KANLI DİADEM

Bởi atakanncoskunn

23.9K 9.3K 8.3K

Rüzgar soğuk ve sert esiyor. Sessizce bir kasırgaya dönüşeceğini fısıldıyor kulağıma. Warenya'yı yüzyıllardır... Xem Thêm

Ön söz
► 1.Bölüm "Biçare"
► 2.Bölüm "Kıvılcım aşkı "
DUYURU
► 3.Bölüm "Gizemli"
► 4.Bölüm "İktidarın Gölgesinde"
"KANLI DİADEM KÜNYE"
► 5.Bölüm "Aslanlar sofrasına davet"
► 6.Bölüm " İlk hançer "
► 7.Bölüm " Kırağı "
► 8.Bölüm "Hanedana gözdağı "
► 9.Bölüm "Beklenmeyen"
► 10.Bölüm "Karanlığın içinden "
► 11.Bölüm "Yaptıklarının bedeli "
► 12. Bölüm " Vicdanın senin kıblendir "
► 13.Bölüm "Sır"
► 14.Bölüm " Kör ve Sağır"
► 15.Bölüm "Rüzgarın ruhuna teslim"
► 16.Bölüm "Yıllar sonra"
► 17.Bölüm "Aslan pençesi "
► 18.Bölüm "Kıyametin elçisi "
► 19.Bölüm " Ölüme tek nefes kala"
► 20.Bölüm "Seher Vakti "
► 21.Bölüm "İstikbal uğruna "
► 22.Bölüm "Erkek gibi "
► 23.Bölüm "Kara gün "
► 24.Bölüm "Gizeme gebe "
► 25.Bölüm "İktidarın bedeli, hesaplaşma "
► 26.Bölüm "Yoktur olmaya bigünah "
► 27.Bölüm "Masumiyet "
► 28.Bölüm "Ebediyeti aramak "
► 29.Bölüm "Karındaş "
► 30.Bölüm "Yakamoz misali "
► 31. Bölüm "Merhamete tutsak "
DUYURU (YENİ KİTAP)
► 33.Bölüm "Victoria'nın Kıyamı "
►34.Bölüm "İhtirasın Eşiği "
► 35.Bölüm "Matem Kızı "
► 36.Bölüm "Aşka Ağıt "
► 37. Bölüm "Güz bitti "

► 32. Bölüm "Zemheri "

239 58 122
Bởi atakanncoskunn

Burnundan solurken hızlı adımlarla ilerlemeye çalışıyordu Alexandra. Yaptıklarından utanmaya başladığını belli eden yüzündeki kızarıklar hafiften yanaklarından boynuna doğru uzansa da gerilen hatlarından süzülen göz yaşları masumiyetini ispatlıyor gibiydi.

"Bunu nasıl yaparsın! " diye kendisini suçlarken eteğini ayağına dolaşmaması için çekiştirerek çıktı bahçeye. 

"Majesteleri. "

Hızlı hızlı ilerlerken duyduğu ses üzerine duraksadı Alexandra.

"Evet? " der gibi attığı bakışının ardından muhafızın sinir bozucu tonlamasıyla karşılaştı genç kraliçe.

"Eğer zindana gidiyorsanız... " derken her ne kadar yüzüne bakmasa da diyeceklerinden geri kalmıyordu iri adam.

"Gidemezsiniz. " dedi sonunda gevelemeyi bırakarak. "Zira büyük kraliçemiz Victoria'nın kesin emri var. "

"Ben istediğim yere giderim. " diye muhafızı geçiştirmeye çalışan Alexandra, adım adım ilerlerken peşinden gelen muhafızla laf yarışına girmiş gibiydi.

"Ama efendim... " diye kıvranan adam "Kesin emir var. Lütfen zorluk çıkarmayın. " diye ekledi.

O sırada sıkıca kavradığı eteğiyle hızlanan Alexandra, birer birer indiği merdivenlerden sonra zindanın kapısının karşısına geçti ve kapıda dikilen iki tane gardiyanın söylemiyle durduruldu.

"Giremezsiniz. "

Sakince selam duran iki tane muhafız, devasa baltalarını kapının önünde çapraz bir şekilde birleştirmiş, tamamen engel olmuşlardı girişe.

"Siz ne yaptığınızı sanıyorsunuz! " diye sinirlerine hakim olmaya çalışsa da, zorlandığı delici bakışlarından belli oluyordu.

"Sizin canınızı alırım! Çekilin önümden! "

"Bağışlayın efendim lakin dediğimiz gibi kesin emir var. "

Öylece kalakalan Alex, öfkesini dindirmeye çalışırken aklına gelen fikirle araladı dudaklarını.

"Madem kraliçeniz olarak lafımı dinlemiyorsunuz, açın kapıyı! Açın ki Kralınıza karşı gelmeyin... "

Duydukları üzerine birbirine bakan iki muhafız başlarını yeniden eğmiş, tepkisiz kalmayı tercih etmişlerdi.

"O halde gücünüz yetiyorsa durdurun, yok yetmiyor derseniz; yolumda kalabalık etmeyin kâfi! "

Tek eliyle tuttuğu gibi indirdi koca baltayı genç kraliçe. Elinden bırakırken ittirir gibi yapıp muhafızın sendelemesini sağlarken omuz atarak geçti ortalarından ve kapıyı yüzlerine kapatıp kendisini bekleyen cariyelerin de dışarıda kalmasını sağladı.

Güçlü görüneceğim derken nefes nefese kaldığından bir süre sırtını dayadı tozlu tahta kapıya. Nefesini dizginledikten sonra ise tüm gücüyle koşmaya başladı.

"Mia! "

Bağıra bağıra koştururken, geçtiği zindanların içinden kendisine bakan mahkumlarla göz göze geliyor, kardeşini bıraktığı gibi bulmayı umuyordu;

Yine sapsarı saçları beline kadar uzanan bir kız, çekingen gözlerine yay gibi uzanan ince kaşları, bembeyaz teninin süsü olan ufak benli kız kardeşinin suretini arıyordu deli gibi. 

Kalbi pır pır atarken ona kavuşma arzusuyla kıvranıyor, bulduğu her kapıyı zorluyordu lakin giriş katında bulamayınca yüzü gölgelendi bir an.

"Yoksa... " diye düşünmekten alamadı kendisini. 

"Ya öldürdülerse? "

Aklını kemiren bu ince sorularla boğuşurken yaslı gözleri yerinden fırlayacak gibi oldu duyduğu sesle.

"Abla!? "

Aynı ses, aynı ton kendisine sesleniyordu sanki. Acaba hayal mi diye düşünürken ardı ardına gelen Mia'nın  seslerini duyuyordu.

"Kardeşim! "

Göğsüne kapadığı elleri indirdi şimdi de. Hızlıca çıkması gereken dar merdivenler üstüne üstüne gelirken paslı demir kollardan tutuna tutuna çıkıyordu genç kadın. 

"Geliyorum! "

Kardeşinin attığı çığlıklardan bir şeylerin ters gittiğini anlamıştı Alex. Avazı çıktığı kadar bağıran kardeşinin başına bir şey geleceğine inandırmıştı kendisini sanki. Yine kötü bir şey olacak, aynı babası gibi tam da kavuşmuşken ayrılacaklarından korkuyordu.

Sonunda vardığı alçak tavanlı, köşelerinden örümcek ağları ve kütle haline gelmiş toz birikintilerle kaplı koridorda seslenerek ilerlemeye devam etti Alexandra.

"Abla! " diye bağıran Mia'nın  sesi sanki daha yakından geliyor gibiydi şimdi. 

"Kurtar beni buradan! "

Son sözünü söyledikten sonra çığlıklara boğulan kız kardeşinin acı feryatları kulağında çınlıyordu. 

"Neler oluyor! " diye bağırırken sonunda koridorun sonundaki loş ışığı fark etmiş, aniden koşmaya başlayarak söylenmişti Alexandra.

"Geldim, geldim kardeşim! "

Tahta kapıyla yüz yüzeyken arkasındaki sesler içini ürpertiyordu. Gelen hışırtılarla yüzünü ekşitirken hala ne olduğunu anlayamıyordu genç kadın. Bir ümitle yapıştığı demir kolu kendisine çekti açılması umuduyla lakin ne kadar zorlasa da kilitlenmiş kapı açılmıyordu.

Ne yapacağını bilemediğinden sonunda kapıya vurmaya başladı Alexandra.

"Rahat bırakın onu! Bırakın! "

Artık kapıyı tekmelemekten bitap düşen kadın, oluşan sessizliği bozan sesle irkildi birden, tüyleri diken diken oldu.

"Yapamazlar! Bunu yapamazlar! " diye bağırken içeride olan biteni az çok tahmin ediyor gibiydi. 

"Kurtaracağım. " diye söylendikten sonra gözlerini etrafa devirdi ve gözüne ilişen parlaklığı fark etti.

Hemen duvardaki göze yaklaştı ve anahtarlığı kaptığı gibi kapıya yöneldi. Elleri titrerken doğru anahtarı bulmaya çalışıyor, hepsini tek tek deniyordu. 

"Açıl! Açıl! " diye bir yandan bağırırken elinden düşürdü anahtarları sonunda. 

Anahtarları almak için başını eğdiğinde gözüne ilişen meşe bir sopa fark etti. Kuyuya özenle yerleştirilmiş gibi duran meşeyi de diğer eline aldığı gibi bir tane daha anahtarı soktu ve kilidin açılış sesini duyduktan sonra kopan büyük gıcırtıya sağır bir şekilde araladı kapıyı.

"Mia!

"Abla! " diye kekeleyen genç kız odanın en yüksek yerine bağdaş kurmuş, kaftanının kollarından sarkan tüllerin yırtılmış parçaları yükseltiden sarkarken göz yaşlarını silmeye çalışmıştı. 

"Dikkat et! "

Ne olduğunu anlayamayan Alexandra, başını çevirdiği gibi devasa sandığın içinden fırlayan yılanlarla karşılaştı.

İçlerinden ayrılan bir yılanın kendisine sinsi sinsi yaklaşmasını seyrederken istemsizce birkaç adım geriledi genç kraliçe.

"Sakin ol. " diye soğukkanlı olmaya çalışsa da en büyük korkusuyla baş başa kalmış, nefesi kesilir gibi olmuştu. 

Sonunda gerilerken sırtına çarpan duvarla duraksamış, sıkıca kavradığı sopayla kendisine doğru atılan yılanın tam da başına vurarak öldürmüştü.

"Korkma! " diyerek Mia'ya baktı ve kendinden emin bir şekilde ilerlemeye başladı. 

Birer birer atılan yılanlara indirdiği darbeyle savrulmalarını sağlıyor, güç de olsa az olan kısımdan sandığın arkasına geçip kalanların çıkmasını engellemeye çalışıyordu.

Sonunda zor da olsa ulaştığı sandığı bir tekmeyle kapattı. Devasa sandık kapanırken patlayan toz bulutuyla yayılan yılanların ekşi kokusu genzini doldururken dışarıda kalan son yılanın da başına indirdiği darbeyle dağıttı kafasını.

O sırada korkudan titreyerek kendisine bakan Mia'yla göz göze geldi genç kraliçe. Kız korkudan ne yapacağını bilemese de şahit olduğu yılan leşlerinin arasından irkile irkile ilermeye çalıştı.

"Abla? "

"Kardeşim. "

Elindeki sopayı kenara fırlatan Alex, koşarak sarıldı Mia'ya. 

Tüm bedenini yasladığı kardeşini sıkıca kucaklıyor, avuçlarındaki saçlarını kokluyordu. "Özür dilerim. " diye fısıldarken. "Affet beni, bilmiyordum... "

Yavaşça kendisini geri çeken Mia, birkaç saniye sessiz sessiz baktı Alex'in yüzüne. 

"Ben de bilmiyordum abla, ben de bilmiyordum... " dedikten sonra sımsıkı sarıldı ona. 

"Asıl sen beni affet. Sırf sana ulaşmak, sesini duymak için atıldım yollara. "

Her ne kadar saklamak istese de ağlamaklı sesi her şeyi gösteriyordu. Sonunda hükmedemediği gözyaşları Mia'nın saçlarını ıslatırken hala koklamaya devam ediyordu Alexandra.

"Ne kadar da büyümüşsün, nasıl da güzelleşmişsin böyle. " dedikten sonra "Dur bir kez daha bakayım sana. " diyerek geri çekildi Alex göz yaşlarını belli etmeden silmeye çalışırken. 

"Seni o kadar çok özledim ki... " diye söylenirken aklına düşen soruyla tökezledi birden. 

"Peki seni saraya kim getirdi? Yani nasıl oldu da girebildin? "

Birkaç saniye duraksadı Mia. Yavaş yavaş beynine dank eden gerçekleri çözmeye başladıkça çenesi titriyordu "Victoria. " derken. 

"O getirdi beni. " dedi sonunda bir damla göz yaşı eşliğinde. "Resmen kullandı beni! " diye sesi yükselirken devam etti genç kız.

"Oysa ki ben sırf sana ulaşmak istiyordum abla. Sadece seni görmek, yaşadığını bilmek istiyordum. " derken göz yaşlarını sildi, saçlarını yavaşça arkasına attırarak devam etti. "Şimdi anlıyorum neden beni sürekli Zach'in yanına soktuğunu. Ben bilmiyordum ki sen kraliçe olmuşsun, Zach'e aşık olmuşsun... "

"Demek Victoria. " derken sinirden tavana baktı Alexandra. "Demek bunu o yaptırdı. " derken gözlerini kapatmış, derin derin nefes almaya çalışmıştı "Sabrımı zorluyor. " diye söylenirken.

"Peki şimdi ne olacak? " diye söylendi Mia. "Yani bu işin arkasında da mı o var? "

"Bu sandığı kim getirdi buraya? " diyerek baktı Mia'ya Alex. 

"Bilmiyorum. " dedi düşünmeye çalışarak. "Bilmiyorum, uyumuştum. Uyandığımda bu koca sandık zindanın tam da ortasındaydı. Merak edip açtım ve yılanlar fırladı içinden. Korktum abla, hem de çok... "

"Adım gibi eminim bu işin de arkasında Victoria var. " diye söylendi Alexandra. 

"Ama ben yapacağımı bilirim. Bunu onun yanına asla ama asla bırakmayacağım! " dedikten sonra Mia'nın gözünden süzülen bir damla yaşı sildi ve sinirden ağlamaya devam ederken burnunu çekti ve sımsıkı sarıldı bir kez daha "Kardeşim... " diyerek.

Ablasının kokusunu uzun zamandır bu kadar derinden alamıyordu genç kız. Kendisini kavrayan güven dolu bedene o da sımsıkı sarılmış, adeta cennet kokusunu daha da hissedebilmek için kapamıştı gözlerini. 

Vücut vücuda vermiş iki kız kardeş, özlemin de etkisiyle adeta kenetlenmiş, birbirlerinin omzuna dayadıkları başlarıyla hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamışlardı.

"Sana söz veriyorum Mia. Bize bunu yapanların hepsinden alacağım intikamımızı. Hepsine diz çöktüreceğim kardeşim. " derken kardeşinin saçlarını okşuyordu Alex. 

Mia ise sımsıkı kapattığı gözleri yavaşça aralamaya başlamıştı ki yaşlanan gözlerinin kendisine bir oyun ettiğini düşünerek odaklanmaya çalıştı. "O kim? " diyerek.

