Wonderwall

burjoz tarafından

208K 8.7K 4.4K

"Çünkü belki de beni kurtaracak kişi sen olacaksın ve sonuç olarak sen benim tek dayanağımsın" | Oasis-Wonder... Daha Fazla

Wonderwall
1.1 | Misterious Boy
1.2 | Homework
1.3 | Lost
1.4 | Uninvited Guest
1.5 | Nightclub
1.6 | Accident
1.7 | The Last Letter
1.8 | Sadness
1.9 | Waking up
1.10 | Voice of the car
1.11 | Out for dinner
1.12 | Stupid Questions
1.13 | Wuthering Heights
1.14 | Bad Idea
1.15 | Conversation
1.16 | Blocked Number
2.1 | Wind of Change
2.2 | The Question
2.3 | Big Boss
2.4 | Rival
2.5 | Good Morning
2.7 | His Evil Side
2.8 | Him and I
2.9 | Disaster
2.10 | Her Fascinating Inner World
2.11| Old Town
2.12 | Plot Twist
2.13 | Resisting
2.14 | One Night Stand
2.15 | Maria
2.16 | Big Discussion
2.17 | Choice Point
2.18 | Origin
2.19 | Disclose
2.20 | Kiwi
2.21 | Big Suprises and the Little Ones
2.22 | Nightcall
2.23 | Desiderate
2.24 | Obstinate
2.25 | Birthday
2.26 | Reunite
2.27 | Bombshell
2.28 | So Happily
2.29 | Labyrinth
2.30 | Paralogism
2.31 | Long-awaited
2.32 | Breaking News
2.33 | Warfare
2.34 | Curiosity
2.35 | The Last Supper
2.36 | Moonlight Sonata

2.6 | His Stormy Inner World

2.3K 132 15
burjoz tarafından

☾ ☾ ☾

Harry'nin odasının kapısına geldiğim zaman kapının zaten aralı olduğunu gördüm.

"Girebilir miyim?" Kapıyı kendimi ona gösterebilecek kadar aralamıştım.

Boydan boya duvarı kaplayan camın önündeki tekli koltukta oturuyordu. Dönüp bana baktıktan sonra cevap verme gereği duymadan camdan dışarıyı izlemeye devam etti. Hemen balkonun ardından havuzu ve yemyeşil ağaçlarla kaplı ormanı izleyebileceğiniz harika bir manzarası vardı.

Sessizliğini içeri girmem için bir izin olarak yorumlamıştım bu nedenle çekinerek de olsa ona doğru ilerledim ve koltuğun koluna oturdum

Sessiz kalmayı tercih etmişti

"Bana kızgın mısın Harry?"

Başını hafifçe kaldırarak bana baktığı zaman gözlerinin ne kadar güzel olduğu gerçeğiyle bir kere daha yüz yüze gelmiştim "Hayır"

"Emin misin?"

"Elisa şunu keser misin lütfen?" Kaşlarını çattı "Bana triplere giren acınası bir çocukmuşum gibi davranma"

"Ama sen-"

"Şunu kes dedim" Sesi otoriter çıkmıştı.

Bu durumun ona kendisini güçsüz hissettirdiğini anlamak zor değildi. Bunlar Harry'nin alışık olmadığı şeylerdi, iç dünyasını birine açmak...

Onu anlayabiliyordum. Dengesizdi evet ama bu dengesizliklerini anlayabiliyordum. Kendisine çok yabancı bir durumun içine girmişti, girmiştik. Bununla ne yapabileceğine dair bir fikri olmadığına emindim. Şu ana kadar hayatında kendisi olmayan herkesi bir fazlalık olarak görmüş biri için beni hayatına kabul etmek zorlu bir süreç olacaktı ve bu süreçte zorluklar yaşamamız fazlasıyla normaldi.

Sonuç olarak hayatımızda sahip olduğumuz her şey aslında göze aldıklarımızdan ibaret değil midir? Hayat göze aldıklarımız ve gözden çıkardıklarımızın bütününden oluşmaz mı?

Ben ona dair ve ondan gelen her şeyi göze almıştım zaten. Onun için içinde bulunduğum süreçten asla şikayetçi değildim

Ellerimi yavaşça omuzlarına yerleştirdiğim zaman irkilmişti. Hafif hareketlerle omuzlarını sıkarak masaj yapmaya başladım

"El-" Her ne demek için cümleye başladıysa aniden vazgeçmiş ve gözlerini kapatarak anın tadını çıkarmaya karar vermişti

"Üzgünüm" diye mırıldandım

"Olma" Başparmağımla yaptığım baskıyı biraz daha arttırdığım zaman duraksadı ve derin bir nefes aldı "Ben değilim"

"Ama" başını bana doğru çevirirken mırıldandı. Muhtemelen durmamı istemediği için hareketinde son derece yavaştı "Senin şu aptal sorularına bir kota getirmeliyiz"

"Soracak çok fazla aptal sorum var" kıkırdadım. 'Aptal sorular' bizim aramızda resmen bir oyuna dönmüştü.

"Neden ben de bir tane sormuyorum o zaman?" Ayağını diğer bacağının üzerine atmıştı

"Belki de cevaplamam" güldüm "Elisa kes sesini"  Bunu söylerken onun taklidini yapmıştım. Sonuç olarak onunla tanıştığım günden beri en çok duyduğum cümle buydu.

Gözlerini devirerek güldü "Evet  bu yapmayı sıkça unuttuğun bir şey"

Sesimi kesmemden bahsediyordu. Bunu demesine sinir olarak sıkmakta olduğum omzuna iyice bastırdım

"Heeyyy" irkilerek omzunu hızla çekti

"Tam bir pisliksin" dedim

"Aptal soruma dönüyorum" Fazlasıyla sert sıktığım sağ omzunu sol eliyle ovuyordu

"Dön" Bunu somurtkan bir halde söylemiştim

"O çocukla buluşurken aklından ne bok geçiyordu?"

Bu sorusu üzerine kıkırdadım. Resmen kıskanıyor ve Rome'u sorun ediyordu. Bunun hoşuma gittiği gerçeğini inkar etmeyecektim, bu nedenle dürüst bir cevap verdim. "Sen"

"Şaşırmadım" Yüzünde ukala bir gülümseme vardı. Aldığı cevaptan memnun olduğu her halinden belliydi

"Hayır, yanlış anladın" dedim kollarımı göğsümde birleştirirken "O lanet suratını bir daha görmek istemediğimi düşünüyordum"

Koltukta bana doğru dönerek oturdu "Öyle mi?"

Başımı olumlu anlamda salladım. Evet Rome ile buluşurken aklımdan geçenler tam olarak da buydu. Sonuç olarak bunu bir değişim olarak nitelendiriyordum ve Harry'den tamamen kurtulacağıma dair kendime yeminler ediyordum. Oysaki gerçek hiç de öyle olmamıştı

Bana bir kaç saniye baktıktan sonra yüzünde o sinsi gülümsemesi oluştu "Öyleyse bu sabah benim yatağımda uyanman ne kadar da kötü"

Bu söylediği karşısında kıpkırmızı olduğuma emindim. Hızla oturmakta olduğum koltuğun kolundan kalkarak arkamı döndüm ve ondan uzaklaştım. O ise bu hareketime bir kahkaha atarak cevap vermişti. Onu tanıdığımdan beri duyduğum sayılı içten kahkahalarından biriydi

☾ ☾ ☾

Hava serinlemeye başladığı zaman Harry ve ben bahçede oturmaya karar vermiştik. Aslında bu kararı veren bendim çünkü Harry'nin tercihi televizyonun karşısında boş boş oturup asla ilgilenmediğim filmlerden izlemek yönündeydi

"Madem buradayız ve madem iletişim kurabiliyoruz bunu değerlendirelim" dedim onu kolundan çekerek bahçeye doğru yönlendirirken.

Havuzun kenarındaki sandalyelere oturduğumuz zaman Harry oflayıp duruyor ve onu pişman etmememle ilgili telkinlerde bulunuyordu. Burada en son bulunduğum zaman Harry'nin o faciadan... Austin'i öldürmesinden sonra beni zorla eve getirdiği gündü. O gün de yine bu sandalyelerde oturmuştuk ve Harry beni ilk defa o gece isteyerek öpmüştü.

