Lütfen Benimle Evlen / Davets...

By pembe_kalem

9.6M 444K 48.9K

Bir sene içinde hamile kalmazsa bir daha asla anne olamayacağını öğrenince Aslı'nın önünde iki seçenek vardı;... More

TANITIM/ALINTI
Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 23
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Bölüm 28 1. Kısım
Bölüm 28 2. Kısım
Bölüm 28 3. Kısım
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm 37
Bölüm 38
Bölüm 39
Bölüm 40
Bölüm 41
Bölüm 42
Bölüm 43
Bölüm 44
Bölüm 45
Bölüm 46
Bölüm 47
Bölüm 48 1. Kısım
Bölüm 48 2. Kısım
Bölüm 49
Bölüm 50
Bölüm 51
Bölüm 52
Bölüm 53
Bölüm 54
Bölüm 55
FİNAL

Bölüm 22

168K 7.7K 762
By pembe_kalem


Keyifli okumalar ❤️

****

Bölüm Şarkısı; Michael Buble -Haven't Met You Yet. Şarkıyı bu sabah arkadaşım bana atınca keşfettim. Ben bayıldım ❤️

***

"Vermiyorum kızımı. Sizin oğlunuza verecek kız yok ben de"

Babasının sert sözleri kulaklarında yankılanırken Aslı ilk olarak korkuyla Onur'a baktı. Onun gözlerinde de anlamlandıramadığı korkuyu görmüştü. Babası hiç beklemediği bir anda onları gafil avlamıştı. Oysa ki 'gelsinler' dediğinde onun evlenmesini kolayca kabullendiğini sanmıştı. 'Ne kadar aptalım' dedi içinden. Şimdi tüm yaprakları sert bir rüzgarla dökülmüş gül gibiydi; öylesine çaresiz ve tükenmişti.

Genç kız gerginlikle titrerken Zeynep de ona güç vermek için elini tutuyordu. Fakat gerginliği ve korkusu bitecek gibi değildi. Kalbi kulaklarında atarken, gözlerine yaşlar dolmaya başlamıştı. Onun bu halini an be an izleyen Onur, onun daha fazla üzülmesine engel olmak için "Ne.." dedi ama sorusu dedesinin koluna dokunmasıyla yarıda kesildi. Kadir bey ilk sözün kendisine düştüğünü düşünerek "Nedenini öğrenebilir miyiz peki?" diye sordu.

Mithat bey burnundan kıl aldırmaz tavrıyla Kadir beye baktı. "Neden olduğunu siz daha iyi bilirsiniz. Kızıma benden habersiz imam nikahı yaptığınıza göre?"

'İmam nikahı' kelimesiyle salona yeni bir bomba düşerken bilmeyenler hep bir ağızdan "İmam nikahı mı?" diye sordu.

Aslı meselenin nedenini öğrenince daha çok titremeye başlamıştı. Babası bunu ancak ondan duyabilirdi ve o akşam Zeynep'e söylerken babası da açık kapı yüzünden duymuştu. O akşamdan sonra ki garip halini şimdi anlamlandırabiliyordu. Şimdi ne yapacaktı? Umutsuzca Onur'a baktı. Zaten az olan şansını kendisi tüketmişti.

Kadir bey gayriihtiyari gülümseyerek "O meseleyi öğrendiniz demek?" dedi.

Mithat bey onun gülümsemesine daha çok sinirlenmişti. "Evet öğrendim. Kızıma nasıl zorla nikah kıydırdığınızı biliyorum"

Aslı şokla babasına baktı. Babası onun zorlandığını sanıyordu. Bu durumu düzeltmek için ayağa kalkıp "Baba ben bir şeye zorlanmadım" dedi.

"Bana yalan söyleme Aslı. Her şeyi kendi kulaklarımla duydum"

"Hayır sen eksik duydun. Tamam nikah ani oldu ama Kadir dedem bunu daha fazla günaha girmemizi istemediği için yaptırdı. Zaten yakında evleneceğimiz için biz sorun etmedik. Sen kızının elin adamıyla sürekli yan yana olmasını ister misin?"

Mithat bey sinirle Aslı'ya baktı. "Mesele o değil Aslı!"

Aslı kararlı bir şekilde "Mesele tam olarak o baba!" dedi. "Hep aynı şeyi yapıyorsun. Evet hayatımın merkezindesin babamsın ama beni yönetemezdin. Belki bu zamana kadar beni yönetmene izin verdim ama bu saatten sonra vermeyeceğim"

Kübra hanım araya girerek "Aslı babanla ne biçim konuşuyorsun!" dese de Aslı susacak gibi değildi. "Benim üniversitede ne okumak istediğimi hatırlıyor musun baba?"

Mithat bey kuşkuyla ona baktı. "Şimdi onun bununla ne ilgisi var?"

Aslı duruşunu bozmadan "Hatırlıyor musun baba?" diyerek sorusunu yineledi.

Mithat bey sıkkın bir şekilde "Bir enstrümanı çalmayı okumak istiyordun" dedi sertçe.

Aslı kaşlarını kaldırıp tüm heceleri vurgulayarak "Bir enstrüman" dedi. "Bak hatırlamıyorsun bile! Benim her gece rüyalarıma giren piyanoyu sen hatırlamıyorsun bile! Ne oldu senden habersiz konservatuar sınavına girdiysem? Düşünemedin benim aslında sana sürpriz yapmak istediğimi. Her zamanki gibi beni senin arkandan iş çevirmekle suçladın ve beni inşaat mühendisliği yazmaya zorladın. Beni sen zorladın baba. Sonra da mutlu hayatına devam ettin. Hiç düşünmedin, 'benim kızım acaba mutlu mu?' diye! Hiç geceleri sürekli ağladığımı görmedin. Hala ne zaman piyano çalan birini görsem gözlerim doluyor biliyor musun? Bilmiyorsun! Benim hala içim acıyor ama sen istediğini yaptırdığın için mutlusun. Bu kez olmayacak baba. Bu kez beni zorlamana izin vermeyeceğim. Çünkü biliyorum ben Onur'u kaybettikten sonra sen yine hayatının normal akışına devam edeceksin ama ben etmeyeceğim. Her gece ağlayacağım ve ne zaman onu görsem kalbim parçalanacak. Ve en acısı da ne biliyor musun? Ben belli etmediğim için sen mutlu olduğunu sanacaksın. Gözlerimin içinde olan biteni Onur gibi görmeyeceksin bile! O yüzden ister izin ver, ister verme ben evleneceğim. Ya benim kararıma destek olur yanımda olursun, ya da bensiz mutlu hayatına devam edersin. Karar senin"

Aslı'nın sarf ettiği cesur sözlerden sonra ortalık yine bir bomba düşmüş gibi sessizleşmişti. Kadir dede ve Erdem bey gelinlerine gururla bakarken, Gülsima hanım hem gururlu hem de fazlasıyla mutluydu. Bir kızın babası karşısında bu sözleri sarf etmesi hiç kolay değildi, Aslı'nın o sözleri söylerken babasıyla birlikte kendisini de kırdığının farkındaydı. Baba ile kızları arasındaki bağı en iyi bilen kişiydi o. Kızlar annelerini daha çok sevseler bile babaları ile aralarında farklı bir bağ vardı. Aslı'nın biraz önce ayağa kalkıp söylediği sözleri söylemek, bir kız için hiç kolay değildi.

Onur ise Aslı'ya gururla bakarken, içinden ona daha fazla aşık olduğunu hissediyordu. Aşkın daha fazlası var mıydı bilmiyordu ama önceden kendini onun yanında kontrol edebiliyorken şimdi ayağa kalkıp ona sarılmak istiyordu. Bir ay önce hayatında Aslı diye biri yokken, bir anda kendi ayaklarıyla gelip hayatının merkezine oturmuştu. Evet Aslı ona kendi ayaklarıyla gelmişti ama Onur onu kaybetmemek için canını bile verirdi. O artık onun için her şeydi ve çocuklarına ondan daha iyi bir anne olamazdı. O çocuk sahibi olmak için gururunu ayaklar altına alıp ona gelmişti ve elinden geleni yapmıştı. Ve şimdi bu kız, babasının karşısına cesurca dikilmişti. Korkmuyordu ve savaşıyordu. Tıpkı Onur'un da onun için sonuna kadar savaşacağı gibi.

