şeytanın ağında ❧ taejin (+15)

By gizemlimars

70.2K 7K 18.9K

Bir hacker ve bir yazarın hikayesi... Taehyung'un karanlık ruhu Seokjin'in gizli ruhuna karıştı. Ortaya ise y... More

prologue
soru cevap
1- İlk Mesaj
3- V
4- Karanlık Evren
5- Tören
6- Saha Oyunu
7- İki Hasta
8- Tek Sığınak
9- Talihsiz Tesadüf
10- Kurtuluş Bileti
11- Başarısız Plan
12- İşbirliği
13- Anlık Sinir
14- Plana Karşılık Plan
15- Duygular ve Düşünceler
16- Aşk Üçgeni
17- Soğuk Savaş
18- Uyuyan Güzel ve Uyuyan Yakışıklı
cevap 1
19- Kışkırtıcı Tutku (+18)
20- Katil
21- Bir Günlüğüne V
22- Kötü Tesadüf
23- Anahtar ve Kilit
24- "Kim olursa olsun"
25- Geçmişten Kalan İhanet
26- Uçurum
27- Kötünün İyisi
28- İhtiyaç Duyulan Sevgi
29- Gerçekçi Rüya (+18)
30- Kıskanç Ağabey
31- Ateşle Oyun
32- Saklanamayan Sır
33- Çelişki
34- Güvensizlik
35- Davetsiz Misafir
36- İşler ve Güçlü Kadın
37- Kendini Kanıtlama
38- Tanımlanan His
39- Mesaj (+18)
40- Kanıtlar
41- Sahipsiz Günahlar
42- Son İçin Küçük Fedakarlıklar
43- Sessiz Ev
FİNAL - part 1
FİNAL - part 2
FİNAL - part 3
Teşekkür
bilinmeyenler#1
bilinmeyenler#2
bilinmeyenler#3
bilinmeyenler#4
bilinmeyenler#5
TAEJİN

2- Güven

2.2K 233 374
By gizemlimars

şeytanın ağında'nın ikinci bölümüne hoş geldiniz

bol bol yorum yapmayı unutmayın

iyi okumalar dilerim

***

Telefonuma gelen mesaja öylece baktım. Biri benimle dalga mı geçiyordu? Daha doğrusu sadece belirli kişilerde olan telefon numaramı kim, nasıl bulmuştu? Bu mesaj hem beni sinirlendirmiş hem de tedirgin etmişti. Eğer doğruyu söylüyorsa yazdığım kitaba bulaştığı için onu öldürebilirdim. Bu olasılık işte bu yüzden beni sinirlendiriyordu. Endişelendirmesinin sebebi ise evimin bilinmemesi ve güvenli olmasına rağmen evimi bulup bir de üstüne evime girmesiydi.

Mesaja bir cevap vermem gerekiyordu. Eğer cevap vermezsem korktuğumu düşünebilirdi.

seokjin: neden bahsettiğinizi anlamadım

Biriyle karıştırmış olabileceğini de söyleyecektim ama biriyle karıştırmadığı aşikardı. İsmimi söylemişti. Buna rağmen biriyle karıştırdığını söylersem işte o zaman salağa yattığımı anlardı. Henüz çevrimiçi görünmüyordu. Hatta mesajım da iletilmemişti. Halbuki o mesaj attıktan sadece bir ya da iki dakika sonra cevap vermiştim.

Kurguma bakıp ilk bölümünü baştan okudum. Karakterlerden birinin olaylar karşısındaki davranışlarını bir türlü yazamamıştım. Sebepsizce olmuyordu. O karakterin davranışını ve hareketlerini tamamlamıştı. Eksik noktanın kendisi olduğunu söylemişti. Eksik nokta yani o karakter, bana mesaj atan kişi miydi?

