► 33.Bölüm "Victoria'nın Kıyamı "

168 38 136
                                    

"Ve sen! " dedi ölü gibi bakmaya devam eden genç kız, Mia'nın korku dolu gözlerinin içine bakarak.

"Kan kokan bu saraya hoş geldin! " dedi ve kendi boğazını kesmesiyle yere yığıldı.

Aniden gelişen olaylar karşısında dehşete düşen Mia ilk olarak birkaç adım gerilemekle yetinse de içini kavurmaya başlayan telaş; göz yaşı şeklinde dışarı vuruyor, titremeye başlayan elleriyle saçlarını sıkıca kavrayıp gerginleştirerek sakinleşmeye çalışıyordu.

"Abla!? "

İlk olarak fısıltı halinde başlayan bu sesleniş hemen ardından haykırışa dönüşmüş, yavaş yavaş süzülen gözyaşları artık yerini dev dalgalara bırakmıştı sanki. 

Bilinçsizce ablasının yanına koştu ve elini boynunun altına sokarak yavaşça  başını kaldırırken  sarsmaya başladı onu uyanmasını istermişcesine.

"Abla? "

Birkaç seslenişin ardından tepkisizce uzanmış olan Alexandra, araladı gözlerini bir an da olsa.

"Ne kadar da solgun... " diye direten iç sesinin kendisine oyun ettiğini düşünürken Alex'in gözlerindeki ölüme şahit olan genç kız ağlamadan duramıyordu "Lütfen... " diye sayıklarken.

"Lütfen abla, sen de bırakma beni! "

Aynı bakışlar, aynı soğukluk ve dahi aynı gam. Yıllar evvel babalarının ölümü geliyordu istemsizce gözlerinin önüne. Lily'nin attığı çığlıklar geceyi yasa boğarken ablasının ağlamaktan bayıldığı anları unutamıyordu Mia. Şimdi ise aynı şekilde Alexandra'nın önünde uzandığına şahit oluyordu. 

O an elinden hiçbir şey gelemeyeceğini düşündü ve çaresizce eliyle kapamaya çalıştı karnını; belki durdururdu kanamayı, kurtarırdı ablasını.

Tam kavuşmuşken aralarına giren Azrail'i def ederdi belki kim bilir? 

Bütün bunları düşünürken Alexandra'nın morarmaya yüz tutmuş dudakları aralanır gibi oldu. Hafiften oluşan gamzesi eşliğinde ölümü bu kadar yakınken bile hala güzel, hala berrak ve masumdu. 

"Efendim? " dercesine panikle başını eğen genç kız, Alex'in ne dediğini anlamaya çalışıyordu zar zor da olsa.

"Bebeğim... " derken mecali olmasa da kaldırmaya çalıştığı ellerini karnına götürmeye çalışıyor, ağlamamak için mücadele verirken inip şişen göğüs kafesini zorluyordu.

Kesik kesik çıkan bu sözcük, yüreğinin ortasına bırakmıştı sanki en güçlü bulutları. Göğüs kafesini her nefes alıp verişinde kalbini sıkıştıran bu bulutlar da büyüyor, belki de en büyük yağmurunu vermeye hazırlanıyordu. 

"Bebek mi? " derken büyüyen göz bebekleri eşliğinde yavaşça arkasına döndü Mia. Karnından aşağı doğru süzdüğü gözlerini bıçaklandığı yerden farklı olarak kanlanan başka bir bölgeye odakladığında ise dehşete düşmüşcesine bağırmaya başladı.

"Caniler! "

Hıçkırıklara boğulurken ayaklanmış, ne yapacağını bilemezken bir sağına bir soluna gidip gelmeye başlamıştı. 

"Beni bir ucube gibi kullandı! Şimdi de ablamı alacak benden! " diye endişeyle kıvranırken gözünde beliren umut ışığıyla hareketlendi ve hızla kapıdan dışarı çıkıp yardım çağırmaya çalıştı.

"Kimse yok mu? Yardım edin! "

Alexandra'nın zindana girerken cariyelerini arkasında bıraktığından bihaber Mia, birkaç defa daha bağırsa da kendisi duyanın tek mahkumlar olduğunu fark ettiği gibi hızla dar tavanlı merdivenlere doğru ilerledi ve hızlı adımlarla aşağı inip zindanın büyük kapısını araladı.

KANLI DİADEMTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon