Kolej Savaşçıları [Tamamlandı...

By Renkli_Bukalemun_

26.4K 3.3K 269

Hayatta bu kadar salak bir grup tanımışmıydınız? O halde tanışma zamanı! 🙈🙉🙊 Amac sadece salaklardan kurt... More

Tanıtım
İkinci Bölüm
Üçüncü Bölüm
Dördüncü Bölüm
Altıncı Bölüm
Yedinci Bölüm
Sekizinci Bölüm
Dokuzuncu Bölüm
Onuncu Bölüm
On Birinci Bölüm
On İkinci Bölüm.
On Üçüncü Bölüm
On Dördüncü Bölüm
On Beşinci Bölüm
On Altıncı Bölüm
On Yedinci Bölüm
On Sekizinci Bölüm
On Dokuzuncu Bölüm
Yirminci Bölüm
Yirmi Birinci Bölüm
Yirmi İkinci Bölüm
Yirmi Üçüncü Bölüm
Yirmi Dördüncü Bölüm
Yirmi Beşinci Bölüm
Korkusuzlara
Yirmi Altıncı Bölüm
Yirmi Yedinci Bölüm
Yirmi Sekizinci Bölüm
Yirmi Dozuncu Bölüm
Otuzuncu Bölüm
💕Teşekkürler💕

Beşinci Bölüm

940 113 4
By Renkli_Bukalemun_


"Getirdin mi?" cebinden küçük bir şişe çıkartıp bana uzattı. "Heralde kızım, getirmeyip ne yapıcaktım? " Şişeyi alıp pantolonumun cebine sıkıştırdım.

Bu gün karnıma atılan topun intikamını alacaktık. Ne demişler 'her şeyin bir bedeli vardır.' Bununda bir bedeli vardı. Sırt çantamı sıranın üzerine indirip Pelin'in yanına gittim. O da çantasını indirmiş telefonuyla oynuyordu. Yanına yaklaşıp omzunu dürttüm. "Kalk, açıktım kantine gidelim." Omzunu silkip "banane ben acıkmadım. Sen git" dedi. Pelin ısrarı sevmezdi. Bu yüzden ısrar etmeyip yanından gittim.

İlk dersimiz fizikti. Yani ölüm gibi bir gün geçirecektim. Kantine gidip karnımı bir güzel doyurmak istedim. Okuduğum bir yerde, eğer mide dolu olursa insanın uykusu gelirmiş, yazıyordu. Bende bu bilgiye dayanarak karnımı doyuracak ve bir güzel fizik dersinde uyuyacaktım.

Çantamdan cüzdanımı alıp sınıftan çıkıp kantine gittim. Kantinimiz oldukça büyüktü. Genelde okul çok büyüktü. Buraya ilk geldiğim gün çok berbat geçmişti. Sınıfımı bulamamış yetmezmiş gibi birde ilk günden okuldan uzaklaştırma almıştım.

Kantine inip kendime yarım tost ve birde ayran aldım. Aslında daha güzel yemekler vardı. Bütün et çeşitlerinden türlü türlü yemekler. Ama ben pek kantinden bir şey yemezdim. Sadece sabahları yerdim,akşamları ise genelde dışarda yerdik. Elimdeki ayran ve tost ile birlikte renkli masallardan birine oturdum.

Bir yarım tostu bile zor bitirir hale gelmiştim. Sürekli dans ettiğim için hiç kilo alamıyordum. Benim yaşımdakiler ya elli yada kırk beş kilo oluyorlardı. Ben nedense kırk ta kalmıştım.

Ayranın kapağını açıp içine biraz tuz ekledim. Buranın ayranlarında hiç tuz olmazdı. Ayranımın içine bir pipet daldırıp bir yudum aldıktan sonra tostumdan küçük bir parça ısırdım.

İlk dersin fizik olmasına o kadar üzülüyordum ki hocayı gördüğüm an kıyamet kopacak gibi hissediyordum.

Yan tarafımda oturan kızlardan gülüşmeler sesi geldi. Merak edip arkamı döndüm.

Kızlar kaş göz yapıp birilerine bakıyorlardı. Merak edip bende kızların baktıkları yöne baktım.

Kızlar bizim Mete'yi kesiyorlardı. Yüzümü eşkitip önüme döndüm. Bu çocukta gerçekten ne buluyorlardı. Tip desen hiç yok saç... Arap saçı. Kaş desen yamuk yumuk. Beyin desen hiç yok. Kısacası mal.

Kızlar giderek yüksek sesle gülmeye başlamışlardı. Bu okulda beni çekemeyen çok insan vardı. Bende bu özelliğimi kullanacaktım. Onları gıcık edicektim.

Masadan kalkıp tost ile ayranı da yanıma alıp Mete'nin yanına gittim. Hiç sormadan masaya çöktüm. O da benim gibi tost, ayran takılıyordu. Gözlerini bana çevirip "kalk masadan" dedi. Onu umursamayıp "sanada günaydın" dedim.

Kızlar arka tarafımızda kalmışlardı. Ve artık gülmüyorlardı. Aksine somurtuyorlardı.

Mete'ye dönüp "sen demedinmi bizde gruptan sayın diye. Biz yemeklerimizi beraber yeriz. Grup için daha iyi oluyor." Tostumdan son bir ısırık daha alıp bitirdim. Nerdeyse ayranımda bitmişti. Son damlasına kadar ayranımıda bitirip masadan kalktım.

Amacım onunla yemek yemek değildi. Sadece kendime birkaç düşman daha edinmiştim.

Sınıfa döndüğüm zaman nerdeyse hoca sınıfa girecekti. Hocadan önce davranıp sınıfa girdim. Sırama geçip oturdum. Bu ders benim uyku dersimdi. Çantamı sıranın üzerine koyup kollarım ile çantama sarılıp yumuşak çantama başımı koydum. Cam kenarında oturduğum için dışarıyı izlemeye başladım. Hocanın anlattıkları ninni gibi geliyordu. Sabahın daha erken saatleri olduğu için gün doğumunu izleyerek uykuya daldım.

🐕🐕🐕

Yanımda bu dersliğine Efe oturmuştu.

Onun iğrenç sesiyle gözlerimi açtım. Tepemde hocanın dikildiğini görünce, çantamı sıranın yanına koyup "efendim hocam?" dedim. Hoca kapıyı gösterip "sizi çağırıyorlar Ecem Hanım. Hadi yırttın. Yoksa çanına okurdum. Seni kuantum fiziği ile boğarım." Sıradan kalkıp kapıya baktım. Sadece beni değil. Efe, Derin, Derya, Biricik'ide çağırıtorlardı. Kapıya gidip bizi çağıran kıza baktım. "Kim çağırıyor?" kız biz çıktıktan sonra kapıyı örtüp "Arda hoca" dedi.

Mücik hocası bizi niye çağırmış ki?

İçime bir sevinç patlaması yayıldı. Fizik dersinden kurtulmuştuk. Kızı takip edip okulun en üst katına çıktık. Arda hoca galiba bizi müzik odasına çağırıyordu. Çünkü bu katta sadece müzik odası bulunuyordu.

Tahmin ettiğim gibi kız bize müzik odasına gitmemizi söyledi. Müzik odasının kapısını açıp içeriye girdik.

İçeride başka bir sınıf ders işliyordu. İçeriye sırayla girip Arda hocanın yanına gittim. Öğrenciler bir üst sınıfımızdı. Hocanın önünde durup "bizi çağırmışsınız hocam" dedim. Salondan çıt çıkmıyordu.

Salona şöyle bir göz gezdireyim dedim ama bizim aptal grubu orda oturmuş bizi izlerken görünce şaşkınlığımı saklamak imkansız hale geldi. Hoca bize gitarların olduğu tarafı gösterip "geçin bakalım, müzik nasıl yapılırmış görsün şunlar." dedi.

Bizi gösterip "biz mi yapıcaz?" dedim. Hoca başını sallayıp "evet daha önce kafelere çıktığınızı duydum. Zaten derstede baya başarılısınız. Hadi" gitarların olduğu tarafı gösterdi. Somurtup hocanın gösterdiği yöne gittik. Derin elektrogitarı boynuna takıp akordunu düzeltti. Derya ise normal gitarı alıp hazır olmamızı bekledi. Efe bateriye geçerken hoca ona dur işareti yaptı. "Adele'nin someone like you şarkısını çalın." dedi.

Ama bu şarkıda piyano vardı ve içimizden kimse piyano çalmayı bilmiyordu. Hocaya bakıp "piyanoyu kim çalacak?" dedim. Bu şarkıda olmassa olmazı piyanoydu.

Hoca piyanonun başına geçip "Üç dediğimde başlayacağız" dedi. Efe bu durumda dışarda kalıyordu. "Üç" hocanın üç demesiyle girişi yaptı. Bu parçayı çok severdim ama piyano çalacak insan olmadığı için bu biraz imkansız oluyordu.

Piyanoyu adeta aşık olmuştum. O kadar tuşun arasından nasıl, hangi tuşa basaçaklarını biliyorlardı?

Ritmi yakalayıp şarkıya başladım. Bu şarkıyı gözüm kapalı söylemeyi çok seviyordum.

Şarkının sözlerini her söylediğimde geçmişimden izler aklıma geliyordu. En önemlisi o acı gün.