Aslı ayakta babasının karşısında dikilirken ellerini birbirine kenetlemiş, titremesini engellemeye çalışıyordu. Alnında boncuk boncuk biriken terleri elinin tersiyle silip elini yeniden geri çekmişti. Babası ne kadar kararlı olduğunu görsün istiyordu. Babasına fazla ağır çıktığının farkındaydı ama haklı olduğunu da biliyordu. O babasına aşık, söylediklerine itiraz etmeyen bir kızdı ama iş anneliğini kaybetmesine gelince artık bu itaatkar halini sürdüremeyeceğini anladı. Söylediği sözlerde çok ciddiydi, blöf yapmamıştı. Eğer babası ona rağmen hala kararından dönmezse, Aslı da bu gece evi Onur ile terk edecekti. Onur'un onun yanında olacağına emindi nedense. Adamın hayatına bir zorba gibi dalmıştı ama Onur ona karşı çok iyiydi. Ve bunun nedeninin sadece onun da baba olmayı çok istemesi olduğunu düşünüyordu.

Mithat bey kızına bakarken aynı zamanda içini derin bir pişmanlık da kaplamıştı. Kızının tercihine karşı geldiğinde onu bu kadar üzdüğünü fark edememişti. Sadece onun iyiliğini istediğini sanmıştı ama kızına mutluluk yerine acı verdiğini yeni anlamıştı. Çok pişmandı. Keşke onun gecelerce ağladığını bilebilseydi, keşke kızının gözlerinin içinde olanları görebilseydi. O zaman her şey farklı olurdu. Ve şimdi kızı bir şeyi daha istiyordu. Aslında buna başta karşı çıkmamıştı çünkü Onur'u sevmişti. Fakat kızına ondan habersiz imam nikahı yapmaları onu deli etmişti. Onu vermeyerek kararında haklı olduğunu düşünüyordu ama kızının sözlerinden sonra aslında bencillik yaptığını yeni fark etmişti. Buna kızabilirdi ama bunun yeri burası değildi. Ve tepkisi Aslı'yı vermemek olmamalıydı. Kendi sinirini kızından çıkaramazdı.

Sert bakışını değiştirmeden kızının gözlerinin içine baktı. "Eğer resmi nikahı da benden habersiz yapmaya kalkarsanız çok fena bozuşuruz"

Aslı kulaklarına inanamayarak babasına baktığında babasının gözlerinde bu kez tebessümü gördü. "Yani bu demek oluyor ki?" diye mırıldandığında babası sözünü tamamlayarak "Evet seni veriyorum" dedi. Sonunda herkes rahatlayıp mutlu olurken Mithat bey yine de buruktu, kızını başka bir adama vermek kolay değildi. Aslı "Teşekkür ederim" deyip boynuna atladığında ona sıkıca sarıldı. Kızı sanki kuşmuş da birazdan kollarından uçacakmış gibi hissediyordu.

Aslı ondan ayrıldığında elini öpmek için yanına gelen Onur'a elini uzatırken bıyık altından gülüp "Kızımı üzersen karşında beni bulursun ona göre" dedi.

"Siz merak etmeyin efendim. Aslı benim başımın tacı, gözünüz arkada kalmayacak"

Onur, Mithat beyin elini öperken Aslı da Onur'un ailesinin elini tek tek öpmüştü. Sonunda herkes mutlu bir şekilde konuşmaya başladığında Onur ve Aslı'yı ortaya alıp önceden hazırlanan yüzüklerin konulduğu tepsiyle Zeynep gelmişti. Kadir bey kırmızı kurdelanın iki ucuna bağlı yüzükleri eline alıp birinin Aslı'nın diğerini de Onur'un eline taktı. Eline makası alıp kurdalenin orta kısmını arasına aldıktan sonra "Hayır uğurlu olsun. Allah bir ömür boyu mutlu etsin" diyerek hayır dileklerinde bulunduktan sonra kurdaleyi kesti. Herkes onları alkışlarken Aslı ve Onur'un bakışları kesişti. Aslı onun bakışlarındaki yoğunluğu görünce anlamadığı bir hızla başını yere indirmişti. Neler oluyordu anlamıyordu ama içinde farklı duygular besliyordu ve o duygulardan korkuyordu.

