Lütfen Benimle Evlen / Davets...

By pembe_kalem

9.6M 444K 48.9K

Bir sene içinde hamile kalmazsa bir daha asla anne olamayacağını öğrenince Aslı'nın önünde iki seçenek vardı;... More

TANITIM/ALINTI
Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Bölüm 28 1. Kısım
Bölüm 28 2. Kısım
Bölüm 28 3. Kısım
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm 37
Bölüm 38
Bölüm 39
Bölüm 40
Bölüm 41
Bölüm 42
Bölüm 43
Bölüm 44
Bölüm 45
Bölüm 46
Bölüm 47
Bölüm 48 1. Kısım
Bölüm 48 2. Kısım
Bölüm 49
Bölüm 50
Bölüm 51
Bölüm 52
Bölüm 53
Bölüm 54
Bölüm 55

FİNAL

106K 5.7K 1.1K
By pembe_kalem

Ve final geldi aşkkuşlarım. ❤️Söylenecek kelime çok ama bir türlü kalemimden dökülemiyorlar. Boğazım düğüm düğüm. Bebeğime veda ediyorum. Güzel bir yolculuktu. Beni ilk andan beri yalnız bırakmadınız. Hepinize tüm kalbimle teşekkür ediyorum. İyi ki varsınız, iyi ki benimlesiniz. Çok seviliyorsunuz. Bu yolculuk sizinle güzeldi. Aslı ve Onur'u yazarken sizi hep yanımda hissetme duygusu paha biçilemezdi. Tekrar tekrar teşekkür ediyorum. Ve finalde sizden bol bol yorum ve oy bekliyorum. Finalde bir rekor kırsak güzel olmaz mı? ☺️

Finalde isminizin geçmesi için yaptığınız yorumların hepsi çok güzeldi, bazılarını okurken gözlerim doldu. İçimden hep iyi ki sizi tanımışım dedim. Aralarından birini seçmek zordu. Zaten çoğunuzun ismini burada ya da diğer hikayelerimde kullanıyorum. Bu hikayede adı geçecek kişi Zehra oldu. Yorumu kısaydı ama hikayede anlatmak istediğimi resmen yazıya dökmüştü. Bu nedenle seçtim. Ama seçilemeyenler merak etmesin. Daha hikayeler yazacağım ve isme ihtiyacım var. Artık aramayıp bu yorumlardan seçeceğim. 😇 İsminizin hikayelerimde olması tesadüf olmayacak. 😌

****

Onur eve doğru yürürken keyifle gülümsedi. Bugün ailesiyle vakit geçirmek için toplantılarını hızla bitirip erken bir saatte şirketten çıkmıştı. Gelirken pastaneye uğrayıp çocuklara çikolatalı pasta, Aslı'ya ise bayıldığı tartoletlerden aldı. Bugün onlarla fazladan vakit geçireceği için mutluydu, onların da daha fazla mutlu olmasını istiyordu.

Evin kapısına geldiğinde pastaneden aldıklarını tek elinde toplayıp anahtarı cebinden çıkardı. Kapıyı çaldığı zaman çocuklar onun geldiğini anlayıp koşarak kapıya geliyorlardı. Bu artık aralarından bir yarış olmuştu. Onur bir gün onların bir yerlere takılıp düşeceğinden emindi, bu yüzden asla eve girerken kapıyı çalmıyordu.

Kapıyı açıp içeriye girerken büyük bir gürültü onu karşıladı. Çocukların bağrışmalarını duyan Onur elindekileri hızla mutfağın kapısına bırakıp koşarak aşağı kata indi. Oturma odası olarak kullandıkları bahçe katındaki salonda çocukları bağrışarak kavga ediyordu. Bakıcıları Zehra onlara engel olmak istiyordu ama çocuklar o kadar ateşli kavga ediyordu ki onları durdurması imkansızdı.

Onur kısa bir süre onları uzaktan izledi. Bağıran ve tartışan taraf kızı Bahar'dı. Alttan alan taraf ise Kerem'di. Onur suçlunun oğlu olduğundan ilk saniyede emin olmuştu. Kerem'in huyuydu; ablası sinir ederdi ve sonra hiçbir şey olmamış gibi davranırdı. Onur ve Aslı sürekli ona kızsa da bu huyundan asla vazgeçmiyordu. Anaokuluna gittiği ilk gün tüm okulu birbirine katmış, günün sonunda Aslı ve Onur onu almaya geldiğinde orayı çok da sevmediğini çünkü oranın fazla düzensiz olduğunu büyük bir pişkinlikle söylemişti. Onur ve Aslı öğretmenlerinden olanı biteni öğrendiklerinde Kerem'e bir hafta havuza girmeme cezası vermişlerdi ama bu cezanın onda bir etkisi olmamıştı. Kerem yine bildiğini okumaya devam ediyordu. Onur ona kızsa da aslında onun kendisinin bir kopyası olduğunun farkındaydı. Bu yüzden Kerem'le kendi dilinden rahatlıkla konuşabiliyordu.

Çocukların sesi artmaya devam edince Onur Zehra'yı bu karmaşadan kurtarmak isteyerek onlara yaklaştı. Fakat çocuklar onu fark etmeden bağrışmaya devam ediyordu. İki yaşındaki oğlu Birkan ise tartışmaya arada katılıp, dolu dolu olan gözleriyle onu izliyordu.

Onur sonunda bağrışmadan bunalıp "Herkes sussun" diye bağırınca çocuklar bir anda sesi kesip korkuyla ona bakmaya başladılar. Onur sessizliği sağlamanın memnuniyetiyle Bahar'a bakıp "Şimdi neler oldu anlat bakalım" dedi. Zehra da minnetle gülümseyerek ona bakıyordu.

Bahar sinirle derin bir nefes alıp sakinleşmeye çalıştı. Beş yaşındaki kızı bu haliyle tıpkı annesine benziyordu. Kızıl saçlarıyla tamamen annesinin kopyası olsa da yeşile kaçan ela gözlerini babasından almıştı. Küçük kız sinirle elini beline atıp kardeşi Kerem'e dik dik baktı. "Kerem benim odama girip bebeklerimin saçını kesmiş! Hem de en sevdiğim bebeğiminkini de kesmiş!"

Bahar'ın gözleri dolu dolu olurken Onur sert bakışlarını Kerem'e çevirdi. "Bu doğru mu Kerem?"

Kerem panikleyerek korkuyla saçını karıştırmaya başladı. O da bu haliyle tıpkı babasının kopyasıydı. Fakat o siyah saçları ve mavi gözleriyle tamamen Onur'un babası Erdem beye benzemişti. Bu nedenle babaannesi tarafından fazlaca şımartılıyordu. Onur annesini Kerem'i şımartmaması için uyarsa da Gülsima hanım bu yaramazın cazibesine kapılmaktan kendini alamıyordu. Küçük adam babasına çaresizlikle bakıp "Ben yapmadım baba" dedi. "Birkan yaptı"

Onur kaşlarını kaldırarak bakışlarını minik oğluna çevirdi. İki yaşındaki oğlu panikle babasına paytak paytak koşup paçasına yapıştı. "Ben yaptım baba!" dedi ağlamaklı, peltek sesiyle. "Ama Kerem söyledi. Yap sana çikolata vereceğim dedi"

Onur Kerem'e ters bir bakış atıp minik oğlunu kucağına aldı. Birkan'ın korku dolu ifadesine bakınca yumuşar gibi oldu ama bunun ona faydası olmayacağını bildiğinden gülümsemeden oğluna baktı. "Ablanı ne kadar üzdüğünüzün farkında mısın?"

Birkan dudaklarını büzüp başını yere eğdi. "Ama baba.." diye mırıldanırken Onur sadece onu sabaha kadar öpmek istiyordu. Ama yine de otoritesini korumak isteyerek "Ablanı bir çikolata için üzmeye değer mi?" diye sordu. Sesi ister istemez şefkatli haline dönmüştü. "Ben size zaten çikolatalı pasta getirmiştim. İsteseydin daha fazla getirirdim. Kerem'i neden dinledin? Bak ablan sizin yüzünüzden ağlıyor"

Birkan panikle ablasına baktı. Onun gözünden akan yaşları görünce dudaklarını büzüp aniden sesli sesli ağlamaya başladı. Kekeleyerek "Ben..ben özür dilerim" dedi. "Keyem dedi. Seninle oynamam dedi"

