Asi Koruma (Tamamlandı)

By gizemcanatan7

1.7M 73.4K 6.4K

Yeraltı dünyasının kalbi Kapan. Tüm pisliklerin kaynağı. Kaçak dövüşlerin ev sahibi. Asi'nin evi. Tüm hayatı... More

1.Bölüm: Göze Göz, Dişe Diş
2.Bölüm:Pişmanlık
3.Bölüm:Asi Koruma
4.Bölüm:Geçmiş
5.Bölüm:Kendi Çöplüğünde Ötmek
KıSa Bir ArA
6.Bölüm:Toplantı
7.Bölüm:Oyun Başlasın!¿
8.Bölüm:Tilki'nin Kürkçü Dükkanı
9.Bölüm:Düşman Toprakları
10.Bölüm:Geçmiş ve Pişmanlık
11.Bölüm:Katil
12.Bölüm:Halis'e Yağ Çekme Seansı
13.Bölüm:Daha Asi ve Daha Öfkeli
14.Bölüm:Çift Travesti Vakası
16.Bölüm:Dost-Düşman Hangisi?
17.Bölüm:Es-Es
18.Bölüm:Felekten Bir Gece
19.Bölüm:Fön Rüzgarları
20.Bölüm:Kapan'ın İtleri
21.Bölüm:Vahşet
22.Bölüm:Kum Torbası ve Biz
23.Bölüm:Aynı Kumaşın İnsanları
25.Bölüm:Ava Giden Avlanır Misali
26.Bölüm:Mutlu Yıllar
27.Bölüm:Mutsuz Yıllar
28.Bölüm:Eylem¿?
29.Bölüm:Kapan-Anime
30.Bölüm:Kocabeyler
31.Bölüm:Suskun Gidiş Muhteşem Dönüş
32.Bölüm:Acı Kahvenin 40 Yıl Hatrı Vardır!
33.Bölüm:Sorgulu-Süalli
34.Bölüm:Bay Yabancı ve Bayan Tanıdık
35.Bölüm:Kapan'ın Yenilmez'i
36:Bölüm:Baba Fırçası
37.Bölüm:Evcilleştirilmiş Yılmaz
39.Bölüm:Göze Göz, Dişe Diş 2
Asi Koruma 2 Çıksın mı?
40.Bölüm:Toygar-İmpala-Teoman
Final Geliyor
2.Kitap Duyurusu
40.Bölüm:Özgürlük Maçı(Final)
Önemli Uyarı

15.Bölüm:Yalanım Batsın Yalancıyım

37K 1.9K 80
By gizemcanatan7

Lütfen yıldıza basmayı ve yorumu unutmayalım.

Bu zaman kadar hiç düşünmeden ezdiğim bütün böcek kardeşlerimden özür diliyorum. Allahım bu nasıl bir eziyettir?  Dünki izbandutlar resmen suratımda horon tepmiş yüzümün her bir noktası acı bir isyan içindeydi. Yattığım leş kokulu çekyatta suratımı eşkiterek göz kapaklarımı açtım.

"Daha iyisindir umarım.

Toygar'ın samimi sesiyle yerimden sıçradım. Ahh, tabi ya!! Kafa balon olunca tabi, kafa gidip gelip...  Adam dün resmen Halis'i karşısına alıp ringe daldı. Birde o çok güvendiğim, baba saydığım Halis'in sahtekarlığını ortaya döksün. Bende leyla leyla unutayım. Toygar'ın samimiyetine içten tebessümle cevap verdim.

"Üzerimde koca bir fil horon tepmiş gibi hissetsemse sihirli eller sayesinde taş gibiyim patron.

Konuşurken bir yandanda ellerimle burnumu işaret ediyordum. Toygar iltifatıma karşı gülmeye başladı. Kafasını sallayarak onayladı. Bu adam niye hep gülmüyordu ki. Keşke her saniye böyle sevimli noel babalar gibi olsa. Dün geceki kahkahaları hala kulağımdaydı.

"Artık burdan çıksak iyi olacak. Senin tabirinle evdeki şeytanlar beni bekliyor.

Toygar keyifli bir şekilde ayağa kalktı. Bende peşi sıra ayağa kalkıp çantamı aldım. Odadan çıktığımız dakikadan Kapan'ın çıkışına kadarki mesafede ne kadar insanla karşılaştıysak herkes başını eğip ikimizi de selamlıyordu. Toygar'da bende gerilmiş bir vaziyette koridorlarda ilerliyorduk.

"Sence şuanda Halis hakkımızda ne düşünüyordur.

Toygar sorumla beraber önümde durup sırıtarak bana döndü. Çevremiz hala bizi selamlayan insanlarla doluydu.

"Tüm Kapan'ın gözleri önünde canlı canlı karnımızı yarıp bağırsaklarımızı ibreti alem etmeyi düşünüyordur.

Toygar'ın rahatlıkla söylediği şeyler tüylerim ürpermesine neden olmuştu. Düşüncesi bile berbattı fakat bir şey belli etmeden omuzlarımı silkip bende sırıttım.

"O zaman o bizi yarmadan şurdan çıksak iyi olur.

Toygar beni eve bırakmış ve bu günlük izin vermişti. Evin kapısına geldiğimle tereddütle bekledim. Bu halimi nasıl açıklayacaktım? Kızlardan daha büyük bir sorun vardı: Melek ablalar. Derin bir soluk verip zile bastım. Bir, iki, üç, dört, beş, altı, yedi. Ve yedinci saniyede güler suratlı bir Yıldız abla. 9. saniyede şok geçiren bir Yıldız abla. Yaklaşık 2 dakika sonra koluma yapışıp beni eve tıkan bir Yıldız abla.

"Kız Allah seni bildiği yapsın. Ne bu halin? Vah vah... Kız doğru söyle tecavüze mi uğradın? Kim o ırz düşmanı? Ben bildiydim zaten senin böyle gece gece evden gitmelerini.

Yıldız ablanın tam 2 dakikada yazdığı hikayeye ağzım açık kalmıştı. Taramalıya bağlayan Yıldız ablanın ağzının ellerimle kapayıp susturdum. Gözlerini pörtletip bana bakan Yıldız ablayı salona çekiştirip koltuğa oturttum.

"Bak ablam şimdi elimi çekeceğim fakat beni dinlemeden taramalıya bağlamayacağına söz ver.

Yıldız abla kafasını salladı. Ellerimi yavaşça Yıldız ablanın ağzından çekip kendimi sorguya hazırladım. Yıldız abla gözlerini kırpıştırıp merakla diyeceklerimi bekliyordu. Haydi bakalım yürü Asi. Kıçından her türlü yalan uydurmakla ödüllendirilmiş kızsın sen.

"Şimdi ablacım, dün gece uyuyorum bir uyandım benim telefon ısrarla çalıyorda çalıyorda. Baktım kim arıyor diye.

Yüz mimiklerimi kullanarak yaptığım hareketlerle kendime gülesim geliyordu. Yıldız ablada pür dikkat bana odaklanmış ağzımdan çıkacak olan her kelimeyi merakla bekliyordu.

"Kimmiş kız, çatlatma adamı.

"Tamam abla kesme lafımı ya. Anlatıyoruz işte. Şey işte baktım bizim şirketten Suna diye bir kız. Kız personel müdürü, yani anlayacağın bir nevi ipler bu kızda. Ay kızı görsen böyle ne kadar yollu bir kız. Fallik benim şirket kovulmamı istiyor. Bu yüzdende gece gece iş çıkarmış hanım efendi. Eğer şirkete gelip yarım bıraktığım dosyaları halletmezsem başıma iş açarmış. Bende tabi hemen apar topar çıktım, gittim şirkete. Tüm gece uykusuz uykusuz işlerle uğraşınca malum yorgunluk çöktü. Tam işleri bitirdim şirketten çıkıyorum, dikkatim dağıldı merdivenlerden patır patır yuvarlandım. Sonra işte surat bu halde.

Yıldız abla arada vahlamalarıyla arkadan fon müziği yapıyor bende gülmemek için kendimi zor tutuyordum. Neyseki yine dört ayağımın üstüne düşmüş ve ilk engeli, Yıldız ablayı halletmiştim. Yıldız abla alelacele içeriye fırladı. Arkasından nereye diye seslensemde cevap vermeden gözden kaybolmuştu. Hiç gecikmeden elindeki yastık ve battaniyeyle salona geri dönmüştü. Yastığı hemen oturduğum koltuğun başına koyup omuzlarımdan ittirerek yatmamı sağladı.

"Aman abla ne yapıyorsun?

Yıldız abla battaniyeyide üzerime örtüp tam bir anne edasıyla elleriyle yüzümü yoklayıp ateş ölçümüne başladı. Ablacım hasta değil, yaralıyım diyemeden Yıldız abla laflarımı yutmama sebeb oldu.

"Sus bakim kız konuşma. Şimdi iyice yat dinlen. Bende eczaneden yüzüne bir kaç merhem alıp gelecem. Vah canım vah. Güzelim yüzün ne hale gelmiş. Ben şimdi tek kalmaman için annemi gönderirim, hem sana güzel bir çorba yapsın.

Hayır! Hayır ya, kesinlikle olamaz. Daha birini halledemeden diğeri geliyordu. Tam yarım saatlik 'abla valla gerek yok- Melek ablayı işinden alıkoymaya gerek yok- ben başımın çaresine bakarım- zaten sende hemen geleceksin vs' desem de, tabikide beni dinlemedi ve sonuç:Aynı yalanı tekrar edeceğim bir adet Melek abla ve vahlamaları. Tabi bu zincirleme olarak devam etti. Sırasıyla Yıldız abla, Melek abla ve Sedat abi seanslarından sonra asıl beklenen an gelip çatmıştı. Salona adımlarını atar atmaz beni gördükleri an üzerime atlayan bir çift kız kardeş. Kızlar sıkıca sarılmış ve durmadan üzgün bakışlar atıp morluklarıma acıtmadan dokunmaya çalışıyorlardı.

"Kızlar olanları anlatmadan önce hadi yemeğimizi yiyelim. Söz veriyorum anlatacağım.

Kızlar usulca başlarını sallamışlardı. Masaya oturmuş ve birbirinden leziz yemekleri yerken Yıldız ablada onlara söylediğim yalan hikayeyi kızlara anlatıyordu. Dilek ve Elif 'yemedik, bize geeçekleri anlatacaksın' bakışları atmayı ihmal etmemişlerdi. Yemekler biter bitmez uyumak için odamıza çekilmiştik. Odaya en son giren Dilek kapıyı kapatıp hızla yatağıma oturdu.

"Anlatsana abla. Yoksa dün ki maçı kaybettin mi?

Elif'de merakla gözlerini pörtletmiş kafasını sallayıp Dilek'in sorusunu onaylıyordu. Ah benim sevimli meraklı kardeşlerim. Allahım bu gün yeterince yalancılık yaptım beni affet. Bu sefer yalan yok, doğruları doğruca anlatacaktım.

"Aslında kaybettikkkk...

Evet, kaybetmiştik. Hemde fena halde. Sahi unuttum, Ceren'e ne olmuştu? Onun hali benden beter, içler acısıydı. Dilek yerinde huzursuzca kıpırdandı.

"Bilmece gibi konuşmasana ablaya. Nasıl kaybettik?

Noktası-virgülünü atlamadan kızlara her şeyi anlatmıştım. Elif travestilere söylenirken Dilek'te Halis'e sövüyordu. Sonra birden Dilek elini sertçe kafasına vurdu.

"Tabi ya...