O sahne hep aklıma geldiğinde bu şarkıyı daha içten söylüyordum. Yaşayarak. Nakarat yerini söyleyip bekledim. Gözlerimi açıp etrafa bakmak istedim. Gözlerim kapalı kaldığı her saniye açılar daha derinden yaralıyordu beni.

Eğer gözlerimi açarsam ağlardım. O yüzden açamazdım. Ağlamayı kendime yasaklamıştım. Ne olursa olsun asla ağlamiyacaktım.

Ritim geldiği an şarkının diğer kıtasında giriş yaptım. Her kelime ağzımı parçalayarak çıkıyordu resmen.

Kendimi biraz daha tutup şarkının sonuna gelmiştim. Gitar sesi iki kere titreşip durdu. Kendimi toparlayıp gözlerimi açtım. Herkes sus pus olmuştu. Şarkı bitince salon bizi alkışlar boğmuştu. Herkes bizi alkışlıyordu. Nerdeyse herkes!

Mete ve arkadaşları alkışlamıyorlardı. Elimdeki mikrofonu indirip diğerlerini bekledim. Onlarda gitarlar yerine koyup yanıma geldiler. "Biz gidelim mi hocam?" diye sordu Efe. Hoca ağzını açıp cevap vereceği sıra zil çaldı.

Salonda herkes koştura koştura çıkınca sadece ben kalmıştım. Kapıya yönelip çıkacaktım ki piyanonun mükemmel sesi kulağımda çınladı. Kararımı değiştirip çıkmadım.

Piyanonun yanına gidip Do noktasından başlayıp bütün tuşlara bastım. Bu aleti bir gün çalacaktım.

Okul bitince direk Yatakhaneye çıkıp intikamım için plan yapmaya başladık. Pelin elindeki pastayı bana gösterip "hazır" dedi. "Biraz dolapta kalacak o yüzden ben gidip şunu kantindeki Ayşe ablaya verip geliyorum."

Pelin elindeki pastayla odadan çıktı. Pastaya uyku ilacı koymuştuk. Bu pastayı da onlara yedirecektim. Aslında sadece Mete'nin yemesi daha iyi olurdu ama ben hepsine yedirecektim. Ne demişler kurunun yanında yaşda yanarmış.

2 saat sonra...

Pelin pastayı kantinciden alıp yanımıza geldi. Pasta çok güzel duruyordu. Ama eğer yersem bende uykuya dalardım.

Pelin bir ekmek bıçağını çantama koydu. Lazım olan tüm diğer eşyaları çantama koyduk. Hangi eşyalar mı? Onlara öyle bir şaka yapacaktık ki bütün okul sallanacaktı.

Çantama elimde olan bütün makyaj malzemelerini doldurdum. Eskiden birkaç perukum vardı, onlarıda koydum. Pelin pastayı eline alıp odadan çıkınca bizde çıktık.

Mete normalde yatılı kalmazdı ama annesini beklerdi. Eh Deniz hanımın da işi geç bittiği için Mete annesini beklerken arkadaşlarıyla takılırdı.

Erkeklerin katına geldiğimizde onların oda numarasını aramaya başladı. Derin önceden onların hangi odada kaldıklarını öğrenmişti. 9 numaralı odada kalıyorlar . Oda numarasını bulup kapının önünde durdum.

Bir adım öne çıkıp kapıyı tıklattım. Sanki onlara bizim gruba hoşgeldiniz partisi yapıcakmışız gibi davranıcaktık.

Kapıyı Burak açınca hemen yüzüme bir gülümseme yerleştirdim. Burak bizi beklemiyor olacak ki şaşkınlığı suratından belliydi. Birkaç dakika bize baktı. Bakışmadan sıkılıp "bizi içeri almıyacak mısın?" diye sordum. Burak kapının önünden çekilip bizi içeri davet etti. Tam istediğim gibi tüm kadro buradaydı.

Sırayla içeri girdik. Mete bir yatağın üzerine uzanmış tavanı izliyordu. Mert ise camdan dışarı izliyordu. Emre dolabı kurcalıyordu. İçeri hepimiz girdiğimizde Burak arkamızdan kapıyı kapattı. Burak hariç kimse bizi fark etmemişti. "Süpriz! " diye bağırdım. Kız sesi duyunca hepsi bize doğru baktı. Emre dolabı kapattı, Mete yatakta dikilip bize doğru döndü. Mert ise camdan dışarı bakmayı kesti. Sanki ilk defa kız görüyorlar gibi bakıyorlardı.

Pelin'in elindeki pastayı gösterip "size bir hoşgeldiniz pastası yaptık. Beraber yeriz diye düşündük." asla sizi grubumdan biri olarak saymayacaktım. Mete yataktan kalkıp "buraya nasıl geldiniz? Deniz hoca görürse..." sözünü kesip "siz söylemezseniz kimse bir şey bilmez" dedim.