Birkan ağlamaya devam edince Bahar da koşarak onların yanına gelip yanaklarındaki yaşları silerken "Tamam ağlama. Bak ağlamıyorum" dedi. Birkan ağlamaya devam ederken Onur da onu sakinleştirmek için "Tamam oğlum. Bak ablan daha çok üzülüyor" deyince minik oğlu susarak meraklı gözlerle ablasına baktı. Ablasının yüzündeki tebessümü görünce rahatlayarak yeniden özür diledi. Bahar Kerem'e ters bir bakış atıp kardeşinin ellerini tutarak "Seni çok seviyorum" dedi. Onur bu tablo karşısında duygulanmadan edemedi. Çocukları onun her şeyiydi ve onların birbirine böylesine sevgiyle bağlı olması onu çok mutlu ediyordu.

Aklına küçük yaramaz gelince kucağındaki Birkan'ı yere indirip ablasının yanına bıraktı. Ona merakla bakan Kerem'e sert bir bakış atıp "Hemen benimle geliyorsun" dedi. Onur hızla salondaki kapıdan bahçeye çıkarken Kerem de başı önünde onu takip etti. Onur, o da yanına geldiğinde kapıyı kapatıp dışarıya ses gitmesini engelledi. Ardından yeniden oğluna dönüp "Kardeşini yaramazlıklarına alet etmeye utanmıyor musun?" diye sordu.

Kerem başı önünde, dudaklarını ısırdı. "Ben de özür dilerim baba"

Onur göz devirip "Oğlum neden böyle yapıyorsun?" diye sordu. "Bahar'ı neden üzüyorsun?"

Kerem başını hızla kaldırıp babasına baktı. "O da Yağmur'a gidip Kerem çok yaramaz dedi. Yağmur'la oyun oynarken beni yanlarına almadılar"

Oğlunun niyetini anlayan Onur kendini gülmemek için zor tutarak bir nefes aldı. Kerem'in tüm derdi Yağmur'du. "Yarın seninle balık tutmaya gidiyoruz"

Küçük adam ceza beklerken babasının ona böyle bir ödül vermesi karşısında sevinçle zıplayarak "Oley" dedi. Onur hala ona ciddiyetle bakmaya devam ediyordu. "Yarın Yağmur bize gelecek ve onu görmeni istemiyorum"

Kerem'in gözleri bir anda açıldı. İtiraz ederek "Ama baba.." deyince Onur onu susturup "Aması yok Romeo!" dedi. "Bir süre Yağmur'u görmeyeceksin. Bu süre içinde umarım bir daha kardeşlerini üzmemeyi öğrenirsin"

Oğlu sinirle "Benim Yağmur'u görmemi engelleyemezsiniz" deyince Onur şaşkınlıkla kahkaha attı. Çocukların izlediği çizgi filmler kesinlikle onlara yaramıyordu. Eskiden çocuklar iki kelimeyi bir araya getiremezken şimdi Kerem'in de yaptığı gibi büyüklerin bile kullanırken öncesinde düşündüğü kelimeleri kullanıyorlardı. Onur gözlerini dikerek ona bakıp "Öyle bir engellerim ki!" dedi. "Eğer sen kardeşlerini üzmeye devam edersen, Yağmur'u ancak rüyanda görürsün. Buna Mehmet amcan da çok sevinir"

Kerem sinirle oflayarak "Tamam bir daha yapmayacağım" deyince Onur yumuşamadan "Sen bilirsin. Yaparsan Yağmur'u unut" dedi.