bilinmeyen numara: uzun uzun düşünmene gerek yok, Seokjin

bilinmeyen numara: neden bahsettiğimi gayet iyi biliyorsun

bilinmeyen numara: neden bahsettiğimi anlayabilecek zekaya sahipsin

bilinmeyen numara: sadece kişiliğimi anlayabilecek zekaya sahip misin,

bilinmeyen numara: onu merak ediyorum

Mesajlarım hala iletilmemiş görünüyordu. Çevrimiçi görünmüyordu, hatta yazdığı da görünmüyordu. Kimdi bu şimdi, bilgisayar mühendisi falan mı? Her kimse, kişiliğini anlamakla kaybedecek zamanım yoktu. Pekala, tüm bunları yapabiliyorsa hatta kurguma dahi ulaşabiliyorsa etkili biri olsa gerekti. Ama beni ilgilendirmiyordu.

seokjin: neden kişiliğini anlamakla vakit kaybedeyim peki?

bilinmeyen numara: henüz ne dediğimi anlamadığın için böyle saçma sorular sorman doğal tabii ki

seokjin: ya anlamak istemiyorsam?

bilinmeyen numara: emin ol

bilinmeyen numara: beni anlamayı her şeyden daha çok isteyeceksin

Bir şeyler yazmak için parmaklarımı klavyeye götürdüğümde sohbet panelinin üzerinde bir uyarı belirdi. "Bu kişiye mesaj gönderemezsiniz." Beni engellemiş miydi? Neden umursuyordum ki? Mesajlaşma uygulamasından çıkıp Jimin'i aradım.

"Jimin."

"Efendim, Seokjin."

"Evin güvenliğini artırmanı istiyorum."

"Neden? Bir şey mi oldu?" Tedirgin bir şekilde cevaplamıştı. Oysaki sakin bir şekilde konuşmuştum. Hoş, sürekli sakin bir şekilde konuştuğum için yine de endişelenmiş olsa gerekti.

"Hayır, bir şey olmadı." Henüz bunu ona söylemeyi düşünmüyordum. İlk önce kendim çözecektim, neler olduğunu. Boş yere insanları endişelendirmek istemiyordum. Açıkçası durumun ciddi mi yoksa gereksiz mi olduğunu bilmiyordum. İlk önce bunu anlamaya çalışacaktım ve bunu anlamak da onun hareketlerine bağlıydı.

"Neden bir anda böyle bir şey istedin o zaman?"

Derin bir nefes aldım. "Güvenliğin yetersiz olduğunu düşünüyorum." Jimin cevabımdan pek tatmin olmasa da kararsız bir ses tonuyla "Pekala, acelesi yoksa yarın halletsem olur mu?" diye yanıtladı. "Elbette."

Telefon kapandıktan sonra arkamdaki pencereden dışarı baktım. Hava kararmıştı. Bilgisayarın ekranını kapatıp aşağı kata indim. İçimden bir ses izlendiğimi söylüyordu. Bu his beni geriyordu. Kendi adım seslerim ölüm sessizliğinde olan bu odada tek başına yankılanırken bile yalnız hissedemiyordum.

Biraz daha bu evde durursam delirecektim. Üzerime bir palto alıp evden çıktım. Garajdaki arabalardan birini aldığımda Seoul'un merkezine doğru sürmeye başladım. Han Nehri'ne gidip manzarayı izlemek ve gerilmeme sebep olan ne varsa unutmak istiyordum. Bir yanım bilinmeyen o numarayı engellemek ve bu gerginliğe bir son vermek istiyordu, diğer yanım ise bu durumu çözmeden hiçbir şeyi kenara atmak istemiyordu. Nehre geldiğimde arabayı kenara park ettim ve yaya tarafına doğru ilerledim. İnsanlar resimler çekiyor, yürüyüşler yapıyordu. Nehri izlemeye başladıktan yaklaşık beş dakika sonra telefonum çaldı. Arayan Kim Jisoo'ydu. Bizim şirketimize bağlı yazarlardan biriydi. Saat geç oluyordu ve bu saatte aramasına şaşırmıştım. Çok fazla konuşmuşluğumuz yoktu ama yazarlar arasında en çok onunla yakındım.

"Jin?"

Herkes bana Seokjin derdi ama o hep Jin diye seslenirdi. Sesi dalgın ve sessiz gelmişti. En önemlisi arkadaki gürültülü müzik sesini bastırıyordu. Sarhoş muydu? Kaşlarımı çatarak yanıtladım. "Bir şey mi oldu?"

Derin bir nefes aldı ama güçsüz ve titrek bir nefesti. "B-ben... İyi hissetmiyorum."

"Neredesin?" Arabama doğru ilerlerken yanıtladım. Jisoo diğer insanlara göre çok daha kaygılı biriydi. Hatta bu yüzden ilaç da kullanıyordu. Muhtemelen son günlerde ilaçlarını aksatmıştı. Ayrıca başkanla kavga ettiğini duymuştum ama konuyu bilmiyordum.

"B-bilmiyorum."

"Kahretsin, Jisoo! Şu telefonu yakınındaki birine ver." Arabaya bindiğimde hızlıca sürmeye başladım. Seoul'un çoğu yerinde bar vardı ama Jisoo'nun gidebileceği yerler kısıtlı ve yakındı. O tarafa doğru sürmeye başladım.

"Merhaba. Sanırım arkadaşınız sarhoş oldu. *** Barı burası, acilen gelirseniz bir sorun çıkacağını sanmıyorum." Telefonu sanırım bir barmene vermişti. "Teşekkür ederim, ben gelene kadar onunla ilgilenirseniz minnettar kalırım."

"Tabii ki."

Son kez teşekkür ettiğimde bar yakın olduğu için içten içe rahatlamıştım. Barın önüne geldiğimde arabayı park ettim ve girişe doğru ilerlediğimde görevlilerden biri beni durdurdu. Üzerimi aramak istediğinde sinirlensem de içeri bir an önce girebilmek için üzerimi aramasını bekledim. Geçmeme izin verdiğinde içeri hızlıca girdim ve barmenlerin olduğu tarafa ilerledim. Jisoo'yu gördüğümde kalabalık arasından sıyrılarak onun yanına gittim.

Makyaj yapmayı çok sevmemesine rağmen ağır bir makyaj yapmıştı ve üzerine kısa bir elbise giymişti, dekoltesi bile vardı. Bu haliyle ben gelmeden biri tarafından kandırılmadığına şükretmeliydim. Başında duran barmeni gördüğümde Jisoo için geldiğimi anlamıştı. "Kim Seokjin, siz misiniz?"

Başımla onayladım. "Ona sahip çıktığınız için teşekkür ederim." Aceleyle minnettar bir şekilde gülümsediğimde "Ne demek," dedi. Jisoo'nun karşısına oturdum. Gözleri kayıyordu, sızdı sızacaktı. Her ne olduysa şimdi sormanın vakti değildi.

"Jisoo bana bak." Bana odaklanması için elimi gözlerinin önünde salladım. Kömür gibi siyah gözlerini zor da olsa bana çevirdi. "Jin?"

"Ben geldim, hadi gidiyoruz buradan." Oturduğum yerden ayağa kalktım ve kalkması için elimi ona uzattım. Belli belirsiz gülümsedi ve elini uzatıp ayağa kalkmasıyla kollarıma düşmesi bir oldu. Gözleri kapandığında bayıldığını anlamıştım. Yüzümü buruşturarak Jisoo'yu kaldırıp kucağıma aldım. Muhtemelen yine gereksiz şeyleri kafasına takmıştı ve değmeyecek şeyler için bu haldeydi.

Arabaya getirdiğimde Jisoo'yu arka koltuğa yatırdım. Telefonunu eline alıp evini bilen birini aramak istediğimde telefondaki şifreyle karşılaşınca derin bir nefes aldım. Evinin yerini bilmiyordum.

Arabayı çalıştırıp evime doğru sürmeye başladım. Başka götürecek bir yerim yoktu. Zaten sabah uyandığında kendine gelip evine giderdi. Bu halde bir otele de bırakamazdım. Arabayı evin girişinden geçirmemle birlikte telefonum titredi. Muhtemelen evime giriş olduğunu söyleyen bir bildirim almıştım. Jimin bu yüzden şaşırmış olmalıydı işte, evim yeterince güvenliydi aslında. Bana mesaj atan her kimse oldukça zeki biri olduğu kesindi.

Evin kapısından kucağımda Jisoo ile birlikte girdiğimde bu sefer telefonum çalıyordu. Jisoo'yu üst kata çıkarıp boş olan odalardan birine yatırdım ve odadan çıkıp aramayı cevaplandırdım. Jimin arıyordu.

"Ne oldu?"

"Az önce evine giriş olduğundan haberin yok mu? Dışarıya mı çıkmıştın?"

"Ah evet! Dışarıdaydım. Bir hava alayım dedim, sorun yok."

"Pekala, yarınki sınıf yemeğini unutma. Yarın yoğun olacaksın, erken uyu."

"Tamam," diyerek telefonu kapattım ve odama gidip Jisoo'nun rahat edeceği kıyafetler bulmaya çalıştım. Bir eşofman ve bir tişört bulduğumda Jisoo'yu yatırdığım odaya gidip yatağın üzerine koydum. Uyandığında kendi üzerini değiştirirdi, şu an üzerini benim değiştirmem uygun olmazdı.

Odama ilerleyip üzerimi değiştirdikten sonra Jimin'in sözlerini dinleyerek yatağa uzandım. Uykum yoktu ama Jimin'in dediği doğruydu, yarın benim için yoğun bir gün olacaktı. Jimin'in sınıf yemeği diye bahsettiği şey lise arkadaşlarımın ayarladığı bir yemekti. Yılda bir kez daima düzenlenirdi.

Komodinin üzerine koyduğum telefonumun bildirim ışığı yanıyordu. Yatakta yan dönüp telefonu elime aldım ve parlaklığını kıstıktan sonra gelen mesaja baktım.

bilinmeyen numara: güvenliği iyi bir yere nasıl girersin?

seokjin: birçok yol var

seokjin: ama aklımdakilerden bir tanesini sen evime girebilecekken neden söyleyeyim?

bilinmeyen numara: aslında benim deneyebileceğim çok basit yollar var

bilinmeyen numara: ama işlerimi basit yollarla halletmekten hoşlanmam

seokjin: daha zor yollar kullanmak çok riskli olmayacaktır

bilinmeyen numara: ah, ben risksiz olan zorluklardan hiç hoşlanmam

bilinmeyen numara: bahsettiğim yollar, temeli risk olan yollardı

bilinmeyen numara: tehlikelere bulaşmayacaksan, risk almayacaksan neden yaşıyorsun ki?

seokjin: risk derken?

seokjin: neye göre bir riskten bahsediyorsun?

Kalbim hızlı bir şekilde atmaya başlamıştı bile. Korkmuyordum ama bu bilinmezlik beni fazlasıyla endişelendiriyordu. Bu bir nevi, rakibinin yerini bilmeyen güçlü bir savaşçı olmanız gibi bir şeydi. Ondan rakip olarak bahsetmem ise gizlilik meselesiydi. O gizliliğini korumaya çalışıyor, ben ise o gizliliğe ulaşmaya çalışıyordum.

bilinmeyen numara: güvenliği iyi olan bir yerin güvenliğini birkaç dakika içerisinde yerle bir edebilirsin

bilinmeyen numara: ama bu çok risksiz olurdu değil mi?

bilinmeyen numara: bir de o güvenlik aktifken içeri girmeyi dene

seokjin: düşündüğüm şeyi kastetmiyorsun değil mi?