Onur Aslı'dan bakışlarına çekmezken Kübra hanım herkesi sofraya davet edince ikisi de en ortaya yan yana oturdular. Aslı hala ondan bakışlarını kaçıyordu. Herkes sofradaki yemeklerden yemeye başladığında bile Aslı sadece tek bir sarma almış onu didikliyordu. Babası az önceki gerginliğin aksine gayet sıcak bir şekilde Erdem beyle sohbet ediyordu. En azından bu konuda rahatladığı için şükrediyordu. Bunlar büyük görünmesine rağmen planı için henüz küçük adımlardı. Aşılama aşamasına geçmesi için bir an önce evlenmeliydi. O meselenin de bu gece hallolması için başını yerden kaldırıp Onur'a baktı. Onur o esnada kardeşi Yağız'la konuşuyordu. Sohbetten çıkardığı kadarıyla futbol konuşuyorlardı. Onur'un yan çehresinde gözlerini gezidirirken bir anda onun ne kadar güzel güldüğünü düşündü. Gülerken yanaklarımda gamzeleri oluşuyordu ve bu gamzeler ona daha tatlı bir hava katıyordu. Ne kadar sert olursa olsun gamzeleri ortaya çıkınca o artık sevimli bir adam oluyordu.

Onur, Yağız'la konuşurken üzerinde bakışları hissedince bir anda gözlerini yan tarafa çevirdi. Aslı ile göz göze gelince genç kızın utançla yanakları kızarmıştı. Onur onun al yanaklarına ellerini uzatıp okşamak istese de kendine engel olup ona sadece gülümsedi. Genç kız yüzünü gizleyip ona yaklaştıktan sonra sadece kendilerinin duyacağı bir şekilde "Onur evlilik meselesini ne yapacağız" diye fısıldadı.

Onur Aslı'ya göz kırpıp "Sen merak etme, rahatla ve arkana yaslan" dedikten sonra dik durup masadakilare daha çok da yan yana oturan babasına ve Mithat beye baktı. Sesli bir şekilde "Bizim size söylemek istediğimiz bir şey daha var" dedi. Tüm bakışlar ona dönünce devam etti. "Biliyorsunuz biz Aslı ile en yakın zamanda evlenmek istiyoruz. Hatta pazartesi günü bir ay sonraya nikah gün alacağız"

Mithat bey sakince Onur'u dinlese de sonunda yine kendisini tutamadı. "Ne bu acele? Bir süre nişanlı kalın, sonra karar verirsiniz"

Aslı panikle araya girip "Olmaz" deyince tüm bakışlar ona çevrilmişti. Herkesin gözlerinde meraklı sorular vardı ve genç kız onlara şu an mantıklı bir yanıt vermezse herkesin aklında farklı kurgular kuracağının farkındaydı. Kuruyan ağzı için önündeki bardaktan birkaç yudum su içtikten sonra yeniden babası dahil herkese gülerek baktı. "Biz beklemek istemiyoruz çünkü gerek yok ve beklememek de benim kârıma olacak. Yaz daha bitmeden balayı ile tatili bir arada geçirmek istiyorum. Çünkü yeni dönemde yüksek lisansa ve iş hayatına atılacağım". Ve son vurucu hamleyi yapmak için Onur'un gözlerine baktı. "Sevdiğim adamı bulmuşken vakit kaybetmek de istemiyorum aslında"

Mithat bey kızına bir süre baktıktan sonra kafa sallayarak "Peki" dedi. "Madem sen kendi düğününü aceleye getirmek istiyorsun, kendin bilirsin. Biz yine de en iyisini yapmaya çalışırız"

Aslı babasına minnetle baktı. "Teşekkür ederim baba"

Mithat bey kızına buruk bir gülümsemeyle baktı. Kızı tahmin ettiğinden de erken gidiyordu ve o hiçbir şey yapamıyordu. Kalbi ağrıyordu ama en azından kızı mutlu olduğu için o da mutluydu.

Düğün tarihini kararlaştırdıktan sonra bu sefer devreye anneler girmişti. Gülsima ve Kübra kafa kafaya verip plan yaparken iki saat içinde Aslı'yı da canından bezdirmişlerdi. Genç kız tam yarım saat boyunca bir elbise tarifi dinleyince fenalık geçirecek gibi olmuştu ama mecburen katlanmak zorunda kalmıştı. Annesi ve Gülsima hanımın bu denli iyi anlaşmasına ise hayret etmişti. Onların sanki birbirlerine dünür olmak için doğduklarını bile düşünmeye başlamıştı.

