Wonderwall

By burjoz

208K 8.7K 4.4K

"Çünkü belki de beni kurtaracak kişi sen olacaksın ve sonuç olarak sen benim tek dayanağımsın" | Oasis-Wonder... More

Wonderwall
1.1 | Misterious Boy
1.2 | Homework
1.3 | Lost
1.4 | Uninvited Guest
1.5 | Nightclub
1.6 | Accident
1.7 | The Last Letter
1.8 | Sadness
1.9 | Waking up
1.10 | Voice of the car
1.11 | Out for dinner
1.12 | Stupid Questions
1.13 | Wuthering Heights
1.14 | Bad Idea
1.15 | Conversation
1.16 | Blocked Number
2.1 | Wind of Change
2.2 | The Question
2.3 | Big Boss
2.4 | Rival
2.5 | Good Morning
2.6 | His Stormy Inner World
2.7 | His Evil Side
2.8 | Him and I
2.9 | Disaster
2.10 | Her Fascinating Inner World
2.11| Old Town
2.12 | Plot Twist
2.13 | Resisting
2.14 | One Night Stand
2.15 | Maria
2.16 | Big Discussion
2.17 | Choice Point
2.18 | Origin
2.19 | Disclose
2.20 | Kiwi
2.21 | Big Suprises and the Little Ones
2.22 | Nightcall
2.23 | Desiderate
2.24 | Obstinate
2.25 | Birthday
2.26 | Reunite
2.27 | Bombshell
2.29 | Labyrinth
2.30 | Paralogism
2.31 | Long-awaited
2.32 | Breaking News
2.33 | Warfare
2.34 | Curiosity
2.35 | The Last Supper
2.36 | Moonlight Sonata

2.28 | So Happily

2.2K 155 106
By burjoz

"Ona olan aşkımı asla sözcüklere dökememiştim ama eğer bakışların da bir dili varsa dünyanın en aptal insanı bile onun için deli divane olduğumu anlayabilirdi"
-Emily Brontë/ Uğultulu Tepeler

Elisa'nın Ağzından

"Lydia. Styles mı?"

Bakışlarım Maria'nın fazlasıyla şaşırmış bakışları ile buluştu. Yüzündeki ifadede şu ana kadar görmediğim bir şeyler vardı. Bunun korku olduğunu söyleyemezdim, dehşet de değildi. Nefret? Hayır sanmıyordum. Sadece olması gerekenin çok üstünde bir şaşkınlık diyebilirdim.

"Evet" Çekinerek onu onayladım. Bu soyadını daha önce duymuş olduğuna emindim. Ona Harry'nin ne iş yaptığından veya tam anlamıyla nasıl biri olduğundan hiçbir zaman bahsetmemiştim. Oysaki yüzündeki ifade onu daha önce duyduğunu anlamam için yeterliydi. Ona dair bir şeyler duymuş olmasından korkuyordum, çünkü bu sahip olduğum tek destekçimi de kaybetmek anlamına gelecekti

"Harry'nin" duraksadı "Soyadı Styles mı?"

"Sorun ne?" Bu sorumun cevabını duymak konusunda yeterli cesaretimin olup olmadığını bilmiyordum. Çünkü bir sorun olduğu ortadaydı

"Baban" dedi "Baban onu tanıyor değil mi?"

Onu başımla onayladım "Yalnızca bir kere oturdular"

"Harry" duraksadı, sesinde bariz bir titreme vardı. Kendini toplamak için boğazını temizledikten sonra konuşmasını temkinli bir şekilde sürdürdü "Sana hiç ailesinden bahsetti mi?"

"Biraz" diyerek cevapladım, ailesini onun tanımadığı gibi ben de tanımıyordum. Bu nedenle haklarında bir bilgim yoktu. Ayrıca kendisi de onları 'aile' olarak tanımlamaktan nefret ediyordu. Ama çocukluk yaşantısına dair bazı şeylerden bahsetmişti.

"Onlar hakkında ne söyledi?"

"Harry bu konuyu konuşmaktan nefret eder."

