2.16 | Big Discussion

2.3K 145 115
                                    

Gözyaşları, kafamdan göndermeyi başaramadığım düşünceler ve hayalkırıklıkları... Tüm yol boyunca bunlarla savaşmak zorunda kalmıştım. Taksinin camına yaslanmış, Londra'nın puslu gökyüzünü izlerken tüm bu yaşadıklarım için suçlayacak birini arıyordum. Elbette bunlar için Harry'i suçlamak en basit yoldu. Onun aşağılık bir pislik olduğunu söyleyerek kenara çekilebilir ve tıpkı Austin'de yaşadığım o bunalıma geri dönebilirdim.

Ama gerçek bu kadar basit değildi, en azından bu sefer... Bu nedenle kendimi suçluyordum. Harry'den bana asla vaad etmediği sadakati beklemiş ve kendi kendime bir hayalkırıklığı yaratmıştım. Ne de olsa onun aşka inanmadığını çok iyi biliyordum. Sevgi kavramına uzaktı. Onu buna ben zorlamıştım. -Ona rağmen- onunla bir aşk hikayesi yazmaya çalışmış ve apaçık bir şekilde başarısız olmuştum.

Evet, tüm bunlar Harry'nin bir pisliğin teki olduğu gerçeğini değiştirmiyordu ama bu sefer tüm suçun onda olduğunu söyleyemeyecek kadar kendime kızgındım.

Aldatılmak tıpkı ölüm gibi bir şeydi, daima muhtemel olan ve asla beklenmeyen...

Taksicinin birkaç kere endişeli bakışlar ile beni aynadan kontrol ettiğine şahit olmuştum. Açıkcası insanların bulunduğu ortamda ağlamaktan nefret ediyordum, bu kendimi çok güçsüz hissettiriyordu ama şu an bunu umursayamayacak kadar canım yanıyordu.

Nihayet eve ulaştığım zaman titreyen ellerimle anahtarı deliğe soktum. Kapını kilidini açarken Maya'nın uyuyor olması ve uyanmaması için dua ediyordum. Ona her şeyi anlatmayı çok istememe rağmen şu an bunu yapabilecek gücüm yoktu. Tek istediğim güzel bir uyku çekmek ve uyandığımda midemde oluşan acı yumrusunun geçmiş olmasıydı. O zaman Maya'ya her şeyi baştan anlatabilirdim, buna Harry'nin çocuğunu taşıdığım detayı da dahil...

Tıpkı o gün bıraktığım gibi duran odama çantamı bıraktıktan sonra Maya'nın odasına doğru ilerledim, kapısı aralıktı. Oradan görüyordum ki yastığına sarılmış bir şekilde uyuyordu. Bir iç çekerek odama döndüm. Alnımdan başlayan bir ağrı başımın neredeyse tamamını kaplıyordu. Saat sabah 8'e gelmek üzereydi ve tüm geceyi Harry'i bekleyerek uyanık geçirdiğim düşünüldüğü zaman, hiç gücümün kalmamış olması fazlasıyla normal geliyordu.

Harry kokmayan, onun parfümünün sinmedi yastığıma başımı koyarak kendimi uyumaya zorladım.

☾ ☾ ☾

Uyumak tahmin ettiğim kadar zor olmamıştı. Aklıma gelen onca düşünce bana işkence ederek uyumamı imkansızlaştırır sanıyordum ama başımı yastığa koymamın ardından kısa bir süre sonra uyumuş olmalıydım çünkü hiçbir şey hatırlamıyordum. Belki de beynimin acılarla baş etme şekli buydu.

Beni uyandıran şey ise kapalı kapıma rağmen içeriden gelen gürültüler oldu, anlam veremediğim bir takım sesler kulağıma dolarken gözlerimi açarak yerimde doğrulmaya çalıştım.

"Tanrı aşkına, ne yaptığını sanıyorsun?"

Bu Maya'nın sesiydi, birine bağırıyordu. İçeride neler olduğunu anlamak amacıyla yatağımdan kalkarken onun sesini duydum. Tıpkı Maya gibi o da bağırıyordu "Çekil önümden"

Sesini duyduğum anda tüm her şey başa dönmüştü, uyumanın acıyı uyuşturucu o etkisi yok olmuş ve midemdeki o yumru tekrar oluşmuştu. O sırada odamın kapısı hızla açıldı. Kapının kolunu tutan, çatık kaşlı ve fazlasıyla sinirli görünen Harry ile göz göze geldik.

Birkaç saniye boyunca birbirimize baktıktan sonra sessizliği bozan o oldu "Bu da ne demek?"

Cevap vermedim.

WonderwallHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin