HEP SENİ BEKLEDİM

By mermarid

570K 36.9K 1K

HEP SENİ BEKLEDİM Çaresiz bir kadının hayatta almak zorunda olduğu en büyük kararın ne olduğunu düşünün. Ki... More

TANITIM 1
TANITIM 2
1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm- Aziz Karayel
4. Bölüm - Soykanlar
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm -Piç
9. Bölüm
11. Bölüm - Gazete
12. Bölüm
13. Bölüm -Basın Toplantısı
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm "Beklenilen haber!"
17. Bölüm "Bebek"
18. Bölüm "Nazlı"
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm "Acı"
22. Bölüm
23. Bölüm "Annen gibi güçlüsün"
24. Bölüm "Nazlı & Murat
25. Bölüm "Acı"
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm "Doğum & Ölüm"
30. Bölüm "Can ve Nefes"
31. Bölüm "İkizler"
32. Bölüm "Kemoterapi"
33. Bölüm
34. Bölüm "Babam beni sevmiyor!"
FİNAL! "MUTLULUK"

10. Bölüm - Adalar!

15.4K 1K 28
By mermarid

keyifli okumalar.

****

Zaman nasılda durmuştu böyle... Genç kızın kulaklarında hala suçlamalar çınlarken bedenine dolanan kolların varlığını yeni yeni hissetmeye başlamıştı. Ağladığının bile farkında değildi. Gazetecilerin ve hemen ardından Aziz'in annesini sesi genç kızın nefes almasını engelliyordu.

"Sakin ol her şey geçti..." Aziz onu teselli etmeye çalışsa da annesinin yaptığına hala inanamıyordu. Eli kolu bağlanmıştı ve Hazan'ı hemen oradan uzaklaştırmaktan başka elinden bir şey gelmemişti.

"Hazan Hanım, amcanızın mirasına konduğunuz doğru mu? Bunun için avukatla ilişkiye girdiğiniz..." Aziz kulaklarına dolan bu sesleri yok etmek için başını iki yana sallarken annesinin karısına "Seni sürtük! Sen de anne gibi sürtüksün. Tek fark sen oğlumu nikah masasına oturtmayı başardın. Ama buna fazla güvenme." diye saldırması bardağı taşıran son damla olmuştu.

Hazan'ın annesinin saldırısına bile karşılık veremeyecek kadar şok olmuştu. Üzerinde ki gelinliğin yakası bile koparken o hiçbir karşılık veremeden öylece donup kalmıştı. Aziz annesini güvenlik yardımıyla oradan uzaklaştırırken Hazan'ı oradan hemen çıkarmıştı. Yol boyu sabit bir yere gözlerini diken genç kız ise kendisine hala gelememişti. Murat'a haber vererek Sonnur hanımdan Hazan için bir valiz hazırlamasını istemişti. Onu eve götürmesine imkan yoktu. Şimdi ise onu uzun zamandır uğramadığı küçük kulübeye getirmişti. Arkadaşına ait olan bu yer ormanlık bir arazide sessiz sakin bir yerdi, tam kafa dinlemek için.

"Hazan güzelim bana bak!" Aziz ona seslenmeye devam ederken bir yanda da kollarını çekerek genç kızın yüzünü kendisine çevirmeye çalıştı. Boş bakışlarla karşılaştığında ise içinin acıdığını hissetmişti. Oysa bu gün onun en mutlu günü olması gerekiyordu. Yıllardır beklediği an gerçekleşmiş sevdiği kızla evlenmişti. Her ne kadar hala onu sevdiğini Hazan'a söylememiş olsa da bunu söylemek için fırsat kolluyordu. Şuanda ne para ne de işinin batması umurunda bile değildi önemli olan Hazan'ın içindeki acıyı nasıl yok edebileceğiydi.

"Hazan lütfen, bu şekilde bir şey elde edemeyiz. Sakin bir şekilde düşünmemiz gerekiyor." Genç kız onun sözlerini duymuyordu. Ağır bir şekilde yerinden kalkarak arkasını döndüğünde ise Aziz onun ne yapacağını izlemeye başlamıştı.

"Yalnız kalmak istiyorum." Genç kız iki odalı kulübenin içinde ki tek odanın kapısını açıp içeriye girmişti. Üzerinde hala harap olmuş gelinlik vardı. Aziz üzgün bir şekilde onun ardından bakarken yerinde doğrulup Amerikan tipi mutfağa geçerek kendisine kahve yapmak için su koymuştu. Başını çevirip yeniden kapalı olan kapıya bakmıştı.

****

Elindeki fincanı önündeki orta sehpaya bırakırken saatlerdir ses çıkmayan odanın kapısına doğru kaçıncı kez ulaştığını bilmiyordu. Sonunda daha fazla dayanamayarak bir saat önce Murat'ın getirdiği valizi de eline alarak kapıyı tıklattı. İçerden ses gelmeyince kapıyı açıp odaya girmişti. Hazan odadaki küçük pencerenin önünde oturmuş öylece dışarıyı seyrediyordu.

"Hazan üzerini değiştirmen gerekiyor." Genç kız bir tepki vermeyince yanına yaklaşarak kolundan tutunca genç kız ürkerek geri kaçmıştı.

"Hazan?"

"Hazan, Hazan ne? Ne oldu Aziz? Neden beni rahat bırakmıyorsun artık? Sana yalnız kalmak istediğimi söyledim. Bırak beni artık!"

"Hazan bana bak, seni bırakmayacağım. Beni anlıyor musun seni asla bırakamayacağım."

"Neden? Duymadın mı annenin söylediğini? Bana sürtük dedi, sende onunla aynı fikirde değil misin?"

"Kes sesini Hazan..."

"Neden, gerçekleri duymak zoruna mı gidiyor?"

"Hazan kes artık. Annemin neden böyle davrandığını bilmiyorum ama inan onunla konuşacağım."

"Onunla konuşunca ne olacak sanıyorsun? Beni sürtük..." Genç kız çıldırmış gibi bağırıyordu. Birden yanağında hissettiği darbe ile girdiği şoktan aynı hızla çıkmıştı. Aziz içi acıyarak genç kızı kendine doğru çekip sıkıca sarılmıştı.

"Özür dilerim Hazan, özür dilerim... Bunu yapmak istememiştim."

"Neden Aziz? Neden hep böyle oluyor? Ben ne yaptım onlara, neden beni sevmiyorlar?"

"Şiştt sakin ol, dur bir bakayım sana..." Genç adam Hazan'a sarılmayı bırakarak yüzünü ellerinin arasına almıştı. Fazla sert vurmamış olsa da genç kızın yanağında ki kızarıklık Aziz'i kendisine saydırmasına yetmişti.

"Yüzün kızarmaya başladı ben nasıl bir adamım..." Hazan onun gözlerindeki pişmanlığı görünce ağlaması daha da şiddetlenmişti. En azından kendisini düşünen, kendisine değer veren biri vardı. Bunun farkına varınca hıçkırıklara boğularak yüzünü genç adamın göğsüne kapatmıştı.

"Ağlama, kurban olduğum ağlama artık..." Aziz ne yaptıysa genç kızın ağlamasını durduramamıştı. Bir süre ağlamasına devam eden Hazan, genç adamın kolları arasında uykuya dalmıştı. Küçük odanın duvarının dibinde tek kişilik sayılabilecek orta büyüklükteki yatağa yatırdığı genç kızın yanına uzanan Aziz onu sıkıca kollarının arasına alıp gözlerini kapatmıştı. Hazan'ın üzerinde hala gelinliği vardı ve cesaret edip onu çıkaramamıştı. Saçınca ki duvağın tülü bile hala duruyordu. Arada yüzüne rahatsızlık verse de genç kızın rahatsız olmaması için bir şey yapmamıştı.

Hazan gözlerini araladığında bedenine dolanmış kolları hissedince birden ürktü. Başını hafif bir şekilde geriye çevirdiğinde ise Aziz'in kendisine sarılarak uyuduğunu görünce rahatlamıştı. Hafif kıpırdandığında ise Aziz'in hareket etmesi duraksamasına neden olmuştu. Genç adamın yüzüne duvağının izi çıkmıştı. Hazan biraz daha dönerek elini Aziz'in yüzüne doğru uzatarak hafifçe dokundu. "Özür dilerim..." Hazan fısıltı ile genç adama yaptığı ve bundan sonra yapacağı haksızlık için özür diliyordu. Aziz yüzüne değen temasla gözlerini aralarken genç kız yutkunarak elini çekmişti. "Ben uyandırmak istememiştim."

"Sen iyi misin?" Hazan başını sallarken Aziz kollarını çekerek yataktan biraz olsun doğruldu. Kolunun altındaki duvağa takılınca da Hazan'ın saçı çekilmiş ve genç kızın canı acımıştı. Kolunu hemen çeken Aziz endişeli bir şekilde Hazan'a bakarken ataktan kalkarak onun değişesi için gece köşe de bıraktığı valizi alarak ona vermişti.

"Bunda senin kıyafetlerin var, Sonnur abla hazırladı. Evdeki tek banyo bu odada, o yüzden güzel bir duş al ve kahvaltıya gel." Aziz genç kıza eliyle odadaki kapıyı göstererek odadan çıkmıştı. Hazan onun arkasından bakarken üzerinde hala gelinliği olduğunu görünce yüzünü astı. Dün gece bu şekilde uyuduğuna inanamıyordu. Dün olan hiçbir şeye inanamıyordu. Derin bir iç çekerek valizden giyebileceği tek kırışmamış olan blucin ve tişört alarak banyoya geçmişti. İçeriye girdiğinde duvarda küçük bir şofben ve üzerine oturması için plastik bir tabure vardı. Ayrıca bir lavabo ve onun üzerinde birkaç temizlik malzemesi vardı.

"Neredeyiz biz?" kendi kendine soru sorarken Aziz'in sesini duymuştu. "Biraz çabuk olmalısın, kahvaltıyı hazırlamama az kaldı," diye sesleniyordu. Kısa tuttuğu duştan çıktıktan sonra saçlarına havlu sararak odadan çıkıp Aziz'in yanına gitmişti. İlk geldiğinde dikkat etmediği her şeye dikkat etmeye başladı. Bulundukları oda çok büyük değildi. Bir köşe de mutfak vardı ve hemen yanında ki duvarda dört kişilik yemek masası. Evin cephesi ahşaptan yapılmıştı. Dışarıdan ne kadar taştan görüşe de içeride ahşap hakimdi ve oldukça hoş bir hava katıyordu kulübeye. Küçük pencereden dışarıya baktığında ormanlık bir arazide olduğunu fark etmişti. "Neredeyiz biz?" Aziz sudan haşladığı yumurtaları çıkarırken gülümseyerek Hazan'a dönmüştü.

"Bir arkadaşımın dağ evinde..."

"Desene dediğini yapıp beni dağa kaçırdın." Hazan kendi sözlerine gülümsemezken Aziz'in yüzünde buruk bir gülümseme oluşmuştu. Yıllar önce Hazan'a onu kaçıracağını söylediği gün daha dün gibi gözünün önündeydi. Okulun kampına gitmesine karşı çıkıyordu ve Hazan onu dinlememekte ısrar ediyordu. Sonuçta Hazan'ın babası genç kıza izin vermeyince Aziz derin bir nefes almıştı.

"Hala hatırladığını bilmiyordum." Genç kızın telefonu çalmaya başlayınca Aziz dikkat kesilerek ona baktı. Arayan kişiyi görünce sıkıntılı bir şekilde saçlarındaki havluyu çekerek sandalyenin üzerine bırakmıştı. "El Abbas?" Aziz duyduğu isimle kaşlarını çatmıştı.

"Haber mi, ne haberi?" Hazan bir süre duraksadıktan sonra Aziz'e bakmıştı. Dün olanlar elbette basına çıkmış olmalıydı. Ama umurunda değildi. Onun için önemli olan ve ona istediğini verecek olan kişi yanındaydı. Şuanda dünya yansa umurunda olmazdı. "Sen çıkan haberlere aldırma... Evet yiyim... Hayır yalnız değilim, beni merak etmene gerek yok." Aziz son sözleri duyduktan sonra genç kızın elinden telefonu alarak "Karımla ben ilgilenirim, aşırı ilgine hiç gerek yok. Şimdi izin verirsen balayımızı geçirmemiz gerek!" dediğinde Hazan şaşkınlıkla Aziz'in yüzüne bakmıştı. Genç adam telefonu kapatmak üzereyken karşıdan gelen sesle duraksamıştı.

"Hazan ile ilgilendiğini biliyorum. Ancak ortalık bayağı bir karışmış. Bu aralar görünmezseniz daha iyi olur. İşleriniz için birini ayarlayabilirim. Kalacak yeriniz hazır. Hazan adalardaki evimi biliyor oraya gidin. Evdeki çalışanlar geleceğinizi biliyor her şey hazır." Aziz kaşlarını çatarak Hazan'a bakmıştı. Telefonu kapattıktan sonra gözlerini kısarak "Sen bu adamın adalardaki evini nereden biliyorsun?" diye sorduğunda Hazan da onun gibi kaşlarını çatmıştı.

"Neden o evi soruyorsun şimdi?"

"Abbas mıdır nedir orayı bizim için hazırlattığını söylüyor."

"Bu iyi işte orada kimse bizi rahatsız etmez."

"Sana bir soru sordum, o evi nereden biliyorsun?"

"O evi ona ben sattım. Büyük annemim eviydi."

"Ne?" Aziz şaşkınlıkla ona bakarken Hazan ona aldırmayarak kahvaltı masasına geçip oturmuştu. "Çay yapmadın mı?" Aziz ona şaşkınlıkla bakarken hemen karşısına geçip gözlerini ona dikti.

"Bana anlatmayacak mısın?"

"Anlatacak bir şey yok, o evden hoşlanmadım ve satmak istedim. Abbas'ta aldı. Hepsi bundan ibaret."

"Peki bu büyük annen neden sana o evi bıraktı?"

"Kime bırakacaktı ki? Tek torunu benim..."

"Peki ya amcanın..."

"Annemin annesinden bahsediyorum, babamın değil. Babamın ailesi iflas etti, borç batağına saplandı ama annemin annesi ben kurtaran taraf oldu. Her ne kadar annemi reddetmiş olsalar da benden başka akrabaları yoktu. Çünkü annem tek evlatlarıydı."

"Bu..." Aziz ne diyeceğini bilemezken Hazan acıktığını söyleyerek konuyu değiştirmişti. "Kahvaltıdan sonra ormanda gezintiye çıkalım mı?" Hazan'ın sorusu Aziz'in gülümsemesine neden olmuştu. Zaten genç kız oldu olası doğaya hayrandı. Ormanın içinde kendisini kaybedeceğinden de hiç şüphesi yoktu. Onun bu huyu bazen genç adamı korkutsa da onun rahatlaması için kabul etmişti. Kahvaltıdan sonra yürüyüşe çıkan ikili akşama hazırlanarak kulübeden ayrılmıştı. Her şey güzel gidiyordu. Hazan arada sancı hissetse de acı dayanılmayacak gibi değildi. Aziz adalara geçmek için son vapura yetişmek için arabayı daha hızlı kullanıyordu. "Burası ne kadar güvenli Hazan? Kulübede de kalabilirdik yada şehir dışına çıkabilirdik."

"Gerek yok. Zaten herkes şehir dışına çıkmamızı bekliyor. Burunlarının dibinde olduğumuzu düşünmezler bile."

"Sen bilirsin, içim hiç rahat değil." Bundan sonraki yol boyunca sessiz bir şekilde yolculuk yapmışlardı. İskeleye geldiklerinde vapur kalkmak üzereydi. Aziz acele bir şekilde genç kızla vapura binerken Murat'ı arayarak arabayı iskeleden almasını istemişti. Hazan etrafa bakınıyor kendisini tanıyan biri olup olmadığını anlamaya çalışıyordu. Derin bir iç çekerek yüzünü gökyüzüne çevirdi. Deniz havasını içine çekerken içinden dua ediyordu. Kendisi için en hayırlısı isterken en kısa sürede bebek sahibi olmak için dua ediyordu.

"İyi misin?"

"Evet, sadece bir bebeğim olmasının nasıl olacağını düşünüyordum." Aziz genç kızın sözleri ile şaşkına dönmüştü. Hazan'ın bebekten bahsetmesi ilk kez olmuyordu ama daha evliliklerinin ilk gününde bu konuyu açması onu şaşırtmıştı.

"Sen ciddi misin?1

"Elbette ciddiyim, otuzuma yaklaştım ve ben artık anne olmak istiyorum. Ama sen istemiyorsan..." Hazan genç adamın ona yaptığı blöfü anlamamasını diliyordu. Aziz genç kızın bakışlarını kaçırmasıyla üzülerek kollarını ona dolamıştı. "Elbette bende bir çocuk istiyorum ama henüz erken değil mi? Daha yeni sana kavuşmuşken biraz olsun seninle akit geçirmek istiyordum." Hazan hafif gülümserken Aziz'in yemini yuttuğuna emin olmuştu. Başını sallarken adalara varmak üzere olduklarını haber veren sesi duymuştu. İkili ellerinde küçük valizle vapurdan inerken hava kararmak üzereydi. Bundan sonrasında yolu Hazan göstermeye başlamıştı. Oldukça yukarıda olan iki katlı villanın önüne geldiklerinde bahçe kapısı büyük bir gıcırtı ile açılmıştı. Kulakları tırmalayan ses ikilinin ürpermesine neden olmuştu. "Bu evde kalabileceğimize emin misin?"

"Merak etme, bilerek yağlamıyor bu kapıları. Onun gibi varlıklı bir ailenin her türlü uyarıcı sese dikkat etmesi gerekir."

"Bu çok saçma..." Hazan genç adamın yüzündeki ifade karşısında gülmeden edememişti. Eve girişteki merdivenlerde kendilerini karşılayan orta yaşlı kadın büyükannesinin zamanında da bu evde çalışıyordu. Abbas'ın onu işten çıkarmış olabileceğini düşünmüştü.

"Merhaba Gülizar Hanım, nasılsınız?" kadın Hazan'ı görünce şaşırmıştı. Onun geleceğinden haberi yoktu. Şaşkınlığını atınca bakışları Aziz'e dönmüştü.

"Hoş geldiniz Hazan Hanım, bu bey..." Hazan araya girerek "Bu bey benim eşim, Aziz!" diyerek genç adamı tanıştırmıştı. Öyle ki Gülizar hanımın şaşkınlığı daha da artarak Hazan'ın evlenmiş olması karşısında tepkisini belli etmişti.

"Evlendiğinizi duymamıştım, Allah mutlu etsin." İkili eve girerken ikisi de "Amin" demişti. Büyük salona girerken genç kız geri dönerek kadına çekilebileceğini söylemişti. Kadın emre uyarken Aziz onu hiç beklemediği bir anda kucağına alarak merdivenlerden yukarıya doğru çıkmaya başlamıştı. Hazan şok olmuş bir şekilde genç adamın yüzüne bakarken Aziz "Aslında dış kapıdan içeriye bu şekilde girme gerekiyordu ama odaya kadar artık idare edeceksin," dediğinde Hazan gerilmişti. Zamanın gelmiş olabileceğini düşünmemişti. O artık evli bir kadındı ve bundan sonra her şey farklı olacaktı. Alışması gerekiyordu.

Odaya Aziz'in kucağında giren Hazan onun kendisini yere bırakmasıyla yüzünü yere doğru eğmişti. Genç adam onu kendisine bakmaya zorlarken gülümseyerek "Sen önce bir duş al sonra da yemek yiyelim," dediğinde Hazan rahat bir nefes almıştı. Davranışı çok saçmaydı çünkü bunu kendisi istemişti. Kocasının odadan çıkışını seyrederken ayaklarının bağının çözüldüğünü hissederek güçlükle yatağa oturmuştu. Bu evde pek sıcak anıları yoktu, hatta bu evden nefret ediyordu ama şimdi hayatının en önemli gününü bu evde geçirecekti. Bir süre içinde toparlanarak önce banyoya girip duş almış ondan sonra aşağıya inerek Aziz'e katılmıştı. Gece oldukça güzel geçiyordu. Sanki hiç ayrılmamışlar gibi sohbet ediyor, şakalaşarak birbirlerine sataşıyorlardı. Hazan kasıklarında ki ağrının arttığını hissedince izin isteyerek lavaboya gideceğini söyledi. Odasına çıkarak çantasında ki ilacını içerken kendisini izleyen bakışlardan habersizdi. Aziz konuşma sırasında gülen genç kızın birden durgunlaşmasıyla endişelenmişti. Onun ilaç aldığını görünce ise endişesi daha da arttı. Ona sorsa bile doğru söyleyip söylemeyeceğinden emin değildi. Bu durumu kendisi öğrenmeliydi ve öğrenecekti. Odanın kapısından içeriye girdiğinde Hazan telaşlanmamaya çalışarak sakince onu karşılamıştı. Elindeki ilaç kutusunu çantasına bırakırken olabildiğince doğal davranıyordu.

"Ne ilacı kullanıyorsun? Hasta olduğunu bilmiyordum."

"Hasta değilim, sadece ağrı kesici..."

"Bir yerin mi ağrıyor?" Hazan ona gülümseyerek yaklaşmaya başlamıştı. Alnını genç adamın göğsüne yaslarken derince iç çekmişti. "Birazdan geçer... Adanın havası çarpmış olmalı." Aziz ona inanmasa da elinden bir şey gelmiyordu. Bu günden sonra onlar için her şey değişecekti. Kendisine sığınan kızı büyük bir minnetle kabul etmişti. Bundan sonra içindeki aşk huzurlu olabilecekti.

�I��hc�k��"O�

Hikaye hakkında yorum yaparsanız sevinirim.

Continue Reading

You'll Also Like

135K 21.8K 47
TÖRE & ADALET SERİSİ 2. KİTAP♟️👠🎓
3K 1.4K 7
Ada gözyaşlarına hâkim olamadı. Hem ağlıyor hem de Bulut'la konuşmaya çalışıyordu. Kelimeler dudaklarından zorlukla dökülüyordu. " Sen beni sevmiyor...
15.2K 1.6K 14
Aleda 6 abisi ve 1 gereksiz ikizi olan bir kız. Kimilerine göre şanslı kimilerine göre şanssız. Kimilerine göre egoist, Kimilerine göre özgüvenli. Ki...
4.7K 566 29
Kaybettim, diye başlamış biri için hayata devam etmek ve tutunmak nasıl mümkün olabilirdi? Hayat bazen bir kitabın cümlesinde, bazen sokakta gördüğü...