SEVDANA GÖNÜL VERDİM

By nslhn5828

196K 16.3K 8.5K

Ne bir yıldız aydınlatır gecesini bir şairin parıltısıyla, ne de bir güneş aydınlatır olmayan gündüzünü.. Her... More

TANITIM
Kesit
Kesit II
Kesit III
Bölüm 1: ~Sevda Adamları~
Bölüm 2: ~Hasret Uzun Bir Yol~
Bölüm 3: ~Çıkmaz Sokak~
Bölüm 4: ~Bela Geliyorum Demez~
Alıntı :))
Bölüm 5: ~Tehlike Çanları~
Bölüm 6: ~Soğuk Savaş~
Bölüm 7: ~Hopali kim?~
Bölüm 8: ~Baskın / Part 1~
Bölüm 9: ~Baskın / Part 2~
Bölüm 10. ~Geçmiş Gelecek~
Bölüm 11. ~Sırlar~
Bölüm 12. ~Yara İzi~
Bölüm 13. ~Umutlar~
Bölüm 14. ~Eve Dönüş~
Yazarınızdan..
Bölüm 15: ~Yiğit'in İmtihanı :)~
Bölüm 16. ~Sebep Olduklarımız~
Alıntı :)
Bölüm 17: ~Sevdalar Hep Deli~
Bölüm 18. ~Adım Adım Gel Bana~
Bölüm 19.~Berat Ağa~
Bölüm 21. Artvin / Part 1
Bölüm 22. Artvin / Part II
Bölüm 23. Hayaller ve Hayatlar
Duyuru
Nerede Kalmıştık;)
Bölüm 24 - Sevdanın Tadı
Bölüm 25: Öfkenin Bedeli
Bölüm 26: Emanet

Bölüm 20. ~İmtihan~

4.4K 491 337
By nslhn5828

Hopali, yaptığı planı artık devreye sokmak istiyordu. Akşamki yemekte herkesin suratından düşen bin parça olduğundan dolayı, ateşe bir odunda kendi atmaktan çekinmişti. Kafasında dönen planları son bir kez daha hızla gözden geçirdi. Hiçbir eksiklik yoktu. Suratına bıraktığı hafif bir gülüşle aynadaki yansımasına baktı. Üzerindeki ceketi düzelterek omuzlarını dikleştirdi. Tek elini saçlarının önüne sokuşturup şekillendirirken, dudaklarında keyifli bir ıslık ona eşlik ediyordu. Bugün güne oldukça keyifli başlamıştı ve o keyfin devam etmesi için son bir hamlesi kalmıştı. O da Demirhan Durmaz'dan kızını kaçırmak için ufak bir izin istemekti!

Odasından hızla çıkarak, aşağı indi. Bahçeye çıktığında babasını her zamanki köşesinde buldu. Eliyle selam vererek, "Birazdan gelirim!" dedi ve adamın kafasını sallaması üzerine gülümsedi. Adımlarını çaprazında kalan eve doğru yönlendirdi. Mutfağa açılan kapının açık olduğunu gördüğünde hemen o tarafa doğru ilerledi. Görüş alanına kahvaltı yapan Durmaz ailesi girdiğinde açık kapının camına elini tıklatarak içeri girmeden bekledi.

"Günaydın, afiyet olsun.." dedi kibarca.

Neslihan şaşkınca adama baktı. Mustafa Ali'nin onların evine kadar gelmesi pek karşılaştığı bir durum değildi. Aklından çıkmayan akşamki konuşmaları anbean kulaklarında çınlarken, hızlanan kalp atışlarıyla nefesini tuttu. Demir eliyle adamın içeriye girmesi için işaret ederek, "Günaydın. El gibi izin mi istiyorsun, girsene!" dedi sertçe.

Uzun bacaklarıyla attığı adımla mutfağın orta yerine kadar gelen adam rahat bir tavırla bir elini sandalyelerden birinin sırt kısmına koydu. "Rahatsız etmek istemedim. Ufak bir mesele vardı onu söyleyip işe geçeceğim." dedi bakışlarını Neslihan'a çevirerek.

"Hayırdır?" Demir, oturduğu yerden kalkmak için yeltenirken, "Amcam iyi mi?" diye sordu merakla. Dünkü mesele adamı fazlasıyla yıpratmıştı. Hopali, hızla kafasını salladı. "Hayır, sorun yok. Babam iyi. İşle alakalı bir mesele.."

"Ne oldu?" diye sordu genç kız üzerine alınırcasına. Meraklı bakışları adamın kısık gözlerine iliştiğinde vücut sıcaklığı her zamanki gibi arttı. Hafifçe kafasını yana doğru eğen Hopali, suratına ciddi bir ifade bıraktı.

"Aslında senin için kaçırılmayacak bir fırsat ayağına geldi. Milano'daki toplantı erkene alındı."

Yeşil gözleri hayretle aralanan Neslihan, "Daha bir ay vardı!" diye söylendi. Üstelik o toplantıya gitme gibi bir isteği de yoktu. Rolünün hakkını sonuna kadar veren adam sakin bir şekilde dudak büzdü. "Evet, ama dün gece aradılar. Aksilik olmuş telefonda pek bahsetmediler. O yüzden bu gece gitmen gerekiyor!" dedi. İkinci bir şok dalgası kızı vururken, "Bu gece mi?" diye bağırdı. "Ama nasıl olur?"

"Bir saniye!" diye araya giren Demir, çatık kaşlarıyla Hopali'ye döndü. "Birincisi, kızım nereye gidiyor? İkincisi, gitmen gerekiyor da ne demek?"

Beklenen tepki en sonunda gelirken, genç adam hiç duraksamadan omuzlarını dikleştirdi. "Şöyle ki, Milano'da çok önemli bir toplantı var ve benim gitmem imkansız. Artvin'e gitmem lazım. Erteleyemeyeceğim işler anlarsın ya.." dedi. "O yüzden beni ve şirketimi temsilen, Neslihan gidecek."

Ortama aniden sessizlik hakim olurken, Neslihan kocaman araladığı bakışlarını adamın suratında dolaştırdı. Konuyu artık kapat dercesine bağırıyordu o iri gözler.. Korkuyla atan kalbi babasının yerinde kıpırdanmasıyla neredeyse durma aşamasına geldi. Çünkü biliyordu, babasının suskunluğunun ardından çok tehlikeli bir atak geleceğini!

"Bir stajyer için yetki alanı çok değil mi?"

Ve beklenen soru şüpheyle geldi, Demir'den. Neslihan korkuyla yutkunurken, titrek bakışlarını babasından hızla kaçırdı. Stajı biteli neredeyse bir hafta olmuştu. Geçen hafta staj dosyasını imzalatmış ve bir türlü mezun olamadığı okuluna sunmuştu. Fakat iş yerindeki çalışmalarına hala devam ediyordu. Çünkü Hopali, ona artık stajın bitti gidebilirsin dememişti. O da çalışmaktan gayet memnundu. Ayrıca iş yerine başladığı ilk gün sadece stajyer olarak başlamamıştı. Mustafa Ali ona bir sürü yetki vermiş, fakat genç kız bunu babasına bir türlü açıklayamamıştı. Genç adamın bakışları Neslihan'ın korku dolu ifadesinde dolandı. Ve gerçekleri söylemekten hiç çekinmedi..

"Neslihan artık şirketin stajyeri değil!"

Adamın sesinde belli bir gurur ifadesi saklıydı. Demir hızla kızına çevirdi şaşkın bakışlarını. Boynunu bükerek zavallı bir ifadeye büründü. "Geri çeviremeyeceğim bir fırsattı.." diye mırıldandı genç kız. Annesinden yardım dilenen bakışları devreye girdiğinde Nihan gülümseyerek kızının eline uzandı ve anlayışla sıktı.

"Tebrik ederim bebeğim. Keşke söyleseydin bu başarını kutlardık.."

Nihan'ın kızına attığı sevecen bakışları kocası Demir'e döndüğünde uyarıcı bir hal aldı. Demir yerine sinerek önündeki çay dolu bardağı kavradı ve sıcaklığına aldırmadan dudaklarına götürdü. "Kızımın yeni işi neymiş peki?" diye sordu iğnelercesine.

Genç adamın tek kaşı alayla havalandı. Böylesine mükemmel bir bilgiyi saklayacak değildi. "Yanlış hatırlamıyorsam en son yönetim kurulunda söz sahibi yapmıştım. Ve benden sonra imza yetkisine sahip bir tek kızın var!"

Ağzındaki çayı püskürtürcesine çıkartan Demir, hayretle gözlerini araladı. "Şirkete ortak yapsaydın bari!" diye kükredi. Adamın dudakları yana doğru gerildi. Şuan için önemli olan hayatına ortak etmekti. "Belki bir gün.." dedi ima dolu sesiyle. Sonuçta insan kaderinden kaçamazdı. Ve bir gün, şirketine ortak olduğu gibi soy adına da ortak olacağını biliyordu..

Dersine iyi çalışan bir öğrenci kıvamında gelen tepkileri usta şekilde karşılayan Hopali, rahat bir nefes verirken, Neslihan suratına düşen hüzünle, "Tek mi gideceğim yani? Ama ben tek başıma ne yapacağım?" diye sordu.

Böyle bir üzülme şekli olamazdı.. Gözlerindeki harelere düşen gölgenin oracıkta esiri olan Hopali, 'Gözlerine düşen hüznü ateşlerim ulan!' diye bağırma isteğini son anda geri gönderdi. Sessizce yutkundu. "Aslında.." dediği anda Demir, pimini çektiği bombayı orta yere fırlattı.

"Soyhan'da gelir seninle!"

İki adam bunu bekliyormuş gibi aynı anda "Olmaz!" diye bağırdı. Bütün dikkatleri üzerlerine çeken ikili birbirine bakarken, Soyhan bu sefer Vildan'a ne hesap vereceğini düşünüyordu. Çünkü, geri dönüşü ve telafisi olmayan planları vardı. Eğer bu defa da başarısız olursa, yarinin elinden değil Louis Vuitton ayakkabı, mağazası bile kurtaramazdı.

Demir, dirsekleriyle masaya dayandı. "Neden olmuyormuş?" diye sordu sinirle. Soyhan aptal bir şekilde gülümseyip boyun büktü. "Şeyden olmaz! Şeyden.." diye gevelerken, Hopali'ye yardım dolu bir bakış attı. "Neden olmaz?"

Bir insan aptallığını neden toplum içinde bu kadar gösterirdi ki? Bu sorunun yanıtını merak eden Hopali, boğazınıı temizleyerek burun kemerini sıktı. "Olmaz çünkü, o bana lazım!" dedi. Soyhan keyifle ellerini çırptı. "Evet, kesinlikle ona lazımım! Hem de çok lazımım! Öyle böyle değil baba!"

Hopali, gözlerini devirip içinden sert bir küfür savurdu. "Yani Soyhan'da benimle Artvin'e gelecek. Şu otel işi için Yiğit gelecekti ama malum durumlar. Sonuçta bana mühendis lazım ha Yiğit, ha Soyhan fark etmiyor!"

Soyhan ne oteli dercesine kaş göz yapsa da, Hopali'nin bakışlarından korkarak yerine sindi. "Tabi şu otel meselesi! Büyük proje! Yiğit demişti zaten bana." dedi gülerek. "Olur olur, gideriz."

Genç adam büyük projenin hangi parçasına nail olduğunu bilmese de, Hopali'nin bakışlarından yakında bunu öğreneceğini anladı. Babasının bu durumu artık kurcalamaması için dua etmeye başlarken, Hopali'nin ağzından çıkanlarla nefesi boğazında asılı kaldı.

"Vildan'a sor. Milano dersen seninle gönüllü gelecektir."

Neslihan imkansızı sunan adama yandan bir bakış attı. "Barış amcam izin vermez!" dedi sessizce. Gitmek için hareketlenen Hopali, sesli bir nefes verdi. "Eh onu da baban halleder.." diyerek Demir'e sinsi bir bakış attı. "Halledersin dimi?"

Demir düşünürcesine bir hal alırken, karısıyla bakışları kesişti. Nihan'ın gözleri öyle bir konuşuyordu ki, sesini çıkartmasına hiç gerek yoktu. Zavallı adam korkuyla yutkundu. Bu yaştan sonra koltukta yatmayı göze alamazdı. "Kaç gün sürecek bu toplantı?" diye sordu.