"Ve Harry burada değil." Israrcı cevabı şaşırtıcıydı ama yine de ona bildiğim bazı şeylerden bahsetmemde bir sakınca olmayacağına karar vermiştim.

"Ailesini hiç tanımamış" dedim "Ayrıca onlara aile demekten de nefret ediyor"

Maria anlık bir şekilde yüzünü ekşittikten sonra beni dikkatle dinlemeye devam etti. Cümlelerimi dikkatli seçmeye özen gösteriyordum çünkü Harry'e karşı bir önyargı beslemesini istemiyordum

"Babasının bir arkadaşı ile yaşadığını ama o çocukken adamın öldüğünü söyledi, sonrasında ise kendi kendine yaşamaya başlamış. Daha o zamanlar çok küçükmüş"

"Tanrım" Maria acı dolu bir nefes verdiği esnada dudaklarımı birbirine bastırarak onu başımla onayladım

"Evet, bence de çok zor bir yaşantısı olmuş. İşte bu yüzden hayatına insanları alma konusunda çok çekimser" dedim "Beni de çok uzun bir süre boyunca kabul etmemişti"

"Başka bir şey anlattı mı?" Meraklı bakışları benimle buluştuğu sırada başımı hayır anlamında salladım

"Bu konuyu konuşmayı gerçekten sevmiyor, bu nedenle ben de onu zorlamıyorum"

Maria gözlerini kısa bir süre için kapattıktan sonra "Anlıyorum" diye cevapladı

"Sorun ne?"

Kendini gülümsemek için zorladığını görebilirdiniz "Bir sorun yok"

"Emin misin?" Çünkü gerçekten de bir sorun varmış gibi görünüyordu.

O ise sorumu gözardı ederek bana başka bir sor sormayı tercih etti "Onun ile nasıl tanışmıştınız"

"Okulda, bir üst dönemimdeydi. Onu ara sıra görüyordum, sonrasında ise birden ortadan kayboluyordu. Ama inkar edemeyeceğim bir şekilde ondan etkilenmiştim" dedim

O günler aklıma geldiği zaman beni bir gülümseme sardı, gerçekten de adını bile bilmediğim o çocuk ile şu an bulunduğumuz bu noktaya inanamıyordum. O zamanlar benim gizemli aşkım gibi bir şeydi.

"Adını bulmak için çok uğraştım ve en sonunda onun ile aynı dersi seçerek tanışmak için bir fırsat buldum. Sonrasında yaşadıklarımızı anlatsam bile inanmayacağın kadar karışık"

"Yaşadığınız şeyin ne kadar karışık olduğunu görebiliyorum" diye cevapladı "Yani tanışmanızda babanın bir etkisi yok, öyle mi diyorsun?"

"Hayır, elbette yok. Babam ile Harry'nin tanışması tamamen tesadüftü"

"Buna inanmak güç" dedi bir fısıltı halinde, bunu benim duyacağımı tahmin bile etmiyor olmalıydı.

Ellerini masanın üzerine özenle yerleştirmişti, gülümsüyor gibi görünüyordu ama bu gülümsemesi az önceki ile kıyaslanamazdı bile, evet gerçekten bir sorun olmalıydı.

"Onu tanıyor musun?" diye sordum, verdiği tepkiden anlaşıldığı kadarıyla tanıyor olmalıydı.

Maria bir müddet sessiz kalmayı tercih etti, bu süreç boyunca bana bakmamak için gerçek bir gayret gösteriyordu. Bunun yerine parmaklarına takmış olduğu yüzükler ile oynamayı tercih etmişti. Kısa süren bu sessizliğinin ardından kendinden emin bir şekilde sorumu cevapladı "Hayır, tanımıyordum"

"Emin misin?" Diye sordum, çünkü verdiği tepkiler tıpkı tanıyormuş gibiydi

"Sanırım" dedi ve kısa bir duraksamanın ardından devam etti "Sanırım ailesini tanıyorum"

"Ne?"

Bu, bu çok büyük bir şeydi. Duyduğum cümle karşısında midemde bir şeylerin çaldığını hissettim. Maria'nın yanılmış olmasını umuyordum. Ya da belki de haklı olması daha iyiydi.

Kafam öyle allak bullak olmuştu ki ne demem gerektiğini bilmiyordum bile, bu Harry için bir müjde miydi yoksa bir felaket mi? Muhtemelen asla umurunda değilmiş gibi göstermeye çalışacağı bir felaketti.

"Emin değilim" diye cevapladı

Kafa karışıklığım öyle çok yüzüme vurmuş olmalıydı ki Maria'nın endişeli bakışlarının beni dikkatle incelediğini hissedebiliyordum.

"Bu" duraksadım "Bu çok büyük bir şey, onları nereden tanıyorsun"

Maria cevap verme konusunda isteksiz görünüyordu "Gençliğimden"

"İkisini de mi tanıyordun?"

"Evet, her ikisini de tanıyordum"

"Tanrı aşkına" Derin bir iç çekerek geriye doğru yaslandığım esnada Maria hala dikkatle beni izliyordu

"Harry, bu konuda ne düşünecektir"

Sorusu beni aniden kendime getirdi "Hayır, onun yanında bundan bahsetme lütfen"

"Ailesini tanımak isteyeceğini düşünmüyor musun?"

"Hayır" dedim "Onlardan nefret ediyor, söylediğine göre onu hiç istememişler. Kendisinin bir kazayla olduğunu söyledi"

"Bu doğru değil!" Maria her zamanki sakin ses tonunun aksine bir heyecanla cevapladı.

"Bana doğru gibi görünüyor" dedim "Öyle olsa bunca yıldır onu tek başına bırakmış olmazlardı"

"Bak, bu bildiğin gibi değildi Elisa"

Konuşmalarından anladığım kadarıyla, Harry'i tahmin ettiğimden çok daha fazla tanıyordu "Onlarla yakın mıydın?" diye sordum, hangi cevabı istediğimden emin değildim açıkcası.

"Evet" İnce ve sakin bir ses tonu ile konuşmuştu "Annesi ile..."

Harry'nin bir annesi olması fikrine ne kadar yabancı olduğum gerçeğini bir kere daha fark ettim, elbette vardı biliyordum ama bunu duymak bana çok yabancı geliyordu.

"Nasıl biriydi?"

"O..." Maria her ne kadar konuşmak için cümleye başlasa da söylemeye çalıştığı şeyden vazgeçmişti "Bilmiyorum. Bunu ona söyleyecek misin? Ailesini tanıdığımı"

Bu bilgi, taşımak istediğimden çok daha fazla sorumluluk gerektiriyordu. Bu kararı vermek zorunda olan kişi olmak istemiyordum.

"Yaşıyor mu?" diye sordum "Annesi"

"Evet"

Annesi ile tanışmak isteyip istemeyeceğine ben karar veremezdim, ben karar vermemeliydim. Ama bildiğim bir şey varsa bunu öğrense bile onunla tanışmak istemeyeceği gerçeğiydi. Bu bilginin ona iyi gelmeyeceğini tahmin edebiliyordum.

"Harry duygularını yaşamak konusunda çok sıkıntılı bir çocuk" diyerek cevapladım "Ona söylesem bile bunu umursamıyormuş gibi davranacağına eminim. Ama içten içe bu bilgi ile savaşacaktır. O yüzden söylememin onun açısından iyi olacağını sanmıyorum"

Maria beni dikkatle dinlerken devam ettim "Ama annesi ile tanışma şansını elinden alan kişi olmak da istemiyorum. Tanrım! Gerçekten bilmiyorum, bunu düşünmem gerekiyor"

"Dikkatli bir karar ver Elisa, bu sandığından çok daha büyük bir konu"

"Onu bunca yıl aramamışlar bile! Sence gerçekten onu görmeyi hakediyorlar mı?"