Elif'le birlikte delirmiş gibi duran kız kardeşimize garip bakışlar atıyorduk. Dilek kafasına vurup pişkin pişkin sırıtıyordu. Sonra vana dönüp omzuma vurarak göz kırptı. Salak ya aptal aptal sırıtıp omzuma vurma işlemini defalarca tekrar etti. En sonunda sinirlenip ellerini tuttum. Elif'te sinirlenmiş Dilek'in ne saçmalayacağını bekliyorduk.

"Ablaaaa...

Dilek seslice gülüyor ve yatağı kırmak istercesine zıplamaya başlamıştı. Bu sefer Dilek'in salaklığına dayanamayan Elif, Dilek'i omuzlarından bastırarak yatağa oturmuş ve anlatması için sinirli bakışlar fırlatıyordu. İşte içimizdeki en olgunumuz, minik bıcırığımız.

"Tamam ya kızmayın, anlatıyorum. Abla sence neden bu Toygar abi öylece sahneye atladı.

Dilek'in imalı imalı bakışlarına göz devirip ofladım. Gerizekalı bende bir şey diyecek sandım. Başımı yastığa iyice gömüp yayıldım. Ama Elif ve Dilek merakla kafalarını kafama sokmuş meraklı bakışlar atıyordu. Merakınıza.... Tövbe tövbe...

"Ben o imalı gözlerinizi oymadan normal halinize dönseniz iyi olur. Ayrıca saçmalamayı kes Dilek. O aklını aşna-fişneden önceden üniversite sınavına odakla.

Kızlar hemen normal hallerine dönmüşlerdi fakat Dilek oflamayı ihmal etmemiş tabi. Kızlar ayağa kalkıp ders çalışmak için masalarına çekilirken bende uykuya kendimi teslim etmiştim.

****

Bir sabah da güneş ışıklarının ilk parıltısı, kuş sesleri, dudaklarımda ufak bir tebessüm ve huzurla uyanmak istiyordum. Her kötülüğü arkamda bırakmış, Kapan-Halis-Toygar üçlüsünden kurtulmuş, sadece en sevdiklerimle -kardeşlerimle- minik sevimli bir evde olmak istiyordum. Tek derdimin kızların birbiriyle sürekli didişmeleri olması ve düzeltmem gereken en büyük problemimin onları barıştırmak olması. Ama işte hayaller ve hayatlar...

Şuana gelecek olursak bir elimde kapatıcı, bir elimde fondotenle çizilmiş kaportayı onarmaya çalışıyordum. Burnumdaki büyük bandajın yerine daha az sırıtan yara bandı yapıştırmıştım. Burnumdaki sargı haricinde yüzümde sırıtan bir yara kalmamıştı. Saçlarımı kapartarak suratımı birazcıkta olsa kapamaya çalıştım. Koyu mor pantolan takımı bir kez daha beğeniyle süzüp odadan çıktım. Adımlarımı direkman mutfağa yönlendirdim ve beğeniyle masayı süzdüm. Yıldız ablanın elinden çıkmış kahvaltı masasından birkaç salatalığı hemen ağzıma tıkıştırdım.

"Bu ne güzellik kız. Oturda ye hıyarlarını.

Yıldız ablanın iltifatına pişmiş pişmiş sırıttım. Kızlarda mütavaziliğime göz devirip kahvaltılarına döndüler. Ne var canım güzelsek. Ağzıma bir kaç salatalık daha atıp ev halkına el salladım.

"İşe geç kalıyorum, bay bay.

Evden ayrılmadan trençkotumu da yanıma alıp durağa ilerlemeye başladım. Yılmazlar kendi doğal yaşamları dağın başı olunca uzunca bir mesafeyi topuklularımla yürümek zorundaydım. Açıkcası paramı taksiye yedirmeye hevesli değildim. Ayağımdaki topuklulara söylenerek yürümeye devam ettim. Tam 20 dakika sonra durağa gelmiştim ve ayaklarım şimdiden isyana başlamıştı. Şimdi Ayla'nın şoförü olupta şirkete arabayla gitmek vardı. Neyseki şansıma otobüs hemen gelmiş birde onu beklemek zorunda kalmamıştım. Pencere kenarındaki yerimi alırken telefonumu cebimden çıkarıp Selin'i aradım.