Uzandığım yerden hızlıca kalkıp odamdan elimdeki telefonla çıktım. Şu an evde olamazdı, değil mi? Ben kapıdan giriş yaparken girmiş olamazdı, değil mi? Bu riski göze almış olamazdı. Artık kalbim boğazımda atıyordu. Jisoo'yu yatırdığım odaya koşar adımlarla ilerliyordum. "Bu kadar manyak olamaz," diye mırıldandım kendi kendime.

bilinmeyen numara: düşündüğün şeyi kastediyorum

bilinmeyen numara: ne dediğimi anlayabilecek kadar zeki olduğuna sevindim

Seokjin mesaja kaşlarını çatarak baktı. Jisoo'nun odasına bir hışımla daldığında Jisoo'yu bıraktığı gibi buldu. Yatakta mışıl mışıl uyuyordu.

bilinmeyen numara: onun için endişelendin mi?

Mesaja ne yazacağımı bilmiyordum. Mesajı cevaplamak yerine üst kattaki tüm odaları kontrol edip aşağı kata indim. Salonun ışığı yanıyordu. Kapattığıma emindim oysaki. Biri neden böylesine kendini belli etmek isterdi ki? Temkinli adımlarla salonda yavaşça ilerledim. Odada hiçbir değişiklik yoktu.

Mutfağa baktım. Salonun ışığı yanıyordu ama asıl değişiklik salonda değil mutfaktaydı. Mutfakta en sevdiğim kupamdan sıcak dumanlar çıkıyordu. İçerisinde henüz yeni yapılmış bir kahve vardı.

seokjin: amacın ne?

bilinmeyen numara: soruma cevap vermedin, Seokjin

bilinmeyen numara: üstünlük sende değil bende

bilinmeyen numara: bu gerçeği kabul ederek oyna şu lanet oyunu

seokjin: ne oyunundan bahsediyorsun sen?

bilinmeyen numara: sorumu cevapla

seokjin: elbet ki endişelendim

seokjin: sonuçta benim sorumluluğumda şu anda

Bir süre mesaj gelmedi. Tezgahın üzerindeki sıcak kahveye baktım.

bilinmeyen numara: kahveyi iç

seokjin: ne?

bilinmeyen numara: anlamak bu kadar mı zor?

seokjin: anlaması zor olan yapmamı istediğin şey değil, anlaması zor olan bunu neden istediğin

bilinmeyen numara: neden istediğimi söylesem yine de yapar mıydın?

seokjin: nedenine göre değişir

bilinmeyen numara: tam da düşündüğüm gibi

bilinmeyen numara: şimdi iç şunu

Bardağı elime aldım. Bu saçma şeyi yapacak mıydım? Elbette ki hayır. Hiç tereddüt etmeden kahveyi döktüm. Endişeli olduğum doğruydu, ondan korktuğum doğru değildi.

seokjin: senden korktuğumu mu zannettin?

bilinmeyen numara: hayır

bilinmeyen numara: zannetmedim

***

Attığı son mesajdan sonra ne ben bir şey yazmıştım ne de o. Jisoo'yu ve evi son bir kez kontrol ettikten sonra yatağıma gidip uyumuştum. Yarın ilk işim ise ne olursa olsun evin güvenliğini arttırmaktı.

Sabah erken bir saatte kalktığımda başım ağrıyordu. Çok fazla uykumu alamamıştım. Yüzümü yıkadıktan sonra mutfağa gidip kendime sert bir kahve hazırlamaya koyuldum. Belki kendime gelmemi sağlayabilirdi.

Kahve hazır olduğunda salona geçip bahçenin camdan olan kapısına bakarak kahveyi yudumlamaya başladım. Acı kahve, damağımda uzun bir süre yer kaplayacak şekilde dilimin üzerinde dolanmıştı. Bilinmeyen numarayı düşünmemeye çalışıyordum, en azından ciddiye almamaya. Ama bu konuda pek başarılı olduğum söylenemezdi. İçimden bir ses bu durumun önemli ve ciddi olduğunu söylüyordu. Bilinmeyen o kişinin aksine bu durumu görmezden gelerek riske girmek istemiyordum.

