldu. "Ha bunun anasi adini Dursun koymiş ama hiç yerinde duramayi!"

Hopali, keyifle bir kahkaha savurdu. Neslihan, ağzından akan çayı hızla temizledi. "Pardon!" dedi utanarak. Yaşlı kadın ise durmak nedir bilmiyordu. Elindeki bastonu adamın ayakucuna doğru savurdu. "Hınzir herif finduk bahçesuna yabanci girdi diye kaçurdu benu!"

"İki hafta plan yaptum. İlk başta konişmak için yanaştum ama tüfeğun namlisuylan köy meydanina kadar kovaladı benu. Dedum ben bu hatuni en rahat finduk bahçesunden kaçiririm. Öyle da yaptum. Kinali parmağu kaçirdum getirdum Hopa'ya. Hemen bastum hoca nikahunu. Başta riza göstermedu ama o da vurildi bağa.."

Adamın gururla yerinde kabarmasına sinirli bir bakış attı Emine ana. "Az afkurma ordan! Ne vurulacağmişum sağa?"

Yaşlı adam gözlerini kocaman araladı. "Ya ne? Bağa bağa, Deli Dursun'a vurulmayip ne edeceğdun? O ecinli kuzenine mi yar edeceğdun? Benum gibi yakişikli herifi koca etmişun hala riv riv!"

"Diysın bişe ama komişim o havalara! De haydi kalk odin getur.."

Karı kocanın atışmalarını büyük bir keyifle seyreden çift birbirlerine bakıp gülümsedi. İkisinin de içinden geçenler yaşlandıklarında onlar gibi olur muyuz düşüncesiydi. Emine ana her ne kadar ahlanıp vahlansa da, kocasına olan düşkünlüğü bariz şekilde belliydi. Hele Dursun amcanın karısına bakışları bile sevdasını dile getirmesine gerek duyurmazdı..

Yerinden kalkan adama yardım etmek için ayaklandı Hopali. Girdikleri odunluktan çevik hareketleriyle aldığı odunları kucaklamaya başlarken, adamın iç çekmesiyle duraksadı. "De bakayum uşağum, sen ha bu kizi kaçirmadun yani.."

Adamın şüpheli bakışlarından artık kaçamayacağını anladı genç adam. Ve kaçırdığını duymadan peşini bırakmayacağını da çok iyi biliyordu. Hatta gittikten sonra babasını arayıp kız kaçırmış haberin var mı diyeceğinden adı kadar emindi. Kucağına aldığı odunları sinirle yere doğru fırlattı. "Kaçurdum emmi kaçurdum! Oldu mi? Rahatladun mi?" dedi sertçe.

"Oy dedenun mezaruna toprak atayim.. Oldi ya oldi! Ne pok etmeya kaçirdin kizi? Gönlü mü yokti?"

Az önce attığı odunları tekrar toplamaya başlayan Hopali, "Var!" dedi hiç düşünmeden. "Gönlü bende. Benimki onda.. Sadece.." Genç adam ne diyeceğini bilemediği için susmak zorunda kaldı. Bütün olan biteni anlatmaya kalksa sabahı sabah ederlerdi. Elini geçiştirircesine salladı. "Bizim işleri biliyorsun. Biraz uzaklaşmak istedim." dedi ve adamın soru sormasına fırsat vermeden odunluktan çıktı.

Aynı esnada Neslihan elindeki suyu kadına doğru uzatarak, "Buyur Emine anne!" dedi ve yanına doğru oturdu. Yaşlı kadın güzeller güzeli kızdan pek hoşlanmıştı. Yıllardır oğlu gibi gördüğü çocuğun gülmesine, gözlerinin parıldamasına ilk kez şahit olmuştu. "Anan gurban olsun sağa. Su verenlerun çok olsun kizum.." dedi ve suyunu içerek asıl meseleye girmek için hiç vakit kaybetmedi.

"De bakayum bağa.. O sirik fasulyesu sağa bişe ettu mu?"

Genç kız, safça baktı. "Ne gibi şeyler?" diye sordu fısıltıyla. Kadının eline vurmasıyla oturduğu yerden sıçradı.

"Kiz saf misun, nesun bilemedum! Azgun tekeluk ettu mu diyrim.."

Duydukları karşısında tepeden tırnağa kızardı Neslihan. "Ay yok! Etmedi!" diye bağırdı. Gözleri yerinden neredeyse fırlayacaktı. Hem bu da sorumuydu şimdi? Ayı sebebine uyuduklarını saymazlarsa sarılmaktan öte öyle bir yakınlaşmaları olmamıştı. "Etmez ki.. Etmez herhalde.. Hem niye etsin?"

"Uy hakket pek safsun! Ha o azgun dedene hiç benzemeysun!"

