KANLI DİADEM

By atakanncoskunn

23.9K 9.3K 8.3K

Rüzgar soğuk ve sert esiyor. Sessizce bir kasırgaya dönüşeceğini fısıldıyor kulağıma. Warenya'yı yüzyıllardır... More

Ön söz
► 1.Bölüm "Biçare"
► 2.Bölüm "Kıvılcım aşkı "
DUYURU
► 3.Bölüm "Gizemli"
► 4.Bölüm "İktidarın Gölgesinde"
"KANLI DİADEM KÜNYE"
► 5.Bölüm "Aslanlar sofrasına davet"
► 6.Bölüm " İlk hançer "
► 7.Bölüm " Kırağı "
► 8.Bölüm "Hanedana gözdağı "
► 9.Bölüm "Beklenmeyen"
► 10.Bölüm "Karanlığın içinden "
► 11.Bölüm "Yaptıklarının bedeli "
► 12. Bölüm " Vicdanın senin kıblendir "
► 13.Bölüm "Sır"
► 14.Bölüm " Kör ve Sağır"
► 15.Bölüm "Rüzgarın ruhuna teslim"
► 16.Bölüm "Yıllar sonra"
► 17.Bölüm "Aslan pençesi "
► 18.Bölüm "Kıyametin elçisi "
► 19.Bölüm " Ölüme tek nefes kala"
► 20.Bölüm "Seher Vakti "
► 21.Bölüm "İstikbal uğruna "
► 22.Bölüm "Erkek gibi "
► 23.Bölüm "Kara gün "
► 24.Bölüm "Gizeme gebe "
► 25.Bölüm "İktidarın bedeli, hesaplaşma "
► 26.Bölüm "Yoktur olmaya bigünah "
► 27.Bölüm "Masumiyet "
► 28.Bölüm "Ebediyeti aramak "
► 30.Bölüm "Yakamoz misali "
► 31. Bölüm "Merhamete tutsak "
DUYURU (YENİ KİTAP)
► 32. Bölüm "Zemheri "
► 33.Bölüm "Victoria'nın Kıyamı "
►34.Bölüm "İhtirasın Eşiği "
► 35.Bölüm "Matem Kızı "
► 36.Bölüm "Aşka Ağıt "
► 37. Bölüm "Güz bitti "

► 29.Bölüm "Karındaş "

171 69 36
By atakanncoskunn

Güneş yavaştan Warenya'nın sisli gökyüzüne veda ederken hafiften esen rüzgar, camın önündeki perdenin dalgalanmasına sebebiyet veriyordu. Ortamı süsleyen loş ışığın kaynağını aldığı mum, camın yakınında olduğundan her bir esintide sönecek gibiydi.

"Elizabeth? " dedi kuşkulu bir tavırla Andrea.

Davet edildiği üzere geldiği odada karşılaştığı ortam ürkütmüştü biraz içini. Adımlarını atarken bastığı yeri dikkatle izliyor, gözleri Elizabeth'i arıyordu.

"Elizabeth? "

Birkaç adım daha attıktan sonra şömineden gelen ısının yerini yüzünü okşayan rüzgar almıştı. Teras kapısının açılmasıyla içini ürperten soğuğa teslim olmuştu ki loş ortamda zor da olsa fark edebildiği bir kadın içeri giriyordu.

"Andrea. " der gibi olduğundan tüm dikkatini oraya verse de aslında hiçbir şey demiyordu kadın. Uzun kahverengi saçları kıvrım kıvrım beline kadar uzanırken yüzünün bir kısmını kapatan maske eşliğinde odaya giren Elizabeth'i tanımakta zorluk çekmemek içten bile değildi.

Ahenkli bir şekilde terasın kapısını kapatan Elizabeth, parmak uçlarına basa basa ilerlerken istemsizce gerileyen Andrea ise sonunda masanın köşesine çarpmıştı belini. Düşmemek için elini ani bir tavırla masaya dayayan genç adam yavaş yavaş gerilmeye başlamış, aylardır göremediği sevgilisini gördüğü için heyecanlanmıştı.

"Özledin mi beni? " diye mırıldandı ilk olarak Elizabeth. Kıvrak hareketlerle Andrea'nın omzuna koyduğu elini yavaşça indiriyordu ki beklenmedik bir hareketle şaşırdı.

"Çek elini! "

Bu tepkiyi hiç beklemiyordu. Her zamanki gibi onu etkileyip istediğini yaptırma gayesi şimdi yerle bir olmuştu. 

Ne diyeceğini bilemediğinden birkaç adım geriledi ve sessizce, derin derin bakmaya devam etti. Her ne kadar tepki verse de üzerine gittiğinde teslim olacağının farkındaydı aslında her ikisi de.

"Ne demek oluyor bu? " diye mırıldanırken araya girdi Andrea.

"Beni kullanıyorsun Elizabeth! "

"Öfkelenirmiş de... " diye düşündüğünden yüzünde oluşan tebessüme engel olmaya çalışırken yüz hatları daha da gerildiği için daha bir çekici gözüküyordu Elizabeth.

"Artık beni sevmiyorsun yani? "

Yeniden özüne dönen kadın biraz daha sokulmak için yer arıyor, yavaşça kaldırdığı elini Andrea'nın sırtında gezdiriyordu "Üzücü... " diyerek.

"Oysa ki ben sana sırılsıklam aşıkken sen neler düşünüyormuşsun... "

"Söyleme öyle. " diye dayanamayarak zayıflığını belli etmişti Andrea yeniden. "Daha fazla yaklaşma. "

Andrea'nın söyleminin tam tersine nefesini yüzüne vura vura konuşan Elizabeth ise daha da yakınlaşmış, kırmızı dudaklarını aralamıştı. 

"Demek bana aşık değildin... "

Sonunda dayanamayan Andrea, sırtında dolaşan elleri bir hışımla kavramış ve sertçe kendisine çekmişti. Anlık tavrı yüzünden göğüs göğüse verdiği Elizabeth'in elini hala bırakmazken derin derin gözlerine bakıyor ve dişlerini sıkarak konuşmaya çalışıyordu.

"Ben sana hala aşığım! "

Avucunun içinde küçücük kalan elleri bırakmadan kalbine dayayan genç adam "Dinle. " diye fısıldadı Elizabeth'in kulağına eğilerek. "Bu kalp senin için atıyor. "

"Öyle mi? "

"Öyle! "

"Dinle o halde. "

Kulağına fısıldanan kelimelerin ardından istemsizce panik olmaya başlamıştı Andrea. "Ne diyecek ki? " derken sıkıca kavradığı eli bıraktı ve gözlerini dikti.

"Evet, dinliyorum. "

"Madem beni seviyorsun, evlenelim o halde Andrea. "

"Ne! " diye bağırabildi sadece bir an. Ses tonunun fazla olduğu fark ettiğinde ise sağ eliyle kapattığı ağzını yavaşça yeniden araladı ve gülümseyerek "Ciddi misin sen? " dedi. "Gerçekten evlenecek misin benimle? "

"Evet... " dercesine tebessüm ederek başını sallayan Elizabeth'in tavrı üzerine gözlerinin dolmasına engel olamadı Andrea. 

Yıllar evvelki fakir çocuk şimdi Warenya'nın gelmiş geçmiş en kudretli prensesiyle evlenecekti. "Seni çok seviyorum! " derken "Çok. " kelimesini bastıra bastıra dillendirmiş, yeniden ani bir hareketle kucaklamıştı Elizabeth'i.

"Evleniyoruz yani!? " derken sözcüklerin arasına saklanan kahkahalar gün yüzüne çıkmış; boynuna dayadığı başını, Elizabeth'in saçlarından gelen çiçek kokusundan ayıramamıştı.

"Dur! " demeye çalışsa da Elizabeth'in de duygulanmasına neden olan bu anlar onun da gözlerinin dolmasına neden oluyordu. "Sakin ol Andrea! "

"Nasıl olayım? Evleniyoruz işte! " derken gülümsüyor, inci gibi dişleriyle parıldıyordu adeta. 

Belinden kavradığı genç kadını yavaşça indirmiş, yeniden duygusallaşıp sarıldıktan sonra boynuna küçük bir öpücük kondurmuştu. 

"Seni seviyorum. " diye başladığı sözleri birden kesilince duraksadı.

Az önceki masal gibi anlardan istemeden de olsa etkilenen Elizabeth, birden ciddileşmiş, kendine gelmişti adeta. 

"Dur! "

Birden ciddi bakışlarla karşı karşıya kalan Andrea "Ne oldu? " demeden duramadı. 

"Benimle evlenmek istiyorsun öyle değil mi? "

"Bu nasıl sual? Elbette!' "

"O halde bir şartım var sana. " dedi Elizabeth. Sonunda her şeyin altında yatan gayesini alıştıra alıştıra yedirmeliydi aşığına. 

"Nedir? " demekten korkarcasına araladı dudaklarını Andrea. Ne olduğunu bilmeden içini saran telaş, yeniden haklı çıkmış, duyduklarıyla yıkılmasını sağlamıştı.

"Angel'ı hamile bırakacaksın. "

"Ne! "

Hafiften kalkan kaşlar altında büyüyen göz bebekleri eşliğinde bıraktı Elizabeth'i Andrea. "Çıldırdın mı sen!? "

"Hayır, dinle bir! " diye sesini yükseltse de Andrea'yı bastıramıyordu Elizabeth.

"Bunu nasıl düşünürsün!? Ben o kadar pislik biri miyim!? "

"Ben böyle bir şey mi dedim!? " diye sakinleştirmeye çalışırken Andrea'nın sert tepkisiyle baş başa kaldı yeniden.

"Yapmayacağım! "

"Benimle evlenmek istiyorsan, yapacaksın! "

**

"Ne yapacağım şimdi ben? " diye düşünmekten alamıyordu kendisini Alexandra. Göğsüne kapadığı ellerini bir bardak su içmek için indirmiş, ardından odanın içinde dönmeye devam etmişti.

"Bir yolu olmalı, burada kalmanın bir yolu olmalı. "

"Alexandra! "

Kapıyı bir hışım açan Lexi, büyük bir heyecanla girdiği odanın içinde hemen Alexandra'nın yanına gelmiş, nefes nefese anlatmaya başlamıştı.

"Ne oldu!? " diye meraklandı Alex.

"Felaket Alex, felaket. "

Diyeceklerini beklediğinden sessizce Lexi'yi dinleyen Alex, "Bu gece bir köle kralımızın huzuruna çıkacakmış. " cümlesini işittikten sonra beyninden vurulmuşa döndü.

"Ne!? " diyebildi sadece bir an. "Bunu nasıl yapar!? "

"Bilmiyorum. " derken hala nefesini dizginlemeye çalışıyor, isteksizce büzdüğü dudaklarını sıkıyordu başını sallarken Lexi. 

"Aslında ben biliyorum. " diye mırıldandı Alex. "Beni cezalandırmak için öyle yapıyor, acı çektirmek için...

Elindeki bardağı yere fırlattıktan sonra sinirlerine hakim olmaya çalışsa da çok zorlanıyordu genç kraliçe. "Hem sürgüne gönderiyor bir de üstüne... "

Cümlesini tamamlayamazken birden yeni kelimeler döküldü dudaklarından. "Peki kimmiş bu kız? "

"Bilmiyorum, ben de koğuştaki kızlar konuşurken duydum. Sır gibi saklanıyormuş. Bir şey yapmalıyız Alex. " derken endişeye kapılan Lexi, telaşla konuşmaya devam ediyordu.

 "Buna izin vermemelisin. "

Her ne kadar en samimi arkadaşı olsa da kendi mertebesinden dolayı bedenini sarmaya başlayan kibrine kulak vermişti bir an. 

Kulağına gelen bebeğinin sesiyle yavaşça Lexi'ye döndü, tek kaşını kaldırdı ve "Sen oğluma bak. " diye iğneleyici bir edayla söylendi.

Sadece "Peki. " diyebilen genç kız büyük bir hayal kırıklığıyla beşiğe doğru ilerlerken bebeğinin çığlıklarını işiten Alexandra yavaşça gülümsedi ve "Bunu nasıl düşünemedim! " diye mırıldandı.

"Lexi! "

"Buyrun majesteleri. " deyip selam duran Lexi, üstü kapalı sitemini dillendirse de Alexandra'nın yüzünde oluşan tebessümü anlamlandırmaya çalışıyordu.

"Oğlumu hazırla, en güzel kaftanımı da hazır et. Zach'in yanına gidiyoruz. "

**

"Hazır mısın? " dedi Victoria. Ellerini bağlamış bir şekilde tahtında otururken önünde bir peri kızı gibi dikilen Mia'yı baştan aşağı süzmeyi de ihmal etmiyordu.

"Elbette majesteleri. "

"Pekala. " derken selam durmuş kızın rahatlamasını sağlamış, tacına vuran mum ışığı eşliğinde konuşmasına devam etmişti.

"Bu gece belki de hayatın değişebilir. Elinden gelenin en iyisini yapmalısın. " diye nutuk atarken araya giren Mia'nın sorusuyla hafiften çattı kaşlarını Victoria.