Maria'nın yüzündeki rahatsızlığı görmemek imkansız gibi bir şeydi, vereceği cevabı dikkatle düşündüğünü söyleyebilirdim "Yaşananlar hakkında yorum yapmak, onları yaşamak ile kıyaslanamayacak kadar basit bir şey. Bence bu konuda yorum yapma hakkına sahip değiliz"

Cevabı beklenmedikti ve bana söyleyecek fazla bir şey bırakmamıştı. Üzerimde oluşturduğu stres gittikçe daha fazla artarken bu konuşmamızı sonlandıran Harry'nin telefonu oldu. İşinin bittiğini ve 10 dakikaya kadar beni almaya geleceğini söylüyordu.

Açıkçası bu habere fazlasıyla sevinmiştim. Çünkü hiç yapılmamış olmasını dileyeceğim bu konuşmanın artık bitmesini istiyordum. Bana taşımak istemeyeceğim ağırlıkta bir sorumluluk bırakmıştı.

Harry'i beklediğimiz bu süre boyunca ikimiz de fazlasıyla sessiz kaldık. Ben duyduklarımı sindirmeye çalışırken o da dikkatle tepkilerimi inceliyordu. Nihayetinde Harry kapının önünde olduğunu söylemek için aramıştı ve bu garip sessizlik böylelikle sona erdi. Maria en kısa sürede bu buluşmayı tekrarlamak istediğini söyledikten ve kısa bir tereddütün ardından ekledi

"Bunu dikkatli bir şekilde düşün, Elisa. Harry'nin nasıl tepki verebileceğini bilmek istiyorum"

Onu başımla onaylayarak yanından ayrıldıktan sonra hızla kapının önünde bekleyen arabaya bindim.

Arabaya bindiğim sırada Harry beni izliyordu, yüzündeki ifadeye bakarak neşeli olduğunu söyleyebilirdim. Hatta bulmayı beklediğimden çok daha neşeliydi

"Naber" Göz kırptı ve arabanın kapısını kapatmamı bekledi. Kapının kapanmasıyla gaza dokunması bir olmuştu

"Gayet iyiyim Harry, seni sormalı" Onun neşesi karşısında istemsizce ben de neşeli bir cevap vermiştim. Ama bu neşemin içinde bir nebze burukluk taşıdığı gerçeğini de inkar edemezdim. Bunun nedeni ise az önce öğrenmiş olduğum ve omuzlarıma çok ağır gelen o gerçeklerdi.

"Harika" dedi gülerek

"Anlaşılan küçük yaramazlığın iyi gitmiş" Yanımızdan ayrılırken çok uzun süredir uslu durduğunu ve yaramazlık yapacağını söyleyerek gitmişti. Açıkcası bu cümlesinin de bu neşesinin de hayra alamet olmadığını biliyordum

"Bekleyebileceğinden çok daha iyisi" Gözünü yoldan kısa bir süreliğine ayırarak beni inceledi "Bu nedenle kutlamak için güzel bir yerlere gidebiliriz diye düşündüm"

"Nasıl bir yere?"

"Bir bar, bir kulüp veya onun gibi bir yer işte. Bir şeyler içmek için"

"Ben içemem, biliyorsun" Elimi yavaşça karnıma yerleştirdiğim sırada Harry bana baktı

"Tabi ya" Tek düze bu ses tonunun iyi şeyler getirmeyeceğini tahmin etsem de beni şaşırtarak espirili bir cevap vermeyi tercih etmişti "Öyleyse dönüşte arabayı kimin kullanacağını biliyoruz"

"Sen ciddi misin?"

"Arabayı kullanma konusunda mı? Hayır sanmıyorum, kendime çok daha eğlenceli ölüm senaryoları çizdim. Senin şoförlüğün yüzünden ölmek istemiyorum"

"Hey!" Koluna hafifçe vurdum "Ben gayet iyi kullanıyorum"

"Tabi ya"

"Harry!"

"Tamam" diyerek kıkırdadı "Sakin ol şampiyon"

Alışık olduğumdan çok daha fazla konuşuyordu. Ayrıca çok daha fazla neşeliydi. Kalemle çizilmiş gibi duran yüz hatlarını inceledim. Dünyanın en güzel burnuna, en güzel ağzına veya en güzel kulaklarına sahip olduğunu iddia etmeyecektim -evet gözleri için bunu iddia etmekte bir sakınca görmüyorum- ama bütün bunların birleşiminde dünyada bana en sıcak gelen, en güzel yüze sahip olması mantıklı gelmiyordu. Ona dair her bir özelliği ile, tüm her şeye yabancılaşabildiğim şu dünyada en tanıdık hisse sahip varlık oydu. Öyle ki benim bir parçam gibiydi.

Onu incelediğimi fark etmişti. Aslında beklediğim şey Ne var Elisa tarzı bir çıkış olmasına rağmen o göz kırparak gülümsemeyi tercih etmişti -ki bunun beklenmedik bir durum olduğunu söylemem gerekiyordu.

"Sen içmişsin" dedim aniden

"Çok fazla değil, yalnızca biraz. Daha fazlasını seninle birlikte gideceğimiz yere sakladım"

"Bugün nereye gittin?"

"İşlerim vardı"

Bizi getirdiği barın önüne arabayı park ediyordu. Etrafı bolca ağaçlarla kaplanmış, küçük görünen ama yine de güzel bir mekana benziyordu. İçeriden gelen yüksek müzik sesleri buranın eğlenceli bir mekan olduğu fikrimi doğrular gibiydi.

"Ne işin vardı?" Dedim arabadan inerken

"NASA ile astrofizik araştırmaları yapıyorduk. Tanrı aşkına Elisa, sence ne olabilir?"

Bu alaycı sorusunu cevapsız bırakmayı tercih etmiştim. O ise gayet eğleniyor gibi duruyordu. Arabayı kilitlemesinin ardından hızlı hareketlerle yanıma gelerek elini belime yerleştirdi ve beni içeri yönlendirdi

"Daha önce buraya gelmiş miydin?"

"Hayır" dedim. Okula yakın bir yer olmasına rağmen ilk defa geliyordum. Verdiğim cevap karşısında memnuniyetle sırıttı ve yüksek masalardan birini göstererek oraya oturmamı işaret etti. Kendisi ise içeri girdiğimiz zaman ona selam veren barmen çocuğun yanına yönelmişti. Bar tezgahının önünde durarak çocukla konuşmasını izlemeye başladım, gerçekten de büyüleyici bir görüntüsü vardı. Fiziği çok iyiydi, boyu uzundu. Saçları, üzerindeki kısa kollu tişörtün kapatamadığı tüm o dövmeleri ve her zaman olduğunun aksine neşeli tavırları...

Çocukla ayaküstü etmiş olduğu 3-5 dakikalık sohbetin ardından bana doğru geldi ve anahtarı masanın üzerine bıraktıktan sonra yanıma oturdu. Aslında yapmasını beklediğim şey karşıma falan oturmasıydı. Oysaki o doğruca yanıma oturmuş ve yerleştikten sonra da sandalyemi çekerek beni kendisine yaklaştırmayı ihmal etmemişti. Bunu yapmayı sevdiğini söyleyebilirdim.

"Küçük akraba toplantınız nasıl geçti"

Açıkcası beklediğim gibi geçmemişti. Üzerimde çok büyük yükler bırakmıştı, sorumluluğunu almak isteyeceğimden çok daha büyük kararlar... Bu nedenle Harry ile bu gece konuşmak istediklerim arasında asla o küçük toplantı yoktu. Şimdilik bu mutlu anı bozmak veya Harry'i sinirlendirebilecek herhangi bir şey yapmak istemiyordum. Bu nedenle kısa bir cevabın ardından geçiştirdim "Güzeldi. Hadi bir şeyler sipariş edelim"

"Ben ettim bile" dedi kolunu sandalyemin arkasına atarken "İkimiz için de"

"İkimiz için mi? En azından fikrimi soramaz mıydın?"

Yüzünde o hayran olduğum gülümsemesi varken dikkatle beni inceliyordu. Acı verici derecede yavaş sayılabilecek hareketlerle yüzünü bana yaklaştırdı ve burnunu yanağımda gezindirdikten sonra oraya hafif bir öpücük bıraktı "Mmmh. Sorabilirdim ama sormadım"

Hareketi midemde şu kelebek denilen uyuşma hissine neden olurken yüzümü ondan uzaklaştırarak gözlerinin içine baktım. Bulunduğumu karanlık ortam nedeniyle göz bebekleri büyümüştü ve yemyeşil gözleri daha koyu tonlara bürünmüştü "Tanrı aşkına Harry, biraz nezaket öğrenemez misin?"

"Düşünüyorum" Kısa bir süre düşünüyormuş gibi yaptı ve gülerek devam etti "Hayır sanmıyorum. Ayrıca milkshake falan isteyecek olsan bile burada bulamazdın. O yüzden alkolsüz bir şeyler hazırlamalarını söyledim işte"

Harry'nin sipariş ettiği -ve ona itiraf etmeyeceğim halde çok da fena olmayan- içeceklerimiz gelmişti. Yaklaşık yarım saat boyunca Harry'e bugün ne yaptığını sorsam da asla bir cevap alamamıştım. Sürekli dalga geçiyor ve onun yerine bana saçma sorular sorarak konuyu dağıtıyordu. Bu da ne kadar inat edersem edeyim istediğim gibi bir cevap alamayacağımı anlamam için yeterliydi. Bu süreçte Harry ikinci ve hatta üçüncü içeceğini içmişti

"Biraz yavaş git, sarhoş olacaksın" dedim bacağına vururken

"Olmadığımı kim söyledi" Yüzündeki şapşal sırıtma çoktan olduğunu anlamanız için yeterliydi.

Gözüm boynuna ahenkle yerleştirilmiş olan benlerine takılmıştı. Bir insanın benlerinin bile bu kadar güzel bir manzara haline dönüşmesine anlam veremiyordum. O kadar güzel görünüyorlardı ki her birini tek tek öpmek istediğim gerçeğini inkar edemezdim. Ben onu muhtemelen gizleyemediğim bir hayranlıkla izlerken o ise soğuk elini tişörtümün üzerinden belimde gezindirmeye başlamıştı. Sonrasında ise dalga geçer gibi yavaş bir hareketle elini tişörtümün içine soktu. Bu sırada tepkilerimi gülerek izlemeyi ihmal etmiyordu. Soğuk parmağını belimde hissettiğim anda istemsizce irkilirerek elinin üzerine hafifçe vurdum "Şunu keser misin?"

"Sanırım birileri etkilendi"

"Ne? Elbette hayır!"

"Tabi, eminim ki öyledir Elisa" Elini parmaklarımın arasından kurtardıktan sonra belimde daireler çizmeye devam etti

"Liseli çocuklar gibi davranmayı bırakır mısın lütfen!" Ona yapmacık bir tavırla kızarken sandalyede geriye doğru kayarak ondan uzaklaştım. Harry ise bunun üzerine bir kahkaha atmayı tercih etmişti. Ağır kolunu hızla omzuma koyarak beni iyice kendisine çekti ve başımı göğsüne yasladı "Çocuk gibi davranan kimmiş El, tekrar söyle!"

"Tanrı aşkına!" Kollarının arasından kurtulmak için bir çaba gösteriyor olsam bile bulunduğum yerden şikayetçi olduğumu söyleyemezdim. Göğsünün yüzüme vuran sıcaklığının ve parfümünün kokusunun tadını çıkarttım

"Harry"

"Mmh" Ağzına götürdüğü buz dolu bardağı masaya geri bıraktı.

"Hadi dans edelim"

"Dalga mı geçiyorsun?" Kıkırdayarak verdiği bu cevabı karşısında suratımı astım, elbette dalga geçmiyordum

"Eğer oraya benimle gelmezsen kendim gitmek zorunda kalacağım" Ona insanların olduğu kalabalığı gösterdim. Duvar kenarında oturduğum için Harry izin vermediği sürece bu masadan kurtularak insanların olduğu o tarafa geçmem mümkün değildi. O ise bunun farkında olarak bacaklarını iyice uzatmıştı ve geçmemi engelliyordu

"Hayır zorunda kalmayacaksın"

Ayağa kalktım ve uzattığı bacaklarının üzerinden geçmek için bir hamle yaptım. O ise bunu bir oyuna çevirmişti, bacağını kaldırarak geçmemi engelliyordu.