"Ooo sen bizi arar mıydın hayırsız? Hadi söyle bakalım ne isteyeceksin.

Selin'in hayıflanmalarına göz devirip kafamı cama yasladım. İlla bir şey mi istiyordum ondan sanki.

"Sanada günaydın Selin. Otobüsteyim geliyorum ve kahveleri bu gün sen ısmarlıyorsun.

Selin'in sessizce gülmesi telefonda yankılandı. Tabi kız derdimi hemen anlamıştı. Ne yapayım canım. Kahvesiz insanın hayat damarlarından birisi kopmuş demekti.

"Tamam bende birazdan şirkete varmış olurum. Kahveleri hazır bil fıstık.

"Seni seviyorum. Hadi kapatıyorum aşık kumru.

Telefonu tekrar cebime koyarken akan yolu izlemeye başladım. Bu gün suratımın halini soracak meraklılara karşı içim şimdiden şişmişti. Keşke kafama kese kağıdı geçirip tüm günü öyle geçirebilseydim. Şirketin geldiğimde Selin elindeki kahvelerle bana sırıtıyor. Kocaman gülümseyerek Selin'in yanaklarına öpücük kondurdum.

"Arkadaşların bir tanesi. Kızım sen varya harikasın.

Selin saçlarını savurup başı havaya kaldırdı. İşte tam benim arkadaşım. Tam mütavazi bir kız! Selin'in uzattığı kahveden koca bir yudum alım mırıldandım. Tadı harikaydı ve güne başlamanın en iyi yoluydu. Selin'de kahvesinden yudum aldı ve gözgöze geldik. Sonra Selin'in gözleri pörtledi ve son anda kahveyi suratıma püskürtmeden önce zorlukla yutkundu.

"Kızım senin bu halin ne?

İşte yine başlıyoruz. Hadi kızım burda şirket yalanı işlemez. O yüzden bu sefer tam tersi ev yalanı uydurma zamanı.

"Hiç sorma ya. Sarkarlığım tuttu. Duştam çıkarken ıslak zeminde ayağım kaydı, burnumu da yere düşerken lavaboya vurdum.

Selin kahveyi kenara bıraktım yüzümü incelemeye aldı. Kafamı sağa sola çevirip her noktayı irdeliyordu. Selin'in suratımdaki ellerinden bunalıp ellerini çektim.

"Kızım oyalama beni. Hadi işimizin başına.

Selin kahvesini de alıp masadan kalktı. Nereden çıktığını anlamadığım mavi dosyasını da kolunun arasına aldı.

"Çıkarcı pislik istediğini aldın ve beni kullanılmış bir mendil gibi kenera fırlattın.

Selin acıtasyonuna güldüm. Arkasına dönmüş yürüyen Selin'in popusuna çaplağı indirdim. Selin'de bana dil uzatıp gülerek atölyenin yolunu tuttu. Bende hemen eşyalarımı yerleştirip işe koyuldum. Yeni mağazaların tadilatları başlamış ve en yakın zamanda tefdiş edilmesi gerekiyordu.