"Kim kim? " derken yavaşça bedenini Mia'dan ayırdı ve arkasına döndü genç kraliçe. 

Karşısında selam durmuş bir cariye vardı. Siyah saçları yüzünün bir kısmını örterken kara kaftanından zor ayırt edilebiliyordu karanlıkta. 

"Kimsin sen? "

Yüzüne vuran loş ışığın etkisiyle kızıllığa bürünmüş yüzünde ölü gibi bakan bir çift göz eşliğinde birkaç adım yaklaştı genç kız. 

Sanki sarhoşmuş hatta bilinci yerinde değilmiş gibi bakıyordu o esnada. 

Kızın adım adım yaklaşmasını seyreden Alexandra, tek eliyle Mia'yı arkasına aldı ve o da birkaç adım yaklaşarak araladı dudaklarını.

"Sana kimsin dedim? "

"Size selam getirdim majesteleri. " dedikten sonra gülümseyen genç kızın sağ gözü atmaya başlamıştı şimdi de. 

"Kimden? " diye olacak herhangi bir şey için kendisini savunmaya alan Alex, merak dolu gözlerle kızın ağzından çıkacak isme odaklanmıştı.

"Kendisi size aynen şunları söylememi istedi. " dedi ilk olarak genç kız.

"Kendisi sizin de dediğiniz gibi yıllardır Warenya'yı yöneten gücün ardındaki asıl kudrettir. O ki ateşin ta kendisidir! Hayatta kalmak istiyorsanız ona yakın olmalısınız lakin fazladan atacağınız bir adım dahi sizi yakar ve kül eder. Siz ki o adımı çoktan attınız majesteleri... "

Genç kız kasıklarında bağladığı ellerinin üzerini örten tülü yavaşça araladıktan sonra seri bir hamleyle Alexandra'ya sokuldu ve elindeki bıçağı genç kraliçenin tam da karnına sapladıktan sonra gözlerinin içine bakarak konuşmaya devam etti.

"Yatacak bir mezarın dahi olmayacak! " dedi dudakları kasıla kasıla. Elindeki hançeri yavaşça döndürürken Alexandra'nın karnını adeta deşiyordu sanki.

Yavaşça yutkunmaya çalışan genç kraliçe kan ter içinde kalmışken sonunda direnememiş ve yavaşça dizlerinin üstüne çökerken kızın yeniden kulağına üfleyerek konuşmasıyla tiksinmişti bir kez daha.

"Onun her şeye gücü ve kudreti yeter köylü kızı. Kraliçemiz Victoria'nın sana selamı var.  "

Duyduğu son sözle gözleri kararan Alexandra, kızın eteğini sıkıca kavradığı eline hükmedememiş, istemsizce buz gibi zemine düşen elinin üzerine yığılıp kalmıştı. 

"Ve sen! " dedi ölü gibi bakmaya devam eden genç kız, Mia'nın korku dolu gözlerinin içine bakarak.

"Kan kokan bu saraya hoş geldin! " dedi ve kendi boğazını kesmesiyle yere yığıldı.

Đọc tiếp

Bạn Cũng Sẽ Thích

4.6K 236 38
Bir tekfur kızı ve Beyoğlu
Sahip Bởi L.U.Tess

Tiểu Thuyết Lịch Sử

2.2M 89.2K 39
Aldığı kölelerle bir gece geçirip saraydan gönderen acımasız bir Şehzade... Ve Yıllardır eziyet çeken bahtsız bir köle.. Yolları bir gün kesişirse ne...
4.9K 388 4
Kitap kapağı; oxxxll1y' a aittir teşekkürler🎀✨ "Sence ben sevilmeyecek birimiyim bora?" Yağmurun altında dolu gözlerim ile ona bakıyordum. Kafasını...
6.9K 711 14
Genç adam yavaş yavaş gelen şuuru ile göz kapaklarını aralayıp görüşünü netleştirmeye çalışsada bir süre bunu başaramamış ama buna rağmen yerden dest...