"Peki ablam? "

"Kes! " der gibi kaldırdığı eli, genç kızın ilk olarak yutkunmasına ardından da sessizliğe bürünmesine yol açtı.

"Güzelliğinin hakkını ver ve söylediklerimden sakın ödün verme! " dedikten sonra elini yavaşça indirerek "Çekilebilirsin. " diye söylendi.

Emir üzerine ayaklanan Mia ise kapıya yönelmiş ve dışarı çıktığı gibi yanına sokulan Agnes'in kolundan tutmasıyla tökezlemişti adeta.

"Yavaş olur musun? " diye mırıldanırken baskın çıkan Agnes "Yürü hadi yürü! " diyerek yapıştı Mia'nın koluna. Hanedana ait geniş koridorlardan yürürken kulağına fısıldamayı ihmal etmiyor, Victoria'nın yarım bıraktığı nutukları sürdürüyordu.

"Kibar ol, sakin ol, soğukkanlı ol, çekingen ol ama baştan çıkarmasını da bil. "

Hızlı hızlı yürürken balık etli bir kadının ağzından dökülen bu cümlenin son sözlerini "Ne! " diyerek şaşkınlığını belli etmeye çalışan Mia'nın yüzünün buruşmasına neden oluyordu.

"Yani benden onu baştan çıkarmamı istiyorsun? "

Sanki yabancı biriymiş gibi konuşmakta zorluk çeken genç kızın kalbi pır pır atarken aksanı da kaymaya başlamıştı.

"İstiyorsun? " diyerek Mia'nın aksanını taklit eden Agnes gülümsese de ciddi olmaya çalışıyordu. "İstiyorum. Sen de isteyeceksin. "  

"Ama bu... "

"Öyle ya da böyle. Kendine hayran bırakacaksın kralımızı işte o kadar! "

**

Arkasındaki kölelerin elindeki oğlunun mırıldanmaları eşliğinde soğuk koridorlarda yürümeye başladı Alexandra. Sarı dalgalı saçlarını arkasına attırdıktan sonra ilk buluşmalarında Zach'in kendisine hediye ettiği gerdanlığı taktığını belli etmek istiyordu zira.

"İzin vermeyeceğim. " diye mırıldanırken eğer vaktinde yetişemezse olacakları düşünmek bile istemiyordu.

Sonunda kral odasının kapısının önüne geldiğinde bekleyen birisinin olmadığı görmek içine az da olsa su serpmişti. 

Bir an duraksadı ve derin bir nefes alarak mumların yaydığı kokuyu içine kadar çekti. 

"Hazırım. " diyerek tıklattığı kapının "Gel! " denmesinin ardından açılmasıyla oğlunu kucağına aldı ve odaya girdi.

Gecenin ilerleyen saatleri olduğundan karanlık odayı aydınlatan birkaç mum çevresi dışında loş bir hava hakimken adım adım ilerledi Alexandra.

Ellerini arkada bağlayan Zach ise arkası dönük bir şekilde emri üzere Mia'yı bekliyordu.

"Zach. " dedi ilk olarak çekingen bir tavırla Alex. "Zach? "

Şaşıran genç kral ne olduğunu anlamak adına arkasına döndü ve karşısında dikilen Alexandra'yı gördü.

"Alexandra? " diyerek şaşkınlığını dillendirirken kucağındaki bebeğini fark ettiğinde birden yumuşamış, yaklaşmıştı.

"Oğlum! "

Kucağına aldığı bebeğini kucaklarken saçılan gülücükler odayı ısıtıyor, neşe katıyordu. Oğluyla ilgilenen Zach, Alexandra'nın yüzüne dahi bakmazken sonunda hatırlamış olacak ki tam da olsa yüzüne bakmadan "Neden geldin!? " dercesine "Alex? " dedi.

"Rahatsız ettiysek bağışlayın efendim. "

Yavaşça diz çöküp selam veren genç kraliçe oldukça şaşırtmıştı Zach'i. Dikkatini çekmiş olacak ki Alexandra'ya dönen Zach, boynundaki parıltıyı fark etmiş birkaç adım yaklaşmıştı. 

Elini yavaşça çenesine dokundurup "Rahatsız etmedin. " dedi ve gözlerinin içine sessiz sessiz baktı. 

Yüzünde istemsizce oluşmaya başlayan tebessüme ayak diremesi gerekirken buna engel olamıyordu Alexandra. Üzgün olduğunu bir şekilde belli etmeliydi. Bütün bunları zihninde kurarken çenesindeki sevdiği adamın eli onu yavaşça kaldırmış, altın sarısı saçlarını okşamaya başlamıştı.