"Bir hafta!"

Neslihan'ın dudakları şaşkınlıkla aralanırken, sessizliğini korudu. Bir gün sürecek toplantının detaylarını bilmese, resmen inanacaktı. Genç kız, içinde baş gösteren şüphe tohumlarıyla oturduğu yerde kıpırdanırken, "Toplantı bir hafta mı sürüyor?" diyen babasıyla tedirgin bir hal aldı. Cevabı en az babası kadar o da merak ediyordu. Bütün planlarını harfi harfine ezberleyen Hopali, kafasını iki yana salladı.

"Hayır sonra seminer var.. Neslihan'ın mesleği üzerine verimli bir seminer olacağını düşünüyorum. Kariyerinde önemli olur.. Tabi yine de sen bilirsin. Sadece toplantıya gidip de gelebilir.."

Burnunun ucuna kadar düşen kaşları parmaklarıyla düzeltti Demir. Ağzını araladığı anda karısı Nihan, kızının elini tuttu tekrar. "Sen katılmak ister misin bebeğim?" diye sordu. Neslihan bir babasına baktı bir annesine.. Nihan evet de dercesine gözlerini kıstı. Genç kız masumca kafasını salladı. Nihan aldığı cevaptan hoşnut bir şekilde gülümsedi.

"Tamam o zaman.. Hem çok bunalmıştın. Değişiklik olur.." dedi ve kocasına baktı. "Dimi babası?"

El mahkum evet demeye zorlanan Demir, zoraki bir gülüş eşliğinde kafasını salladı. "Barış'la konuşayım. Olmadı üzerine Giray'ı salar ikna ederim."

"Teşekkür ederim babacım.." Neslihan, babasının yanağına sıcak bir öpücük bırakıp geri çekildi. Genç adam, kasılan çenesini sıvazladı. O bal dudakların sıcaklığını kendi suratında hissetmeyi ne çok isterdi.. Hele o minik ellerini bir kez olsun koklayarak öpmek için bütün varlığını heba ederdi. Omuzlarından dökülen her bir saç telini okşamak için bütün varlığından vazgeçerdi.. Yüreğinde oluşan ince sızıyla olduğu yerde kıpırdandı genç adam. "O halde.." dedi kısılan sesiyle. Çatık duran kaşlarını düzeltti. "Anlaştıysak ben gideyim. Soyhan öğleden sonra şirkete uğrarsın detayları konuşuruz.."

"Tamam abi.."

Hopali, tam arkasını dönerken, Neslihan'ın umutlu bakışlarıyla karşılaştı. "Kahvaltın bittiyse.." dediği anda genç kız, adamın bunu demesini bekliyormuş gibi oturduğu yerden hızla kalktı. "Çantamı alıp geliyorum.." dedi. "Dışardayım.." diyen Hopali, masadaki aileye kafasıyla selam vererek ortamdan ayrıldı.

Suratında memnun dolu bir ifadeyle babasının karşısındaki yerini alırken, Sinan gazetesinden gözlerini hiç ayırmadan, "Ne işler karıştırdığını sormalı mıyım?" diye sordu. Bütün ilgisini sanki elindeki gazeteye vermiş gibi olan babasına yarım bir gülüş sergiledi genç adam.

"Sanki öğrenmeyeceksin?"

Sinan alttan bir bakış attı. "Sen söyle istiyorum belki.." dedi.

"Sen haklıydın baba.." Hopali, ellerini sandalyenin iki tarafına sertçe koydu. "Yenilgiyi kabul ettim. Ve artık bir umudum var!"

Yavaş hareketleriyle elindeki gazeteyi kapattı Sinan. İkiye katladı ve önündeki sehpaya bıraktı. Suratındaki gözlüğü tek eliyle alarak, suratına ciddi bir ifade bıraktı. "Doğru yolu buldun demek.." dedi. Genç adam babasının ses tonundaki alayı duymazdan gelerek kafasını salladı sadece.

"Peki, emin misin?" diye sordu bu sefer Sinan.

Hopali, kaşlarını çattı. "Ne için emin miyim?"

