şeytanın ağında ❧ taejin (+15)

By gizemlimars

70.3K 7K 18.9K

Bir hacker ve bir yazarın hikayesi... Taehyung'un karanlık ruhu Seokjin'in gizli ruhuna karıştı. Ortaya ise y... More

prologue
soru cevap
1- İlk Mesaj
2- Güven
3- V
4- Karanlık Evren
5- Tören
6- Saha Oyunu
7- İki Hasta
8- Tek Sığınak
9- Talihsiz Tesadüf
10- Kurtuluş Bileti
11- Başarısız Plan
12- İşbirliği
13- Anlık Sinir
15- Duygular ve Düşünceler
16- Aşk Üçgeni
17- Soğuk Savaş
18- Uyuyan Güzel ve Uyuyan Yakışıklı
cevap 1
19- Kışkırtıcı Tutku (+18)
20- Katil
21- Bir Günlüğüne V
22- Kötü Tesadüf
23- Anahtar ve Kilit
24- "Kim olursa olsun"
25- Geçmişten Kalan İhanet
26- Uçurum
27- Kötünün İyisi
28- İhtiyaç Duyulan Sevgi
29- Gerçekçi Rüya (+18)
30- Kıskanç Ağabey
31- Ateşle Oyun
32- Saklanamayan Sır
33- Çelişki
34- Güvensizlik
35- Davetsiz Misafir
36- İşler ve Güçlü Kadın
37- Kendini Kanıtlama
38- Tanımlanan His
39- Mesaj (+18)
40- Kanıtlar
41- Sahipsiz Günahlar
42- Son İçin Küçük Fedakarlıklar
43- Sessiz Ev
FİNAL - part 1
FİNAL - part 2
FİNAL - part 3
Teşekkür
bilinmeyenler#1
bilinmeyenler#2
bilinmeyenler#3
bilinmeyenler#4
bilinmeyenler#5
TAEJİN

14- Plana Karşılık Plan

1K 126 55
By gizemlimars

bol bol yorum yapmayı unutmayın, iyi okumalar dilerim.


***

Bölüm 13 Özeti

Jimin, Taehyung ve Seokjin arasında ne olduğunu merak eder ve bunu Seokjin'e sormak ister. Bir cevap alamadığında sinirlenir. Jennie ile konuştuğunda ise sinirli olduğu için kırıcı sözler sarf eder. Jennie başkası tarafından kırıldığı için kendine kızar. Taehyung Jennie'yi sakinleştirmek için onunla uyuduğunda ise Jennie Taehyung'a sahip olduğu için şanslı olduğunu düşünür.

(not: Özet yazmamın sebebi çok geciktiğimden dolayı sizlerin önceki bölümü unuttuğunuzu düşünüyor olmamdı. Umarım özet yararlı olmuştur. Bu arada özeti olabildiğince kısa tutmaya çalıştım sıkılmamanız için.)

***

Jimin

Huzursuz geçirdiğim bir uykudan sonra yataktan kalkmadan tavana bakmaya başladım. Yukarıdan gelen sesleri duymuştum. Nerede duysam tanıyacağım Jennie'nin bağırış çağırışlarını... Gidip bakmak istemiştim ama o an bana saçma görünmüştü. Hoş, şu anda da saçma görünüyordu.

O an saçma bulsam bile odamdan çıkıp Jennie'nin üst kattaki odasına doğru ilerlemeye başlamıştım. Muhtemelen içeri girmezdim, sadece kapının önünde o sessizleşene kadar öylece dikilirdim. Merdivenleri yavaşça çıkarken bile ne yapmam gerektiğini bilmiyordum, üzerine kafa da yormamıştım.

Merdivenin yarısındayken yukarıdan sesler duydum. Taehyung birileriyle konuşuyordu. Sanırım evdeki çalışanlardı. "Siz gidin, ben hallederim."

Taehyung'un sesini duyduktan sonra yukarı çıkma fikrime içimden küfür edip odama geri dönmüştüm. Evet, fazla saçma bir fikirdi. Belki onu kırmıştım, belki üzmüştüm, onun için ne önemi vardı ki? Aynı benim için olmadığı gibi... Kafama takmama gerek olmayan gereksiz bir durumdu.

Yataktan kalkıp odamdan çıkmamla birlikte kapının önünde dikilen Rosé ile yüz yüze gelmem bir oldu. Ben bir anda kapıyı açıp dışarı çıkınca irkilmiş geriye doğru bir adım atmıştı. Tek kaşımı kaldırdım. "Ne oldu?"

Küçük bir çocuk gibi omzunu silkti. "Sıkıldım."

Kapıyı arkamdan kapattım. Yanağını sıkıp merdivenlere doğru yöneldiğimde peşimden geldi. "Kahvaltı yaptın mı?"

"Hayır," diye mırıldandı. Elimi arkama doğru uzatıp saçlarını karıştırdığımda elime vurmasıyla hafifçe gülümsedim. "O zaman önce karnımızı doyuralım."

Kahvaltı masası hazırdı, Taehyung dışında herkes oradaydı. Seokjin'in yanına oturduğumda Rosé de karşımızdaki Jennie'nin yanına oturdu. Resmen ortamda soğuk rüzgarlar esiyordu. Jennie elinde tuttuğu çatalı tabağındaki kahvaltılıklara sanki bir insana saplar gibi saplıyordu. Gözünü tabaktan başka bir noktaya asla ayırmıyordu ki yüzü bir duvar kadar ifadesizdi.

Kolumla hafifçe Seokjin'i dürttüm. Yüzünü bana çevirdiğinde sessizce fısıldadım. "Taehyung nerede?"

Jennie, Taehyung'u öldürüp arka bahçeye gömdü dese inanabilirdim şu an. Jennie öylesine ürpertici görünüyordu.

"Çalışıyor," diye mırıldandı Seokjin, soruma yanıt olarak. Çoğu zaman Taehyung'un bir insan olduğundan şüphe ediyordum. Aynı evde olmamıza rağmen yüzünü görmek çok zordu. Çok fazla çalıştığını ise gözünün altındaki morluklarla her daim belli ediyordu. Teni cansızdı. Parıldayan sıcak kahve gözleri olmasa bir hayaletten farkı yoktu.

Kahvaltı başladığı zaman olduğu gibi aynı gerginlikle bitmişti. Ne eksik ne fazla...

İçimden bir ses Jennie ile konuşmam gerektiğini söylüyordu. En azından dün olan sinirimi ondan çıkarmamı hata bulduğumu ona söylemeliydim. Hatalıydım, hem de fazlasıyla.

Jennie masadan kalkıp içeri doğru ilerlediğinde Seokjin ve Rosé'nin gözüne çok batmadan yavaş hareketlerle ben de peşinden gittim. Koridora girdiğinde hızlanıp kolundan tutup kendime çevirdim.

Yüzü hala ifadesizdi. Oysaki sinirleneceğini düşünmüştüm. Kolunu ellerim arasından ayırıp bakışlarını gözlerime dikti. 'Ne söyleyeceksen söyle' der gibi...

"Ben..." Devam etmemi belirtecek bir mimik bile yapmamıştı.

"Dün için ö-"

Yüzünde anlamaz bir ifade oluştu. "Dün mü?" Kaşlarımı kaldırdım. Ne demeye çalışıyordu?

"Evet, aslında hatalıyım biliyorum. Bu yüzden-"

Yüzünde yapmacık bir gülümseme oluştu. "Ne hatası?"

"Ne?"

"Ne hata yaptın da benimle konuşma gereği duydun ki?" Yüzündeki ifade o kadar ciddiydi ki birkaç dakikaya şizofren olduğunu bile düşünebilirdim.

Ruhsuz bir şekilde güldüm. "Sen benimle dalga mı geçiyorsun?" Ciddi bir şekilde başını iki yana salladı.

"Neden özür dilediğini anlamadım. Beni etkileyecek bir hata yaptığını mı düşündün?"

"Ben sandım ki-"

Artık sözlerimi bölmesi beni sinirlendiriyordu.

"Kırıldığımı mı sandın?" Alaycı bir yüz ifadesiyle başını yana eğdi. "Ben insanlara kırılmam, Jimin." Aklına bir şey gelmiş gibi kaşlarını kaldırdı. "Tabi Taehyung dışında."

Bir şey demediğimde devam etti. "Kısacası özür dilemeni gerektiren bir şey yok çünkü etkileneceğim bir şey olmadı."