Kerem kafa sallarken Onur'un gözleri ister istemez etrafa kaydı. Gözleri karısını arıyordu. Karısı yerinden kalkamaz halde bile olsa, bu sese mutlaka tepki verirdi. Aslı şans eseri dördüncü çocuklarına hamileydi. Onur onun hamileliğinden şüphelendiği gün yaşadığı şoku hatırlayınca gülmeden edemedi. Genç kadının bir süredir midesi bulanınca en sonunda anlayıp "Ay hamile olabilirim" diye bağırmıştı. Ardından Birkan'ın daha bir yaşında olduğunu söyleyip ağlamaya başlamıştı. "Onur ağlamak istemiyorum, bebeğime haksızlık ama Birkim daha çok küçük ya!" diyerek ağlamaya devam etmişti. Onur gülse mi ağlasa mı bilememişti. Aslı daha beş sene önce tek bir bebek için çabalarken şimdi istemeden dördüncüsüne hamile kalmıştı. Genç adam gülmemek için kendisini zor tutarken Aslı eline geçen yastığı ona fırlatıp "Gülme, hep senin yüzünden" dedi sinirle. Onur masum bakışlarla "Ben ne yaptım?" diye sorunca Aslı sinirle "Sana doğum kontrol haplarını değiştiriyorum, kritik dönemdeyiz dedim! Sen ne yaptın? Bana güven, bir şey olmaz karıcığım deyip aklımı çeldin! Resmen senin oyununa geldim!" demişti. Onur kahkahalarla gülmeye devam ederken Aslı sinirle diğer yastıkları da fırlatmıştı. Dört çocuk! Gerçekten o da sayıca fazla çocuğu olsun istiyordu ama bunların hepsi daha otuzuna gelmeden olsun istemiyordu. Fakat onun kendi tabiriyle neyi zamanlı ve dengeli olmuştu ki! Genç kadın hamile olduğu kesinleştiğinde iki hafta daha ağlayıp kabullenmişti. Bebeğine haksızlık edemezdi. Fakat bunun son hamileliği olduğuna dair kendine söz vermişti. En azından çocukları büyüyene kadar başka çocuk yoktu.

Onur merakla oğluna dönerek "Annen evde değil mi?" diye sordu.

"Odasında uyuyordu"

Onur onun bu bağrışmaları nasıl duymadığına hayret ederek Kerem'in elinden tutup içeriye girdi. Bahçe kapısını çocukların havuza düşme ihtimaline karşın kilitledikten sonra merdivenlere yöneldi. Çocukları salonda bakıcıyla birlikte bırakıp merdivenleri hızla çıktı.

Odasının kapısına gelince beklemeden kapıyı açıp girdi. Geniş odada göz gezdirdi. Aslı odada yoktu. Yatak dağınıktı, demek ki gerçekten uyuyordu. Karyolaya yaklaşınca yatağın ortasındaki kan birikintisini gördü. Yerler de kan olmuştu. Giysi odasına kadar her yer kandı. Onur korkuyla banyoya doğru ilerledi. Aslı yarı çıplak halde giysi dolabının önünde oturmuş, inleyerek elindeki kıyafeti giyinmeye uğraşıyordu. O an kurtarıcı gibi gelen kocasını gördü. Acı çekmesine rağmen gözleri parladı. Genç kadın kireç gibi olmuş yüzüyle kocasına bakıp "Doğum erken geldi" deyip inlemesine  devam etti. Onur hızla ona doğru atlayıp panik yapmamaya çalışarak kucağına aldı. Önce üzerine temiz bir elbise giyindirdikten sonra sakin adımlarla odadan çıkardı. Onu arabaya indirdikten kısa süre sonra çocukları da Zehra'nın yardımıyla arabaya bindirip kemerlerini bağladıktan sonra hızla hastaneye doğru harekete geçti.

***

"Onur sakin ol Aslı iyi olacak. Her doğumda böyle durumlar olabilir. Aslı daha önce de doğum yaptı. Bunu da kolaylıkla atlatacaktır". Onur donmuş bir halde babasına baktı. Babası önceki iki doğumda da ona böyle teselli vermeye çalışmıştı ama bu başkaydı. Aslı'nın durumu şimdi daha kritikti. İkizlerin doğumunda da çok korkmuştu ama o sadece ilk korkusuydu, şu anda durum gerçekten tehlikeliydi.

Hastaneye geldiklerinde Aslı'yı acilen doğuma almışlardı. Yanına sadece genç kadının annesi Kübra hanım girmişti. Onur'a da kapısının önünde çocuklarıyla birlikte beklemek düşmüştü. Çocukları ailesinin yanına bırakan genç adam, volta atarak koridor boyunca yürümeye başlamıştı. Fazla korkuyordu. Yanında ona teselli vermeye çalışan babasına gergin bir bakış atıp "Önceki doğumlarına gülerek girmişti. Şimdi ise çok fazla kan var" dedi. Aklına yatağın hali geldikçe korkuyla tüyleri diken diken oluyordu.

Erdem oğlunu biraz olsun sakinleştirmek için "Bazen oluyor" dedi. "Senin doğumun da kolay olmamıştı"

Onur onun kendisini teselli etmek için çırpındığını fark ediyordu. Fakat şu anda hiçbir teselli cümlesinin ona faydası yoktu. Aslı'yı görmeden iyi olmayacaktı.

Onur çaresizce beklerken ikizlerin doğumu aklına geldi. Korkulu haliyle bile gülümsemeyi başardı. Gecenin bir yarısı Aslı onu uyandırmış "Onur kalk çocuklar geliyor" demişti. Öncesinde bunu ondan fazla kere yaptığı için Onur pek kulak asmamıştı. Aslı gaz sancılarını pek ala doğum sancıları sanabiliyordu. Aslı can havliyle "Edepsiz adam gerçekten doğruyorum" diye bağırınca Onur neye uğradığını şaşırıp ayağa kalkmıştı. Dolaptan aldığı kıyafetlerini hızla  giyinip Aslı'yı aşağıya indirmişti. O telaşla Aslı'nın hamilelik pantolonlarından birini giyindiğini fark etmemişti bile. Aslı doğuma girince kapıda onu beklerken ona garip garip bakan hemşirelerden sonra ancak fark etmişti. Kendi haline kahkahalarla gülerek karısını beklemeye başlamıştı. Değiştirmeye gitmemişti bile, pantolon meselesi Aslı ve çocuklarının yanında çok önemsizdi. Doğumdan çıktığında ailesinden önce Onur girmişti odaya. Aslı planlandığı gibi normal doğumla ikizlerini doğurmuştu. Ve yaptığı sporlar sayesinde kolay bir doğum geçirmişti. Onur kapıdan ilk girdiği anda "Onur bebeklerimiz.." dedi ama gözleri kocasının kırmızı kareli pantolonuna takılınca bir anda kahkahalarla gülmeye başladı. "O benim pantolonum mu?" diye sordu yorgun gülüşlerinin arasında. Onur da ona katılarak "O telaşta ne giyindiğime bakmamışım" deyince Aslı dudaklarını büzüp ona bir öpücük yollayarak "Olsun ben seni her haline seviyorum kocacığım" diye fısıldadı. Genç adam kahkahalar atıp yanına ilerlediğinde kapı da açılmış, ikizleri gelmişti. Onları Aslı ile birlikte tanımak bir mucize olmuştu. O gün hayatının en mutlu, en anlamlı anlarından biriydi. İkizleri onları her şeyi olmuştu. Onur onlara nasıl babalık yapacağını düşünürken bir anda doğuştan bir baba olmuştu. Aslı'ya yardım ederek çocuklarının her şeyiyle ilgilenmişti. Dördü birbirinden asla ayrılmayan bir çekirdek aile olmuştu. Bazı geceler geç geldiğinde Aslı ve çocuklar o gelmeden uyumuyordu. Aslı uyutmak için çabalıyordu ama çocuklar babalarının yokluğunu hissederek uyumayı reddediyordu. Onur geldiğinde hepsi sihirli bir değnek değmiş gibi uyuya kalıyorlardı. Onur onların huzuru, güvenliğiydi.

Aslı'nın Birkan'a hamileliği de çok kolay olmuştu. Karısı hamileyken bile bir an durmamıştı. Çocukları onun hamileliğinden etkilenmesin diye her türlü gezi faaliyetine devam etmişti. Aslı'nın çocuklarla park macerasını hatırlayınca yüzüne yeniden bir gülümseme yayıldı. Aslı neredeyse dokuz aylık hamile olmasına rağmen çocuklarla birlikte parka gitmişti. Sadece iki yaşında iki çocukla. Onur onun o deli halini düşündükçe yine gülümsedi. Çocukları o haldeyken bile rahat bir şekilde oynatmıştı ama ne var ki Birkan annesini rahat ettirmemeye karar vererek üç hafta erken gelmişti. Aslı'nın parkta doğum sancıları başlayınca onu hastaneye yetişene kadar sakinleştirenler iki yaşındaki çocukları olmuştu. Onur hastaneye geldiğinde Birkan çoktan doğmuştu. Aslı çocuklarla hastane odasında onu beklemişti. Kapıdan içeriye girdiğinde gördüğü manzara karşısında gözleri dolmuştu. Aslı ağlayan bebeğini sakinleştirirken Bahar ve Kerem de garip sesler çıkararak kardeşlerinin ilgisini çekmeye çalışıyordu. O anlar aklına geldiğinde genç adamın gözleri yeniden doldu.