Şaşkın şaşkın bize bakıyorlardı. Oflayıp "hadi ama bak o kadar pasta hazırladık insan bir tadına bakar. Ben bile yememek için kendimi zor tutuyorum. Nazı bırakında yiyelim hadi." Çantamı yanımda duran boş yatağa indireceğim sirada Mert öne atılıp "çıkın dışarı" dedi. Yüzümü buruşturup "o kadar hazırlık yaptık" dedim. Aslında onları oynatmanın bir yolu vardı. "İyi madem , kızlar hadi gidelim" dedim. Pelin ve diğerleri arkamda duruyorlardı. Arkamı dönüponlara gözümü kırptım. "Hadi kızlar istenmediğimiz yerde durmayalım." Kızlarda kapıya yönelince arkadan Emre'nin sesi geldi. "Durun ya güzelim pastayı tek başınıza yemeyin. Mert yapma ya dur kalsınlar. Bak pasta çok güzel duruyor. " anlaşılan Emre yemeğe düşkün biriydi. Kapı kolunu aşağıya indirip kapıyı atacaktım ki Mete "dur" dedi. Kapıdan çekilip arkamı döndüm. "Tamam durdum."

Pastayı küçük bir sehpanın üzerine koyup bıçağı onlara vermiştim. Mete bıçağı kapıp tek başına pastayı kesti.

Herkese birer dilim koyup servis ettik. Biz hariç onlara yedirecektim. Bizim kızlar hariç diğerleri tabağa pasta koyup yemeye başladılar. Mete çatalını pastaya batırıp tam yiyecektir ki duraksadı "daha demin yemek için deliriyordun , şimdi yemiyorsun." Haklıydı. Pasta çok iştah açıcıydı. Ama yersem planımız bozulurdu.

Mete'ye güzel bir cevap vermem lazımdı. "Ya ben evet deyin diye öyle dedim. Siz yiyin biz kalırsa yeriz" pek tatmin olmasada ilk lokmayı yedi. Herkesin yediğinden emin olmak için gruba baktım. Ve zafer... Yemişler.

Şimdi sıra onların uykuya dolmasını beklemekti.

🌸🌸🌸

Tahminimden daha erken uykuya dalmışlardı. Çantamdan makyaj malzemelerini çıkartıp Mete'nin yanına gittim. Tabi Biricik Burak'a , Derin Mert ile, Derya ise Emre ile ilğileniyordu.

Elime pembe bir peruk alıp Mert'in kafasına geçirdim. Kırmızı - çok koyu olan - ruju alıp Mete'nin dudaklarına yaya yaya sürdüm. Tabi rujla yetinemiyecektim. Fondötenle güzelce yüzünü beyazlaştırdım. Gözlerine far yapıp kaşlarını dolgunlaştırdım. Tabi bir şey eksikti. Takma kirpikler.

Mete'nin kirpiklerinden hallettikten sonra sıra oje sürmeye gelmişti. Çantamdan mavi koyu ojeyi alıp Mete'nin tırnaklarına sürdüm.

İşim bitince eserimin nasıl olduğuna bakmak için Mete'den uzaklaşıp ona uzaktan baktım. Gerçekten mükemmeldi.

Kızlar ne alemde diye başımı çevirdiğimde onlarda son dokunuşlarını yapıyorlardı. Cebimden telefonumu çıkarıp Mete'nin bu halini çektim. Gizli hesaptan okulun itiraf sayfasında paylaştım.

Bu yaptığımız biraz fazla kaçaçaktı fakat grubuma girmeninde bir bedeli olacaktı. Hepsinin birer birer fotoğraflarını çekip sitede yayınladık. İşimiz bitincede eşyalarınızı toplayıp odadan çıktık.

Yarın kıyamet kopacaktı.

🐾 🐾 🐾

Telefonumun iğrenç melodisinde gözlerimi açtım. Bu gün okul yoktu. Yani cumartesi günü. Sabahın altısında kalkmam lazımdı. Bu gün baya yoğun bir gün olacaktı.

Banyoya gidip sıcak bir duş aldım. Üzerime kedili kopşonlu salaş siyah sweatshirtimi giydim. Altına beyaz kot pantolonumu giydim. Ayakkabı olarak ise biraz yüksek olan spor ayakkabılarımı giydim. Genelde spor takılırdım. Saçlarımı balık sırtı yapıp örgüyü gevşettim. Küçük bir sırt çantasıyla konbinimi tamamladım. Beyaz şapkamıda alıp okuldan çıktım. Bu gün hayvan barınağına gidecektim. Her ay mutlaka giderdim. Yanımda bir miktar para ile onlara destek olmaya çalışırdım.