İki iç sesim de kendi içlerinde şiddetli bir tartışmaya tutulmuştu. Biri o zaman dün geceki o seslerin ne olduğunu haykırmak istiyordu, diğeri ise daha fazla konuşursam daha da yerin dibine batacağımı söylüyordu. Oyumu ikinci iç sesimden yana kullandım. Yeterince saçmalamıştım.

Başından beri yanılmamıştım. Bu kız, kendisinden başkasını düşünmeyen ruhsuzun tekiydi. Kırıldığını düşünerek saçmalamıştım.

Gözlerimi gözlerinden ayırmadan önce "Anladım," diyerek başımla onayladım ve arkamı döndüm.

Samimi biri olduğunu düşünerek hata yapmıştım.

***

Seokjin

Yaklaşık olarak beş saattir çalışıyordu. Aralıksız...

Derin bir iç çektiğimde gözlerini bilgisayardan ayırmadan hafif bir şekilde başını bana doğru döndürdü. Bir şey diyeceğimi düşünmüş olmalıydı. Aslında aklımda bunu söylemek yoktu ama o böyle yapınca içimde tutmak istememiştim.

"Yorulmadın mı?"

"Hayır," dedi ve başını tekrar bilgisayara çevirdi. Elleri hızlı bir şekilde klavyenin üzerinde dolanıyordu, odağı bir an olsun kaybolmuyordu.

"Yorulduğunu biliyorum. Kendini kandırma."

Dikkatini dağıtmamak için diyeceğini hızlı bir şekilde söylüyordu. "Kendimi kandırmıyorum, inanıyorum."

"Yani?"

"Yani bir şeye inanırsan o olur. Sadece inanman gerekiyor." Taehyung'un çok güçlü bir zihni vardı. Beyni bedenine hükmeden çok nadir insanlardandı.

Omzumu silktim. "Yine de kendini bu kadar yormamalısın."

Ellerini klavyeden kaldırdı ve parmak uçlarıyla masada ritim tutmaya başladı. "Hanbin ile bugün buluşacağız." Konuyu değiştirmeye çalışıyordu ama pek umursamadım.

"Akşam mı?"

"Evet."

Zaten akşamdan önce çıkması dikkat çekebilirdi. Akşam saatini seçmesi normaldi. Yine de bu buluşma için içimde kötü hisler vardı. Bir yanım Hanbin'in elinden en fazla ne gelebileceğini düşünürken diğeri ise tedbiri elden bırakmamak gerektiğini söylüyordu.

"Planın ne?" diye sordum ve elimi çenemin altına yerleştirip dikkatle Taehyung'u dinlemeye başladım.

"Gerekli tedbirleri aldım, o konuda emin olabilirsin. Buluşacağımız yerin adresini henüz ona vermedim. Bulunduğu konuma göre en yakın depoyu seçeceğim ki gelene kadar ona süre tanıyacağım. Belirlenen sürede gelemezse zaten buluşma iptal olacak. Bu durumda başkalarını çağırmaya çalışsa bile en kötü durumda fazlasıyla zorlanacak ve onları getirse bile telaşından yararlanabileceğiz. Neler diyecek, görelim."

"Hanbin dışında işbirliği yapmak isteyen olmadı mı?"

Taehyung dudaklarını düz bir hale getirip birbirine bastırdı. "Hayır."

Telefonumu cebimden çıkarıp saate baktım. Hem hava yavaştan kararmaya başlamıştı hem de hazırlıklar dahilinde şimdi çıksak zamanında orada olurduk.

"Depoda mı hazırlık olacak?" diye sordum.

Taehyung başıyla onayladı. "Dikkat çekmemesi için hep birlikte gitmeyeceğiz. Yanımıza çok adam almak istemiyorum, önemli bir mesele. Sen ve ben önden gideceğiz. Yaklaşık yirmi dakika sonra da evden Namjoon ve Jungkook çıkacak. Orada hazırlıkları tamamlarız, her şey hallolduğunda da Hanbin'i çağırırız." Aklına bir şey gelmiş gibi elini havaya kaldırdı. "Ha bir de Hanbin'i takip etmesi için olduğu yere iki adam gönderdim bile."

***

Yaklaşık on-on beş dakika sonra evden çıktığımızda arabayı ben sürüyordum. Taehyung güvenlik kameralarına sızmıştı ve şirketin içindeki Hanbin'in her hareketini izliyordu.

"Şu anda nerede?" diye sorduğumda, odaklandığı için cevap vermesi birkaç saniye sürdü.

"Bütün üyeler hala şirkette. Yeni albüm için çalışıyorlar ama provanın bitmesine yarım saat var."

Depo şehir merkezine yakın olmasına rağmen şaşırtıcı bir şekilde ıssız bir alandaydı. Birine burayı gösterseniz kesinlikle şehir merkezine yakın olduğunu düşünmezdi.

Arabayı deponun arkasındaki büyük çelik kapının önüne getirdiğimde Taehyung uzaktan bir sinyalle kapının açılmasına sebep oldu. Depo dışarıdan yıkık dökük görünüyordu ama buna tezat bir şekilde çelik kapı parıldıyordu. Arabayı içeri sokarken ise kesinlikle bu kadar lüks bir ortam beklemiyordum.

Depo oldukça büyüktü ve sadece arka tarafında yaklaşık altı tane arabanın sığabileceği kadar otopark yeri vardı. Arabayı o yerlerden birine park ettiğimde Taehyung arabadan iner inmez otoparkın sağında bulunan kapıya doğru ilerledi. Ben de peşinden gittim, birkaç saniye sonra ise çelik kapı kendiliğinden kapanmaya başlamıştı. Çelik kapı tamamen kapanmadan hemen önce içerisi açık mavi ve beyaz aydınlatmalarla aydınlandı.

Taehyung'un peşinden odaya girdim. Açıkçası garip bulacağımı bilsem de içeride silah olduğunu zannediyordum ama ne olduğu hakkında az da olsa fikrim olabileceği elektronik aletlerle doluydu. Şaşkınlıkla büyüttüğüm gözlerimle şaşırdığımı fazla belli etmiş olmalıydım.

Arkasına dönüp bana kısa bir bakış attı. "Silahlar otoparkın diğer köşesindeki odada ama elbette ki onlara ihtiyacımız yok." Ardından zorla duyabileceğim bir şekilde sessizce mırıldandı. "Yine de belli olmaz."

Duysam bile duymazlıktan geldim. Belli olmaz değildi, olmayacaktı. En azından izin vermeyecektim. Hanbin dediği gibi yapıp bizi kandırmayacaksa ona karşı hiçbir silah kaldırılmayacaktı.

Taehyung maskeleri ve korumalı giysileri çıkarttı. Maskelerin sistemlerini kontrol ettikten sonra arka kapının kaydırılma sesi geldi. İkimiz de başımızı aynı anda oraya çevirdiğimizde Namjoon'un sesini duyduk.

"Biz geldik!" Öyle bir ses tonuyla söylemişti ki gözlerim kapalı bir şekilde dinlesem kesinlikle evindeki sıcak yuvasına giden bir baba olduğunu düşünürdüm. Fazla mutluydu.

Taehyung gözlerini devirdi. "Salak..."

Ardından bana dönüp eliyle kapıyı işaret etti. "Ben şunlara bakmaya gidiyorum." Başımla onayladığımda çıkıp arkasından kapıyı kapattı. Onlar çocuk değildi ve kontrol etmesine de gerek yoktu. Benim giyinmemi beklediğini çok net bir şekilde anlamıştım.

Üzerimi hızlı bir şekilde değiştirdikten sonra elimde maskeyle dışarı çıktım. Namjoon anlamlandıramadığım hareketler yapıyor, Jungkook bıkkın bir ifadeyle nasıl burada olduğunu sorgular gibi gözlerini kapatıyor, Taehyung ise ikisine de ölümcül bakışlar atıyordu. Bu üçlüden tahmin ettiğim bir görüntüydü.

Ben dışarı çıkınca Namjoon gözlerini bana çevirdi ve ağzını 'o' şekline getirdi. "Vay be, özünde varmış baksana! Baya havalı olmuşsun."

Jungkook gözlerini açıp baktığında yüzü ifadesiz kaldı, Taehyung dönüp baktığında da aynı şekilde. Namjoon ise ya duygularını kontrol edemeyecek kadar acemiydi ya da kontrol etmeye çalışmayacak kadar umursamaz. Bana kalırsa birinci seçenek daha uygundu.

Yaklaşık on beş dakika sonra herkes giyinmişti ve hazırdı. Taehyung elindeki tabletten Hanbin'i izliyordu. Saat akşam sekize yaklaşıyordu ve Hanbin'in buluşma saatine göre şirketten çıkması gerekiyordu.

"Hanbin çıkıyor," diye mırıldandı Taehyung. Buluşma saatini sekiz buçuk belirlemiştik. Hanbin'in çıkmasıyla Taehyung'un yerleştirdiği iki adam Hanbin'i takip etmeye başladı. Bir terslik olduğunda bize bildireceklerdi. Ya da beklenmeyen bir durum...

Taehyung üçümüze döndü. "Şu anlık ters bir durum yok. Her şey beklendiği gibi gidiyor." Nedense içimden bir ses Hanbin'in tehlikeli olmadığını söylüyordu. Bu sadece bir içgüdüydü. Emin olamıyordum.

Yüzümdeki maskeyi kaymamış olmasına rağmen düzelttim. Gergindim. Az sonra bir işbirliği gerçekleşecekti. Hanbin'in söyleyecekleri önemliydi. Amacımıza ulaşmamız için bir anahtar gibiydi. Ya da tam tersi... Kapıyı kilitleyecek bir anahtardı. O geldiğinde belli olacaktı her şey.

Taehyung tablete bakmaya devam ederken gözlerini tabletten ayırmadan sessiz bir şekilde fısıldadı. "Yaklaştı."

Hanbin'in yanında kimse yoktu. Şirket kameralarından izlediğimiz kadarıyla beklenmedik bir hareketi de olmamıştı. Şirkette diğer günlerde nasılsa öyleydi. Ekstradan biriyle konuşmamıştı, ekstradan bir yere gitmemişti. Her gün nasıl davrandıysa öyle davranmıştı. Takıldığım bir nokta vardı. Kariyerini etkileyecek böylesine büyük bir anlaşma yaparken nasıl bu kadar sakin kalabiliyordu? Bunu hala çözememiştim ve altından kötü şeyler çıkmamasını umuyordum.

Taehyung elindeki tabletin ekranını kapattı ve ceketinin iç cebine yerleştirdi. Bize döndü. "Mikrofonlarınızı aktifleştiriyorum." Hepimiz başımızla onayladığımızda Taehyung elini maskesinin arkasına götürüp bir yere bastı. Tüm maskelerden küçük bir 'klik' sesi geldiğinde artık hepsi aktif hale gelmişti.

Kapının önünde durduk. Bir lider algısı yaratmamak için önde Taehyung ile yan yana durmuştuk. Hangimizin V olduğunu anlayamayacaktı çünkü ikimiz de konuşacaktık ve mikrofonlar sayesinde robotik bir ses ortaya çıkacaktı. Düşüncelerinin en çok benzediği kişi olarak beni düşündüğü için böyle bir şey planlamıştı.

Hanbin buluşmada V'nin olacağını biliyordu. Sadece hangimiz olduğunu anlayamayacaktı.

Derin bir nefes aldım. Taehyung elini omzuma yerleştirdi ve önüme doğru hafifçe eğildi. Mikrofonunu devre dışı bırakıp sesini duyabilmem için maskesini biraz yana kaydırdı. "Bir sorun çıkmayacak."

Biliyorum mu demeliydim, umarım mı? Bilmiyordum. Bu yüzden hiçbir şey demeden öylece gözlerine baktım. Omzuma yerleştirdiği elini son bir kez omzuma hafifçe bastırıp tekrar dik bir pozisyona geçti ve maskesini düzeltti.

Taehyung'un kolundaki bileklik kırmızı bir ışıkla parıldadı. Işığın parıldadığı kısma bastı. "Birkaç saniye sonra kapı açılacak." Kapı rahatsız edici bir ses çıkararak yavaşça aralanmaya başladı. Kapının aralanmasıyla soğuk hava içeri hücum etti. Kapı tamamen aralandığında Hanbin karşımızdaydı. Şaşkın mıydı? Hayır. Korkmuş? Hayır. Pişman? Hayır. Lanet olsun ki yüzünde en ufak bir mimik yoktu. Duygularını saklamakta bir usta olsa gerekti.