Misafirler gittikten sonra Aslı da mutlu bir şekilde odasına çekilmişti. Yarın pazar günü olduğu için Zeynep de onlarda kalmıştı. Yatağa geçtiklerinde Zeynep hemen uyumuştu ama Aslı'nın hala akşamın stresiyle uykusu gelmiyordu. Genç kız mutlulukla sonunda ilerleme kaydettiğini düşünüyordu. Elindeki yüzüğe tebessümle baktı. Bebeğine gitmenin anahtarı o yüzüktü. Bugün ailelerine çok söz vermişlerdi ve bebek olduktan sonra ayrılacaklarını nasıl açıklayacaklarını hiç bilmiyordı. Bunu şu anda düşünmek de istemiyordu. Aklındaki tek mesele anne olmaktı.

****

Sabah telefonunun sesiyle uyandığında Aslı yarı uykulu telefonu eline aldı. Yanında uyuyan Zeynep daha fazla rahatsız olmasın diye kimin aradığına bakmadan telefonu hemen açıp kulağına götürdü. Uykulu bir sesle sessiz olmaya çalışarak "Efendim" dedi.

Onur Aslı'nın uyku mahmuru sesini duyunca gülümsedi. Onu uyandırdığını tahmin ediyordu ama uyanıkken sesinin bu kadar tatlı geleceğini tahmin edemiyordu. Gece boyunca sadece yeniden onu görmeyi istemiş ve sabah ilk fırsatta evden çıkıp kapısına gelmişti. Yine de toy delikanlılar gibi içinde hissettiği heyecanı belli etmemek için çabalayarak "Günaydın" dedi.

Aslı'nın bir anda gözleri açılmıştı. "Onur?". Sesinden Zeynep rahatsız olup kıpırdanınca yataktan kalkıp camın yanına gitti. Kısık bir sesle "Günaydın. Ne oldu? Bir şey mi oldu?" diye sordu.

Onur ağır ağır konuşarak "Evet aslında bir şey oldu" deyince genç kız korkmaya başlamıştı. "Kötü bir şey mi oldu?"

"Bence kötü"

Aslı daha fazla korkarken titreyen sesiyle "Ne?" diye sordu yeniden.

"Karnım çok aç"

"Anlamadım?"

"Nesini anlamadın? Karnım çok aç. Hadi hazırlan kahvaltıya gidiyoruz. Ben bahçe kapısının önünde seni bekliyorum"

Aslı onun bu pervasızlığına sinirlenerek "Çok önemli mesele bu muydu?" diyerek sitem etti.

"Bence karnımın aç olması büyük bir mesele". Onur onu daha fazla ikna etmek için "Düğün işleri ile ilgili de plan yaparız" diye ekledi.

Genç kız homurdanarak "İyi tamam" dedi. "Ben hazırlanıp iniyorum"

Aslı Onur'un cevap vermesine fırsat vermeden hızla telefonu kapattıktan sonra yataktan kalktı. Dolaptan beyaz elbisesi ve kahverengi sandaletlerini alıp banyoya geçti. Rutin işlerini halettikten sonra akşam duş aldığı için sadece cilt bakımını yaptı. Saçlarını tarayıp, düzleştirdi. Elbisesini üzerine giyindikten sonra banyodaki boy aynasından kendisine baktı. Kalın beyaz askılı elbise dizlerinin hemen altındaydı. Belinden kemerle tutturulan elbisenin etek kısmı kiloş devam ediyordu. Elbisenin gerçekten iyi olduğuna karar verdikten sonra hızla ayakkabılarını giyindi. Odasına geri döndükten sonra dolaptan sandaletleriyle aynı renk çantasını alıp eşyalarını yerleştirdi. Hala uyuyan Zeynep'i rahatsız etmemek için ona bir not bırakıp odadan çıktı. Evin sessizliğinden herkesin hala uyuduğunu tahmin ederek aşağıya indi. Gözde'ye Zeynep'in hala uyuduğunu söyledikten sonra gözlerine güneş gözlüklerini takıp evden çıktı. Bahçe kapısından çıkar çıkmaz  Onur'un arabasını görmüştü. Ona sinir olduğunu göstermek için yüzünü düşürüp gözlüklerini kafasına taktı. Sanki büyük bir acı cekiyormuş yüz ifadesiyle arabaya binip, ağlamaklı bir sesle Onur'a "Günaydın" dedi.