Merdivenden adım sesleri duyduğumda arkamı döndüm. Jisoo dün geceden kalma makyajını silip saçını imkanı olduğunca düzeltmeye çalışmıştı ve yatağın üzerine koyduğum giysileri giymişti.

"Rahat ettin mi?"

Başıyla onaylayıp mahcup bir şekilde başını eğdi. "Evet, teşekkür ederim. İnan ki sana yük olmak istemezdim."

"Önemi yok. Arkadaşlar ne için var?" Rahatlaması için gülümsedim. Bir derdi olduğu belliydi. İçten bir şekilde gülümseyemiyordu. Muhtemelen şimdi derdini konuşacak kafada değildi. Sonra anlatmasını kafamda bir yere yazarak erteledim.

"Sınıf yemeğine geleceksin değil mi?" Jisoo ile aynı sınıftaydık. Yazarlar arasında en çok onunla yakın olmamda bu çok önemliydi. Kahvemden bir yudum aldıktan sonra "Evet, önemli bir işim çıkmazsa her zamanki gibi gelmeyi düşünüyorum." diyerek yanıtladım.

Başıyla onaylayıp bir şey demediğinde "Ya sen?" diye sordum.

"Bilmiyorum, herhalde gelirim." Başımla onayladım.

Aklına bir şey gelmiş gibi kaşlarını kaldırdı. "Önemli bir işim olduğu aklımdan çıkmış. Benim hemen çıkmam gerekiyor, umarım sana düzgünce teşekkür edebilmişimdir."

"Merak etme, hatta ben seni bırakayım." Kahveyi mutfağa koymak üzere oraya doğru ilerlerken elini havada hayır anlamında salladı.

"Hiç, gerek yok. Ben hemen giderim. Hem sana düzgün teşekkür edebildiğimi düşünmüyorum. Bunu bir akşam yemeğiyle telafi etmek isterim, sana da uygun olursa."

"O zaman müsait olduğum bir akşam seni ararım."

"Anlaştık," diyerek gülümsedi. "Yukarıdan kıyafetlerimi alıp çıkarım şimdi ben."

"Tamam."

Jisoo yukarı doğru ilerlerken bitmiş olan kahvemin bardağını mutfak tezgahının üstüne koydum ve Jimin'i aradım.

"Şu işi halledelim."

"Geliyorum." Jimin isteğime olumlu yanıt verdiğinde telefonu kapattım. O sırada Jisoo elinde kıyafetiyle aşağı inmişti. "Taksiyle mi gideceksin?"

"Hayır, menajerimi aradım. Hem şimdi gelmiştir o."

Telefonuma gelen bildirimle telefonumun kilidini açıp ekrana baktım. Giriş için bir arabanın iznini istiyordu. Gelenin Jisoo'nun menajeri olduğunu anladığımda telefondan onay vermemle araba girişi için olan kapının açılma sesi duyuldu. "Menajerin gelmiş."

"Tekrardan teşekkür ederim. Sınıf yemeğinde görüşmek üzere." Başımla onayladığımda araba yoluna girmiş olan arabaya doğru ilerledi. Jisoo'yu alan araba çıkarken Jimin'in arabası da aynı anda içeri giriş yaptı.

***

umarım bölümü beğenmişsinizdir,

sevgilerle, matmazel.

Continue Reading

You'll Also Like

16.6K 734 21
ByunBacon: Beni kurtaramazsın. Yakında öleceğim. Happychan: Sen benimsin. Seni benden ölüm bile alamaz.
1.5K 192 5
1960 yılının aralık ayında Hollanda'daki bir otelde kalmaya başlayan ünlü yazar, sıradan bir otel çalışanın ona olan bakışlarındaki derinliği fark ed...
462K 3.3K 58
Yaoi severler diğer bir isimle fujoshi ve fudanshi gardaşlarım için Manga önerisi kitabı yapmak istedim. Baktım benim aradığım şekilde öneriler yok...
16.4K 558 54
Başlama tarihi: {12.12.2020} Bitirme tarihi: {15.04.2021}