"Zach. " dedi yeniden. "Oğlumuzun adını hala koymadık. "

Alex'in söylemi üzerine duraksayan Zach, ona hak verdi ve "Haklısın. " demekle yetindi.

"Ben de bunu düşünmüştüm zaten. "

"Anlamadım? " dedi şaşkın bir tavırla Alexandra. 

"Oğlumuz için düşündüğüm bir isim var Alexandra. "

"Acaba ne? " diye düşünürken parmaklarını hareket ettirerek heyecanını atmaya çalışıyordu. Oğlunun adını koyacak olan sevdiği adamın fikri onu fazlasıyla heyecanlandırıyordu. 

Zach'in kucağındaki oğlunu aldı ve öptükten sonra "Ne? " diye çekingen bir tavırla sordu genç kadın.

İç kısımları hafiften kısılmış gözleriyle kendisine bakan Zach, bir an gülümsedi ve kollarını açıp yaklaştı. 

"Ryan.

Hafifçe boğazını temizledikten sonra tekrarladı. "Ryan olacak Alex. Oğlumuzun adı Ryan. "

Ne diyeceğini bilemeyen Alexandra, duraksadı birden. "Hayır! " diye haykırmak istese de susuyor, çekiniyordu. 

"Demek Ryan... " derken hafiften itiraz edecek gibi olsa da "Evet, Ryan. " diye Zach'in tekrarlaması üzerine geri çekildi ve "İzninizle. Biz gidelim artık. " diye solgun bir şekilde söylendi.

"Hiçbir yere gidemezsiniz. "

**

"Hazır mısın? " dedi Agnes. 

"Evet. " diye yanıt veren Mia, heyecandan ölecek gibiyken kral odasına çıkan koridora geçmek için köşeyi döndüklerinde Agnes'in duraklamasıyla durdu birden.

"Ne oluyor? " diye endişelenirken "Sen sus! " diye bağırdı Agnes. 

Telaşlı adımlarla kapıya doğru ilerledi ve yan tarafta bekleyen iki kıza doğru çıkışıp "Siz ne yapıyorsunuz burada!? " diye kızdı. 

Öylece olanları izleyen Mia ise dayanamayıp ilerledi ve Agnes'in arkasına geçerek konuşmayı dinlemeye başladı.

"Üzgünüm efendim. Giremezsiniz. " dedi tam da o sırada kapıdaki muhafız.

"Ne!? " dercesine arkasına dönen Agnes, Mia'nın geldiğini gördüğünde kızsa da bunu sadece göz işaretiyle belli etmeye çalıştı. Ardından muhafıza dönüp "Nedenmiş o? " diye yeltendi elindeki bastonu yere değdirerek.

"Zira... " diye söze başlayan kızı işittiğinde yeniden arkasına dönen Agnes, duyduklarıyla Mia'ya baktı hemen.

"Zira içeride kraliçemiz Alexandra var. "

"Alexandra mı!? " diye donup kalan Mia, garip bir şekilde olayı anlamaya çalışıyor ve yüzünü buruşturuyordu. "Kraliçe mi!? "

Kapıda dikilen kızın "Evet. " demesine kalmadan dizlerinin bağı çözülen Mia, yere çöktü ve söylenmeye başladı. 

"Abla... "

Continue Reading

You'll Also Like

AŞIK CİNİM By Gece....

Historical Fiction

164K 6.2K 44
Nefret ettiği bir insanoğluna aşık olmuş bir cin aşık bir cini olan kız Peki sizce bu aşka ne olacak başlamadan bitecekmi yoksa büyük bir yasak a...
bonds of fate By voletaliv

Historical Fiction

5.1K 529 14
Jeon Jungkook gittiği resim sergisinde çok eski zamanlarda yaşamış prens Taehyung'un bir tablosunu görür ve ondan etkilenir. Tablonun sahibi yaşlı ka...
51.2K 2.3K 100
Dillere destan güzelliği cesareti ve zekâsıyla herkesi kendine hayran bırakan Venedikli Sofia. Manisa Sarayı'nda şehzadeye hediye edilen ve herkesi b...
809K 49.6K 25
''16 yaşında bir kıza aşık olamam,üstelik bir İngiliz" dedi genç adam sinirle etrafta dolanırken. ''Bu zamana kadar çektirdiklerinin cezası belki de...