Saflığı genetik midir bilinmez ama yaşlı kadının yanında bir hafta kalması bile gözlerinin açılması için yeterdi. Kadının bakışlarından daha da utandı Neslihan. Aklına o tarz şeyleri getirmek şuan için pek doğru değildi. "Mustafa Ali öyle biri değil Emine anne. Dün gece de uyuduk sadece!" dedi.

"Uy dağlar başuma!" diye inleyen kadın dizlerine vurarak kıza doğru eğildi. "Koyun koyuna mi?"

Ağzından çıkanları artık kontrol edemeyen genç kız, içinden kendine bütün hakaretleri ediyordu. Uyuduk demekte nereden çıkmıştı? Konuyu kapatmayı bile beceremiyordu. Bakışlarını kadından kaçırıp yere doğru eğdi. "Koyun koyuna değil de.. Şeyden.." dedi ve yanaklarını kocaman şişirip bir nefes bıraktı. "Bütün suç onundu! Hepsi Ballı Hatçe yüzünden oldu.."

Yaşlı kadın, kızın saflığı karşısında şimdi son nefesini verecekti. "Bağa bak kiz!" diye bağırdı. Neslihan korkuyla geri çekildi. Eğer biraz daha bu kadınla baş başa kalırsa kesinlikle sağa sola savurduğu bastonuyla yakından tanışacaktı. Yaşlı kadın önemli bir sır verir gibi kızın üzerine doğru eğildi.

"Nikahlanmadan sakin eli eline değmesun bak vebali çoktur! Hem elinu çabuk tutar nikahi kiymak için.."

Neslihan, "Nikah mı?" diye bağırırken, salona giren Hopali, "Ne nikahı?" diye bağırdı. Genç adam konunun en heyecanlı kısmına denk gelmişti. Yaşlı kadın bastonunu bu kez Hopali'ye doğru savurdu.

"Nikah ya! Kizi koynuna almayi biliysın.. Bari hoca nikahunu kiy öyle al deyyus senu!"

Genç adam altın bulsa bu kadar sevinmezdi. Bakışları Neslihan'ın şok olmuş suratında dolaşırken, elindeki odunları sobanın yanına doğru bıraktı. Bu kızın utanması arzularını körüklemekten başka bir işe yaramıyordu. Kafasında bir sürü tilki döndüğüne yemin edebilirdi. Dudakları sinsi bir şekilde kıvrılırken, kızın yanına oturdu. Kolunu yine omzuna doğru atıp bedenine doğru çekiştirdi.

"Saat geç oldi ana nasipse yarun kiyaruk.."

Neslihan elektriğe verilmiş gibi titreyen bedeniyle adama doğru döndü. "Mustafa Ali ne diyorsun sen Allah aşkına? Ne nikahı? Ne kıyması?" diye sordu. Genç adam o kadar rahattı ki, ayıplarcasına kafasını salladı. "Emine anam haklı zümrüt göz! Attığımız her adım haramdu, günahdu!"

Adamın şaka yapıp yapmadığını anlamaya çalışsa da nafileydi. Gözlerindeki şeytanlar hiç şaka yapar gibi durmuyordu. Hatta çoktan horon tepmeye başlamıştı. Far görmüş tavşan gibi adama bakmaya devam ederken, "Ha bunların soyu böyle kizum. İşlerina gelunce müfti kesililer." diyen kadınla oturduğu yerden hızla kalktı.

"Biz gidelim artık!" dedi telaşlı sesiyle. Hopali kahkaha isteğini bastırıp ellerini dizlerine vurup kalktı. "Gidelum tabi. Malum hazırlık yapmak lazumdu.."

Hızla vedalaşarak evin dışına çıkan genç kız, suratına çarpan soğuk havayı derince soludu. Havanın serinliğiyle içindeki ateşin sönmesini diledi. Neden bu kadar paniklemişti ki? Adamın dalga geçtiği belliydi. Sonuçta böyle bir delilik yapamazdı. Aman onun namı Hopaliydi! Böyle bir delilik yapması olası bir ihtimaldi. Lakin yapamazdı! "Sen ciddi miydin?" diye sordu titreyen sesiyle. Adam yürümeyi bırakıp kıza doğru baktı.

"Ne konuda?" diye sordu sanki anlamamış gibi. Genç kız gözlerini devirdi. "Hadi ama Mustafa Ali sen çok iyi biliyorsun!" dedi. Genç adam alaylı bir ifadeyle kızın elini yakalayıp sıkıca tuttu. Bir süre gözlerinde hüküm sürdü ve ciddi bir ifadeye büründü. Yaşlı kadının gündeme getirdiği mesele zaten adamın aklında olan bir konuydu. Bunu düşünmediğini söylese yalan olurdu.

"Ne yani benimle evlenmek istemez misin?"

Adamın sorduğu soruyla nefesi kesilen Neslihan, şaşkın bir ifadeyle "Bu bir teklif mi?" diye sordu. Heyecandan kalbi neredeyse duracaktı. Daha dün bir bugün iki derken evlenme teklifini alacağı aklının ucundan dahi geçmemişti. Eğer bu da olursa, ciddi anlamda oracıkta bayılabilirdi.

"Benimle evlenmen için ne yapmam gerekiyor? Mükemmel ötesi bir mekanda yemeğe çıkartıp, sonra önünde diz çöküp sana bir tektaş yüzük mü sunmalıyım?"

Böyle bir isteği olmayan genç kız hiç düşünmeden, "Hayalim böyle değildi.." diye mırıldandı. Her genç kız gibi tabi onunda hayalleri vardı. Sevdiği adamın karşısında diz çökmesini asla istemezdi. Öyle yemeklerde gözü de yoktu. Belki de en temizi direk nikah kıyıyoruz hadi hazırlan demesiydi. Sonuçta Hopali gibi bir adamdı sevdiği..

"Demek hayallerini süslüyorum.." dedi genç adam keyifle.

"Hayallerimde sen varsın demedim. Böyle bir teklif alacağımı hayal etmedim dedim."

Genç adamın suratındaki keyif anında yok oldu. Sağ gözü seğirmeye başladı. Çenesi kasıldı. Elleri uyuştu. Gözlerinin önünde oradan oraya savrulan kurşunlar vardı. Demek hayallerinde yoktu! Hayallerinde o yoksa kim vardı? Onun olmadığı hayallerin topunu ateşlerdi!

Neslihan adamın saniyesinde değişen ifadesine sinsi bir şekilde gülümsedi. "Yoksa damarınıza mı bastım Mustafa Ali bey?" diye sordu. Bir şeyin sonucunu düşünmeden konuşmanın zararlı olacağını bilmek gerekirdi. Maalesef Neslihan bunun farkında değildi. Hiç değilse şimdilik..

"Benim çok sevdiğim bir sözü vardır zümrüt göz bilir misin?"

Adamın tıslar gibi konuşmasıyla iyice keyiflendi genç kız. Omzunu çekerek dudaklarını büzdü. "Neymiş o?" diye sordu. Genç adam gözlerini kapattı. Derin bir nefes aldı. Boynunu önce sağa sonra sola eğerek vücudunu esnetti. Rahatlamanın ilk aşamasını hallettiğinde gözlerini araladı. İşte yine şeytanlar oradaydı!

"Herkesun damarina bas ama benumkinden atlayarak geç!"

Hopali çevik hareketiyle Neslihan'ı omzuna atarken, genç kızın attığı çığlık dört bir yanda inledi. Madem hayallerinde o yoktu, bu geceden itibaren hayallerine kısa bir dalış nasıl yapılır, öğretebilirdi. Neslihan ise sonunu düşünen kahraman olamaz lafının ardına sığınarak, kaderine boyun eğdi. İkiliyi uzaktan izleyen Dursun amca ise olaya son noktayı heyecanla koydu.

"Oy Emine'm koş da koş! Ha bu uşak, nikahi basmaya gideyi!"

-Bölüm Sonu-

^-^ Zaten bir tane karakterim yok ki, normal nikah kıyan 😂😂😂😂Hopali'de kıysın çok mu 😎

Şiveye takılanlar olacak giibii geleyiii bağa.. 🙈😂 Şimdi canlarım ben direk Karadeniz şivesiyle yazdım. O da becerebildiğim kadar 🙈 Hani Artvinliler böyle konuşmaz. Giresunlular şöyle konuşur, Trabzonlular böyle konuşur vs. olaylarına hiç girmedim. Ağızdı lehçeydi şiveydi derken arap saçına döndüm 🙈😂😂 Şimdi yazsam kimisi anlar kimisi anlamaz. Zaten kitapta değil ki altına dipnot açıp açıklamasını yazdırayım. Hoş bende bilmiyorum lazca falan 🙈🙈Neyse idare ediverin görmezden gelin beni de üzmeyin emi 😍 🥰🥰

Hepinizi seviyorum.. ❤

Kendinize iyi bakın.. 😘😘

Continue Reading

You'll Also Like

1.6M 95.3K 60
Ulaş: Ev alma, komşu al demişler. Işık: Öyle mi demişler. Ulaş: Öyle demişler. Alacağım seni kendime. Mecburuz.
1.6M 27K 33
Efsan zorla evlendirilmekten kurtulmak için Mardin'den İstanbul'a kaçar. Ama yağmurdan kaçarken doluya yakalanacağını nerden bilebilirdi. İstanbul'u...
Eftalya By esmaa

Teen Fiction

408K 20.1K 23
Eftal: Hamileyim Dora. Eftal: Cidden hamileyim.
1.3M 51.3K 26
(18+ cinsellik ve şiddet içerir.) Başımızın üstünde ki elçilik binasının içinde bir ses yankılandı. "Şuandan itibaren; Onun tek bir saç teline zarar...