Oysaki ben o gece adeta bir paranoya içindeydim. O gözümün önünde birini öldürmüş ve sonrasında ise beni zorla buraya getirmişti. Bana her zaman elinden gelen en acımasız haliyle davranan Harry'nin o gece benimle nasıl ilgilendiğini hatırlıyordum. Tüm bunların üstüne bir de beni öpmüştü. Harry'nin  bunu yapmasına ihtimal vermediğim için korkunç bir paranoya içinde yalnızca onu ihbar etmemem için böyle bir şey yaptığını düşünmüştüm. Bilmiyorum belki de gerçekten öyleydi.

Ama şu an bu şekilde olmadığına emindim. Yaptığı her şeyi gerçekten yapıyordu. Ne kadar çabaladığını görmemek imkansız gibiydi. Normal biri için bunlar küçücük adımlar olsa bile Harry için gerçekten çok zor olduğunu biliyordum

"Birbirimize aptal sorular sormalıyız" güldüm. Ona dair her şeyi bilmek istiyordum.

"Sence de bu kadar soru yeterli değil mi?"

Başımı olumsuz anlamda salladım. O ise buna karşılık iç çekmekle yetinmişti

Harry'nin Ağzından

Karşımda o heyecanlı tavırlarıyla oturmuş büyük bir beklenti ile bana bakıyordu. İki elini de tıpkı küçük çocuklar gibi sandalyesinin üzerine koymuştu. Bu aşırı enerjisinin beni yorduğu gerçeğini inkar etmeyecektim

"Ne sormak istiyorsun?" dedim. Bu sorumun muhtemelen cevapları korkutucuydu ve gerçekten bu aptal sorular olayından sıkılmıştım.

"Mesela nelerden hoşlanırsın?" Gözlerinde değişik bir ifade vardı. Sanki her an gülebilirmiş gibiydi.

"Bilmiyorum" dedim. Açık konuşacaktım ki gerçekten de nelerden hoşlandığım konusu üzerine hiç düşünmemiştim. Bir insan neden oturup da hoşlandığı şeylerin listesini çıkarırdı ki?

"Harry" Göz devirdi

"Ne" dedim şaşkınlıkla sigaramı yakarken. Sorusuna verebilecek bir cevabım gerçekten yoktu.

"Birbirimizi daha iyi tanımalıyız" dedi. Tanrım...

"Elisa gerçekten seninle şu flört oyunlarını oynamayacağım" Çakmağı cebime geri yerleştirdim. Evet bunu söylerken çok ciddiydim. Benden beklentisi asla bu şekilde olmamalıydı.

Kollarını göğsünde birleştirdikten sonra sırtını sandalyesine yasladı ve havuzu izlemeye başladı

"Tamam"

"Ne tamam?" ona bakıyordum.

"Benimle herhangi bir flört oyunu oynamıyorsun" Bunu söylerken bana bakmamıştı bile. Ah Elisa... Seninle gerçekten çok işim olacak gibi duruyor.

Her ne kadar yaptığı saçmalıklarla ilgilenmek istemesem ve sürekli sorup durduğu sorulara sinirlensem de ona vereceğim tepkilere dikkat etmeye çalışıyordum. Çünkü her an benden kaçmaya meyilliydi. Buna neden olan şeyin ne olduğunu bilmiyordum ama sanki her an evine dönmek istediğini söyleyecek ve benden kaçacak gibi duruyordu.

Nedenini bilmesem de ona alışmıştım ve kaçıp gitmesini istemiyordum.

"Tanrım" diye mırıldandım "Lanet olası sorularını sor Elisa"

Sessiz kaldı.

"Sana nelerden hoşlandığımı bilmediğimi söyledim" Ona bakarken herhangi bir tepki vermesini bekliyordum ama o ise hala beni duymamış gibi davranmaya devam ediyordu. Bu kadar sinir bozucu olmayı nasıl başardığını gerçekten merak ediyordum

Ona doğru uzanarak oturduğu sandalyenin bacağından tutmuş ve hızla sandalyeyi kendime yaklaştırmıştım. Bu hareketim karşısında aniden irkilerek dengesini sağlamak amacıyla sandalyeyi sıkıca tutundu

"Belki böylelikle ben konuştuğum zaman duyabilirsin" dedim.

"Seni öyle de duyuyordum" Gözlerimin içine baktı "Yalnızca cevap vermiyordum"

Öyle ilginç bir kızdı ki asla güçsüz kalmayı sevmiyor gibiydi. Her zaman her şeye karşı verilecek bir cevabı vardı ve bu durum beni gerçekten deli ediyordu.

"Öyleyse cevaplasan iyi edersin" Kaşlarımı çattım

"Sen benim sorularımı cevaplamıyorsun ki!" dedi.

"Sana bilmediğimi söyledim, oturup da nelerden hoşlandığımı düşünmedim Elisa"

Gözlerimin içine bir kaç saniye bakıp yüzümü inceledikten sonra ikna olmuş gibiydi. Bakışları yavaşça yüzümün her bir parçasında geziniyordu.

"Ben anlatayım mı?" Saçlarımı incelerken sordu. Bu kadar dikkatli bir şekilde baktığı için rahatsız olarak saçımı düzelttim

"Dinliyorum"

"Bilim kurgu filmlerini severim" Gözünü kıstı, bir şey düşünüyor gibiydi "Gökyüzünü izlemeyi çok severim. Özellikle de geceleri. Müzik dinlemeyi severim, mesela Jeff Buckley"

Heyecanlı hareketleri karşısında güldüm "Tabi ya"

"Lafımı bölme"

Ciddi olmaya çalışması beni güldürüyordu. Bu dediğinin üzerine sessiz kalmayı tercih ettim. O ise düşünmeye devam ettikten sonra aniden durdu "Sanırım bitti"

Gerçekten mi?

"Anlıyorum" dedim. Bu anlattıklarını bilmemin bana ne gibi bir faydası olacağını gerçekten bilmiyordum

"Sıra sende" Gözlerimin içine heyecanla baktı

Vazgeçmeyecekti. Ona söyleyebilecek bir şeyler bulabilmek için kendimi zorladım. Vaktimin çoğunluğu malları dağıtmak polise yakalanmamaya çalışmak ve gerizekalı adamlarla uğraşmakla geçiyordu. Hoşlandığım şeyler ne olabilirdi ki?

"Yalnız kalmak" dedim. Evet gerçekten en huzurlu olduğum an yalnız olduğum andı. Hayatımdaki fazlalıkları sevmiyordum. Elisa da o fazlalıklardan biri olmuştu hep. Ama ilginç bir şekilde bir süredir varlığı rahatsız etmiyor hatta hoşuma gidiyordu

"Bunu gerçekten sevdiğine emin misin?" diye sordu

"Evet"

"Peki ya ben?"

Tanrım

"Sen ne?" mırıldandım

"Ben varken yalnız kalmış olmuyorsun" dedi.

"Evet"

"Seni rahatsız mı ediyorum" Bakışları son derece ciddiydi. Alacağı cevabı çok merak ettiği belliydi.

Ona hayır etmiyorsun demek istemiyordum. Bence bu cümle çok fazlaydı. Ama rahatsız ettiğini söylersem kaçıp gideceğini de biliyordum

"Rahatsız olduğum zaman söylerim" dedim

"Gerçekten bu mu?" Beklediği cevabın bu olmadığını anlamak zor değildi. Ama ona söylemiştim; bu flört oyunlarını oynamaya niyetim yoktu.

Onunla bir aşk hikayesi de yazmayacaktık. Sonuç olarak ben buna uygun biri değildim ve o da bunu son derece iyi biliyordu, ona defalarca kere söylemiştim

"Evet bu" dedim. Bundan daha fazlasını aklına sokmak istemiyordum. Fazladan insan fazladan sorumluluk demekti.

Hayatımda bir insana alışıp da onun sorumluluğunu almak istemiyordum. Bu sonu iyi biten bir şey değildi. Aslında Elisa'nın benim yanımda olması da onun için iyi değildi, çok tehlikeliydi ve ben onu defalarca kere uyarmıştım.

Ondan uzak durduğum dönemde bunu onun iyiliği için yapmadığım gerçeğini inkar etmeyecektim. Evet ondan uzak durmuştum çünkü onu hayatımda istememiştim. Şu an ise durum daha farklıydı. Bir şekilde varlığına beni alıştırmıştı ve bu çok yanlış bir şeydi.

Bencil davranıyordum. Gitmesini istemiyor ve bu nedenle kalmasını sağlıyordum. Ama kesinlikle gitmesi gerekiyordu

Ben hayatı tehlike içinde yaşayan biriydim. Onun benim dünyamda kalıcı bir yeri olamazdı. Benim bile kendi dünyamda ne kadar kalıcı olduğum belli değildi ki. Elisa benimle kalmaya devam ettikçe yaptığımız tek şey sonunun Austin gibi olma şansını yükseltmekti.

Elisa ise bunu asla hak etmiyordu. Ama kendimi zor koruyorken bir de onu koruyacağıma garanti veremezdim. Çok fazla insanın hayatının bok çukuruna dönmesini izlemiştim. Elisa onlardan biri olmamalıydı

Evet ben yalnızlığı seviyordum. Şu ana kadar yalnızca bir kişinin varlığına alışmıştım. Timothy.

Kendisine baba demeyeceğim o itin arkadaşıydı. Ben doğduğum zaman yine kendisine anne demeyeceğim o kadının beni Timothy'e bırakıp kaçtığını biliyordum. Çünkü o it de o kadın da bir çocukları olmasını istememişti.

Timothy ile büyümüştüm. Şu ana kadar bildiğim her şeyi ondan öğrenmiştim ve sahip olduğum her şey onun mirasıydı. Buna yapmakta olduğum iş de dahildi. Birlikte iyi vakit geçirirdik.

Bir aileye ihtiyacım olmamıştı. Yalnızca Timothy vardı. Bir çocuk yetiştirmek için ideal bir insan olduğunu söyleyemezdim. Sonuçta bağımlı bir uyuşturucu satıcısıydı ve fazlasıyla küfürbaz bir tipti. Elisa benim kaba biri olduğumu düşünüyordu ama kesinlikle Timothy'i görmesini isterdim

Ben henüz 12 yaşındayken bir iş kazası sonucu gözlerimin önünde onu öldürmüşlerdi. Hayatta tamamen yalnız kaldığım gerçeğini ise yaklaşık bir hafta sonra keşfetmiştim. O günden beri de yalnızdım ve hayatıma kimseyi almamak konusunda kararlıydım

Timothy'nin ölümüne üzülmemiştim çünkü şaşırılacak bir durum değildi. Çok fazla düşmanı vardı. Tıpkı benim olduğu gibi. Ben de ölsem bu da şaşırılacak bir şey olmazdı.

Tüm bu nedenlerle Elisa hayatımda kalıcı olamazdı. Olmamalıydı. Kendi sorumluluklarımı alamıyorken onunkini asla alamazdım.

Zaten hayatımda birinin olmasına alışık da değildim. Bu durumla ne yapacağım konusunda bir fikrim yoktu. Şimdilik bildiğim tek şey ise Elisa'nın gitmesi gerekiyordu ve ama lanet olsun ki gitmesini istemiyordum.

Medyada benim için çok kıymetli bir şarkı yer alıyor. Dinlemenizi şiddetle tavsiye ediyorum💕

Okumaya devam et

Bunları da Beğeneceksin

43.7K 6.9K 30
[🥼🔬] [theoretically lab] kim taehyung, stajyer jeon jeongguk'un tam bir virüs olduğunu düşünüyordu.
27.9K 1.7K 38
Komşunuz Barış Alper Yılmaz olursa ne mi olur?
74.7K 8.7K 31
safkan alfa jungkook, kırık bir kalple ㅡ jimin ile karşılaşır.
297K 27.8K 32
Kore'nin nesillerdir düşman olan iki sürüsü; Kim'ler ve Jeon'lar aynı davete katılır. Beklemedikleri şey ise attığı yumruk ile ruh eşi oldukları orta...