Okulun önüne çıkıp bir taksi çevirdim. Taksinin arka koltuğuna geçip dışarıyı seyretmeye başladım. Yavaş yavaş kışa gidiyorduk bu yüzden bu aralar yağmur fazla çiseliyordu.

Bu gün Mete ve öküz arkadaşları siteye girdiklerinde durum vahim olacaktı. Telefonumu çıkartıp siteye girdim.

Attığım fotoğrafların altına birsürü yorum yazılmıştı. Ekranı aşağı kaydırıp yorumlara baktım.

XxzXx: Okulumuzun en yakışıklı çocuğuna bakın:D

Adamolun:Lan bu ne tip. Allahım sabaha kadar güldüm.

Manyaklise:Dikkatli ol hanım kızım seni çiy çiy yerler.

Onela:Adım gibi oldum ya, o ne la?

Gereksizişler takımı:Ya ben sana aşıktım ya. Ama bu halinle midem bulandı.

Sanırım kızların yorumları başlıyordu.

Girl :Ayyy, Mete ne oldu sana?

Kız avcısı :Ohhhh yüreğime sular serpildi. Hep sen çekici olacak değilsin Mete. Kim yaptıysa ellerine sağlık.

Yorumları daha fazla okuyamadım. Özellikle şu Kız avcısı denilen adamın yorumunu çok beğenmiştim.

(Mete Soykan...)

"Mete! Kalk oğlum kalk "

Gözlerimi açtığımda duvar köşesinde sızıp kalmıştım. Başımda Mert bana bağırıyordu. Uyku sersemi olduğum için pek bişi anlamadım. "Gidin başımdan, uykum var" ama yok rahat bırakmazlar ki insanı. Kolumdan tutup beni banyoya soktu.

Aynanın karşısına beni zorla geçirip "bak oğlum haline" bakacak gücüm yoktu. Aynaya gözüm kayıp birkaç saniye baktım. Aynada pembe saçlı bir kadının yansıması vardı.

Bir dakika. Gözlerimi açıp aynaya baktım. O kadın bendim.

(Mert Karaduman... )

Mete aynadaki yansımasını bakıp şoktan şoka giriyordu. İlk başta bende böyle oldum. Banyoya Burak dalıp telefonundan bir şey gösterdi. "Oğlum itiraf sayfasına düşmüşüz! " Telefonu elinden çekip aldım.

Gerçekten düşmüştük.

Hepimizin fotoğrafları vardı. Altında da bir sürü iğrenç yorum. Mete telefonu elimden çekip aldı. O bir şok daha geçirirken bizi bu hale getireni merak etmeye başladım.

Tabi ya. Aptal kızlar

"Onlar yaptı " diye geveledim. Mete telefonu Burak'a verip " kim? " diye sordu. Yüzüne bakıp anlamasını bekledim. Ve anlamıştı.

" İyi, su bidonlarını hazırlayın, intikam almaya gidiyoruz."

(Ecem Seven...)

Barınağa vardığımda taksiden inip parasını ödedim. Burayı çok seviyordum.

Kapıyı açıp içeri girdim. Kapı açılınca küçük bir zil çalıyordu.

İçeri girer girmez bütün köpekler havladı. Beni tanıyorlar . Her seferinde böyle beni gördüklerinde havlarlardı.

Buranın sahibi kırk yaşlarında bir kadındı. O da buraya bayılırdı.

Hayvanların yanına gidip kafeslerinde onları izlemeye başladım. Onları böyle kafeste sevmeyi pek istemezdim. Buranın bir bahçesi vardı, genelde onları orda severdim. Teyzenin yanına gidip bağış için beyaz zarfta parayı verdim. Buranın ilk hali hiç iç açıcı değildi. Babama yalvarıp burayı düzelttirmiştim. Teyzeye hayvanları dışarı çıkarmasını söyleyip bahçeye geçtim.

Çok güzel bir köpek oyun alanına dönmüştü. Burda sadece köpek yoktu. Kedi de vardı. Ama onları pek köpeklerle çıkarmazlardı. Bende bir ay köpekleri bir ay kedileri ziyarete gelirdim.

Bahçedeki banka oturup köpekleri bekledim.

Onları beklerken bir yandan Mete ve arkadaşlarının ne durumda olduğunu düşünmeye başladım. Umarım bir saçmalık yapmazlar.

Köpekleri bahçeye açılan kapıdan içeri girdiklerini görünce banktan kalkıp onlara doğru koşmaya başladım. Onlarda bana koşuyorlardı.

En önde çok sevdiğim beyaz tüyleri olan Samoyed cinsi bir köpekti. Ona bayılıyordum. Koşup üzerime atladı.

