Gül'e Ait (TAMAMLANDI)

By mineselen

5.9M 320K 22.1K

Duygularını rafa kaldırmayı hayat biçimi olarak seçen genç adam, sevmenin ne demek olduğunu bilse de sorumlul... More

Gül'e Ait Tanıtım
Gül'e Ait 1. Bölüm 1. kısım
Gül'e Ait 1. Bölüm 2. kısım
Gül'e Ait 2. Bölüm 1. kısım
Gül'e Ait 2. Bölüm 2. kısım
Gül'e Ait 3. Bölüm 1.kısım
Gül'e Ait 3. Bölüm 2. kısım
Gül'e Ait 4. Bölüm 1. kısım
Gül'e Ait 4. Bölüm 2. kısım
Gül'e Ait 4. Bölüm 3. kısım
Gül'e Ait 5. Bölüm 1. kısım
Gül'e Ait 5. Bölüm 2. kısım
Gül'e Ait 5. Bölüm 3. kısım
Gül'e Ait 5. Bölüm 4. kısım
Gül'e Ait 5. Bölüm 5. kısım
Gül'e Ait 6. Bölüm
Gül'e Ait 7. Bölüm 1. kısım
Gül'e Ait 7. Bölüm 2. kısım
Gül'e Ait 7. Bölüm 3. kısım
Gül'e Ait 8. bölüm 1. kısım
Gül'e Ait 8. Bölüm 2. kısım
Gül'e Ait 8. Bölüm 3. kısım
Gül'e Ait 8. Bölüm 4. kısım
Gül'e Ait 8. Bölüm 5. kısım
Gül'e Ait 8. Bölüm 6. kısım
Duyuru
Gül'e Ait 9. Bölüm 1. kısım
Gül'e Ait 9. Bölüm 2. kısım
Gül'e Ait 9. Bölüm 3. kısım
Gül'e Ait 10. Bölüm 1. kısım
Gül'e Ait 10. Bölüm 2. kısım
DUYURU
Gül'e Ait 10. Bölüm 3. kısım
Gül'e Ait 10. Bölüm 4. kısım
Gül'e Ait 10. Bölüm 5. kısım
Gül'e Ait 10. Bölüm 6. kısım
Gül'e Ait 11. Bölüm 1. kısım
Gül'e Ait 11. Bölüm 2. kısım
Gül'e Ait 11. Bölüm 3. kısım
Gül'e Ait 11. Bölüm 4. kısım
Gül'e Ait 11. Bölüm 5. kısım
Gül'e Ait 12. Bölüm 1. kısım
Gül'e Ait 12. Bölüm 2. kısım
Gül'e Ait 12. Bölüm 3. kısım
Gül'e Ait 12. Bölüm 4. kısım
Gül'e Ait 12. Bölüm 5. kısım
Gül'e Ait 12. Bölüm 6. kısım
Gül'e Ait 13. Bölüm 1. kısım
Gül'e Ait 13. Bölüm 2. kısım
Gül'e Ait 14. Bölüm 1. kısım
Gül'e Ait 14. Bölüm 2. kısım
Gül'e Ait 14. Bölüm 3. kısım
Gül'e Ait 14. Bölüm 4. kısım
Gül'e Ait 14. Bölüm 5. kısım
Gül'e Ait 15. Bölüm 1. kısım
Gül'e Ait 15. Bölüm 2. kısım
Gül'e Ait 15. Bölüm 3. kısım
Gül'e Ait 15. Bölüm 4. kısım
Gül'e Ait 16. Bölüm 1. kısım
Gül'e Ait 16. Bölüm 2. kısım
Duyuru
Gül'e Ait 16. Bölüm 3. kısım
Gül'e Ait 16. Bölüm 4. kısım
Gül'e Ait 16. Bölüm 5. kısım
Gül'e Ait 16. Bölüm 6. kısım
Gül'e Ait 17. Bölüm 1. kısım
Gül'e Ait 17. Bölüm 2. kısım
Gül'e Ait 17. Bölüm 3. kısım
Gül'e Ait 18. Bölüm 1. kısım
Gül'e Ait 18. Bölüm 2. kısım
Gül'e Ait 18. Bölüm 3.kısım
Gül'e Ait 18. Bölüm 5. kısım
Gül'e Ait 18. Bölüm 6. kısım
Gül'e Ait 19. Bölüm 1. kısım
Gül'e Ait 20. Bölüm 1. kısım
Gül'e Ait 20. Bölüm 2. kısım
Gül'e Ait 20. Bölüm 3. kısım
Gül'e Ait 21. Bölüm 1. kısım
Gül'e Ait 21. Bölüm 2. kısım
Gül'e Ait 21. Bölüm 3. kısım
Gül'e Ait 21. Bölüm 4. kısım
Gül'e Ait 21. Bölüm 5. kısım
Gül'e Ait Final 1- 1. Bölüm 1. kısım
Final 1- 1. Bölüm 2. kısım
Final 2- 1. Bölüm 1. kısım
Final 2- 1. Bölüm 2. kısım
"Gül'e Ait" Bitti
İyi Olan Kazansın! (Tanıtım)
İyi Olan Kazansın! 1. Bölüm
İyi Olan Kazansın! 2. Bölüm 1. kısım
İyi Olan Kazansın! 2. Bölüm 2. kısım
İyi Olan Kazansın 3. Bölüm 1. kısım
DUYURU
İyi Olan Kazansın! 3. Bölüm 2. kısım
İyi Olan Kazansın! 3. Bölüm 3. kısım
İyi Olan Kazansın! 3. Bölüm 4. kısım
İyi Olan Kazansın! 3. Bölüm 5. kısım
İyi Olan Kazansın! 3. Bölüm 6. kısım
İyi Olan Kazansın! 4. Bölüm 1. kısım
İyi Olan Kazansın! 4. Bölüm 2. kısım
İyi Olan Kazansın! 5. Bölüm 1. kısım
İyi Olan Kazansın! 5. Bölüm 2. kısım
İyi Olan Kazansın! 5. Bölüm 3. kısım
İyi Olan Kazansın! 5. Bölüm 4. kısım

Gül'e Ait 18. Bölüm 4. kısım

68K 3.5K 389
By mineselen





"Esas konuya geçmeden önce sanırım sebep olan süreci anlatmam daha doğru olacak."

"Hı hı, nasıl uygun görürsen!" 'Bu kadar önemli ne olabilir?'

"14 yaşında askeri okula başladığım zaman alışkın olmadığım disiplin, katı kurallar ve her ne kadar ailemin sürekli tartışmasından şikayet etsem de ev ortamından ayrılmak, sudan çıkmış balığa dönmeme sebep oldu. Tuvalet kabinlerinde gizli gizli ağladığım halde geri dönmeyi de gururuma yediremedim."

"Asaf'ım!"

Sesindeki duygusal vurguyu yakalayan genç adam, hayatındaki yaşanmışlıklarını unutup kendisi için üzüleceğini tahmin ederek, "Merak etme kısa süre içinde atlattım." diye uzatmadan konuyu kapattı. İyice bedenine yaklaştırdığı güzelinin bir yandan saçlarını okşarken eski günlere geri döndü.

"Sonradan, alışma sürecinde başka çocukların da benim gibi davrandığını keşfettim. Aynı koğuşu ve sınıfı paylaştığımız halde kendi derdimden fark etmediğim Zafer'le tanışmamız da bu vesileyle oldu."

"Zafer!" 'Sıçtırtma zaferine derken onu mu kastediyordu acaba?' "O da mı tuvalette ağlıyordu?"

"Evet... Onun işi daha zordu. Ben, gurur yaptığım için eve dönemiyordum ama alternatif olarak her daim aklımın bir köşesindeydi. Çok zora düşecek olsam, tek bir telefonumla annemin seve seve gelip beni askeri okuldan alacağına emindim. Zafer'in babası subay olduğu için onun öyle bir şansı yoktu."

"Neden, kötü insanlar mıydı?"

"Tabii ki hayır, aksine çok iyilerdi. Kendisi gibi şerefli bir Türk Askeri olacağından dolayı gurur duyan bir babayı, hayal kırıklığına uğratmaktan korkuyordu."

"Yaa!"

"O gün son kez beraber ağladık ve ilerleyen günlerde ortak yanlarımız olduğunu fark edince, Zafer'le ayrılmaz bir ikili haline geldik. Birbirimize her anlamda destek olmaya başladık."

'Allah'ım, öldü galiba! İnşallah öyle değildir.'

"Beraber ders çalışmaya, aynı takımda top koşturmaya başladık. Hafta sonu izinlerine bile birlikte çıktığımız bir yılın ardından, uzun seneler sürecek olan dostluğumuzun temellerini attık."

'O kadar yakın arkadaşın olduğu halde, neden hiç bahsini açmadın Asaf'ım!'

"Tek çocuk olduğum için Zafer'i bir nevi kardeş yerine koydum. Kara Harp Okulunu seçmemizle devam eden birlikteliğimiz, öncelikle vatana hizmet etme aşkı ve yakın dövüş sporlarına duyduğumuz ilgiden dolayı bordo berelilere katılmamıza sebep oldu. Böylece farklı bölgelere tayin olup ayrılmamız da gerekmeyecekti. Şartlarımız uygun bulununca zorlu bir eğitim sürecine dahil olduk. İkimiz de mücadeleyi severdik, başarıyla tamamlamamızın ardından görevimizi layığıyla yerine getirmek için çalışmaya başladık. Bunların hemen hepsi gizli ve normal bir eğitim almış askerin altından kalkmasının imkansız olduğu görevlerdi. Çoğunlukla fire vermeden işi bitirir ve merkez üstümüze sorun halledilmiş olarak sağ salim geri dönerdik."

'Ne kadar basit bir şeymiş gibi anlatıyorsun, hayatını kaybedebilirdin!' Genç adamın tek düze bir sesle ve günlük bir konudan bahsediyor gibi soğukkanlılıkla konuşmasına hayret ederek ifadelerini okumaya çalıştı. Halinden memnun olmadığına, konuşabilmek için kendisini kastığına kanaat getirince, merak ettiği halde araya girmemesinin en doğrusu olacağına karar verdi. 'O görüntünün altında başka bir şey yatıyor değil mi aşkım? Allah korumuş, seni bana nasip etmiş! Çok şükür Rabbim.'

"Diğer zamanlar normal insanlar gibi sıradan hayatımıza devam ederdik. Bu aralıkta..." derken daralan ruhunu rahatlatmak ihtiyacıyla bir kaç sefer üst üste nefeslendikten sonra konuya geri döndü. "Zafer, üniversite son sınıfta okuyan Meltem'e aşık olunca işler değişti."

"Meltem!.. Neden değişti Asaf, yoksa arkadaşlığınızın bozulmasına mı sebep oldu?"

"Hayır... İş dışında daha seyrek görüşüyorduk ama dostluğumuza engel teşkil edecek bir durum değildi. Biz bir ekiptik ve ayrılmaz bağlarla birbirimize kenetliydik. Diğer bir deyişle sorumluyduk... Bizim durumumuzda güven çok önemlidir Gülizar, hayatta kalabilmemiz ve görevlerimizi yerine getirebilmemiz için şarttır."

"Hı hı!"

"İçinde yer aldığımız meslekte vatanı savunma her şeyden önce geliyordu, o yüzden zayıflığa müsamaha gösteremezdik. Öyle bir sevgi ki ailen bile görevinin önüne geçemez. Buna keza, arkanda yetim bırakacağın bir çocuk ile yolunu bekleyen gözü yaşlı bir kadının olması ister istemez vicdani bir rahatsızlık yaratır."

"Yaa!.. Anlıyorum. Ama buna rağmen evleniyordunuz değil mi?"

"Doğal olarak evet... 14 yaşından itibaren erkeklerden oluşan ve çok katı disiplinle yetişen bir kitleden bahsediyorum. Tam ergenliğin başladığı ve merak konusu olan karşı cinsten tamamen uzak bir hayat. Telefon veya türevi iletişim araçların da yasak olduğunu hayal et. Doğal olarak kızlarla nasıl iletişim kuracağımızı bilmeden yetiştiğimizi söyleyebilirim. Ceza almadıysan, hafta sonları üç beş saatlik çarşı izniyle veya bir aylık yaz tatilinde ilişkiyi sürdürmek neredeyse imkansızdır. Erken olgunlaştığın ve hayat görüşü kazandığın için uyum sağlamamızın da kolay olmadığını söyleyebilirim."

İster istemez içi gıcıklanan, görüştüğü kızları kıskanan genç kadın, "Deneyimlerin konuşuyor sanırım?" diye sorarken hislerinin sesine yansımasına engel olamadı. Göğsünün oynamasından Asaf'ın güldüğünü düşündüğü halde yüzüne bakmaya cesaret edemedi.

"Güzelim! Eee... Evlenmeyi düşünecek kadar ilgimi çeken hiç kimse olmadı! Senin dışında... Sakın zorunda kaldığımı öne sürme, isteseydim başka bir yol bulabilirdim."

"Asaf'ım!"

"Seni sevdim Gül'üm, gitmene tahammül edemeyeceğimi anlayınca o bahanenin arkasına sığındım. Gözümde hiç bir kadın senin yerini tutamaz. Sessiz sakin hayatıma ışık, yalnızlığıma ilaç oldun."

"Canım, sen de benim için öylesin!"

"Umarım... Zannedilenin aksine, sosyal insanlar olmamıza ağır çalışma şartlarımız ve görev bilincimiz müsaade etmez. Okul biter bitmez göreve başlayıp vatanın dört bir yanına dağılırız. Hovardalık yapmaya ne zamanımız ne de karakterimiz müsaade eder. O yüzden kendin bulamadıysan, çoğunlukla eş dost veya ailenin tanıştırdığı bayanlarla evlenmek tercih durumudur. O hayatı kaldırmak her kadının harcı olmadığı için bazen iyi sonuç vermez. Özellikle bizim konumumuzda..."

"İyi de kadın evlenirken bunların hepsini kabul etmiyor mu?"

"Yaşamakla bilmek aynı şey değil Gülizar. Düşünsene, ne gittiğin yer ne de görevin hakkında bilgi veremezsin. Yeri geldiğinde eşinin yaşayıp yaşamadığı hakkında haber almadan aylarca tek başına mücadele etmek zorunda kalırsın. Çocuğunu tek başına büyütmek, evli olduğun halde kocan olmadan her işi halletmen gerekir. Karısının doğumunda bile bulunamayan, döndüğünde ilk üç ayını kaçırdığı için hayıflanan dostların arasında, bunun üzerlerinde bıraktığı etkiyi hissederdim. Her ne kadar geride kalanlar kol kanat gerse de eşin yerini tutamaz. Bir yanda acı haberini alma stresi ve sürekli tek başına her şeye yetişme telaşından ister istemez kadın da yıpranır."

"Anladım! Ne kadar zormuş." 'Asaf'ımın acı haberini bekleyerek yaşamayı düşünemem bile! Onsuz da olamam, ne zor bir ikilem. Allah korusun, eksikliğini göstermesin.' "Ama insan sevince her şeye katlanır Asaf."

"Meltem de buna benzer bir şeyler söyledi. Birbirlerine deli gibi aşık olmuşlardı. Zafer aracılığıyla doğal olarak yakın görüşmeye başladık. Dünyaya pembe gözlüklerinin arkasından bakan, kötülüğü tahayyül bile edemeyen temiz kalpli bir kızdı. Olgundu, buna rağmen ne ile mücadele edeceği hakkında fikri olmadığına emindim."

"Şey... Arkadaşın, Meltem adındaki kızla evlendi mi?"

"Hem de okuldan mezun olur olmaz. Zafer'le konuşmaya, en azından bir süre beklemelerinin iyi olacağını anlatmaya çalıştım ama nafile... Her ne kadar çok genç olduklarını, altından kalkmalarının zor olduğunu düşünsem de yetişkin insanlardı."

"Üniversiteyi yeni bitirdiğine göre kız 22 civarı olmalı! Siz kaç yaşındaydınız Asaf?" 'Neyi genç ki bizim orada neredeyse erde kalmış denmesine sebep olacak bir yaş!'

"25..."

"Çok da küçük sayılmazmışsınız!"

"Belki... Bu tamamen şartların, hayata bakışın ve olgunlukla ilgili. Zaten sorumluluğu çok fazla olan bir iş yapıyorduk, bunun yanında bir de aileyi sırtlanmak kolay değildi. Ebeveynlerim sayesinde bu konuda deneyimli olduğum için kendi adıma temkinliydim. Derdimi anlatamadım, sonrası malum... Zafer görevini layığıyla yerine getiriyor olsa da Meltem'in duygusal yapısı ve hamileliğin de üzerine eklenmesiyle huzursuzluğunu hissediyordum. Alışma sürecinde elimden geldiği kadar destek olmaya çalıştım. Sonra..."

"Evet!" 'Kesin çok kötü bir şey oldu!'

"Asaf dünyaya geldi."

"Asaf mı?"

"Oğulları... Zafer ilk adını Asaf koydu ve kendisine bir şey olduğu takdirde benden manevi babası olmamı istedi."

'Allah'ım, kesin ölmüş! Asaf'ım, senin doğanda bir erkek için ne kadar ağır bir yük.'

"Bu aramızda olağan bir şeydi, her halükarda çocuklarımıza ve eşlerine sahip çıkardık. Görevle bir yere gitmeyenler, en ufak bir problemde ailelerine destek olurdu. Bu aramızda kağıda dökülmemiş vicdani bir kural gibiydi. Böylece kimsenin gözü arkada kalmazdı."

"Ne kadar güzel!"

"Evet..."

"Asaf, alışveriş mağazasına girdiğimizde gördüğüm kadınla çocuk, şey..."

"Fark ettin mi?"

"Çok gergindin, anlatana kadar onlara baktığını anlayamamıştım!"

"Hı hı... Meltem'le Asaf'dı. Küçük kaplan, koca adam olmuş!"

"Yaa!" 'Seni görmesini istemedin Asaf, kendini bilinçli olarak sakladın!' "Zafer, o... ona ne oldu?"

"Öldü Gülizar..."

"Aaahhh! Çok, çok üzüldüm! Başın sağ olsun."

"Sağ ol güzelim."

"O yüzden mi selam vermedin!"

"Meltem benimle ne görüşmek ne de konuşmak istemiyor."

"Aaa neden? Pardon, yani çok... çok yakınmışsınız, o yüzden merak ettim!"

"Hepsini anlatacağım... Zafer'le aynı ekipte olduğumuz için görevlere büyük oranda beraber gidiyorduk. Meltem'in duygusal bir yapıya sahip olduğunu söylemiştim. Sağdan soldan, vefat eden subay eşlerinden durumun ciddiyetini kavradığı zaman, kocasının yanı sıra beni de sıkıştırmaya başladı. Gençliğin ve sevdiği adamı kaybetme endişesiyle korkan bir kadını rahatlatma ihtiyacı duyarak çok büyük bir hata yaptım."

'Hata mı yaptın!..'

"Söz verdim... Aptallıktan başka bir şey değildi, ne kadar dikkatli ve donanımlı da olsak riskleri biliyordum. Meltem'in stresi Zafer'i de kötü etkiliyordu, zamanla alışacağını, uyum sağlayacağını umdum. Kendime çok güveniyor olmalıyım, göreve çıkacağımız her sefer ihtimallere rağmen kocasını sağ salim getireceğime dair söz vermeye başladım."

"İyi niyetini görmesi lazımdı Asaf, ölümü mesleğinin bir sonucuymuş!"

"Beni kurtarmak için hayatını kaybetmeseydi belki dediğin gibi olurdu."

"Aahh!" 'Oh Allah'ım! Aşkım... Ne kadar büyük bir yükü sırtlanmışsın. Sırf bu yüzden kendine eziyet edip duruyorsun değil mi?'

Asaf'ın sesine yansıyan acıyı bütün bedeninde hisseden genç kadın, ağlama arzusunu dizginlemeye çalışarak gözlerini kırpıştırmaya başladı. Aklına gelen onlarca soruyu konuşamadığı için yuttuğu sırada, kendisinin gerekli gördüğü kadarını anlatmasının daha uygun olacağına karar verdi.

"Genel olarak bakıldığında ortada bir suç yoktu, belki birbirimize karşı duyduğumuz dostluğun zafiyeti olabilir. Zafer'in hatası da beni kurtarmak için kendi hayatını ortaya koyması oldu. Her koşulda, ölü veya diri arkamızda adam bırakmazdık."

"Aan... Anlayamadım!"

"Hangi şekilde olursa olsun, görev kardeşimizi kilometrelerce de olsa sırayla sırtımızda taşırız. Kurda kuşa yem etmeyiz."

"Hı hı!"

"Başarıyla tamamladığımız bir operasyonun ardından buluşma noktasına dönmek için dağlık arazide yol alıyorduk. Ben dönüş güzergahında olası bir saldırıya karşı, geri safımızı korumak için gruptan ayrı ve takip mesafesinde arkadan geliyordum. Pusuya düştük, muhtemelen tek kişi olduğum için önce beni indirmeye karar verdiler."

"Aa!"

"Ortamın fazla sessiz olması dikkatimi çekti. Terslik olduğunu hissettiğim anda uyarı verip savunma pozisyonuna geçmek için kendimi bir kayanın ardına fırlattım. Maalesef geç kaldım, kalçama yakın bir noktadan vuruldum."

"Aaa... Asaf!"

"Yok bir şey Gül'üm, geçmişte kaldı sakin ol." derken gerilen karısına iyice sokulup boşta olan koluyla bedenine sarıldı. Bir yandan sırtını okşadığı sırada parmaklarının altında hissettiği yara izleri acıya yabancı olmadığını hatırlamasına sebep oldu. Güçlü aşkının kendisini anlayacağına duyduğu inançla, alışkın olmadığı paylaşımın ve yakınlığının bir şekilde kendisine de iyi geldiğini fark etti.

"Pe... Peki!"

"Çatışma başladığı sırada kanamayı durdurmak için pantolonumu kesip eldivenimle tampon yapmaya koyuldum. Güvenliği sağlar sağlamaz beni almaya geleceklerini biliyordum. Kan kaybı dışında yaram ölümcül değildi, kurtarılana kadar hayatta kalmaya odaklandım. Ta ki geri zeka... Zafer'in adımı seslendiğini duyana kadar..."

"Seni kurtarmaya geldi!"

"İdare edebilirdim ya da ölürdüm önemli değil, kendisini tehlikeye atmamalıydı. Ne yapması gerektiğini biliyordu, kuralları biliyordu... Aramızda açık alan vardı. İyi olduğumu, defolup gitmesini, işine bakmasını söyledim. Dinlemedi hayvan herif, her zamanki gibi 'Zafer bizim olacak.' diye bağırarak yanıma geldi. Bir yandan küfürlerime cevap yetiştirirken kanamayı durdurmak için müdahale etmeye girişti. Arada kalmıştık, bulunduğumuz yer yeteri kadar korunaklı olmadığının o da farkındaydı. Çatışma sesleri hafifleyince arkada mevzilenen adamlara yaylım ateşi açmalarını işaret edip bütün itirazlarıma rağmen beni o cehennemden çıkarmaya soyundu. Başardı da..." diyerek durdu. Gülizar'a anlatamayacağı ayrıntılar aklında canlanırken, hislerini belli etmemeye çalışarak bakışlarını tavana dikti.

Kendisini sırtına atan gözü kara dostunun aradaki mesafeyi deli gibi koşmasını, güvene almak için arkadaşlarına fırlattıktan sonra yanına atlamaya sıra kalmadan üzerine yığılmasını yüreği daralarak tekrar yaşadı. Sıraladığı küfürlerin arasında yarasına tampon yapmak için çıplak elleriyle bastırmasını hatırlayınca, gözlerini kapatıp sakinleşmeye çalıştı.

Kırmızı... Parmaklarının arasından sızan, durduramadığı kanın akışı... Kendi acısını unutup yanına koşan adamlara umutsuzca yardımcı olmaya çalışırken, hissettiği ızdırap gözlerinin yaşarmasına sebep oldu. Öleceğini anlayan, son anında bir şey anlatmak isteyen Zafer'in eline yapışması, dudaklarının arasından ismini fısıldarken bakışlarıyla anlaşmaları, engelleyemediği yaşın süzülmesine sebep oldu. Başını sallarken, 'Tamam, merak etme.' demesiyle sırıtan dostunun, zafer işareti yaparak son nefesini verişi gözünün önüne geldi.

"Hem de..." Üst üste yutkunmasının ardından konuşabileceğine kanaat getirince, boğuk bir sesle, "Kendi canından olarak..." diye sözlerini tamamladı.

"Kızgınsın!"

"Evet... Kızgınım, kırgınım... O ölmemeliydi Gül'üm, beni kurtarmak için hayatını tehlikeye atmamalıydı."

"Çok üzüldüm!" 'Asaf'ım, Gül'e Ait'im ne desem boş!.. Allah'ım, ne kadar acı bir durum, nasıl ağır bir kayıp, hem de senin gibi bir insan için. Sayesinde kurtulmuşsun, mekanın cennet olsun güzel yürekli insan!' "Sen farklı mı davranırdın Asaf?"

"Ben... Hayır!.. Aramızda fark vardı, arkamda beni bekleyen gözü yaşlı bir eşle, yeni doğmuş bir oğlum yoktu. Söz vermiştim Gülizar, o hayvan herifi sağ salim geri getireceğime dair söz vermiştim."

"Asaf, ben... ben senin gibi düşünmüyorum. Çok acı çektiğini biliyorum ama onun yerinde olsan aynı şekilde davranacağını kendin söyledin. Düşünmeden dostun için kendini ortaya atacağına eminim. Aynı senin yapacağın gibi Zafer de bir seçim yapmış, bunun için onu yargılayamazsın."

"Gülizar..."

"Kurtaramadığı için seni kaybetmektense, kendi hayatını ortaya koymaktan çekinmemiş. O gün hayatını kaybetseydin, muhtemelen şu an aynı şeyleri vicdan azabıyla o hissedecekti. Seni çok seviyormuş Asaf... Lütfen kızma, ömrü o kadarmış."

"Yapma lütfen Gülizar, kaderci konuşuyorsun! Öleceğimin garantisi yoktu, başımın çaresine bakabilirdim."

"Ne durumda olduğunu bilemezdi."

"Bağırdım, 'Gelme iyiyim.' diye defalarca uyardım. Yerinde kalıp çatışmanın bitmesini bekleseydi şimdi sağ olacaktı."

"Hiç sanmıyorum, kadere inanıyorum Asaf. Kübra öldüğü zaman aynı şeyleri düşünmüştüm. Ailesi, babama evlendiklerini haber vermeseydi belki de yaşayacaklardı demiştim. Bazı şeylerin önüne geçemiyoruz, aynı benim yaşamamın Zafer sayesinde olması gibi."

"Haa!.. Ne alakası var?"

"Seni kurtardı, dolayısıyla seni karşıma çıkararak beni de kurtarmış oldu. Arkasında dul bir kadınla yetim bir evlat bırakması çok acı, ama dünyadaki görevin bitmediği için kurtulmama vesile oldu."

"Gül'üm, eee!.. Her halükarda seni kurtarırlardı, benim bunda..."

"Hayır, hiç kimse senin kadar fedakar davranmazdı. Muhtemelen hastaneye götürür, dolayısıyla abilerimin kucağına atarlardı. Sonum malum... Kendime pay çıkarmıyorum veya şanslı olarak nitelendirmiyorum, konu, o öldü bak sayesinde biz kurtulduk değil... Keşke yaşasaydı da bu vicdan azabını çekmeseydin. Anlatmak istediğim önüne geçemeyeceğin yaşanmışlıklar için kendini suçlamanın anlamsız olduğu. Herkes bir şekilde seçimlerinden sorumlu, kişinin karakteri ve neye önem verdiğiyle alakalı. Zafer seni kardeşi gibi seviyormuş. Orada tek başına yaralı yatarken seni yalnız bırakamazdı. Geride kalan o olsaydı aynı senin gibi kendisini ömür boyu affetmezdi. Onu anlamaya çalış Asaf, affet... Ne hissettiğini, sana ne kadar değer verdiğini görmeye çalış Asaf'ım... Müsaade et, o da rahat etsin sen de."

"Be... Ben... O..."

"Affet onu Asaf, hem kendini hem de onu affet. Kafanın içinde yüzlerce kere ölümünü izlemeyi bırak..." derken genç adamın yanağından süzülen yaşları görünce, ürpererek, eşlik etmek için hali hazırda olan bedenini serbest bıraktı. Bir yandan karşılıklı ağlarken, içinde bir yerlerine dokunduğu kocasına sevgiyle bakarak, konuşmaya titreyen sesiyle sürdürmek zorunda kaldı. "Yaptığı fedakarlığın karşılığını, güzel ve mutlu günlerinizi sevgiyle anarak ver. Zafer bunu fazlasıyla hak ediyor. İzin ver, hakkı olan mertebeye ulaşsın. Gülümseyerek ölüme giden bir adamın onurunu geri iade et."

"Gül... Gülizar!.."

Tanıştıkları gün beraber ağladığı Zafer dışında, ilk defa birisinin yanında kendisini salmasının şaşkınlığını ve bir yandan rahatlamayı hissederek ne diyeceğini şaşırdı. Yüzünde dolaşan parmakların üzerine elini kapatıp dudaklarına sürükleyerek öylece tutmayı sürdürdü. Bedeni garip bir duyguyla sakinliğine kavuştuğu sırada, Zafer'le yaşadığı yüzlerce sahne gözünün önünden geçerken istemsizce sırıtmaya başladı.

"Eşşeoğlu eşşek!"

Fısıltıyla seslendiği şamatacı dostunun, hayata daha sıkı tutunmasını sağlayan doğası sayesinde çok güzel günler yaşadığını düşündü. Baskıladığı anılar bir bir vücut bulurken, herifçoyu ne kadar özlediğini, eksikliğinin her daim hayatının bir parçası olacağını kabullendi. Yediği içtiği ayrı gitmeyen, birbirinin açığını kapatan, içlerinden biri ceza aldı mı diğeri de çarşı iznine gitmeyecek kadar fedakar bir dostluk... Şakalaşmaları, itişip kakışmaları, her konuda birbirlerini kayırmaları aklına üşüştükçe, dostuna yaptığı haksızlığı daha iyi anlamaya başladı. Gözlerini kapatıp kardeşini sevgiyle yâd ederken, dudakları üzerindeki ele öpücük kondurarak göğsünün üzerine indirdi. Konuşabilecek kadar toparlandığını hissedince, kısık sesle sadece, "Sağ ol, Gül'üm!" diyerek duygusal andan sıyrıldı.

"Benim için her zaman özel bir yeri olacak. Acı verdiği için kızgın kalmayı ve düşünmeyi ret etsem de sevmeyi hiç bırakmadım."

"Seni çok iyi anlıyorum Asaf! Keşke her şey farklı olsaydı, Kübra'm ve Zafer yaşasaydı. Sevdiklerimizi genç yaşta kaybetmiş olmanın acısını yaşamasaydık."

"Evet, keşke..."

"Bu sebepten dolayı seni yargılayacağımı mı düşündün Asaf?"

"Hayır. Anlattıklarım süreçti Gülizar, evliliğimizin gidişatını etkileyecek konu asıl bundan sonra başlıyor."

"Yaa!"

Çatışma geçen aralıkta çok kan kaybettim. Üzerine manevi çöküntü ve dönüş yolunda yaramın mikrop kapması eklenince bilincim kapanmış. Sonradan öğrendiğime göre yüksek ateşle hastaneye zor yetiştirmişler. Ameliyatın ardından bir hafta boyunca ölümle yaşam arasında gidip gelmişim.

'Aşkım, Allah korumuş!'

"Nihayet ilaçlara cevap verip ateşini kontrol altına aldıklarında iyileşme sürecine girmeye başlamışım. Kendime geldiğim ilk an, gecenin bir vakti gözümü açtığımı hatırlıyorum, Faruk'u yatağın yanında otururken buldum."

"Aaa!.. Faruk abi mi?"

"Evet... Bizden bir devre büyüktü. Yaralanıp malulen emekli olmadan önce beraber çalıştığım, benim de Zafer'in de çok sevdiği bir dostumuzdu. Yaşananları öğrenmek istiyordum ama konuşacak halde değildim. Bir kaç gün sonra kendime gelince, on beş gündür baygın halde yattığımı, bu arada kalça kemiğime saplanan kurşunu çıkarttıklarını öğrendim. Zafer'e karşı son görevimi bile yapamamıştım. Son nefesinde karısına ve oğluna göz kulak olacağıma söz verdiğim halde onlarla bile ilgilenmemiştim."

"Hastanede yatıyormuşsun Asaf!"

"Öyle, ama suçluluk duygumu bertaraf etmeme yetmiyordu. Meltem'i kime sorsam, kısaca iyi olacak, zamanla alışacak gibi cevaplar alıyordum."

"Senin nasıl olduğunu hiç arayıp sormadı mı?"

"Hayır... Haklıydı, o da kendi acısını yaşıyordu. Sonradan sebebini öğrendim tabii... Ayakta tedaviye geçtikten sonra ilk iş nasıl olduğunu kendi gözlerimle görmek, destek olmak için kapısına dayandım. Perişan haldeydi... Beni..."

"Seni mi suçladı yoksa?"

"Tam olarak değil. Sözünde durmadığım için kızgındı, haykırarak ağlamaya başladı. Üzgün olmasının verdiği hırsla, bir daha beni görmek istemediğini, ona Zafer'i hatırlattığımı, hayatından uzak durmamı ve buna benzer birçok şey daha söyledi."

"Kahretsin!.. Haksızlık etmiş Asaf, yaşananlarda senin bir suçun yokmuş!"

"Acısı çok taze olan bir insana bunu anlatamazsın. Kendince haklıydı, sevdiği adamı kaybetmişti ve tek başına sürdüreceği hayatına oğlu için uyum sağlamaya çalışıyordu. Aynı benim gibi... O yüzden isteğini ikiletmeden yerine getirdim. Yapmam gerekenleri el altından ve başkaları üzerinden devam ettim."

"Hiç şaşırmadım. Üzerlerinden elini hiç çekmedin değil mi?"

"Gücüm dahilinde bir şeyler yaptım işte... Hayatını elimden geldiği kadar kolaylaştırmaya çalıştım diyelim."

"Anladım canım!" 'Yüce gönüllü aşkım, eminim fazlasını da yapmışsındır.' "Sonra ne oldu?"

"Bir yandan tedavim devam ederken, askeri soruşturma ve mahkeme süreci başladı."

"A aaa! O neden?"

"Rutin bir uygulama, ortada ölen ve yaralanan iki üsteğmen vardı. Askeriyede kurallar çok net ve tartışmasızdır. Olay yerinde bulunan arkadaşların doğru beyanlarının aksine, kayıtlara Zafer'in adı emre itaatsizlik ve kural zafiyeti geçmesini istemediğim için suçu üzerine aldım."

"Asaf'ım!"

"Kanamayı durduramadığım için Zafer'i kendim çağırdığımı beyan ettim. Bunu ona borçluydum Gülizar, her ne pahasına olursa olsun kayıtlara onuruyla vefat eden şehit subay olarak geçmeliydi. Ve öyle de geçti... Faruk ve komutanlarım gerçeği biliyordu ve gerekçelerime hak veriyorlardı. Zafer yaşıyor olsaydı bu durum aramızda kalacak, kendi hayatını ve grubun güvenliğini tehlikeye attığı için en fazla ufak bir uyarı alacaktı. Atılmamı engellemek için üstekiler baskı yapıp malulen emekli olmamı sağladılar."

"Yaşadıklarından sonra üzüldüm demek isterdim ama dilim varmıyor! Ne diyeceğimi bilemedim Asaf, inşallah kendini kötü hissetmemişsindir."

"Bilmiyorum... O ara garip bir ruh hali içindeydim, açıkçası hiç bir şey umurumda değildi. Zafer'in öldüğünü hala hazmedememiştim ve o olmadan göreve devam etme düşüncesi çok uzak geliyordu. O yüzden sanırım üzülmedim. Zaten kısa bir süre sonra Faruk, Çınar abinin teklifiyle yanıma geldi."

"Burada işe başladın."

"Hemen değil... Öncelikle eve yerleşmem ve çevreye alışmam için yardımcı oldular. Bir çeşit rehabilitasyon gibiydi, sağlık kontrollerim dahil hiç boş bırakmadılar."

"Hala düzelmemiş miydin Asaf?"

"Tam değil, fizik tedavim devam ediyordu. Bu arada tedavi süreci bir şeyi daha ortaya koydu..."

"Ne?"

"Gülizar... Geçirdiğim bakteriyel enfeksiyon sonucu oluşan yüksek ateş, eee... İnfertiliteye sebep olduğunu öğrendim."

"İnferti ne? Anlayamadım!"

"Eee, kısaca kısırım... Benim çocuğum olmuyor Gülizar, evliliğimiz devam ettiği takdirde bu senin de çocuğun olmayacağı anlamına geliyor. İşte asıl mesele buydu... Şimdi neden beklemek ve önce seninle konuşmak istediğimi anladın mı?"

'Kısır, Asaf'ımın çocuğu olmuyor! Gül'e Ait'im... Beni çocuksuz bir hayata mahkum edeceksin diye seni istemeyeceğimi mi düşündün!'

"Hayır!"

"Hıı!"

Yattığı yerde dikleşen genç kadın, gözlerini kocasının yüzüne dikerken, "Hayır, anlamadım Asaf!" diyerek ters bir ifadeyle cevap verdi.



&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&



Merhaba, bu bölümde biraz dram ağırlıklı oldu... O kadar yazdıktan sonra tıkandım ne diyeceğimi bilemedim. İnşallah beğenmişsinizdir demeye de dilim varmıyor. Yeni bölümde buluşmak üzere sevgiyle sağlıcakla kalın, lütfen kendinize iyi bakın... Sevgiler :)





Continue Reading

You'll Also Like

4M 150K 85
Savaş ağa adlı hikayem ÇİLEM olarak değiştirilmiştir haberiniz olsun. Berdel'e kurban gitmiştim. Hiç tanımadığım, bilmediğim bir adamla evlendiriliyo...
179K 7.8K 37
-"Bizden olur mu dersin?" -"Çoktan olmadı mı zaten sevgilim?"
14.7K 38 3
Her bir farkli bölümde farkli enerji hissetmek ister miydiniz? Ben Yosun tanismaya hazir misiniz? Cinsellik bol icerir.
46.4K 4K 34
Psikolojik hasta olan bir asker ve psikiyatristin hikayesi...