Aslı'ya kadar asla aşka inanmayan adam bir anda bir aşkkuşuna dönüşmüştü. Beş senedir aşkı azalmak bir yana her gün her an kat kat artıyordu. Onları bir araya getirdiği için Allah'a her gün şükrediyordu. Hayatında bir eksiklik olduğunu hep biliyordu. Ne yediği yemekten ne de eğlenmekten bir tat alıyordu. Ta ki Aslı'ya kadar... O 'Lütfen Benimle Evlen' dediğinde başlamıştı mucize. İyi ki dedi içinden. İyi ki Aslı ona gelmişti.

Çocuklarının ne durumda olduğunu görmek için arkasına döndüğünde ona gelmekte olan hemşireyi gördü. Nefesini tutup kadının ona doğru ilerlemesini bekledi. Hemşire kadın yanına gelince "Onur bey karınız doğumdan çıktı" dedi. "O ve kızınız çok iyi"

Onur rahatlayarak tuttuğu nefesi geri verdi. "Onu görebilir miyim?"

"Tabi ki. Ama önce steril olmanız için hazırlanın"

Onur başını sallayarak hemşirenin peşinden gitti. Hazırlandıktan sonra beklemeden Aslı'nın alındığı odaya girdi. Karısı diğer doğumlarında olduğu gibi meraklı gözlerle kapıya bakıyordu. Onur'u görünce yorgun bir gülümsemeyle "Yine başardık kocacığım" diye fısıldadı.

Onur gülümserken karısının yanına gelip ellerini tutarak yüzüne aşkla baktı. "Nasılsın bebeğim?"

"İyiyim ama kızımızı görünce daha iyi olacağım" dedikten sonra meraklı gözlerini adama dikti. "Çocuklarım nerede diye sordu? Bu sefer onları çok korkuttum"

"Dışarıda annemle birlikte oturuyorlar. Biraz korktular ama kardeşlerini görünce o anları hatırlamazlar bile"

Aslı yeniden gülümserken kocasının elini tuttu. "Onları da buraya getirebilir misin? Biliyorum, onlar beni görmeden rahat etmezler"

Genç adam "Olur" dedikten sonra karısının anlına büyük bir öpücük bıraktı. Sonra yanağına bir öpücük bırakıp kulağına "Seni seviyorum altın saçlı, saman kafam" diye fısıldadı. Aslı yorgun olmasına rağmen kıkırdayarak "Ben de seni seviyorum edepsiz gamzelim" dedi. Onur bu kez dudaklarına uzun bir öpücük bırakıp ayağa kalktı. Arkasına döndüğünde Aslı ona "Onur?" diye seslenince genç adam yerinde kalıp ona doğru döndü. "Bana çikolatalı pasta getirmen de mümkün mü?"

Onur karısının bu garip isteklerine alışkın olarak "Olur ama içeriye sokmama izin verirler mi bilmiyorum" dedi.

Aslı gülümseyerek "Sen bir yolunu bulursun edepsiz adam" deyince Onur da gülerek karşılık verdi. "Saman kafa isteyince hep bir yolunu buluyorum"

Aslı kocası odasından çıkarken çıkarabildiği kadar yüksek sesle "Seni seviyorum" dedi.

Onur çocuklarının yanına gitmeden son kez arkasına döndü. Karısına aşkla bakıp göz kırptıktan sonra "Seni sevmemem asla mümkün değildi" deyip odadan çıktı.

SON
****

Continue Reading

You'll Also Like

10.3K 1.2K 41
Selamlarr! Maalesef ki diğer hikaye maksimum bölüm sayısına ulaştığı için burdan devam etmek sorunda kaldım. Tabiki de kaldığımız yerden son hız dev...
1.3M 78.2K 48
Hale, sosyal medyada yazdığı bir yorumun hayatını bu denli değiştireceğini nereden bilebilirdi ki.
67.6K 2.3K 52
Tüm soylu ŞEHİTLERİMİZİN ANISINA .... Göz yaşlarım yüzünden görüşüm çok net değildi . Alçıda olan kolum Bacağım da umrumda değildi . Şuan tek umrumda...
26K 6K 88
Ben Zeynep, 25 yaşındayım Annem Yonca ile mütavizi bir hayatımız varken günün birinde başka bir aile çıkıp bana gerçek ailem olduklarını söylediler...