Onur korkuyla bir anda ne olduğunu merak ederek "Aslı ne oldu?" diye sordu.

Aslı elini alnına götürerek sanki başı ağrıyormuş gibi ovduktan sonra Onur'a baktı. "Karnım çok aç"

"Ne yani; sen şimdi bana numara mı yaptın?"

"Ne münasebet! Bilmez misin; karnın acıkması büyük bir meseledir!"

Onur gülerek " 'Kısasa kısas' diyorsun yani?" diye sordu.

Aslı onun haftalar önce ettiği cümleyi tekrar ederek "Evet. Unutma sen ne yaparsan ben daha fazlasını yaparım" dedi.

Onur ona yaklaşıp bir anda belinden tutarak kendine çekti. Aslı daha ne olduğunu anlamadan kulağına yaklaşıp "Unutma bu sözü. Sana daha güzel bir anda hatırlatırım" diye fısıldadıktan sonra genç kızı bıraktı. Aslı kızarırken kendini bir anda bosluğa düşüyormuş gibi hissetti. Ona bağırmak istiyordu ama az önce içine dolan kokusu onu tamamen sarhoş etmişti. İlaç yemiş böcekler gibi uyuşmuştu. Ve hala daha fazlasını istiyordu.

Onur arabayı hareket ettirince kendisine gelip doğruldu. Koltukta geriye yaslanarak dışarıyı izlemeye başladı. Hala onun çekim alanından çıkamadığı için etkisinden de kurtulamamıştı ama şu anda kurtulmak istemiyordu. Hatta daha fazlasını bile istiyordu.

Kahvaltı yapacakları mekana geldiklerinde Onur arabayı valeye verdi ve birlikte içeri doğru yürümeye başladılar. Aslı arabadan çıkınca onu daha iyi inceleme şansı bulmuştu. Bacaklarını saran lacivert kot bir pantolon, lacivert polo bir tişört giyinmişti. Saçlarını gelişi güzel taramıştı ama arabadan indikten sonra gözüne taktığı güneş gözlükleriyle adeta heykellere benzemişti. Aslı ona bakınca ağzının kuruduğunu hissetmişti. Ondan çabucak kaçmak için içine girdikleri restaurantı incelemeye başladı. Arada sırada ailesiyle birlikte pazar kahvaltılarına geldikleri için burayı aslında çok iyi biliyordu. Sahipleri reklamlarla sosyetik bir mekan olmadıklarını belirtse de fiyatı ve Yeniköy sahilinde olması sebebiyle buraya zaten paralı olan, yüksek sosyeteden insanlar gelirdi. Onur'la içeri girdiklerinde kapıdaki garson onları karşılayıp deniz manzaralı terastaki bir masaya yönlendirmişti.

İkisi de masaya oturduklarında garson yanlarından gitmeden Onur ikisi için serpme kahvaltı söylemiş, önden de iki çay istemişti. Bu zamana kadar Aslı'ya sormamıştı. Ama nedense bu genç kızın hoşuna gitmişti. Zaten çok da sorulması gereken sorular da değildi.

Garson yanlarında ayrılınca Onur genç kıza bakıp "Daha önce buraya gelmiş miydin?" diye sordu.

"Arada sırada, annemin canı isterse. Ben tanıdık çok insan olması nedeniyle çok da tercih etmiyorum"

"O zaman bir sonraki sefere senin tercihin olan bir yere gideriz"

Onur ona göz kırpınca Aslı yutkunmuştu. Dikkatini dağıtmak için yol ararken yanlarına gelen bedeni fark etti. Gözlerini yukarı kaldırıp adama bakınca hayretle ağzı açıldı. Adam onlara gülümseyerek bakıp Onur'a "Burada karşılaşmasak sanırım hiç görüşemeyeceğiz" dedi.

Onur ayağa kalkıp içten bir gülümsemeyle bakıp arkadaşına sarıldıktan sonra "Nasılsın?" diye sordu.

"İyiyim ve sen de iyisin galiba"

"Evet iyiyim. Seni nişanlım Aslı ile tanıştırayım"

Adamın nişanlı kelimesinden sonra gözleri hayretle açılırken Onur keyifle gülümseyip Aslı'yı göstererek "Nişanlım Aslı" dedi. Sonra da Aslı'ya bakıp yanındaki adamı işaret ederek "Aslı bu arkadaş da dostum Mehmet Öztekin" dedi.

Aslı zaten adını bildiği adamı sanki tanımıyormuş gibi yapıp tokalaştı. İkisi de birbirine "Memnun oldum" dedikten sonra Mehmet, Aslı ve Onur'u tebrik edip yanlarından ayrıldı. Aslı arkadaşı Ceren'in eski kocasının Onur'un arkadaşı olduğunu bilmiyordu ve hala şaşkındı. Onur'un onun evliliğini bildiğini zannetmiyordu. Yine de emin olmak için Onur ona yeniden baktığında sorusunu yöneltti. "Onur, Mehmet daha önce evlenmiş mi?"

"Hayır. Nereden çıkardın bunu?"

Onur'un hayret dolu ifadesinden onun hiçbir şey bilmediğini fark eden Aslı konuyu kapatmaya karar vererek "Hiç galiba magazinde okumuştum ama sanırım o kişi Mehmet değildi" dedi. O esnada garsonlar kahvaltıyı da getirince konu tamamen kapanmış ikisi de sessizce kahvaltılıkların yerleştirilmesini beklemişti.

Garsonlar gidince Aslı fazla acıkmış olduğunu fark edip çatalı eline alıp yemeye başlamıştı. Fakat birkaç çataldan sonra ağzındakileri keyifle yerken karşısından onlara gelmekte olan Murat'ı fark edince elindeki çatalı  tabağın yanına bıraktı ve ağzındakileri aceleyle yuttu. Murat'ı bara gittiklerinden beri görmemişti ve görmek de istememişti. Murat ona aşıktı ve ayrıca Onur'un da arkadaşıydı. Ve en kötüsü de Murat ona hala kızgındı, zaten şu anki bakışları da hiç hayra alamet değildi.

***

Veeeee bölüm sonu aşkkuşlarım ❤️ Bazılarınızdan gelen 'Murat kim?' sorularını duyar gibiyim. O yüzden hemen cevap veriyorum. Murat Aslı'yı doğum günü partisine götüren şahsiyet. Hatırlarsanız; gecenin sonunda Onur Aslı'yı götürmüş, Murat da sap gibi kalmıştı. Bakalım şimdi ne yumurtlayacak Murat beyimiz?

Ama ama ama Murat beye gelmeden önce siz bölümü nasıl bulduğunuzu söyleyin. Nasıldı Aslı'nın konuşması? Ben çok efsane buldum şahsen :))

Ve Onur'un tutumu nasıldı? Daha sonraki gün kahvaltıya giderken ki halleri çok da tatlı değil miydi?

Aslı'cım da biraz bir şeyler hissediyor gibi ama önceliği bebeği olduğu için aklına dahi almak istemiyor. Bakalım onları neler bekliyor ☺️

Ve bölüm notlarını buraya bekliyorum ❤️

Yeni bölümde görüşmek üzere ☺️ Kendinize çooooook iyi bakın, çoooook seviliyorsunuz ❤️

Continue Reading

You'll Also Like

295 55 13
Sevdiğin gözünün önünde eriyip giderken bir şey yapamamakmış çaresizlik... Haziran 2023->#123-psikoloji Ağustos 2023->#79-veda
2M 86.5K 68
Aile problemleri yüzünden evden kaçmış ve kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan, aynı zamanda sinir hastası olan Pare, ucuza gelsin diye ikinci el...
Mabet Ağacı By -KUPA KIZI-

Historical Fiction

791 248 6
İngiltere kralı'nın İskoçya ile imzaladığı barış antlaşması yüzünden Roselinda ve Alastair' in kaderi birbirine bağlandı. Ancak İngiltere bu antlaşma...
85.6K 4.5K 120
Neftah Kurgusudur. Yaralı bir adam ve yaralı bir kadının hikayesi. Ablamın düğününde karşılaştığım o gıcık adama kim derdi ki aşık olacağım. Abimin d...