Wonderwall

By burjoz

208K 8.7K 4.4K

"Çünkü belki de beni kurtaracak kişi sen olacaksın ve sonuç olarak sen benim tek dayanağımsın" | Oasis-Wonder... More

Wonderwall
1.1 | Misterious Boy
1.2 | Homework
1.3 | Lost
1.4 | Uninvited Guest
1.5 | Nightclub
1.6 | Accident
1.7 | The Last Letter
1.8 | Sadness
1.9 | Waking up
1.10 | Voice of the car
1.11 | Out for dinner
1.12 | Stupid Questions
1.13 | Wuthering Heights
1.14 | Bad Idea
1.15 | Conversation
1.16 | Blocked Number
2.1 | Wind of Change
2.2 | The Question
2.3 | Big Boss
2.4 | Rival
2.5 | Good Morning
2.6 | His Stormy Inner World
2.7 | His Evil Side
2.8 | Him and I
2.9 | Disaster
2.10 | Her Fascinating Inner World
2.11| Old Town
2.12 | Plot Twist
2.13 | Resisting
2.15 | Maria
2.16 | Big Discussion
2.17 | Choice Point
2.18 | Origin
2.19 | Disclose
2.20 | Kiwi
2.21 | Big Suprises and the Little Ones
2.22 | Nightcall
2.23 | Desiderate
2.24 | Obstinate
2.25 | Birthday
2.26 | Reunite
2.27 | Bombshell
2.28 | So Happily
2.29 | Labyrinth
2.30 | Paralogism
2.31 | Long-awaited
2.32 | Breaking News
2.33 | Warfare
2.34 | Curiosity
2.35 | The Last Supper
2.36 | Moonlight Sonata

2.14 | One Night Stand

2.1K 130 148
By burjoz


Gece saat 1.

Harry evden gideli yaklaşık yarım saat oldu. O sinirle kapıyı çarpıp çıktığı an gözlerimin önünden gitmiyordu. En başta anlık siniriyle bir hava alıp geleceğini sanmıştım, elbette arabanın anahtarlarını yanına aldığı gerçeğini düşündüğümüz zaman bu fazlasıyla iyimser bir yaklaşımdı. İlerleyen her bir dakika ise onun eve döneceğine olan umudumu daha da azaltıyordu.

Saat 2. 

Onu beklerken içimi saran ürpertiyle televizyonu açtım. Elbette bir şey izleyeceğimden değildi ama odada en azından bir ses olmasını istiyordum. Böylelikle bu cehennemin dibinde tamamen yalnız ve sıkışmış durumda olduğum gerçeğini biraz olsun geri plana atabilir ve içimdeki korkuyu rahatlatmayı deneyebilirdim.

Evet içimdeki korku. Burada defalarca kere kalmış olmama rağmen bu asla tek başıma olmamıştı, daima Harry yanımdaydı. Oysaki şimdi burada yoktu ve ben gerçekten korkuyordum. Öyle ıssız bir yerdeydim ve kendimi öyle savunmasız hissediyordum ki bu durum kafamdaki düşüncelerle savaşırken beni daha da dibe çekiyordu. Burada kendimi savunabileceğim hiç bir şey olmaksızın koltuğun karşısına oturmuş ve bir yastığa sarılarak televizyona boş boş bakıyordum.

Saat 3.

O gelmeden uyumamaya fazlasıyla kararlıydım. Onu bekleyecektim. Geleceği saat kaç olursa olsun onu bekleyecektim. Aradan geçen bunca zaman onun şehre gittiğine dair tahminimi oldukça kuvvetlendiriyordu. Ama ne olursa olsun bekleyecektim. Böylelikle geldiği zaman onunla tüm yaşadıklarımı konuşabilir ve ona hamile olduğumdan bahsedebilirdim.

Muhtemelen bu haberi vermek için en doğru an bu değildi, çünkü zaten sinirli bir şekilde ayrılmıştı ve bu onun sinirini daha fazla katlayacak bir etkendi.

Vereceği tepkiyi merak ediyordum. Muhakkak ki çok şaşıracaktı. Ayrıca ona bu gerçeği söylemekten korkuyordum da, kafamda bunu nasıl yapmam gerektiğine dair onlarca kurgu dönüyordu. En uygun olan yolla söylemeli ve bir yandan da onu sakinleştirmeyi denemeliydim.

Az önce mutfaktayken ona bu gerçeği açıklamak için kesinlikle en doğru andı. Çünkü bana karşı çok iyi ve bir o kadar da ilgiliydi. Parmaklarımı saçlarının arasına daldırdığım an gözlerini nasıl kapattığını hatırlıyorum da, evet o an kesinlikle fazlasıyla uysaldı.

Ama tüm bunlara rağmen konuşmama izin vermemiş ve ona söylemem gereken bir şey olduğunu itiraf ettiğim zaman verdiği tepkiler ile cesaretimi paramparça etmişti.

Aslında neden korktuğumu bilmiyordum. Sonuç olarak beklemediğimiz bu bebeğin tek suçlusu ben değildim çünkü Harry'nin bana verdiği hapı içmiştim. Bunun işe yarayacağını söylüyordu ama görünen o ki, hayır. İşe yaramamıştı işte.

Harry'nin bana kızması için bir neden yoktu. Bu sadece benim hatam değildi ve birlikte yaptığımız bir şeydi. Sonuçlarına tek başıma katlanmamın adil olmadığını biliyordum. Bu nedenle ona söyleme kararı almıştım.

Her ne olacaksa, ikimiz de buna katlanacaktık.

Saat 4.

Hala onu öylece bekliyordum. Her ne kadar bunu yapmamak için kendimi zorlamış olsam da ona yenik düşerek aramaya karar vermiştim. Rehberde adının üstüne dokunurken mideme bir sancı girdi. Şu an burada olmasını istiyordum. Kavga ediyor olsak bile burada olmalıydı.

Telefon uzunca çalmasına rağmen açmıyordu. Ve ben de kapatmamak konusunda inat etmiştim, bir cevap alamadığım için telefon kendiliğinden kapanana kadar operatörden gelen sesi dinledim. Elbette telefonuna cevap vermemişti.

Uykum gelmeye başlamıştı ve başım ağrıyordu. Başımı geriye doğru yaslayarak televizyona anlamsız bakışlar atmaya devam ettim. Yaklaşık 50 dakikadır aynı program yayındaydı ama ne olduğunu anlamaya çalışacak kadar bile ona dikkatimi verememiştim. Göz kapaklarım gittikçe ağırlaşıyordu. Elimde sıkıca tutmakta olduğum telefonu hafif bir şekilde koltuğa bırakırken kendime engel olamadığım bir şekilde esnedim.

En ufak bir tıkırtı duyduğum zaman bile doğruca kapıya bakıyordum. Aslında duyduğum tıkırtılar son derece normaldi. Çünkü hemen ormanın dibinde bir evde kalıyordum ve etrafında başka şey yoktu. Dışarıda hayvanlar olabilir veya sesler yoğun rüzgardan kaynaklanıyor olabilirdi.

Saat 5.

Gözlerim farkında olmadan kapanmıştı ve kapıdan gelen, tüm gece duymaya alışık olduğumdan daha yüksek sesli tıkırtı karşısında onları hafifçe araladım. Bu bir anahtar sesiydi. Harry gelmişti.

Koltuğun üzerinde oturur vaziyetteydim ve başım da koltuğun arka kısmına yaslıydı. Kucağımda ise küçük kare bir yastık vardı. Harry içeri girerken hareket etmeksizin bekledim ve uyuyor numarası yaptım. Kulağa çocukça geliyordu ama onun ne yapacağını merak ediyordum.

Anahtarı masanın üzerine fırlatılmasıyla oluşan şangırtıyı hemen ardından ışığı açılması takip etti. Bir süredir karanlıkta oturduğum için aniden açılan ışık gözlerimi (kapalı olmalarına rağmen) rahatsız etmişti. Sırtım kapıya dönük olduğu ve gözlerim de kapalı olduğu için ne yaptığını göremiyordum ama seslerden anladığım kadarıyla bana doğru yürüyordu.

Soğuk elleri koluma değince engel olamadığım bir ürperti beni sardı. Bunu farkedip etmediğini bile bilmiyordum ama buna rağmen içinde bulunduğum rolü bırakmadım. O ise benim uyuduğumu sanarak kucağımda sıkıca tutmakta olduğum yastığı aldı ve kenara attı.

Sonrasında bana doğru eğildiğini yüzüme vuran sıcak nefesinden ve gölgesinden anlamıştım. Her zamanki gibi yoğun bir sigara kokusu onu sarmıştı. Her zaman nefret ettiğim o sigara kokusu, Harry'nin teninde fazlasıyla cezbedici geliyordu. Yakınlaşması kalp atışlarımı hızlandırırken kolunun birini bacaklarımın altına geçirdi, diğeri ile de belimden tutarak beni sıkıca kavradı ve ani bir hareketle kucağına aldı.

Beni kucağına öyle rahat bir hareketle almıştı ki sanki bir ağırlığım yok gibiydi. Dizini hafifçe kaldırarak belimi desteklerken başımın göğsüne yaslandığından emin oldu. Beyaz tişörtü yüzüme temas ediyordu. İşte benim göğsüme bir bıçak saplanmasına neden olan o kokuyu da tişörtünden almıştım.

Tişörtü... Kadın parfümü kokuyordu.

Harry'nin Ağzından

Beni durdurmak için yaptığı o hamleler ve saçma açıklaması karşısında adeta deliye dönmüştüm. Eğer o evde kalmaya devam etseydim, sonucunda güzel şeyler olmayacaktı. Bunu iyi biliyordum. Ona siktirip gitmesini söylememek için bu hareketi kendim yapmayı tercih etmiştim.

Evet, beni deli ediyordu. Gerçekten her seferinde bunu yapmayı başarmasına hayret ediyordum.

Onun için çabaladığımı görmemesi imkansız gibi bir şeydi, gerçekten de ona kızmamak için, bağırmamak için çabalıyordum. Hayatımda hiç kimse için yapmadığım boktan hareketleri onun için yapıyordum. Onu gitmek istediği bara götürüyor, hastanenin kapısında asırlarca bekliyor ve hatta o küçük aptal kreplerini bile yiyordum.

Onu mutlu etmek için uğraştığımın farkında olmalıydı. Ayrıca bunu başka kimse için yapmadığımın da...

Oysaki bunların karşılığında aldığım tek şey ona yakın olmaya çalıştığım zaman beni engellemesi ve uykusunun olduğu gibi boktan bir bahaneydi.

Beni gerçekten ama gerçekten delirtiyordu.

Nereye varmak istediğimi bilmeden ve fazlasıyla hızlı bir şekilde arabayı kullanırken kendimi Elisa'yı az önce bırakmış olduğum hastanenin kapısında bulmuştum. Bu fazlasıyla ani gelişen ve lanet bir karardı.

Bu hareketimin ne kadar mantıklı olduğundan emin olmasam da hızla içeri doğru girerek, az önceki sekreterin orada olup olmadığını kontrol ettim. Olması gereken şey, onun yerinde başka biri olması ve benim de buradan siktirip gitmemdi ama şeytan yanımda olmalı ki kız tam olarak 1 saat önceki yerinde oturuyordu.

Çatık kaşlarımla doğruca ona bakarken beni farkeden kızın yüzüne bir gülümseme oturdu.

Sonrasında ise her şey çok hızlı gelişmişti ve birden kendimi onun evinde bulmuştum. İşte şu anda saat gece 4e gelmek üzereydi, adını hatırlayamadığım o sekreter kızın yatağında uzanıyordum -İsmi muhtemelen Amelda gibi bir şeylerdi- ve o da başını çıplak göğsüme yaslamış bir şekilde ellerini dövmelerimin üzerinde gezdiriyordu.

Telefonumun çalmasıyla aniden irkildim. Her ne kadar onu almak için komidine doğru eğilirken arayanın kim olduğunu göremesem de bunu tahmin etmek asla zor değildi. Avucumun içine aldığım telefonun ekranında yazan isme baktım, elbette yanılmamıştım. Elisa arıyordu.

"O kim?"

Kız uzanarak telefonumun ekranına bakmak için bir çaba gösteriyordu. Bu hareketine sinirlenmiştim, sonuç olarak benim lanet telefonum onu zerre ilgilendirmiyordu.

"Elisa" diye mırıldandı "Bu gece hastaneye birlikte geldiğin kız değil mi?"

Telefonun sesini kapatarak yatağın yanındaki komidine geri bıraktım. Ona cevap vermeyecektim. Aynı şekilde yanımda yatan ve başını göğsüme yaslamış olan sekretere de öyle...

Kız az önce sorduğu soruyu kendi kendine cevapladı "Evet oydu, hatırlıyorum. Kız arkadaşın falan mı?"

"Kes sesini" Gözlerimi devirdim. Bu onu asla ilgilendirmeyen bir konuydu.

"Biraz kibar olmayı dene Harry, fazla kabasın" Bana bakarak gülerken kolunu göğsümden belime doğru kaydırdı "Her konuda"

Yüzündeki sinsi gülümsemesi beni rahatsız ediyordu. Yaptığı imayı anlayarak ona cevap verdim "Belki de böyle seviyorumdur, kaba"

"Kötü bir çocuksun" dedi gülerek.

Yerimde doğrulurken üzerimden kalkması için onu ittim. Açıkcası onunla daha fazla vakit kaybetmeme gerek olduğunu düşünmüyordum.

O sırada telefonun komidin üstündeki titreşimi durmuş ve Elisa ona cevap vermeyeceğimi anlayarak inadından vazgeçmişti.

Evet o telefonu açmamıştım. Çünkü neden aradığını biliyordum, muhtemelen nerede olduğumu ve ne zaman geleceğimi soracaktı ki her iki sorusunu da cevaplamak için ona fazlasıyla kızgındım.

Elbette birinci soruya vereceğim cevabı duymak istemeyeceğini de biliyordum. Ama beni buna zorlayan kişi oydu. Evimde, yalnızca o ve ben son derece mutluyduk ve eğer izin verseydi daha da mutlu olacaktık.

Oysaki ben ne kadar uğraşırsam uğraşayım onun daima boktan nedenleri vardı ve beni delirtmeyi başarıyordu.

Bana uykusunun geldiğini ve kendini iyi hissetmediğini söylemişti, eğer biz o kadar iyi gidiyorken bahanesi uykusunun gelmesi ise tam olarak istediğini yapmış ve onu uyuması için rahat bırakmıştım.

Yataktan kalktım ve az önce yere fırlatılmış olan kıyafetlerimi tek tek toplayarak giymeye başladım. Kızın ayağıma takılan kıyafetlerini ise kenara itiyordum.

"Gidiyor musun?"

"Evet"

Kemerimi takarken dikkatle beni izliyordu "Gitme, Harry. Bu gece harikaydı, burada kal"

Gözlerimi devirdikten sonra odasının banyosuna doğru ilerledim. Aynanın karşısında dağılmış olan saçlarımı düzeltmemin ardından yüzümü yıkadım.

Bana bu şekilde yalvarmalarından nefret ediyordum. Elbette onun boktan evinde kalmayacaktım.

Elisa'nın -uykusu geldiği için beni istemediğini söyleyen ve buna rağmen gecenin 4'ünde hala uyanık olan Elisa'nın- beni aramasının da eve hızla gitmek istemem için bir etken olduğunu söyleyebilirdim.

Onu orada tek başına bırakmak evden çıkarken kulağa gayet makul gelmiş olmasına rağmen şu an bu hareketin aslında çok da mantıklı olmadığını farketmiştim.

Sonuç olarak gecenin bu saatinde gidebilecek hiç bir yeri yoktu ve fazlasıyla ıssız bir yerde yalnız kalması, özellikle de hasta olduğunu düşündüğümüz zaman, çok yanlıştı.

Ve lanet olsun ki ben yine onu düşünmek zorundaydım.

Telefonumu almak için kızın odasına geri döndüğüm zaman, onun kızın elinde olduğunu farkettim. Tanrı aşkına bu cesareti nereden buluyordu? Benim odaya geri girdiğimi farkettiğim an kafasını telefonumdan-benim lanet telefonumdan- kaldırarak bana doğru baktı. İçimde biriken siniri kontrol altında tutmaya çalışıyordum, hızla onda doğru ilerledim ve  elindeki telefonumu çektim "Ne halt yediğini sanıyorsun sen?"

"Numaranı alıyorum" Bana ukala bir gülüş gönderdi. Ben ise bu hareketi karşısında ona tiksinerek bakıyordum.

"Siktir, seninle bir daha görüşeceğimize gerçekten inandın mı?"

Merhabaa, bölüm nasıldı?
Fikirlerinizi yorumlarda belirtir ve oylarınızla beni desteklerseniz çok sevirim.

Bu arada, konu ile ilgisi olmamakla birlikte bugün benim doğum günüm 🙈 Yazarınız 23 oldu... Yaşladık.

Continue Reading

You'll Also Like

116K 4.8K 32
ʜᴇʀ şᴇʏ ꜱᴀʟᴀᴋ ᴋᴀʀᴅᴇşɪᴍɪɴ ʏᴀʟᴀɴıʏʟᴀ ʙᴀşʟᴀᴅı... ꜱɪᴢ: ᴅᴇʟɪᴋᴀɴʟıʏꜱᴀɴ ᴋᴏɴᴜᴍ ᴀᴛᴀʀꜱıɴ!
387K 31.8K 26
Melez Kaplan Taehyung, Melez Tavşan Jungkook ile sevgili olmak istiyordu Ha birde onu altında inletmeyi... [texting+düz yazı] #3 - taekook [13.08.202...
91.3K 7.7K 27
Üniversitesinin serseri çocuğu jungkook, kız arkadaşını rahatlatmak için kayda aldığı inlemelerini yanlışlıkla yeni atanan rektörü Kim Taehyung'a ata...
18.8K 2.6K 17
O hep "kırılmadım sorun yok" diyordu, fakat ruhu yavaş yavaş ölüyordu. Texting&düzyazı