"Kızı kaçırmanın doğru bir yol olduğundan?"

Hopali, gözlerini devirdi. "Onu nasıl anladın?" diye sordu hayretle. "Ama doğru ya, Sinan Aslan her şeyi anlar!"

"Bunu bilmen hoş tabi.." diyen Sinan suratına hoş bir gülümseme bıraktı. "Seni engellemeyeceğim. Umudunun peşinden gitmen gerektiğini her defasında söylemekten yorulmuştum."

Genç adam keyifle gülerek oturduğu yerden kalktı. Neslihan'ın dışarıya çıktığını görünce aşkla parlayan gözleri kısıldı. "O zaman bana şans dile.." dedi ve babasının elini öpmek için eğildi.

"Duygularımın bana verdiği yetkiyle, umudumu kaçırmaya gidiyorum.."

****

"Ne yapacağım dedin?"

Hayatta en sevmediği şey şüphesiz bir dediğini ikinci kere tekrar etmekti. "Neden dediklerimi tek seferde anlamıyorsun?" diye soran Hopali, oturduğu yerden bir bakış attı tepesindeki adama. Soyhan'ın suratında sinirden kaynaklı bir gülümseme oluştu.

"Affet ama kardeşimi kaçırmaktan bahsediyorsun! Bu durumu nasıl tek seferde kabul edeyim?"

"Tamam abi, sen bilirsin diyerek!"

Hopali, duymak istediği cevabı söylerken oldukça rahattı. Parmaklarını masanın üzerine vurarak ritimli sesler çıkarttı. Gayet sakin bir şekilde oturduğu yerden kalkarak Soyhan'ın karşısına dikildi. "Bak ben Neslihan'ı herkesin gözünün içine soka soka kaçırmasını da bilirim. Bunu yaparım. Korkum yok. Hiç çekinmem! İkilime dahi düşmem. Gel gör ki, bunu ona yaşatmam. Ben istiyorum ki, ardında hiçbir düşüncesi olmadan sadece bir hafta hayatını yaşasın. Nedenini, nasılını, hiçbir şeyi düşünmeden sadece beni yaşasın istiyorum. Ona gerçek beni göstermek istiyorum, Soyhan!"

Suskunluğunu koruyan Soyhan, bakışlarını Hopali'den kaçırdı. Planı dahiyane olmasa da, iş görürdü. Zaten kabul etmeme gibi lüksü de yoktu. Suratındaki meraklı bir ifadeyle, "Gerçek seni görmesi Artvin'den mi geçiyor?" diye sordu inatla. Genç adam bir adım kadar geri çekilerek boynunu büktü. "Diyelim ki öyle.." dedi detaya girmeden. Ellerini ceplerine sokuşturup derin bir nefes bıraktı. "Bu arada ben senden izin istemiyorum, sadece haber veriyorum. Ayrıca sende Vildan'la istediğin yere gidebilirsin. İster Milano, ister Mardin! Karar sizin.."

Sıkıntıyla suratını iki eliyle sıvazlayan Soyhan, "Of!" diye inledi.

"Of'ta güzeldir. Orası da olabilir tabi.." diyen Hopali'nin pişkin pişkin sırıtmasına Soyhan gözlerini devirdi. Şu durumda espri kaldıracak değildi. "Peki, dediğin gibi olsun. Ama.." dediği anda Hopali, elini hızla cebinden çıkartıp Soyhan'a doğru kaldırdı.

"Serin gel koçum! Ama ile başlayan hiçbir cümlenin sonu hayırlı bitmez." dedi ve sert bir ifadeyle kaşlarını çattı. Soyhan'ın korkusunun ve ima etmeye çalıştığı şeyin ne olduğunu adı gibi biliyordu. Lakin o öyle bir adam asla değildi. "Emin ol, Neslihan'ı senin kadar bende düşünüyorum. Belki senden daha çok.. O yüzden onunla alakalı hiçbir tehditle karşıma çıkma!"

"Ama babam anlarsa beni koruyacaksın diyecektim!" Gözleri hayretle aralanan genç adam kafasını iki yana salladı. "Ateşlemeye yer arıyorsun!" dedi sinirle ve odadan çıkmak için hareketlendi.

Hopali keyifle güldü. "İşimiz bu kardeşim.."

*** **

"Konuşmamız lazım!"

Neslihan'ın odaya girer girmez kurduğu ilk cümle bu olurken, Hopali hayranlıkla kızın meraklı halini süzmekle meşguldü. Normalde çekik duran gözleri, meraklı hallerinde hep irileşirdi. Yeşil hareleri olduğundan daha da koyulaşırdı. Hafif çatık kaşları suratında hiç fazlalık yaratmazdı. Parmaklarıyla oynar stresini azaltmaya çalışırdı. Alnına düşen perçemleri ara sıra eliyle düzeltir, çıkan saç tellerini kulak arkasına iterdi. Bacakları hep titrerdi mesela.. Bir bacağını diğer bacağının önüne atarak sabit kalmaya çalışırdı. Onu da pek becerdiği söylenemezdi. Çünkü hala topuklu ayakkabı giymeye alışamamıştı. O minik ayakları kara lastiklerle hayal etti biran için genç adam.. Suratında belli belirsiz bir gülümseme meydana geldiğinde Neslihan kasıldı. Konuşmak istediğini söylemesi çok mu komikti? Ayrıca ayaklarında garip olan bir durum mu vardı?

"Neden ayaklarıma gülerek baktığını öğrenebilir miyim?"

Kızın sorusunu duymayan adam hala hayalinde onu giydirmekle meşguldü. Çıplakta kalan bacaklarında, dizlerine kadar çekili yün çoraplar vardı. İnce topuklu ayakkabıların yerine parlak kara lastikler nede güzel duruyordu. Beline bağladığı peştemali, alnından sarkan pullu keşanı..

"Oy nenem oy!"

Adamın ayaklarına bakarak inlemesine daha fazla dayanamayan genç kız, "Mustafa Ali iyi misin sen?" diye sordu sert bir tavırla. Masaya dirsekleriyle dayanan adam saf bir bakış attı. İçli bir nefes alıp bıraktı. "İyiyim yavrum, sen nasılsın?"

Saf aşık halleri suratına o kadar yabancı duruyordu ki, genç kız alışık olmadığı bu durumu fazlasıyla garipsedi. Bu adama neler oluyordu böyle? Gözlerindeki parlaklık o kadar barizdi ki, sanki karşısında çıplak duruyormuş gibi kasıldı. Ellerini nereye koyacağını bilemeyen Neslihan, adamın hayalinde şekilden şekle girdiğinden bihaber öylece dikiliyordu. Genç adam, hayalinde canlandırdığı her şeyi gerçekleştirmenin heyecanıyla yerinde kıpırdanırken, suratındaki gülümseme kocaman oldu.

"Biraz daha gülersen çığlık atacağım!"

Sonunda kızın serzenişlerine kulak veren adam, hayalinden hızla sıyrıldı. Saf ifadesini hızla yok ederek ciddileşen Hopali, duruşunu değiştirip arkasına yaslandı. "Evet, ne diyorduk?" dedi tok sesiyle. Ani değişen ruh hali genç kız üzerinde derin bir etki yaratırken, bu duruma alışması gerektiğini bir kez daha hatırladı.

"Sorunda o ya! Bir şey demiyorduk!" diye mırıldandı genç kız.

"Ama bir şey demeye geldin dimi? Dur ben tahmin edeyim.." Hopali, oturduğu yerden kalkıp kızın karşısına geldi. "Ne işler karıştırdığımı merak ediyorsun. Çünkü şirkete gelir gelmez, Milano'daki toplantının erkene alınmadığını öğrendin ve bunun hesabını sormaya geldin!"

Neslihan duruşunu hiç bozmadı. Minik burnunu havaya dikti. "Aynen öyle!" dedi. Adamın suratında alaylı bir gülüş belirdi. İçinde bulunduğu durumu az da olsa anlatmak zorunda hissetti kendini. Ellerini kıza doğru uzatarak omuzlarından hafifçe tuttu.

"Bana güveniyor musun zümrüt göz?" diye sordu ciddi sesiyle.

Genç kız ürkek bakışlarını kırpıştırdı. "Evet.." dedi hiç düşünmeden.

"Sana zarar vereceğimi düşünüyor musun?" diye sordu bu sefer Hopali. Duyacağı her yanıta ihtiyacı varmış gibiydi. Neslihan, adamın sorduğu sorulardan rahatsız olsa da bunu dillendirmedi. Rahatsız olduğu durum ise karşısındaki adamın cevabını bildiği soruları hala ona sormasıydı. Ona zarar vermeyeceğini adı gibi bilmesine rağmen, hala duymak istemesini bir türlü anlamadı.

"Hayır.." dedi ve dudakları iki yana kıvrıldı. "Bana zarar vermeyeceğini çok iyi biliyorum."

Genç adam aldığı yanıttan memnun olurcasına kafasını salladı. "Son olarak.." diyen Hopali, göğsünü şişiren bir nefes alıp verdi. "Dün akşam sana dediklerimi hatırlıyor musun?"

'Unutmam mümkün mü?' diye içinden geçirdi genç kız. Bu konuşmanın nereye varacağını ise her şeyden çok merak ediyordu. "Sabır sevdanın zekatı dedin.." Kısa biran için duraksayan Neslihan, bakışlarını ayakuçlarına indirdi. "Ve bunu bana öğreteceğini söyledin.."

Genç adam, kızın omzundaki elini geri çekerek suratına uzattı. Oldukça nazik bir dokunuşla çenesinden suratına bakması için kaldırdı. O gözler, kendinden başka bir yere asla bakmamalıydı..

"Neslihan.." diye fısıldadı genç adam.. Sesindeki sıcaklık genç kızın iliklerine kadar işlerken, dudaklarının arasından kızgın bir nefes süzüldü. Tenine değen sıcaklık bütün bedenini ele geçirmiş gibiydi. Nasıl bir adamdı ki, ufacık bir dokunuşuyla bile onu yakabiliyordu..

"Bil diye söylüyorum.." diye araya girdi Hopali. Genç kız bütün dikkatini adamın ağzından çıkacak kelimelere verirken, sessizce yutkundu.

"Bu akşam seni Artvin'e götüreceğim.."

Bunu duymayı beklemeyen genç kız, şaşkın bir bakış attı. Araladığı dudaklarının arasından hiçbir itiraz cümlesi dökülmedi. Aynı işlemi birkaç kez daha yaptı ama nafileydi. Sanki biri dilini koparmış gibi anlamsız sesler çıkarmaktan öteye gidemedi. Kızın bu haline keyifle güldü Hopali.

"Heyecandan dilini yutmak bu olsa gerek!" dedi sırıtarak.

Genç kız hızla kaşlarını çattı. "Birincisi heyecanlanmadım!" dedi sıkılı dişlerinin arasından. Sonuçta yalandan kimse ölmezdi!

"İkincisi, neden gidiyoruz?" diye sordu. Sesinde istemsiz bir hava yaratmak istese de, bunu becerdiği söylenemezdi. Heyecandan neredeyse bayılacaktı. Sevdiği adamla baş başa vakit geçirmek hayallerinin bile ötesindeydi. Genç adam, ardında kalan masaya yaslanarak, kollarını göğsünde birleştirdi.

"Gidince öğrenirsin!" dedi sadece.

Aldığı yanıttan memnun kalmayan Neslihan, tıpkı karşısındaki adam gibi kollarını göğsünde birleştirdi. "Belki şimdi öğrenmek istiyorum!" dedi inadına basarak.

"Seninle gerçekten işim zor.." diye inledi genç adam. Sesli sayılacak bir nefes bıraktı. Adamın dem vurmasına bozulsa da belli etmedi genç kız. İçinde sessizliğini koruyan savaşçı yanı uyanırken, adama doğru özgüven dolu bir adım attı. "Ne derler bilirsin.." dedi ve alaylı bir gülüş belirdi adamın can verdiği dudaklarında.

"Zor olsun ki, imtihanın olsun.."

Hopali, karşısında ona meydan okuyan kızı sarıp sarmalama arzusunu güçlükle dizginlerken, söylediklerine hak verircesine kafasını salladı. Onun kaderiyle olan imtihanı daha doğduğu gün başlamıştı. Sevda kuyusuna düştüğünden beri imtihanlar denizinde boğuluyordu.. Genç adam kızın suratına milim kalacak şekilde eğildi. Teninden süzülen enfes koku, genç kızın ciğerlerini bayram ettirdiğinde zavallı kız nefesini tuttu. Bu adamın neden hiç acıması yoktu? Sert çehresinde kısılan gözleri, Neslihan'ın suratının her yerinde yavaşça dolandı. Geri çekilirken dudakları hafifçe iki yana kıvrıldı.

"Bu dünya da neyi çok istersen o senin imtihanındır ya, Allah şahit seni sevmekte benim imtihanım, zümrüt göz!"

Sevmek dedi.. Seni sevmek dedi.. İşte bu bir ilkti.. İlklerin en güzeliydi.. En anlamlısıydı. İki kelimenin varlığından daha değerliydi belki de.. Adamın ağzından çıkan her kelime bir ok misali saplandı yüreğine.. Bir bir nakşetti beynine.. Bedenini ansızın saran titremenin esiri olurken, kalbi kanatlanıp uçacakmış gibiydi.. O an öl dese, hiç düşünmeden bırakırdı sevda yükünü avuçlarına.. Safir mavi gözlerle buluştu, zümrüt gözleri.. Adeta bir elmas kadar pırıltılıydı.. Eskiye nazaran donuk duran o gözler sanki yeniden hayat bulmuştu.. Heyecandan kuruyan dudaklarını yavaşça ıslattı. Yüzünde beliren tebessümü gizleme gereği bile duymadı. Genç adam ise üstü kapalı ama bir o kadar da bariz şekilde yaptığı ilanı aşkına bir yanıt almak istiyordu. Yaptığı planların canı cehennemeydi. Aşkını dillendirmek için hazırlayacağı görkemli yemek masalarına ihtiyacı yoktu. Zaten o öyle bir adamda değildi. Bu zamana kadar neyi planlı yapabilmişti ki? Evet, belki daha açıklayıcı konuşma yapması gerekebilirdi. Ama bu yapmayacağı anlamına da gelmezdi. Sonuçta alacağı bir umut ışığının ardından hiç duraksamayacak son hız yol alacaktı. Gel gör ki, karşısında konuşmaktan ziyade susmayı tercih eden hatunundan hiçbir tepki alamıyordu. O dudaklar arasından çıkacak bir kelimeye dahi razıydı. Umutlu bakışları, kızın şaşkın çehresinde dolanırken, duyduklarıyla artık nefes almayı bıraktı..

"Sevmek imtihanınsa, sevilmek mükafatındır Mustafa Ali'm.."

-Bölüm Sonu-

^-^ Seni seviyorum demenin Hopalice şeklini yazdım sizlere 😂😂

Artvin sahnelerini aslında yazdım ama beyim bir bölümünü beğenmedi ve değişik bir fikir verdi ve o kısmı başlı başına kaleme al daha okunası olur dedi. 😒 Bu sefer ona hak verdim 😒

Tekrar yazmaya başladım.. Gelecek bölümde sadece Artvin ve yine Hopali Nesli çiftimiz olacak..❤

Kendinize iyi bakın.. 🙏

Seviliyorsunuz ❤

Continue Reading

You'll Also Like

1.3M 51.2K 26
(18+ cinsellik ve şiddet içerir.) Başımızın üstünde ki elçilik binasının içinde bir ses yankılandı. "Şuandan itibaren; Onun tek bir saç teline zarar...
188K 12K 51
Mahir, eski sevgilisiyle komşu olduğu için sinirli değildi. Sinirli olduğu nokta, adamın karısıyla birlikte karşı apartmanına taşınmasıydı.
1.5M 26.8K 33
Efsan zorla evlendirilmekten kurtulmak için Mardin'den İstanbul'a kaçar. Ama yağmurdan kaçarken doluya yakalanacağını nerden bilebilirdi. İstanbul'u...
665K 44.6K 43
Çilek Alança Yıldırım mı yoksa Çilek Alança Saruhan mı demeliyiz? 17 yaşında tam bir neşe patlaması olan Çilek, ailesinin gerçek olmadığını ve küçük...