Hanbin'i takip eden iki adam zaten Hanbin'in tek geldiğinin teminatını vermişti. Jungkook ve Namjoon yine de kapının yanına gidip etrafa baktılar. Bize dönüp başlarıyla onayladılar. Bilerek sadece Taehyung'a değil, ikimize de dönük bir şekilde onay vermişlerdi. Ardından kapı tekrar yavaşça kapanırken Hanbin'in üzerini aramaya başladılar.

Normalde telefonu için Taehyung ayrı bir kutu getirmişti. Ses, görüntü veya herhangi bir şey geçirmiyordu. Kurşun kaplamaydı ve sinyal de geçirmiyordu.

Jungkook ve Namjoon aradığında Hanbin'in üzerinden şüpheli görünecek bir telefon dahi gelmedi. Aranacağını biliyordu. Ona güvenmemiz mi gerekiyordu? Nasıl bu kadar sakin, soğukkanlı ve bilinçli olabilirdi ki?

Namjoon ve Jungkook eski yerlerine geçtiklerinde Taehyung konuşmaya başladı. "Hazırlıklı gelmişsin."

Hanbin omzunu silkti. "Telefonumu unuttum diyelim."

Başımı yana eğdim. "Sıkıntının telefon olduğunun farkındasın yani?" Gözlerini bana çevirip uzun bir süre inceledikten sonra bir şey demedi.

Taehyung

Tahmin ettiğim gibi, Hanbin hazırlıklı gelmişti. Kendini tehlikeye atmayacak kadar zekiydi. Ama açık olmak gerekirse bu tavırlarına şaşırmıştım. Çok sakindi. Şüphelenmeme yol açacak kadar...

"Çağırdınız geldim."

Çağırmamıştık? Kendi istemişti. Ne yapmaya çalışıyordu? Kaşlarımı çattım. Bir şeyler planlıyordu. Devamını dinlemek için müdahale etmedim.

"İsteklerinizi yerine getireceğim."

Seokjin de benim gibi ne olduğunu anlamaya çalıştığı için bir şey demiyordu.

Hanbin'in son cümlesiyle sakin kalmak için ellerimi yumruk haline getirdim. Adi herif, oynuyordu. Yanında ses kaydedici yoktu ama bizde olduğunu biliyordu. Söyleyeceği ters bir şeyde şirkete ulaşacağını biliyordu. Eğer ses kaydını kesip gönderirsek bir şeyler sakladığımızı ve dolayısıyla haksız çıkacağımızı da biliyordu. Hanbin'in dedikleri ortaya çıkarsa bizim aleyhimizde olacağını ve bunu ortaya çıkarmamak için ses kaydını vermeyeceğimizi biliyordu.

Hanbin, ses kaydedici olmasına rağmen onu somut bir şekilde yok etmeden dolaylı yoldan nasıl yok edeceğini biliyordu.

Tek başınaydı, yanında kimse yoktu, yanında aleyhimize olacak bir eşya da yoktu. Ama bu haliyle üstünlük kurabilmişti.

Konuşmaya devam etti. Yüzünde zafer kazanmış birinin ifadesi yoktu. Kamera olabileceği durumunu da hesaba katmıştı.

"Bu gece yapacağım. Sadece bekleyin." Gücümüzü kendine koruma kalkanı yapmıştı. Koruma kalkanı olamayacağı sırada da yaptıklarını bizim üzerimize yıkacaktı.

İşte bu hiç olmamıştı.

***

sizce hanbin ne planlıyor?

bu arada dersler araya girdiği için gecikebiliyorum, özetler yararlı oluyor mu?

umarım bölümü beğenmişsinizdir, 

sevgilerle, matmazel.

Continue Reading

You'll Also Like

38.6K 3.3K 12
Kim Taehyung öğrencisine fazla mı ayrıcalık tanıyordu? Daha ona sınav cevaplarını verdiği kısma gelmedik. Yaş farkı !
1.6K 128 10
donghyuck, mark yüzünden yeryüzündeki en çirkin varlık gibi hissediyordu.
9.3K 935 8
Bir bilsen biz seni nasıl sevdik, Kim Jongin... Sen ise onu.. ♡ All My Love Dreams Just For KaDi ♡ 《 Tüm Hakları The United KaDi State vatandaşı SooS...
24K 1.9K 20
hacker, kyungsoo'nun instagram hesabını çalar. kyungsoo, onunla yüzleşmek için başka bir hesap açıp çalınan eski hesabına mesaj atar. @ksoo_do: hey...