Yılmazlar henüz şirkete gelmemişlerdi. Aklıma gelen bir pislikle yerimden kıpırdandım. Er ya da geç bu işi yapmam gerekti. Etrafa bakındım. Herkes kendi aleminde, yakında sergilenecek olan koleksiyon hazırlıklarına dalmışlardı. Elime flaş alıp Toygar'ın odasına ilerledim. Kapının kilitli olmamasına dua ederek kapı kulbunu indirdim. Kapının açılmasıyla derin bir soluk verip içeri geçip arkamdan kapıyı kapadım. Masaya ilerleyip ilk şeytanlık olarak bilgisayarı açtım. Tırnaklarımı stresle masaya vururken yerimde kıpırdamadan duramıyordum. Bilgisayarın açıldığına dair çıkan o iğrenç sese binlerce kez sövdüm. Hemen Toygar'ın koltuğuna oturup bilgisayarı kurcalamaya başladım. Ah hadi ama. Yasal sözleşmelerden başka bir şey yoktu. Tüm dosyaları açıyor aceleyle okuyup tarıyordum ama tek bir şey bulamamıştım. Buralarda bir yerde mutlaka bir şeyler saklıyordu ve ben bunu bulmaya inat etmiştim. Hemen bilgisayardan ayrılıp masanın çekmecelerini kurcalamaya başladım ama lanet olası şey açılmıyordu. Aradığım şey burda olmalıydı. Çekmeceye sövmeye devam ederken bu sefer arkamdaki camlı dolabın içindeki dosyalar gözüme çarptı. Hemen ayağa kalkıp dolaba ilerledim. Altı-üstü burnu pis işlerden çıkmayan bir adamın kirli donlarını bulacaktım fakat bir halt yemeyi başaramıyordum. Dosyaları hızlı çevirerek göz gezdirdim lakin bir yararı yoktu. Hepsi bilgisayarda olanların birer kopyasıydı.

"Yine ne işle karıştırıyorsun?

Elimdeki dosya yere düşerek kağıtlar etrafa uçuşmuştu. Korkudan yüreğim ağzıma gelmiş ve bu seferde faka oturmuştum. Durun tahmin edin sizce arkamda tüm sinirini benden çıkaracakmış gibi ses tonuyla konuşan, bu şirketin sahibi ve şuanda odasını kurcaladığım kişi kim? Yavaşça arkamı dönerek kapıda ellerini yumruk yapmış sinirle bana bakan Toygar'a afallamış bir şekilde ağzımı açıp kapadım. Ne diyebilirdim ki? Elim ayağım tutmaz bir vaziyette kitlenmiştim. Olduğum yere mıhlanmış koyu gözlerinden ateş fışkıran adama boş boş bakıyordum.

"Şeyyy... Be-en...

"Beni çıldırtmadan defol! Odamdan da, şirketten de.

  Sesi o kadar soğuk ve yalındı ki bir an buz tuttuğumu hissettim. Bu şirketten atılma zamanım henüz gelmemişti ve Toygar'a kim olduğumu gösterecektim. Kimse beni kovamazdı. Ona şeytanlığımı bir kez daha gösterecektim. Suratımı hemen asıp ağlayacak şekle getirdim. Yere eğilerek etrafa saçılan kağıtları titreyen ellerimle toparlamaya çalıştım fakat eğildim gibi omuzlarıma yapışıp Toygar'ın hırsla beni ayağa kaldırması bir olmuştu.

"Sana defol dedim,nesini anlamadın?

Toygar artık kükreme moduna geçmiş, delirmiş bir vaziyette bağırıyordu. Denge sağlıyamayıp yere düştüm ve artık göz yaşlarımı serbest bıraktım. Önüme düşen saçlarımı arkaya attırarak titrek sesimle konuşmaya başladım.

"Ben özür dilerim odanıza izinsiz girdiğim için fakat inanın kötü niyetim yoktu. Tek derdim yeni açılan mağazaların sözleşmelerin birer kopyasını almaktı.

Toygar ürkek halimi görünce birde üstüne açıklama yapınca sinirle kasılan vücudu gevşemiş ve bana doğru bir adım atıp atmamakta kararsız kalmıştı.Aferim bana oyunculuğumu her zamanki gibi konuşturmuş ve balığın dikkatini çekmiştim. Oltaya yakalanmasına çok az kalmıştı. Yerden beceriksizce destek alıp ayağa kalkmaya yeltendim fakat Toygar'ın dokunuşlarıyla kaskatı kesildim. Nazikçe kollarımdan tutup ayağa kalkmama yardımcı oldu. Birbirimize çok fazla yakındık ve onun baharatlı parfümü vücuduma nüfuz etmeye başlamıştı. Toygar kollarımı bırakmadan öylece duruyor ve boş bakışlarla yüzümü inceliyordu. Bana güvenip güvenmemekte kararsız gibiydi. Eee haksız sayılmazdı ama bende Asi'ysem seni doğduğun güne pişman edecektim Yılmaz.

Kafamı biraz daha dikleştirerek Toygar'la aramızdaki olmayan mesageyi biraz daha azalttım. Toygar transa geçmiş ve aptallaşmıştı. Ah bu erkekler. Allah bize akıl verirken sanırım bunlar o sırada ekmek sırasında filandı. Toygar yutkundu ve yutkunma sesi resmen odada yankılanmıştı. Toygar'ın ellerinin arasından kurtulup geri çekildim.

"Hemen eşyalarımı topluyorum.

Toygar'a arkamı dönmüş kapı kulbunu tam indirecektim ki Toygar'ın pişmanlık yüklü sesi kulaklarımı doldurmuştu.

"Asi. Ben ne diyeceğimi bilemiyorum. Lütfen kusura bakma ve bu olayı hiç yaşanmamış say.

Zaferle sırıttım. Balık oltaya atlamıştı. Karşımda hiç şansın yoktu Yılmaz, ben bu yola seni bitirmek için çıkmıştım ve pes etmeye de hiç niyetim yoktu. Yüzümü tekrar üzgün haline döndürüp yavaşça arkamı döndüm. Elimi kapının kulbundan çekmeden ağzımı açmaya yeltendim fakat Toygar buna izin vermemişti.

"Bak özür dilerim ve bir daha böyle bir şeyin yaşanmayacağına dair seni temin ederim. Şimdi lütfen işimize dönelim.

Tadını kaçırmanın anlamı yoktu, bu kadar eğlence yeterdi. Bu adamın bu kadar sürünmesi bile mucize. Asık suratımı birazcıkta olsa düzeltip kafamı aşağı yukarı salladım.

"O zaman işime dönsem iyi olur.

Toygar yerdeki dosyayı bana getirip uzattı. Toygar'dan dosyayı alıp uslu uslu odadan çıktım. Arkamda fazlasıyla kafası karışık bir adam bırakmıştım ve bu içten içten kötü hissetmeme neden oluyordu. Kendi kendime kızım. Zaten amacım Toygar'ı kendime bağlamak değil mi? Hedefim bütün pisliklerini bana açması, onu yerle bir etmek değil mi? Peki neden içim rahat değil. Neden sevinçten havalara uçmuyorum. Elimdeki dosyayı masama bırakıp tuvalete gittim. Tüm kabinlerin boş olduğuna emin olduktan sonra Ayla hanımın numarasını aradım. Telefon daha ilk çalışta açılmıştı.

"Evet Asi? Umarım sevindirici bir haber vereceksin.

Derin bir nefes aldım. İçim bir türlü rahatlamıyordu. Neden bu kadar kötü hissediyordum, neden Toygar'ı kolayca harcamak istemiyordum. Bunu yapmak zorundayım çünkü o benim düşmanım. Bana yaptıklarını ne kadar çabuk unutmuştum. Kaçmamı engellemesi, beni dövmesini, kardeşlerimi hırpalamasını... Hayır unutmamalıydım.

"Sanırım istediğiniz şeyin yerini biliyorum Ayla hanım.


Continue Reading

You'll Also Like

6.5M 406K 54
"Acıdan geçemeyen kadının, acısı bitemeyen adamla; kırık dökük sevdası." Kendini bilmez bir gecede, ay tamda göğün bağrında uyuklarken başladı he...
11.6M 177K 16
17 NUMARA'YI KİTAP SATAN HER YERDE BULABİLİR, SATIN ALABİLİRSİNİZ. BURADA YALNIZCA TANITIM AMAÇLI İLK ON BÖLÜM VE ÖZEL BÖLÜMLER YAYIMDADIR. Gecenin k...
2.8M 24.3K 27
Dikkat! Bu kitapta argo kelimeler, hafif çıplaklık sahneleri ve psikolojik unsurlar bulunmaktadır. BaybarsTekin: Bilmediğin ne var tam olarak? (17.15...