Üzerime atlamasıyla yere düştüm. Ellerimi tüylerinin arasına geçirip onu sevdim.

(Mert Karaduman...)

Elimize su bidonlarını doldurup onların odasına çıktık. Sabahın erken saatleri olduğu için kızların hepsi uyuyordu. Koridorda bekleyen nöbetçi öğretmen olmaması tam bir şans işiydi. Mete önde sinirle yürüyordu. Onların odasına gelip önünde durduk. Emre daha önceden onların oda numaralarını öğrenmişti. Odanın kapısını hafif tıklatıp kapı açılacak mı diye bekledik. Eğer açılırsa uyanmışlar demektir . Ama açılmazsa işte o zaman vay hallerine.

Kapı açılmamıştı. Mete kapıyı yavaşca açıp içeriye göz attı. Daha sonra bize dönüp gel işareti yaptı. Bizde Mete'nin arkasından kapıdan içeri girdik. Kapıyı arkamızdan sessizce kapatıp kapının önünde dizildik. Mışıl mışıl uyuyorlardı.

(Burak Çetiner...)

Odaya girer girmez gözlerim pembelikten yandı. Bu kadar pembenin bir arada bulunması biraz yasaya aykırı olmalıydı.

Odanın her tarafında peluş oyuncaklar vardı. Sanki masal diyarı. Kızlar böylemiydi?

Yalnız birde odanın her tarafında kitaplık vardı.

Mete etrafa bakınmaya başladı. Sanki birini arıyordu. Mete elini okey der gibi yapıp odayı turlamaya başladı.

Bu başlama işaretiydi. Biricik'i kendime kurban seçip onun yatağının yanına gittim. Başında dikilip yüzüne baktım. Uyurken bir insan bu kadar masumken neden gerçekte aslından daha beter biri olurdu? Hiç anlamıyorum.

Herkes kendine bir kurban seçmişti. Mete ranzaları gezip "yılanın başı yok" dedi. İlk başta anlamasam da sonradan Ecem'i kastettiğini anladım. Ecem ortalıkta yoktu.

Mete de bir kurban seçip eli ile geri sayım yaptı. Mete biri gösteren parmağını görünce dördümüzde aynı anda bidonlardaki suyu yüzlerine boşalttık. Hava hale çok sıcak olmasada idare eden bir hava vardı. Onlar daha çok üşürsün diye suların içine buz küpleri koymuştuk.

Bidonlardaki suyu boşaltır boşaltmak Biricik yataktan sıçrayıp kafasını ranzaya vurdu.

Ben Biricik'i izlerken arkamdan kız çığlıkları yükseldi.

Arkamı dönüp diğerlerine baktım. Hepsi yerinde duramıyordu. Bizimkiler ise gülerek onları izliyorlardı.

Derin'in içine buz kaçmış olacak ki hoplayıp zıplıyordu. Benimki ne durumda olduğuna bakmak için ona döndüğümde yüzüme çarpan şeyle yere sendeledim. Suratıma yastıkla vurmuştu.

Öcünü almak ister gibi yastıkla sert sert vurmaya başladı. O an onun yatağında bir yastığı gözüme kestirip bende ona karşılık verdim. Ben ona vuruyorum o bana. Yerden kalkıp ayakta savaşmaya başladık.

Gözüm bir an bizimkilere kaydı. Diğer kızlarda bizimkilere yastıkla dalmışlardı. Biricik'deb kaçıp elime ilk geçen yastıkları bizimkilere yolladım. "Tutun" diye bağırıp yastıkları fırlattım. Onlara destek oldum.

Yastıkları yakalayıp kızlara daldılar.

Biricik'den gelen yastık darbesinden kaçıp elimdeki yastığı ona fırlatınca yastık duvara çarpıp yırtıldı. İçinde ne kadar tüy varsa havaya savruldu.

Elimdeki yastık nerdeyse boşalmıştı. Son bir darbe daha Biricik'e atıp içindeki bütün tüyleri onun üzerine döktüm.

Üzeri su ile kaplı olduğu için bütün tüyler üzerine yapışmıştı.

(Derin Aksoy...)

Mert yastığı öyle sert fırlatıyordu ki eğer kafama gelse kesinlikle parçalardı. Ecem'in yatağından bir yastık alıp bende ona karşılık vermiştim. Tabi Burak aptalı Mert'in yardımına koşup ona bir yastık verene kadar.

Mert'in bana attığı her yastık darbesinden kaçmayı başarmıştım. Elimden geldiğince bende ona sert darbeler vurmaya çalıştım. Ama bir kız ne kadar güçlü olurdu ki? Alsa küçümseme yapmıyorum.

Mert'in bana attığı darbe karnıma gelmişti. Yastık olduğu için dua etmeliydim, yoksa karnım ağzımdan çıkacaktı. Başıma gelen darbe ile yere düştüm. Bu salakla evlenenin vay haline.

Yerden uzanmış ona bakıyordum. Baya sinirli gözüküyordu. Bana vurmak için yastığı havaya kaldırınca sağ tarafına yuvarlandım. Eğer kaçmasaydım muhtemelen o darbe beni yerle bir ederdi.

Gözüm diğerlerine kayınca onların nasıl savaştıklarına baktım. Biricik elindeki yastıkla Burak'a vuruyordu. Burak'ın yastığı patlamış, kendini dev ayımız ile savunuyordu. Pelin ile Mete banyoya kadar girmişler orda savaşıyorlardı. Derya ve Emre ise çoktan yastıkları bırakmış elleri ile ayakları işin içine dahil olmuştu.

Yüzüme gelen darbe ile kendi gelip Mert'e ile ilgilenmeye başladım. Yerden kalkıp yastığım ile saldırıya geçtim. Her darbede kaçmayı başarıyordu. Onun o siyah gözlerini yerinden çıkarmak istedim.

Artık saldıracak gücümüz kalmamıştı. Mert'in gücü kalmadığından o da saldırmayı bırakmıştı. Ellerimi diz kapağımdan dayayıp soluklanmaya başladım. Karşımda o da aynısını yaptı. Fırsat bu fırsat. Elimdeki yastığa öfkemi doldurup suratına çarptım.

O yüzüne gelen darbe ile yere düşünce koşup Ecem'in yatağına çıktım. Gücüm olmadığı için ranzaya tırmanmak biraz zor olmuştu.

Yatağa çıkıp onu izledim. Yerden kalkıp yastığını aldı. Koşarak ranzanın yanına geldi. Ben üstten onu itip ranzaya çıkmasını engellemeye çalışırken o çoktan çıkmıştı.

Savaş pozisyonunu alıp karşısına dikildim. Yastığı havaya kaldırınca bende havaya kaldırdım. İkimizin yastığı havada birbirine çarpıp patladı. Yastıktaki bütün tüyler havaya saçıldı.

"Napıyorsunuz burda!?"

Bağırışın geldiği tarafa döndüm. Herkes oraya bakıyordu. Kapıya baktığımda küçük dilimi yutacaktım. Bu Deniz Hanımdı.

Gözlerim Mert'inkilerle buluştu. O da bana şaşkın şaşkın bakıyordu. Bu başımızın belaya girdiğinin bir göstergesiydi.

Bir an ne olduğunu anlamadan bir şeyin kırılma sesi geldi ve üzerimde bir ağırlık hissettim.

Gözlerim reflek olarak kapanmıştı. Yavaş yavaş gözlerimi açtığımda üzerimdeki ağırlığın ne olduğunu anladım. Gözlerim iki çift siyah gözle bir araya geldi. Üzerimdeki Mert'di.

Yatak kırılmış bende aşağıya düşmüştüm. Düşmenin etkisi ile Mert'de - başka düşecek yer yokmuş gibi - üzerime düşmüştü.

Kapıya bakınca Deniz Hanımın şok içerisinde öfkeliydi.

(Ecem Seven...)

Saat nerdeyse yedi olucaktı. Üzerime bir yorgunluk çökünce bir taksiye atlayıp okula geri döndüm. Akşam yemeği saati olduğu için herkes yemekhanedeydi.

Karnım aç olmadığı için direk Yatakhaneye çıktıp odama girdim. Kendimi hemen banyoya atıp sıcak bir duş almak istedim. Bu gün köpeklerle fazla birlikte olduğumdan üzerim hep tüylerden kaplıydı. Kıyafetlerimi çıkarıp kirli sepetine attım. Musluktan suyu ayarlayıp duş başlığının altına girdim.

Sıcak su gerçekten vücuduma iyi gelmişti. Her tarafım soğuktan sızım sızım sızlarken ben bunu farketmemiştim. Sıcak su gerçekten iyi gelmişti. Banyodan çıkıp hızla giyinme odama girdim.

Üzerime crop kadife mavi kapüşonlu kazağımı giydim. Altına siyah düz kot pantolonumu ve beyaz Nike M2K ayakkabılarımı giydim.

Saçlarımı kurutmak için banyoya geri döndüm. Önce güzelce kurutup ardından fön çektim. Banyodan çıkıp kapıyı kapattığım an birşey farkettim.

"Bu odanın hali ne?! "

Sabahtan beri odanın içinde bir oraya bir buraya geziyordum ama olanları daha yeni farkettim. Oda resmen savaş alanına dönmüştü. Öfkeden kuduracağım sırada telefonumun çalmasıyla kudurma işine ara verdim.

Deniz hoca arıyordu. Hızla yeşil butonu sağa kaydırıp aramayı cevapladım.

"Alo, Ecem"

"Efendim hocam? "

" Nerdesin? "

"Okuldayım. Bir sorun mu var?"

"Okuldasın demek.Odama gel,hemen"

Tamam demeden telefonu suratıma kapattı. Telefonumu elimde sinirle sıkıp odadan çıktım.

O odanın halini ben onlara soracaktım?

Deniz Hanımın odasının önüne gelip durdum. Derin bir nefes alıp kapıyı iki kez arka arkaya tıklattım. İçeriden boğuk bir sesle "gir" dediğini duyunca odaya girdim.

Ben şoktan şoka girerken ortalıkta neyin döndüğünü anlamaya çalıştım.

Bizim kızlar, üzerleri sırılsıklam bir şekilde her tarafları tüy ile donatılmıştı. Yanlarında duran Mete ve diğerleri ise kiminin dudağı patlamış kiminin kafası yarılmıştı.

Mete ve Emre'nin bir şeyi yoktu ama aynı şeyi Burak ve Mert için söyleyemedim. Burak'ın dudağı patlamış, Mert'in ise kafası kanıyordu. Soran gözlerle hocaya dönüp "bunlara ne oldu?" dedim.

Deniz hoca masasına hafif oturmuş bir şekilde ellerini birleştirdi. "Ne mi olmuş? Asıl size sormalı ne olmuş? Ben sizi yarışmayı kazanın diye aynı grup altında topladım. Birbirinizi yiyin diye değil. Sen..." Beni gösterip "o fotoğrafları kaldırıyorsun. Sizlerde o odayı eski haline getiriyorsunuz. Bu arada cezalısınız." ağzımı açıp tam itiraz edecektim ki lafı ağzıma tıkadı. "Her biriniz haftanın belli bir gününde okuldaki etkinlik alanlarını temizliceksiniz. Yarın pazar. Ecem ile Mete siz spor salonunu temizliceksiniz." ne? Can düşmanım ile ben. Spor salonunu temizlemek. Şaka olmalı. "Derin ile Mert sizde giyinme odalarını. Pelin sen tek yapacaksın çünkü Efe bu işe karışmamış. Sen öğretmenler odasını bal dök yala yapacaksın. Biricik ile Burak, siz ise konferans salonunu. "

Kimsenin itiraz etmesi için zaman bile tanımadı. Hepimiz duyduklarımızın gerçek olup olmadığına idrak etmeye çalıştık. " Hadi odayı boşaltın" hepimizi odadan dışarı attı.

Ben önde çıkıp onların çıkmasını bekledim. Hepsi çıkınca onlara dönüp "ne halt ettiniz? Salaklar" arkamı dönüp kızlar yatakhanesine çıkan merdivenlere yöneldim. Onlarda benim arkamdan geldiler.

🍭🍭🍭

Odayı biz güzel toplayıp yastıkları geri doldurduk. Kırılan ranza için ise Kemal amca geçici olarak tamir edip yenisini alana kadar idare etmenizi söyledi. Her şey tamamlanınca erkekler odayı bir bir terkettiler. En son Mete'nin odadan çıkmasını bekledim. O çıkar çıkmaz kapıyı arkasından örtmek için kapıyı hafif hafif iterken birden beni tutup kendine çekti. Kulağıma eğilip

"Bunun bedelini ödeticem. Senin gibi bir salakla ceza almak... Hiç hoşlanmadım. Siz başlatmasaydınız o fotoğrafları atmasaydınız bunlara katlanmazdık."

Bunu öyle bir söylemişti ki tüylerim diken diken oldu. Resmen gözlerinde intikamın koyu kırmızı rengi, bal rengi gözlerini sarıyordu.

Beğenilerinizi bekliyorum.

Continue Reading

You'll Also Like

1.1K 310 63
Belki de daha ufacıkken sende şiir dinlemeyi severdin . Belki duygularından uyuyarak değil de sende yazarak kaçıyorsun . ortak noktalar çıktı bile be...
Medusa By ...

Teen Fiction

1.6K 129 25
Bazıları bana şeytan der, bazıları Lilith. Bazıları sadece yılan diyebilirler, bazıları ise yalnızca "O Kadın". Kimileri ismimden korkup ağızlarına b...
557K 23.7K 22
Kardeşi Mert için gittiği bir barda seçtiği bir adamdan hamile kalmayı planlayan Duru'nun tek amacı doğacak olan bebeğinin kardeşine nefes olmasıdır...
319K 17.8K 38
Bilinmeyen numara: Balık yediğimiz zaman süt içince zehirleniyorsak, denize süt döksek balıklar ölür mü? Bilinmeyen numara: Sütü biz bulduk da deniz...