"Harry!" Ben yakınırken o ise kahkaha atmaya başlamıştı. Bacağını kaldırmaması için elim ile baskı uygulayarak onu aşmayı denedim. Hatta bu denemem başarılı bile olmuştu -neredeyse. Çünkü onu geçtiğimi fark eden Harry hızla kolunu belime sararak beni kendisine doğru çekti ve ayağa kalktı. Kolu beni sıkıca tutarken ondan kurtulmak imkansız gibi bir şeydi.

"Tamam Elisa! Lanet olsun, geliyorum"

Pantolonunu düzelttikten sonra bana yürümemi işaret etti. Ona istediğim şeyi kabul ettirebilmiş olmanın mutluluğu ile iki kolumla birden onun dövmelerle kaplı olan sol koluna sarıldım ve uzanarak boynuna bir öpücük bıraktım "Teşekkür ederim Haz!"

"Bana şöyle seslenmeyi kes" dedi kıkırdayarak. Verdiği her bir cevapta kıkırdamasından, sarhoş olduğunu artık iyiden iyiye anlayabiliyordunuz. Piste ulaştığımız zaman bana eşlik etmesini beklemiştim.Oysaki Harry hemen arkasındaki bar taburesine oturarak beni izlemeyi tercih ediyordu. Müziğe eşlik ederek dans etmeye başladım, yüzündeki sırıtma eşliğinde kollarını göğsünde birleştirmiş olan Harry yalnızca beni izliyordu. Bacağı ile de olsa ritme eşlik etmek gibi bir niyeti yoktu. Burada tek başıma dans etmek sandığım kadar eğlenceli değildi, beni yalnız bırakmasını istemediğim için elinden tutarak onu ayağa kaldırmayı denedim

"Hadi Harry!"

"İstemiyorum" diyerek cevapladı

"Lütfen!"

"Hayır Elisa"

"Lütfen!!" Ona doğru yaklaşarak dudağına küçük ve kaçamak bir öpücük bıraktım. Buna hızla karşılık vermişti ve bu tür durumlarda ona karşı koymak imkansız gibiydi. Bu nedenle direnmek yerine beni kendine yaklaştırmasına izin vermiştim. Etrafımızda insanlar olduğu bilinci ile gülerek ve biraz da utanarak ondan uzaklaştım. Bu hareketim karşısında alaycı bir şekilde göz devirmişti. Her bir mimiğini ezberlemek istercesine onu dikkatle inceliyordum.

"Biliyor musun?" dedi ve devam etmeden önce birkaç saniye boyunca gözlerimin içine öylece baktı "İyi ki o aptal psikoloji dersini seçmişim bebeğim"

Merhabalar! Biz geldik 💕
Umarım bölümü beğenmişsinizdir. Fikirlerinizi buraya alabilirim.
Ayrıca destekleriniz için çok teşekkür ederim. Sizi çok seviyorumm

Continue Reading

You'll Also Like

81K 6.6K 25
Üniversitesinin serseri çocuğu jungkook, kız arkadaşını rahatlatmak için kayda aldığı inlemelerini yanlışlıkla yeni atanan rektörü Kim Taehyung'a ata...
244K 21.7K 27
Son sınıf öğrencisi Jungkook part time olarak girdiği kafede patronu Kim Taehyung'u çıldırtmayı seviyordu. Omega Jungkook Alfa Taehyung Hayrankurgu#1...
200K 19K 27
010 ***: hamileyim jungkook: sen kimsin
23.8K 1.3K 8
güneşi ararken peşini bırakmaz ay * Eğer kaçırılan Alaz olsaydı ve Asi sokakta büyümeseydi. *Aslaz role reversal*