► 22.Bölüm "Erkek gibi "

366 115 343
                                    

"Hiçbir şey. " Hissettiği tek şey bundan ibaretti Ryan'ın. Angel'ın odadan ayrılmasıyla kavradığı kılıçla bütün muhafızları kovmuştu odasından. İçten içe kendisini kemiren üzüntüleri, korkuları ve hırsları gün yüzüne vurmuş, adeta acı çektirmek için peş peşe nöbet tutuyorlardı. 

Kendini olabileceklere hazırlarken işittiği mırıltıyla dikkati dağıldı. Arkasına öfkeyle döndüğünde Angel'ın kadife minderin üzerine bıraktığı yavru köpeği görünce çatık kaşları birden inmiş, içindeki acıma hissi belirivermişti yüzünde. Kapıdan gelen gürültülere biraz kulak verdikten sonra ahşap işlemeli kapıyı sıkıca kapattı ve kilitledi. Ek olarak yan tarafında dikili duran odun parçasını da yerine oturttuktan sonra kendini güvende hissetti ve köpeğe doğru yöneldi.

"Bu mu erkekliğin!? " diye kendisine yeltenen iç sesine kulağını tıkamış, top atışlarıyla gelen sarsıntılarla daha da korku dolu gözlerle bakan köpeğin yanına çömelmişti. 

Bütün parmakları yüzüklerle dolu olan elini o kalın tüylerin arasında adeta güven aşılarcasına gezdirirken sonunda dayanamayıp belki de son sözlerini söylemişti köpeğe, dökmüştü içini.

"Anlar mı? " diye düşünmeksizin acılarını paylaştığı bu hayvan konuşamıyor olabilirdi lakin işittikleriyle gözlerinin dolmasını engelleyememişti anlaşılan. "Anlamıyor diye de hissetmiyor mu sandın!? " diye iç geçirirken devam etti sözlerine.

"Annesi tarafından sevilmeyen bir prens... Bundan daha kötü ne olabilir ki? Her daim kardeşinin gölgesine mahkum edilmiş birisinin karanlık odalarına ışık saçan bir kadın yüzünden daha da terk edilmesi asıl canımı yakıyor. Sessizce içime ağlarken yankılanan çığlıklarımı kimse duymazdan geliyor."

"Aç kapıyı! "

Tanıdık gelen sesle kapıya doğru baksa da gözlerini yavaşça yere doğru eğip "Boşversene. " dercesine derin bir iç çekti. "İşte böyle. Özgürlüğüne hapis bu sarayın koridorlarında neredeyse bir ömür dağıttım ben. Sevdiğim kadının kollarında saadeti de gördüm, can çekişini de... Her şey ama her şey şu kana doymayan taht yüzünden! hırs yüzünden! kıskançlık yüzünden! "

Tutamadığı gözyaşları birer birer damlarken konuşmalarını kesmeden devam ettiriyordu genç kral. "İstemiyorum! " diye haykırırken yankılanan sesiyle uyuklayan köpekse yavaşça başını kaldırıp baktı yeniden. 

"Hiçbir şeyi istemiyorum! huzur istiyorum, ne taht ne de saltanat! Alın hepsi sizin olsun! "

Kapıya gelen sert darbelerle bağırışmaların sesi birbirine karışmışken tadını sadece bir hafta çıkarabildiği kral odasına kısa bir göz gezdirdi Ryan. Biraz önce avuçlarına aldığı yavru köpeğin sırtını biraz daha okşadı ve "Hadi! " dedi. "Git ve kurtul. Şansın varken kaç yoksa pişman olursun. "

Açık teras kapısından çıkıp dışarıya saldığı köpeğin koşarak uzaklaşmasını seyrettikten sonra ensesini yakan güneşe döndü yüzünü. Bütün benliğini adadığı bu güneş artık ona sadık değildi. Acımadan vücudunu yakmaya başlamışken kararmaya başlayan gözlerinin önünden geçen bir güvercini fark etti bir anda. Bütün dikkati dağılmış, işittiği seslerle gözünü güvercinden alamamıştı. 

Bembeyaz kanatlarının taşıdığı huzuru üzerine serpmesini beklerken birden terasa düşen cesediyle irkildi bir an. Öylece uçarken neden birden yere çakılır ki?

Merakla koşarak yanına gittiği güvercin, kuğu misali gökyüzünde süzülürken, tam da en rahat olduğunu düşünürken hızlı girdiği teras sonu olmuştu aslında. En hızlı, en ihtiraslı ama en acı olanı tatmıştı ince boynu. Çakıldığı gibi kırılmış boynundan süzülen kanlar mermerleri ıslatırken yüzünün ekşimesine engel olamayan Ryan ise gözlerini birkaç saniyeliğine kapattı ve hızlı adımlarla içeri girdi.

KANLI DİADEMTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon